Kapitalizmin ekolojik yıkımı hızlanarak ilerlerken emekçi ve ezilen insanlığı felaketlerle baş başa bırakmaya devam ediyor. Son yıllarda sürekli daha önce görülmemiş boyutları aşan felaketler özellikle yaz mevsiminde daha sık görülmeye başladı. Kasırga, aşırı yağış ve sellerle birlikte kuraklık, sıcaklık dalgaları ve orman yangınları üst üste yaşanırken kirlilik kaynaklı müsilaj gibi felaketlerle toplu canlı kayıpları, ekosistemlerin geri döndürülemez bozulmaları durumu daha da vahimleştiriyor. Bunların hiçbirinin “doğal” afetler olduğu iddia edilemez. İklim bilimi aşırı iklim olaylarının, kapitalist üretim tarzının neden olduğu sera gazları ve atıkların atmosfer, hidrosfer ve diğer kritik madde döngülerini bir altüst oluşa sürüklemesi nedeniyle gerçekleştiğini artık kesinlik düzeyinde bir netlikle ortaya koyuyor. IPCC’nin gelecek yıl yayınlanacak 6. değerlendirme raporunun ilk bölümünü oluşturan fiziksel gerçeklikler raporunda yer alan senaryoların tamamında artık kritik 1,5 derece eşiği aşılıyor.
Bu çalkantılı iklimin insanlar için felakete dönüşmesi de yine iklim olaylarının görülmemiş büyüklükte olmasıyla ilgili değil sadece. Kentlerin, tüm yaşam alanlarının bu olaylara karşı korunması için alınması gereken önlemler sermaye için kârlı olmadığı ölçüde göz göre göre yıkımla baş başa bırakılıyor. Altyapının güçlendirilmesi değil belki ama yıkılan kentlerin, bozulan yaşam alanlarının kamu kaynaklarından fonlanarak yeniden imarı sermaye için daha cezbedici. Sermaye sınıfının temsilcisi devletler de buna uygun bir şekilde ekolojik yıkım politikalarını önleyicilik üzerinden değil, kurtarma programları üzerinden şekillendiriyor.
Antalya, Aydın ve Muğla başta olmak üzere Türkiye’de Ağustos ayının iki haftası boyunca yöre halkları ve desteğe gelen insanlar 32 kentte çıkan orman yangınları ile mücadele etti. Günlerce söndürülemeyen yangınlar sonucu 8 insan yaşamını yitirirken, 132.892 hektar ormanlık alan küle döndü, ormanlarda yaşayan canlılar yanarak ya da kaçarken yaşamını yitirdi.
Kürt kentlerinde devletin sistematikleşen orman yakmaları devam etti. Devlet kurumları suçu sahiplenircesine müdahale etmezken gönüllüler engellendi. Dersim’deki yangınlara ancak 12 gün sonra kamuoyu baskısı üzerine müdahalede bulunuldu. Sömürgeci boyunduruk Kürt halkının kolektif politik haklarını gasp ederek bölgenin doğasını talana açıyor. Dev barajlar ve maden sahalarının temelini oluşturduğu ekolojik yıkım savaşın yoğunlaştığı dönemlerde yangınlarla katlanarak artıyor.
Akdeniz bölgesindeki yangınların başladığı gün ise Resmi Gazete’de yayımlanan Turizm Teşvik Yasası ile ormanlık alanların, kıyıların, milli parkların, tarihi kültürel mekanların imara açılmasının önü kolaylaştırıldı ve bu alanlar için Kültür ve Turizm Bakanlığına geniş yetkiler tanındı. İktidar salgın ve kriz dolayısıyla daralan ekonomiyi canlandırmak adına turizm şirketlerine istedikleri her şeyi yapmalarına izin veren imtiyazlar çıkardı.
Bölgemiz kıştan beri kuraklık etkisinde. Geçtiğimiz ay, Tuz Gölü’nde flamingo yavrularının suya erişemeden ölmeleriyle yeniden gündeme gelen sulak alanların, göllerin kuruması vakaları artarak sürüyor. Son üç aylık ve bir yıllık verilere göre ise Ege’nin kıyı kesimlerinden Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun tamamıyla İç Anadolu’nun bazı bölgeleri şiddetli kurak, orta şiddette kurak ve hafif kuraklık yaşadı. Kuraklığın 52 kente yayılmasıyla beraber yaşanan zararın devlet tarafından çiftçilere ödenmemesi de temel gündemlerden biri oldu.
Van, Rize, Kastamonu ve Artvin gibi şehirlerde ise sel felaketleri yaşandı. Karadeniz’deki sellerin temel nedeninin yere düşen yağış miktarından ziyade dere yataklarının ve taşkın yataklarının imara açılması olduğu gerçeği istinat duvarları ile daraltılan Ezine Çayı’nın taşması ile Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde bir kez daha görüldü. Kastamonu’da 62, Sinop’ta 15 ve Bartın’da ise 1 kişi devlet-şirket işbirliğiyle hazırlanan sel ‘cinayeti’nde hayatını kaybetti.
Ağustos raporumuzda 65 ihtilaf yer bulurken bileşeni olduğumuz Kazma Bırak Kampanyası tüm meslek odaları, STK’ler, kolektfiler, hak örgütleri ve sendikalar gibi oluşumları Glasgow Anlaşması’nın Türkiye’deki eylemlilik ağını oluşturmaya çağırmaya hazırlanıyor. Ayrıca COP-26 Koalisyonu ile Glasgow’da yapılacak alternatif zirveye gönderilecek bir heyet oluşturma için çalışmalara bu ay başlandı.
İklim Krizi ve Kuraklık
Tüm dünyanın merakla beklediği IPCC raporu açıklandı – 9 Ağustos
(Yeşil Gazete’ye bu başarılı ve detaylı özet için teşekkürler. – Polen Ekoloji Bülten Ekibi)
IPCC’nin altındaki 1’inci Çalışma Grubu tarafından hazırlanan rapor “İklim Değişikliği 2021: Fiziksel Bilim Temeli” ismini taşıyor. 234 bilim insanı ve 195 hükümet tarafından onaylanan çalışma, iklim bilimindeki en güncel veri ve analizleri bir araya getiren ve IPCC tarafından 2014’de yayınlanan 5. Değerlendirme Raporu (AR5) ile bilim camiasında dönüm noktası olarak kabul edilen 2018’deki 1,5 °C Özel Raporu’ndan (SR1.5) bu yana en önemli güncelleme olarak kabul ediliyor.
Gerçekleştirilen tüm senaryolarda gezegenin en az 1,5°C ısınacağı öngörülüyor. Emisyon azaltımı kapsamında en iddialı adımların atıldığı senaryoda dahi, 2030’lu yıllara gelindiğinde gezegen 1,5°C ısınıyor, yine bu yıllarda 1,6°C’yi aşıyor, ancak yüzyılın sonunda sıcaklıklar yeniden 1,4°C’ye düşüyor.
2019’da atmosferdeki CO2 konsantrasyonu, 2 milyon yıl içinde herhangi bir zamandan daha yüksek şekilde gerçekleşti. Önemli sera gazları olan metan ve azot oksit gazlarının konsantrasyonları, 800 bin yıllık zaman dilimindeki herhangi bir zamanından daha yüksek şekilde gerçekleşti (A.2.1, sayfa 9).
Rapor, günümüzde iklim taahhütleri (Ulusal Katkı Beyanları) kapsamında belirlenen iklim eyleminin emisyon artışıyla ilişkisine ışık tutuyor. CO2 emisyonlarındaki artış, yüzyılın ortasında en yüksek seviyesine ulaşarak, istikrarlı hale geliyor. Sonrasında düşüşe geçiyor ve yüzyılın sonuna doğru en keskin düşüşü gösteriyor. Metan ve kükürt dioksit gazlarındaki artış devam ediyor ve bu sera gazları yüzyılın ortalarında azalma eğilimi göstermeye başlıyor. Azot oksit gazları en belirgin artış eğilimini gösteriyor ve yüzyılın ikinci yarısına kadar azalmıyor. En iyi tahmin, 2100 yılına gelindiğinde küresel ısınmanın 2,7°C’ye ulaştığı senaryoda yer alıyor (Şekil SPM4, sayfa 17 ve Tablo SPM1, sayfa 18).
Trakya’da yer altı suyunun yüzde 85’i tükendi – 2 Ağustos
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, bahar mevsiminde Trakya’nın mevsim normalleri kapsamında yağış aldığını ve barajların da istenilen seviyeye çıktığını belirterek, şunları söyledi: ” Ergene Havzası’nda özellikle hem tarımsal sulama hem de endüstriyel kullanım, bir de evsel kullanım olmak üzere sınıflandırdığımız zaman beslenim oranlarından daha çok kullanım oranları var. En son rakamlara göre 1,26 seviyesindedir. Bir birim yer altı suyu beslenimi varsa bunun yüzde 25 daha fazlası, 1,26 kadarı yer altı suyu kuyularından çekilerek kullanılıyor demektir. Dolayısıyla bu bölgedeki yer altı suyu seviyeleriyle ilgili yaşanan problemin bugünden yarına yağışlarla düzelebilme, dolabilme ihtimali çok zayıf. Onun yerine yer altı su seviyelerini artık rezerv olarak görüp bunların kullanımını sınırlandırmak, kullanımını azaltmak gerekiyor. En son incelediğimiz rakamlara göre bu bölgedeki yer altı su seviyelerinin, su miktarının yüzde 80-85’inin tükendiğini, yüzde 85 azaldığını biliyoruz. 30-40 metre derinliklerden yer altı suyu çıkar iken bugün kuyularda 300-400 metre derinliklere kadar inmeniz gerekiyor.”
Kuraklık bir dereyi daha kuruttu – 6 Ağustos
Şırnak ‘ın Silopi ilçesindeki Bazamir Deresi, yaşanan kuraklık nedeniyle 30 yılın ardından bir kez daha kurudu. Cudi Dağı’nın Girê Çoliya bölgesinden kaynağını alan, Esenli (Germik) ve Yeniköy (Xirabreşk) köylerinden geçerek 20 kilometrenin sonunda Dicle Nehri’yle birleşen derenin kuruması, canlıları olumsuz etkiledi. Derenin büyük bir bölümünün kuruması nedeniyle birçok balık, yengeç ve kurbağa gibi canlılar öldü. Dere yatağında ve çevresinde bulunan ağaçlar ve bitkiler de kurumaya başladı.
Bartın Valiliği: Sel nedeniyle 13 köprü yıkık durumda – 14 Ağustos
Bartın Valiliği, şiddetli sağanağın ardından oluşan sel nedeniyle 13 köprünün yıkık durumda olduğunu, yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 45 yapının bulunduğunu bildirdi. Açıklamada, şu bilgilere yer verildi: “Ulaşılamayan yerleşim yeri bulunmamakta, servis yolu, menfez, boru gibi yöntemlerle ulaşım sağlanmıştır. Elektriksiz yerleşim yeri bulunmamaktadır. Köy ve bağlıları ile 40 üniteye su verilememektedir. Yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı 45 yapı bulunmaktadır. Tarım hasarı olarak selden etkilenen çiftçi sayısı 206 olup 43 köy ve mahalle etkilenmiştir. 430 dekar alanda 5 bin 951 dikili sera, çoğunluğu hayvan ve tavuk yemi olan 152 ton mahsul, 40 bin kapasiteli tavukçuluk tesisi ile 10 bin kapasiteli alabalık tesisi zarar görmüştür.”
Sel felaketinin yaşandığı Kastamonu’da enkaz ve yıkım – 14 Ağustos
Kastamonu’da su seviyesinin yükselmesi ile taşkına neden olan ve onlarca yurttaşın yaşamını yitirmesine yol açan Ezine Çayı’na ilişkin 2019 Orman Bakanlığının raporu, “taşkın” uyarıları yapılmasına rağmen hiçbir önlem alınmadığını ortaya koydu. Raporda yer alan haritalar bir taşkın durumunda Bozkurt Meslek Okulu, Bozkurt Belediyesi, Bozkurt Devlet Hastanesi de dahil aradaki tüm şeridin taşkın altında kalacağını gösterdi. Onlarca can kaybına yol açan felaket, AKP iktidarının afetlere karşı önleyici politikalarının yetersizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Polis engelini tanımayan ekolojistler: Afet değil cinayet – 15 Ağustos
Ankara Kent ve Ekolojik Ağı, çeşitli kentlerinde yaşanan yangınlara ilişkin Kurtuluş Parkı’nda basın açıklaması gerçekleştirmek istedi. Polisin açıklama yapılmasına ve gazetecilerin çekim almasına izin vermemesi üzerine kitle parkta oturma eylemi gerçekleştirdi. Polisin engellemelerine rağmen eylemde bulunanlar gruplar halinde basın metnini okudu. Açıklamada, Ege ve Akdeniz bölgesinin son iki haftadır çıkan yangınlarla küle döndüğü, Türkiye tarihinin en büyük yangınlar sonucunda Antalya, Muğla, Mersin, Aydın, Isparta, Denizli ve Burdur’da yaklaşık 200 bin hektar orman ekosistemi yanarak yok olduğu, milyonlarca canlının yandığına yer verildi. Bilimsel veriler bu yangınları çıkaracak kuru ve aşırı sıcak hava dalgasının geleceğinin aylar öncesinden tespit edildiği, kurumların kılını kıpırdatmadığı ve yangın önleme konusunda hiçbir hazırlık yapılmadığı dile getirildi.
HDP’den Karadeniz’de yaşanan sel felaketi için Meclis araştırması talebi – 16 Ağustos
HDP Grup Başkanvekileri Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, Karadeniz’de yaşanan sel felaketinin tüm boyutlarıyla araştırılması, idari ve siyasi sorumlularının ortaya çıkarılması için Meclis araştırması talebiyle önerge verdi. HDP Meclis araştırması gerekçesinde, ekolojik dengeleri bozan ve doğayı tahrip eden politikalara, sorumsuz ve yanlış çevre ve imar politikalarına ve iklim krizinin etkilerine vurgu yapıldı. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nı imzalamadığı hatırlatılan gerekçede “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2019 yılında başlattığı, Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliği Eylem Planı’nın gerçekte ne kadar uygulanabildiği de kamuoyunun merak ettiği konuların başında gelmektedir” denildi.
Kuraklıktan Etkilenen İl Sayısı 52’ye Çıktı – 16 Ağustos
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklıktan zarar gören il sayısının haziran ayında 52’ye çıktığını, kuraklık desteklemelerinin ödenmesinde de belirsizlik yaşandığını söyledi. Uluslararası kuruluşların bu yılın son 50 yılın en kurak ayları olarak açıkladığını belirtti. Sel ve heyelan nedeniyle Karadeniz Bölgesi’ndeki çay üreticilerinin de büyük zarar gördüğünü ifade eden Bayraktar, üreticilerin zararlarının karşılanması, nakdi destek ödemesinin yapılması gerektiğini söyledi fakat kuraklık desteklemelerinin ödenmesinde de belirsizlik yaşandığını ekledi. Hububat ve baklagilin kuraklıktan en fazla etkilenen ürün olduğunu ifade eden Bayraktar, “Arpa, buğday ve kırmızı mercimekte önemli üretim kayıpları olmuştur” dedi.
Marmara Gölü kurudu, zemininde derin yarıklar oluştu – 17 Ağustos
Manisa’nın Salihli, Saruhanlı ve Gölmarmara ilçeleri sınırlarındaki ‘Ulusal Öneme Sahip Sulak Alan’ olarak tescilli, ‘kuş cenneti’ olarak bilinen Marmara Gölü’nde suların çekilmesi tehlikeli boyuta ulaştı. Göl, son 2 yıldır yaşanan su kaybı nedeniyle kurudu. Tepeli pelikan ve karabatak gibi nesli tehlikede 101 farklı türden 20 bin su kuşuna ev sahipliği yapan gölde, su seviyesi yer yer 8 santimetreye kadar düştü. 7 mahallede 2 bin vatandaşın geçimini sağladığı gölde kayıklar karaya oturdu, balıkçılık bitti. Göçmen kuşların terk etmeye başladığı gölde, inekler otlamaya başladı. Zemininde derin yarıkların oluştuğu göl çevresinde yaşayan bölge halkı, üzüntü yaşıyor.
İklim krizine karşı mücadele çağrısı: Tehlike evin içine girdi – 17 Ağustos
Avrupa Orman Yangınları Bilgi Sistemi’nin (EFFIS) verilerine göre, Türkiye’de 2008 ila 2020’de her yıl ortalama 20 bin 760 hektarlık alan yanarken, bu miktar son 8 ayda yüzde 755 arttı. Ayrıca 2021 yılının Ocak ile Ağustos ayları arasında kül olan ormanlık alan, 177 bin 476 hektara ulaştığı kaydedildi. 28 Temmuz ile 12 Ağustos tarihleri arasında ise sadece Muğla ve Antalya’da yanan ormanlık alan yaklaşık 124 bin hektara ulaştı. Türkiye’de 2021’in tamamında yaşanan orman yangınlarında ise yok olan ormanlık alanın yaklaşık 178 bin hektar olduğu tespit edildi. Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) Başkanı Sabahat Aslan, yıllarca hem dünyaya hem de iktidara seslerini duyurmaya çalıştıklarını, kapitalizmin insanlara dayattığı aşırı tüketim alışkanlıkları, plansız sanayileşme ve kentleşme gibi sorunlarla iklim krizine neden olduğunu, yanlış politikalar nedeniyle birçok yerde geri dönüşü olmayan afetlerin yaşandığını dile getirdi.
Meteoroloji’den korkutan harita: ‘Olağanüstü şiddetli kuraklık’ yaşanıyor – 19 Ağustos
Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Temmuz ayı ve son bir yıllık döneme ait kuraklık durumunu gösteren haritaları yayınladı. Standart Yağış İndeksi (SPI) ve Normalin Yüzdesi Metodu (PNI) şeklinde iki farklı metotla hazırlanan meteorolojik kuraklık haritalarında, geçen aylarda olduğu gibi ‘olağanüstü kurak’ ve ‘şiddetli kurak’ olan bölgelerin yoğunluğu dikkat çekiyor. Ege’de Muğla, Denizli ve Afyonkarahisar’ın bir kısmı hariç tüm bölgede ‘şiddetli kurak’ tehlikesi var. Temmuz ayını Marmara’da Trakya’nın neredeyse tamamı, Balıkesir ile İç Anadolu’da ise Konya, Karaman, Kırıkkale, Yozgat, Sivas’ın bazı kesimleri harici ve Karadeniz’de Kastamonu’nun güneyiyle Samsun’da bir bölge ‘şiddetli kurak’ olarak yaşadı. Son üç aylık ve bir yıllık verilere göre ise Ege’nin kıyı kesimlerinden Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun tamamıyla İç Anadolu’nun bazı bölgeleri yine şiddetli kurak, orta şiddette kurak ve hafif kurak olarak gösterildi.
Kuraklık Toroslar’da bal üretimini vurdu, verim yüzde 60 düştü – 22 Ağustos
Ege’de orman yangınları nedeniyle yok olan bal depolarının ardından Anadolu’da da arıcıları kuraklık vurdu. Türkiye’nin en iyi bal depoları arasındaki Eğriçayır Yaylası’nda geçen yıla göre çiçekler erken kurudu. Bal sağım zamanı gelen arıcılar, geçen yıla göre verimin yüzde 60 düştüğünü ancak balın kalitesinin aynı olduğunu vurguladı. Bal peşinde ömür geçiren arıcılar, açıklamalarında “çevreye duyarlılık” mesajı verdi.
İklim Krizi Trakya’da Buğday ve Ayçiçeğinin Verimliliğini Etkileyecek – 23 Ağustos
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Kırklareli’nde bulunan Atatürk Toprak Su ve Tarımsal Meteoroloji Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü iş birliğiyle 2009 yılında iklim değişikliğinin gelecekte tarıma yapabileceği etkiler ile ilgili detaylı ve uluslararası standartlarda uygulamalı araştırmalar başlatıldı. Bu kapsamda, uluslararası standartlarda otomatik tarımsal meteoroloji istasyonları kullanılarak meteorolojik değişkenler ölçüldü. Ayrıca, bitki, toprak ve tarımsal faaliyetlerle ilgili veriler, arazi ölçümleri ve gözlemleri ile toplandı. Yapılan araştırmada, gelecekte bazı yıllar hariç genel olarak Trakya’da buğday ve ayçiçeği verimlerinde bir azalma meydana gelebileceği tespit edildi.
Kuraklık Nedeniyle Derin Kuyularda Sular Kesildi – 23 Ağustos
Türkiye genelinde verimsiz bir sezon geçiren hububat tarımı, küresel iklim değişikliğinin zararlarını verim kaybı olarak yaşadı. İç ve Orta Anadolu Bölgelerinde yer altı su seviyeleri giderek düştü. Sulanamayan tarım arazilerine havza dışından su getirilerek çözüme ulaşılabileceğini söyleyen Ulusal Hububat Konseyi Başkanı Özkan Taşpınar, “Özellikle bu yıl içerisinde kuraklık önemli derecede çiftçilerimizi etkiledi. Kuraklık sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada yaşandı. Bundan sonra tabii ki tarım yapılan alanlarda belirli tedbirler almak icap ediyor. Yangına, sel felaketlerine karşı tabi ki önlem alınacaktır ama tarımda da önemli tedbirlerin mutlaka alınması gerekir. Kuraklığın artışı, suların azalması ile alakalı tedbirlerin alınması gerekir. Kuraklığa karşı kıraç alanlarda Türkiye’nin neredeyse %80 alanında hububat tarımı yapılıyor. Bu alanlarda sulama olmadığı için genel manada iki yılda bir ürün ekilebiliyor. 4.5 milyon hektarlık bir alanda her yıl düzenli olarak nadas yapılıyor. Bu alanlarında sunabilmesi için kıraçlıktan kurtulup, düzenli yağış alması veya bu bölgelere havza dışından denizlere boşa akan suların getirilerek sulanmasına ve sulu tarım yapılmasını sağlamanız gerekiyor. Kontrollü tarım yapabilmemiz için bu alanların sulanması gerekir” dedi.
Bursa Su Kolektifi: Ölümlerin sebebi sistemin kendisidir – 23 Ağustos
Batı Karadeniz’de 11 Ağustos’ta yaşanan ve 82 kişinin ölümüne neden olan sel felaketini hatırlatan Bursa Su Kolektifi (BSK), Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde bir araya gelerek açıklama yaptı. BSK: “Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Batı Karadeniz Havzası Taşkın Yönetim Planı’nda, çay yatağı üzerinden yapılan modellemelerde, derenin sağ sahilinin yüksek taşkın tehlike riskine açık olduğu uyarısı yapılmıştı. Raporları yazan kurumlar, felaketlerin yaşanacağını öngörmüşlerdir fakat niçin herhangi bir önlem almamışlardır? Dere yatağındaki yüksek katlı binaların yapım iznini hangi mantık ile kimler vermiştir?” diye sordu. 2020 yılının haziran ayında Dudaklı Köyü’ndeki sel felaketi ve 2021 yılının Nisan ayında İnegöl’de tarım alanlarının ve köy yollarının sular altında kaldığı anımsatıldı. Felaket zamanlarında IBAN numaraları ile bağış kampanyalarının düzenlenmesini kabul etmediklerini dile getiren BSK, “İçinde bulunduğumuz bu dönem hiçbir zaman tekil bir bakış açısı ile değerlendirilmemelidir. Felaketlerin; kapitalist sistemin yağmaladığı, kirlettiği, meta olarak alıp sattığı doğal kaynaklarımıza yönelen amansız neoliberal politikaların bir ürünü olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bizler yaşatmak için, yarınımız için, canlarımız için bugün bir çağrıda bulunuyoruz” diye konuştu. BSK her ayın 22’sinde kurumlara sorumluluklarını hatırlatmak amacıyla bir araya geleceklerini belirtti.
Ülke İçinde Yerinden Edilme İzlem Merkezi’nin (IDMC) 2021 Küresel Raporunda Önemli Bulgular
Afetler, çatışmalar ve iklim değişikliği nedeniyle ülke içinde yerinden olan kişilere dair veriler toplamak ve uygulanan politikalara katkı sunmak amacıyla 1998 yılında İsviçre’de kurulan Ülke İçinde Yerinden Edilme İzlem Merkezi’nin (IDMC) 2021 Ülke İçinde Yerinden Edilmeye İlişkin Küresel Raporuna göre:
– 2020 yılında afet ve çatışmalar nedeniyle toplam 40,5 milyon yerinden edilme vakası yaşanmış.
– 2020 yılında afetler nedeniyle yer değiştirmeler, çatışmalar nedeniyle yer değiştirmelerden 3 kat daha fazla. Şiddet ve çatışma nedeniyle 9,8 milyon, afetler nedeniyle 30,7 milyon yer değiştirme yaşanmış. Bunların 30 milyonu yalnızca havaya bağlı afetler nedeniyle göç edenlerden oluşuyor.
– 2020 yılı hareketliliğinde Doğu Asya ve Sahra Altı Afrika ülkeleri başı çekiyor. Küresel hareketliliğin %30,3’ü Doğu Asya ülkelerinde gerçekleşmiş. Kendi içinde en stabil bölge ise %0,8 ile Avrupa ve Orta Asya bölgesi.
– 2020 yılı içinde afet nedeniyle yerinden edilmelerin en fazla olduğu ülkeler sırasıyla Çin, Filipinler ve Bangladeş: Çin’de 5,1 milyon Filipinler’de ise 4,4 milyon.
– Şiddet ve çatışma nedeniyle yerinden edilen kişi sayısının en çok olduğu ülkeler sırasıyla Suriye, Kolombiya, Yemen ve Afganistan.
– Kişileri yer değiştirmeye zorlayan afet türlerinde ilk üç sırada kasırgalar, seller ve orman yangınları bulunuyor. Kasırga nedeniyle 14,6 milyon kişi evlerini terk etmiş. Kuraklık ve aşırı sıcaklık nedeniyle evlerini terk eden kişi sayısı ise 78 bin kişi.
– Geçtiğimiz yıllardan bu yana şiddet ve çatışma nedeniyle en hareketli olan ülkeler Suriye, Kongo ve Kolombiya. Sıralamayı Yemen, Afganistan ve Somali takip ediyor. Suriye’de evlerini terk etmek zorunda kalan kişi sayısı 6,6 milyon.
Enerji Santralleri
Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nden Sarım Çayı’nda HES İstemiyoruz Kampanyası
Lice ile Bingöl arasında başlayan Sarım çayına yapılmak istenen Hes projesine karşı, Mezopotamya Ekoloji Hareketi tarafından imza kampanyası başlatıldı. MEH: “Sarım Havzası; Diyarbakır-Bingöl-Muş ve kısmen de Batman şehirlerinin kesiştiği tam orta noktada yer alırken toplamda 6 vadinin oluşturduğu bir alandır. Vadiden geçen Lice ve Bingöl sınırları içinden başlayan Sarım Çayı, Kulp’ta Geliyê Godernê’ye kadar giderken, sonrasında Dicle ve Fırat’a karışarak Şattül Arap’a kadar uzanmaktadır. Coğrafi açıdan durum buyken, öte taraftan vadi ekosisteminin endemik bitki türlerinden, Sarım çayında bulunan balık çeşitliliği ve suda görülen nesli tükenen su samurlarına kadar ekosistem çeşitliliği açısından durumu özetler niteliktedir. Vadi bulunan köylerin çoğu geçimlerini bal üretiminden, hayvancılığa, yaylacılığa ve tarımdan sağlamaktadır. Bunlarla birlikte havzada bulunan çoğu köylerde tarihsel süreçte eski yerleşim yerlerinin izlerine, kilise gibi yapıtlara rastlanılmıştır. Ve bugün Sarım Havzasında, Silvan Barajı kapsamında HES projesi planlanmaktadır… ÇED raporunda endemik bitkilerden, Sarım Çayı ekosisteminde bulunan su samurlarına kadar ve havzada bulunan çoğu eski tarihi yerleşmelerden bahsedilmemiştir. Bununla birlikte köylülerin ÇED toplantısına çağrılmayışı açıkça ortadadır. Yapılacak proje sonucunda 118 kadar köy, tarihiyle, ekosistemiyle sular altında kalacakken, binlerce insanın göçertilmesine sebep olacaktır. Bizler Sarım Havzasında kalan köylüler, HES projesinin iptal edilmesini talep ederken, köylerimizin sular altında bırakılması pahasına doğamızın tüketilmesine karşı çıkıyoruz.”
DEDAŞ Devletin Kürt Yurttaşları Su ve Elektrikle Cezalandırma Şirketine Dönüşmüş Durumda – 18 Ağustos
Son haftalarda yaşanan sellerin ve orman yangınlarının başlıca nedeni dünya üzerinde kapitalist modernitenin yarattığı ekolojik krize bağlı olarak ortaya çıkan iklim değişimi ve küresel ısınma gerçeği olduğu bilinmektedir. Türkiye’yi yoğun biçimde etkisi altına alan küresel ısınmaya bağlı gelişen aşırı sıcaklar ve kuraklık yangınları ortaya çıkarırken, ani, kısa süreli ve yüksek miktarda sağanak yağışlarla birlikte canlarımızı alan seller de devam ediyor. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanan susuzluk ve kuraklık ise Kürt coğrafyasından başlayarak Türkiye coğrafyasının tamamına yayılacağı belirtiliyor. Düne kadar su zengini olan Kürt coğrafyasında nerede akan akarsu, nehir, dere varsa önüne bentler kurup inşa edilen 50’yi aşkın baraja hapsedilen suya halkın erişimi olmazken, halk ise kuraklık ve susuzlukla yüz yüze bırakılmış durumda. Burnunun dibindeki barajlardan su alamayan halk, suya ulaşmak için yeraltına sondaj yaparak enerji ile çalışan pompalar aracılığıyla hem susuzluğunu hem de tarımsal suyu elde etmeye çalışıyor. Ancak bu pahalı yol Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) eliyle çok daha pahalı hale getirildi. DEDAŞ’ın elektrik sattığı Urfa, Mardin, Diyarbakır ve Batman’daki su birliklerinin ise borçları nedeniyle uzun süredir enerjileri kesilmiş durumda.
Balamir HES’i için bir buçuk yıldır direnen halk kazandı – 18 Ağustos
Ordunun Korgan ilçesinde yapılmak istenen Balamir Hidroelektrik Santrali için bir buçuk yıldır mücadele eden yöre halkı, Ordu 2. İdare Mahkemesi’ne açtığı yürütmeyi durdurma davasını kazandı. Mahkeme, dava konusu işlemin hukuka aykırılığına dikkat çekerek uygulanması halinde telafisi güç̧ zararlar doğurabileceğini belirtti ve yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Danıştay’ın durdurduğu HES için imar değişikliği yapıldı – 22 Ağustos
Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Kuşdalı (Şavuran) köyünden geçen Zorava Çayı’nda, 2015 yılında köylülerin tepkilerine rağmen HES yapıldı. Beş yıl içinde tamamlanan HES’e, yaklaşık 7-8 kilometre uzaklıkta yeni bir santral kurulmak isteniyor. Köylülerin, ÇED raporuna karşı İdare Mahkemesi’ne açtıkları davada, talepleri reddedildi. Karar üzerine köylüler, Danıştay’a başvurdu. Danıştay, Siirt İdare Mahkemesi’nin 2 Aralık 2020’de aldığı “ÇED raporunun iptali talebinin reddi” kararını köylüler lehine bozdu. İl Genel Meclisi’nin aldığı ve askıya çıkarılan kararın detayında: “İlimiz Eruh İlçesi Kuşdalı köyü sınırlarında bulunan mülkiyeti Maliye Hazinesine ait 101 ada 1 nolu parsel üzerinde Tigris Enerjisi Üretim A.Ş tarafından yapılması planlanan 150.931.84 Metrekarelik ormanlık alanda Mergi Regülatörü ve HES Projesi kapsamında Mergi Regülatörü ve HES Projesi olarak planlanan plan dosyasına ilişkin … 1/1000 Ölçekli Uygulama İmar Planı İl Genel Meclisi tarafından 02/08/2021 tarihinde 42 nolu karar ile ‘5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu 10. Maddesi’ gereğince onaylanmıştır” denildi.
Çevresel Kirlilik
Marmara’daki müsilaj için ‘koloniyal’ uyarısı – 11 Ağustos
Bilim insanları, Marmara Denizi’nde yeni tespit edilen müsilaj türlerinin ‘sonradan taşınan ve koloniyal’ özellikleriyle çevre felaketlerine yol açabileceği uyarısında bulundu. Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Sevim Polat, ortama sonradan gemi balast sularıyla taşınması muhtemel olan ‘phaeocystis pouchetii’ türünün çevre felaketlerine neden olabileceğini belirterek “Bu türün daha çok kolonyal formları aşırı artış gösteriyor ve köpüklenme benzeri görünüm ve risk ortaya çıkıyor” dedi.
Maraş santralleri hala filtresiz – 11 Ağustos
Maraş’ın Afşin ilçesinde kurulan Afşin-Elbistan A ve B Termik Santralleri, bölgedeki canlı yaşamı tehdit ediyor. 1984 yılında 1,8 milyar dolara inşa edilen ve daha sonra Çelikler Holding’e satılan A Termik Santrali ile 2005 yılında 1,6 milyar dolara inşa edilen ve şu anda devlet tarafından işletilen B Termik Santrali’nden havaya salınan gaz ve kül, yaşamı ve doğayı tahrip etmeye devam ediyor. 1 Ocak 2020 tarihinde filtre taktırma zorunluğu getirilse de A santrali filtresiz, B santrali ise yetersiz filtreyle çalışmayı sürdürüyor.
Munzur ve Pülümür çaylarında kirlilik artıyor – 13 Ağustos
Dersim’de, kaynağını Ovacık ilçesindeki Gözeler’den alıp, adını verdiği vadi boyunca akan Munzur Çayı ile kent merkezinde ona eklenen Pülümür Çayı, kenarlarında kurulan özel işletmelerin kanalizasyon ve atık sularının tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Alevi inancında kutsal bir öneme sahip olan Gözeleri imara açan projeyle birlikte özellikle Munzur Çayı yanı başındaki işletmelerden akan kanalizasyon ve atık sularının neden olduğu kirlilik arttı. Dersim Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nın kayıtlarında Munzur Çayı kenarında 15 farklı işletme olduğu görünse de kaçak işletmelerle bu rakam 100’e çıkıyor. Sayıları gün geçtikçe artan bu işletmelerin atık suları, gerekli altyapı sistemi olmadığı için doğrudan Munzur Çayı’nın sularına karışıyor. Yetkililer ise bu tablo karşısında seyirci kalıyor. Munzur ve Pülümür çaylarında artan kirlilik nedeniyle yetkilileri bir an önce önleyici tedbirler almaya davet eden DEDEF Başkanı Ali Haydar Ben, Dersim halkına da duyarlılık çağrısında bulundu.
Rize’de Halk: Pokut Yaylasına Baz İstasyonu İstemiyoruz – 13 Ağustos
Rize’nin dünyaca ünlü Çamlıhemşin ilçesi Pokut Yaylası’nda baz istasyonu kurma çalışmaları halkı rahatsız etti. Mimar Aydan Hacaloğlu, Pokut yaylasının doğal sit alanı olarak tescil edildiğini ifade ederek baz istasyonuna karşı imza kampanyası başlattıklarını duyurdu. Hacaloğlu “Pokut yaylamız, Kaçkar dağlarının bir eşi bulunmaz mera ve düzlükleri olan, doğaya uygun geleneksel yayla evleri mimarisiyle doğayla kucaklaşmış görüntüsü ile gönüllerimize oturmuş, Konaklar Mahallesi, Ortan ve Boğaziçi köylerinde yaşayan Çamlıhemşin halkının ortak yaylasıdır. Baz istasyonu ile hem çevreye yaydığı elektro manyetik alan yaratmasının sağlık açısından zararlı olduğu için hem de görsel panaromik manzaranın kirletilmesine, yaşayanlarının ve gezginlerinin yaşamlarına zararı olduğu için baz istasyonunun kurulmasına izin verilmemesi için gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamak adına kampanyaya destek verecek her katılımcıya durumu saygı ile arz ediyorum.”
Zergan Deresi Çöplüğe Döndü – 15 Ağustos
Mardin’in Kızıltepe ilçe merkezinden geçen Zergan Deresi’nde biriken atıklar, çöp yığınını andırıyor. Şikayetlere rağmen derede hiçbir çalışma yürütülmedi, temizlik yapılmadı. Kayyum yönetimindeki Kızıltepe Belediyesi, derenin Karayolları Genel Müdürlüğü sorumluluğunda olduğunu, karayolları ise sorumluluğun belediyede olduğunu gerekçe göstererek sorumluluktan kaçtı.
Sapanca’da inşaat atığı karışan derede balık ölümleri – 15 Ağustos
Sakarya Sapanca’da, doğal güzelliğiyle bilinen İstanbuldere içerisinde yapılan bent inşaatı nedeniyle suya karışan çimentonun suyun rengini değiştirerek balık ölümlerine yol açtığı belirtildi. Yaklaşık 3 aydır bu sorunun devam ettiğini söyleyen alabalık tesisi yetkilileri, “Dere yataklarında devam eden çalışma hepimizi mağdur etti. Balıkların neredeyse tamamı öldü, dolayısıyla bu suyun insan sağlığına da zarar vereceğini düşünüyoruz. Gölde de yarın balık ölümleri başlayabilir” dedi.
Burdur Gölü’nde korkutan görüntü: Alg patlaması – 21 Ağustos
Son yıllarda suyu hızla çekilen ve kuruma tehlikesiyle karşı karşıya olan Burdur Gölü’nde alg patlaması meydana geldi. Bu yıl nisan ve haziran aylarında da aynı olayın yaşandığı gölde, suyun rengi yer yer kahverengi ve sarıya döndü. Uzmanlar, gölde yaşanan ve bir tür bakteri olan Nudularia spumigenadan (Siyanobakteri) kaynaklanan bu olayın balıklar ve diğer canlılar açısından doğrudan (zehir etkisi olarak) bir etkisinin olmadığını, ancak göldeki kirlenmeye ve su kalitesindeki bozulmaya işaret etmesi bakımından önemli olduğunu belirtti.
Bayır Deresi şimdi kirlilikten geçilmiyor – 22 Ağustos
Edirne’deki Tunca Nehri’nin kollarından olan Bayır Deresi, bölgedeki tesis ve evsel atıklarla kirlendi. Besicilerin hayvanlarının su içtiği, üreticilerin de tarlalarını sulamada faydalandığı dere, kirlilik nedeniyle yosunlarla kaplanıp yeşile büründü, yüzeyi ise çöple doldu. Derenin geçtiği Yıldırım Beyazıt Mahallesi’nde yaşayanlar, kirlilik nedeniyle tarım alanlarını sulayamadıklarını, hayvanlarına da su veremediklerini dile getirip yayılan kokudan şikayetçi olduklarını söyledi. Derenin yok olduğunu belirten mahalleli Osman Tireler, önceki yıllarda temiz akan derenin, tesislerin ve mahallede yaşayanların çöpleriyle kirletildiğini söyledi.
Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma
Muğla’da yangın bilançosu: 38 bin tahliye, 66 bin hektar kül oldu – 10 Ağustos
Muğla’da çıkan orman yangınları, 20 gündür devam ediyor. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamalarına göre, kent merkezi ile Marmaris, Bodrum, Milas, Yatağan, Menteşe, Köyceğiz, Fethiye, Seydikemer ve Kavaklıdere’de çıkan yangınlarda, toplam 66 bin 231 hektar ormanlık alan kül oldu. Açıklamalara göre, 38 bin 715 kişi de tahliye edildi. Yangından etkilenen 687 kişiden 672’si kaldırıldıkları hastanelerden taburcu edilirken, 6 bin 515 büyükbaş, 8 bin 509 hayvan tahliye edildi. Kentte çıkan yangınlara 17 büyükşehir, 50 il ve ilçe belediyesi araç ve personel göndererek destek oldu. Öte yandan Milas’ta kontrol altına alınan yangın bölgelerinde soğutma çalışmaları devam ediyor, Köyceğiz’deki orman yangını hala devam ediyor.
Besta ve Heftanîn’de ağaç kıyımı – 11 Ağustos
Şırnak’ın Besta bölgesinin kuzey kesimi ile Uludere ilçesinin sınır hattında bulunan Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zaxo kentinin Avagûzê bölgesinde 100’ü aşkın korucu eşliğinde ağaç kesimi yapıldığı belirtildi. Uludere’nin Şenoba Beldesi’nden bölgeye getirilen koruculardan 30’u sınır ötesinde, geriye kalanlar ise Besta bölgesinde ağaç kıyımı yapıyor. Yerel kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Uludere’nin Nêrweh köyü üzerinden Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zaxo kentine doğru 5 kilometre ilerleyen korucular, Avagûze bölgesinde 4 gündür ağaç kesimini sürdürüyor. Kesilen ağaçların traktörlerle askeri üs bölgelerine taşındığı öğrenildi.
Akbelen direnişinde “yürütmeyi durdurma” kararı – 12 Ağustos
Muğla Milas ilçesi İkizköy yakınındaki Akbelen Ormanı’nın Limak Holding’e ait Yeniköy-Kemerköy Termik Santrallerine kömür temini için kesilmesine karşı köylüler ve yaşam savunucuları yaklaşık bir aydır nöbet tutuyor. Avukatlarından gelen haber köylülerin yüzlerini güldürdü. Muğla 1. ve 3. İdare Mahkemelerinde devam eden orman kesimi davası ve Termik Santral entegre tesis ÇED muafiyeti davalarında yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Geçtiğimiz günlerde gece yarısı direniş alanındaki köylüleri ve yaşam savunucularını alandan çıkaran jandarma, Çarşamba günü de Milas-Ören karayolu kıyısında bekleyişlerine devam eden köylüleri alandan çıkardı. Köylüler de ormanın hemen yanında, bir köylünün ek bir ağaç gölgesi bile bulunmayan tapulu tarlasına geçerek direnişlerine burada devam etme kararı almışlardı. Jandarmanın gece yarısı kendilerini sürükleyerek Milas-Ören karayolu kıyısına atmalarına olan öfkelerini dile getiren köyüler her ne olursa olsun direnişte kararlı olduklarını ifade ettiler.
Beytüşşebap’ta orman yangını – 13 Ağustos
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Setkar köyünde bulunan ormanlık alanda askerlerin açtığı ateş sonucu orman yangını çıktı. Yangına müdahale etmek isteyen köylüler, askerler tarafından engellendi. Yangının yayıldığını aktaran köylüler, saman ve hayvanlarının ise yangının üst kısmındaki alanda kaldığı ve yanma riskinin bulunduğunu belirterek, duyarlılık çağrısında bulundu. Daha önce aynı bölgede çobanlara ateş açan askerlerin, “Hayvanlarınızı götürün, yoksa sizi öldürürüz” tehditlerinde bulunduğu belirtildi.
Cengiz İnşaat’ın katlettiği ağaçlara hayat veriyorlar – 15 Ağustos
Rize’nin İkizdere ilçesi Eskencidere Vadisi’nde Cengiz İnşaatın yapmak istediği taş ocağına karşı 114 gündür direniş sürüyor. Yurttaşlar, Cengiz İnşaat’ın katlettiği ormanda ağaç fidanlarını kaçırarak hayat vermeye çalışıyor. Eskencidere Vadisi’nde nöbet tutan direnişçi Asuman Fazlıoğlu, Cengiz İnşaat’ın katliamına tepki gösterdi. Fazlıoğlu, Eskencidere’de 3 tane 30 tonluk kepçenin katliama devam ettiğini belirterek, “Burada daha önce bir taş ocağını durduran idari mahkeme neden bu konu da 114 gündür sessiz? Onlar taş ocağı açamıyorsa burada taş ocağı açmak doğru değilse bizim vadimizde taş ocağı açmak nasıl doğru? Böyle bir çelişki olur mu? Hala bize bilirkişi gelmedi. Ne zaman ders alacağız. Durun artık. Ormanları yok etmekten vazgeçin. Bunun zararı hepimize geliyor” ifadelerini kullandı. Cengiz İnşaat’ın yaşam alanlarını yok ettiğine dikkat çeken Fazlıoğlu “Onların katlettiği ağaçların altından gencecik fidanlarında katledilmesi için çalışma alanından kaçırıyor ve direniş alanına götürerek burada onlara hayat veriyoruz. Biz her koşulda doğayı ve yaşam alanlarını savunmaya ormanlar çocuklarındır demeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
Midyat’ta ormanlık alanda yangın – 16 Ağustos
Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Batê köyünde bulunan ormanlık alanda gece saatlerinde yangın çıktı. Köylüler, ağaç dallarıyla müdahale etmeye çalıştığı yangın, rüzgarın etkisiyle büyüdü. Bölgeye sevk edilen itfaiye ekipleri bir süre sonra yangını kontrol altına aldı. Köy muhtarı İsa Şahin, yangına uzun süren müdahalelerin ardından kontrol altında alındığını aktardı. Yer yer alevlerin olduğunu belirten Şahin, olası bir duruma karşı yangın bölgesinde nöbet tuttuklarını söyledi.
Evrensekililer: Yangının başından sonuna müdahale yetersizdi – 18 Ağustos
İki haftadan uzun süre boyunca Türkiye’nin dört bir tarafında süren orman yangınlarının en şiddetli boyutlara ulaştığı yerlerden biri Antalya’nın Manavgat ilçesiydi. THK uçaklarının kullanılmaması, müdahalenin yetersiz kalması tartışmalarının ardından; bu kez bölge halkının gündeminde yanan evlerin ne olacağı, evsiz kalanların nasıl konutlandırılacağı var. Yangından kaçarak Evrenseki’ye gelenlerle yangını, yaşadıkları sorunları konuştuk. Salur köyünden bir vatandaş, kendi çabalarıyla yangını kontrol altına alıp evlerini kurtardıklarını söyledi: “Yeterli hava müdahalesi yok, arazöz, itfaiye ormanlık alanlara giremiyor. Köyümüzde farklı siyasi görüşlerden insanlar var fakat yangın konusunda herkes aynı şeyi düşünüyor. Yeterli müdahale yapılmadı. Uçaklarla müdahale edilseydi şu an daha fazla alan kurtarılmış olurdu.”
Şemdinli’de orman yangını – 18 Ağustos
Şemdinli’ye bağlı Nêrkole köyünde bulunan ormanlık alanda yangın çıktı. Akşam saatlerinde başlayan yangına müdahale edilmemesine tepki gösterildi. Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odası Birliği başkanı Muharrem Tekin, “Şemdinli’de ormanlarımız yanıyor. Son zamanlarda ülkede orman yangınları ile ne felaketler yaşandığına hepimiz şahit olduk. Söndürmek içinde ülke olarak seferber olduk. Aynı duyarlılığı burası içinde bekliyoruz. Derhal müdahale edilmeli” diyerek Şemdinli Belediyesi, Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne çağrıda bulundu. Sanal medya hesapları üzerinden bir diğer çağrı ise Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Sait Dede’den geldi. Dede, yangına ilişkin “Şemdinli’de yangına derhal müdahale edilmelidir. Ormanlarımızı yakmalarına sessiz kalmayacağız. #Şemdinliyanıyor #ormanlarımızyanıyor” paylaşımında bulundu.
Akbelen direnişçileri: Maden ocağı tamamen durdurulmalı – 19 Ağustos
Akbelende’deki orman kıyımına karşı nöbette olan yurttaşlar, mahkemenin verdiği “yürütmeyi durdurma” kararının net bir adım olmadığını belirterek, maden ocağı çalışmalarının tamamen durdurulmasını istedi. Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy Mahallesi’nde bulunan Akbelen Ormanı’nda genişletilmek istenen Linyit Maden Ocağı’na karşı bölge halkı ve yaşam savunucularının başlattığı nöbet eylemi birinci ayını geride bıraktı. Ağaç kesiminin iptali için açılan iki davaya ilişkin mahkeme “yürütmeyi durdurma” kararı verdi. Bölge halkı maden yapım çalışmaları sonlandırılmayana kadar nöbet eyleminin süreceğini duyurdu.
Cudî Dağı’nın Zêrê Kêrê bölgesinde çıkan yangın yayılıyor – 19 Ağustos
Cudî Dağı’nın Zêre kêrê bölgesinde, bu sabah saatlerinde yangın çıktı. Yangına herhangi bir müdahale yapılmazken, ateşin geniş bir alana yayıldığı öğrenildi. Cudi Dağı’nın Girêhirmo bölgesinde de 2 gün önce çıkartılan yangına müdahale engellenmişti.
Dersim Barosu: Hozat’taki orman yangınıyla ilgili suç duyurusunda bulunacağız – 20 Ağustos
Dersim Barosu Yönetim Kurulu, Hozat ilçesinde çıkan orman yangınıyla ilgili açıklama yaptı. Açıklamada, “İlimiz daha önce yanan birçok ormanımız gibi Hozat ilçesinde an itibarıyla devam eden yangına derhal öncelikle havadan ve karadan müdahale edilmesi gerekmektedir. Hukuki sürecin takipçisi olacağımızı ve suç duyurusunda bulunacağımızı bildiriyoruz. Adli makamlarında bu tür olayların en ince detayına kadar resen (kimse başvuru yapmadan) araştırılıp sonucunun da kamuoyuna ve basına duyurulması talebimizdir” denildi.
Manavgat’taki Yangının Failli Olarak Tutuklanan Ali Y’nin 1000 Lira Karşılığında Ormanı Yaktığı Ortaya Çıktı – 23 Ağustos
Antalya’da Akseki ve Manavgat orman yangınlarını çıkardığı iddiasıyla tutuklanan Ali Y.’yi kız arkadaşının kaydettiği ses kaydında itiraf ediyor. Kayıtlarda Ali Y., “Benzinle döke, döke, yaka yaka gittim” diyor. Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinasyonunda yürüyen soruşturmalarda bazı detaylara ulaşıldı. Yangınlarla ilgili olarak, Özlem T. adlı bir kadın jandarmaya bir ses kaydı teslim etti. Konuşmalarda Ali Y. adlı kişi bu ormanları nasıl yaktığını anlatıyordu. İlk olarak Özlem T.’nin ‘şahit’ sıfatıyla ifadesi alındı. Özlem T., şunları anlattı: “Telefonumdaki bir program ile görüşmelerimi kaydediyorum. Kayıtlar çoğaldığında silerim. Ancak Ali ormanı yaktığını anlattığı için bu ses kaydını silmedim. Ali telefonla beni aramıştı ‘Güçlüköy’ün Manhayıt mevkisindeki yangını bin lira karşılığında ben çıkardım. Hatta yangını çıkarmak için para veren kişi 250 lira da fazla verdi. Bu kişi bana ‘Yakalanırsan sarhoş ve madde bağımlısı olduğunu ve hiçbir şey hatırlamadığını söyle’ diye talimat verdi. Bana ormanı yaktıran ve para verenler farklı kişiler. Parayı vereni biliyorum ama yaktıranın kim olduğunu bilmiyorum. Çıkan yangının kimin işine yaradığını da bilmiyorum’ dedi.
Kazdağları’ndaki orman yangını büyüyor – 23 Ağustos
Türkiye’nin oksijen depolarından Kazdağları, Güre kesiminde sabah saatlerinde çıkan orman yangını, havadan ve karadan müdahalelere rağmen şiddetli poyrazın etkisiyle yayılıyor. OGM, yangına 4 uçak, 29 helikopter ve çok sayıda söndürme ekibiyle müdahale edildiğini açıkladı. Kavurmacılar köyü yakınlarında henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan yangın, saatteki hızı yer yer 40 kilometreyi bulan rüzgarın etkisiyle yayılmaya devam ediyor.
Seydikemer ve Ezine’de orman yangını – 24 Ağustos
Muğla’nın Seydikemer ilçesinde ormanlık alanda yangın çıktı. Karaköy Mahallesi’ndeki yangının nedeni henüz belirlenemezken saat 16.00 sularında başlayan alevlere havadan ve karadan müdahale sürüyor. Söndürme çalışmalarına bölgede yaşayanlar da destek veriyor. Öte yandan Çanakkale’nin Ezine ilçesinde başlayan bir orman yangını da kontrol altına alınmaya çalışılıyor.
Marmaris Semenderinin Yaşam Alanları Orman Yangınlarında Yok Oldu – 24 Ağustos
Akdeniz Koruma Derneği’nin Ege Üniversitesi ile gerçekleştirip 2020 yılında yayımladığı türün iklim değişikliğinin artan etkileri temel alınarak yapılan modellemeye göre, Marmaris semenderinin (Lyciasalamandra flavimembris) yaşam alanının 2050’de %9 ve 2070’de %62 oranında daralabileceği tespit edildi. Ancak geçtiğimiz günlerde gerçekleşen ve Muğla’da 65 bin hektar ormanın yanmasına neden olan yangınlarla türün yaşam alanlarının yaklaşık olarak %25’i yok oldu. Dünya’daki yedi Likya semenderi türünden biri olan Marmaris semenderi, bu felaketten tek etkilenen semender türü de olmadı. Muğla, Antalya ve Yunanistan’ın bazı adalarında yaşayan ve endemik olan Likya semenderlerinin tümü için Türkiye ve Yunanistan’da gerçekleşen yangınlar, bu türler için yok olma riskinin artmasına neden oldu.
Hozat’ta 17 Ağustos’ta başlayan orman yangını hala söndürülmedi – 24 Ağustos
Dersim’in Hozat ilçesinin Danzi ve Kurukaymak köyü Koçeri mezrasında 17 Ağustos’ta askeri operasyonlar nedeniyle başlayan orman yangını yayılarak devam ediyor. Yerel kaynaklardan alınan bilgiye göre; yetkililerin hiçbir müdahalede bulunmaması nedeniyle yangın sonucu geniş bir ormanlık alan küle dönüştü. Alevler çevreye yayılmaya devam ederken, orman yangınının Hozat Uzunmeşe’ye sıçradığını ve Ovacık yönüne doğru ilerlediği bildirildi.
Madencilik
EGEÇEP’den Soyer’e: Maden şirketinin reklamından vazgeçin – 14 Ağustos
Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP), İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kaz Dağları ve Madra’da faaliyet gösteren NUROL ve ona bağlı TÜMAD Altın Şirketi sponsorluğunda, Seferihisar ve Ödemiş’te Troya Hazineleri konulu belgesel gösterimi düzenlemesine tepki gösterdi. Konuya ilişkin yazılı açıklama yapan EGEÇEP, Soyer’e ilişkin şunları söyledi: “Çevreci olarak tanınan kimliğinize uymayan bu etkinlik nedeniyle sizi kınıyoruz. Sizden bir açıklamada bulunmanızı ve bu yanlış uygulamanızı biran önce telafi etmenizi bekliyoruz. Geçmişte olduğu gibi gelecekte de sizlerle birlikte mücadele edebileceğimizi bekliyor ve bu çağrımızı yanıtsız bırakmayacağınızı umuyoruz” ifadeleri yer aldı.
Yapılmayan ÇED toplantısıyla İDK’ye başvurdular – 19 Ağustos
Kütahya Örencik’te yapılmak istenen altın gümüş madeninin ÇED dosyasına, İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) onay verdi. Eğrigöz Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği Başkanı Uğur Korkunç, “Normal koşullarda bakanlığın ÇED raporundaki eksiklikleri görüp İDK’ye bunu geri göndermesi gerekiyor. Fakat bakanlığın böyle bir kültürü yok. Üstelik köylüler olarak ÇED toplantısını yaptırmadık. Yapılmayan ÇED toplantısıyla İDK’ye başvurdular. Bu mevzuata aykırı, gayri resmi bir durum” ifadelerini kullanarak İDK’nın verdiği onaya itiraz etti.
Taliban’la maden yağması başlıyor – 21 Ağustos
Taliban’ın Afganistan’a hakim olma sürecine destek ABD ve Türkiye dahil birçok ülkeden gelirken, Taliban’la el sıkışma hazırlıkları yapılıyor. Bu hazırlıkların nedeni olarak çatışmalı süreci sonlandırmak açısından desteğin verileceği iddia edilirken, arka planında Taliban’ın hakimiyeti altında yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürüsünde kolaylık elde edilerek ortaklık kurma arzusu yatıyor. Afganistan’da yaklaşık 1 trilyon dolar değerinde işlenmemiş maden dünya maden tekelleri ile Türkiyeli maden şirketlerini heyecanlandırıyor. Milyonlarca Afgan’ın göç etmek zorunda kalması, kalan yüz binlerce insanın yaşamının tehlike altında bulunması kapitalist ülkeleri ilgilendirmezken, Taliban’a ilgi ‘iklim değişikliğiyle mücadelede büyük önem taşıdığı’ iddialarıyla lityum ve diğer madenlere çökme planı işliyor. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), iklim kriziyle baş edebilmesi için lityum, bakır, nikel, kobalt ve nadir toprak elementlerinin küresel arzının hızla artması gerektiğine dikkat çekerken, 21. yüzyılın kapitalist ekonomisinin de vazgeçilmez olduğunu belirtmesi demagojik bir yağmanın habercisiydi. Afganistan’da ABD’nin rahat biçimde madenleri toplama olanağını geliştirememiş olmasına paralel gelişen yeni süreçte Türkiye’ye biçilen görev Taliban’la el sıkışıp maden yağmasında kolaylaştırıcı rolü verildiği anlaşılıyor.
Halilağa madeni ÇED olumlu kararına itiraz davası – 24 Ağustos
Çevre dernek ve örgütleri Cengiz Holding tarafından Kazdağları’nda yapılmak istenen Halilağa bakır (altın) madeni “ÇED Olumlu” kararına karşı dava açtı. Çanakkale Adliyesi önünde yapılan açıklamada Biga Yarımadası’nın yüzde 79’unun metalik madencilik için ruhsatlandırıldığı ifade edilerek, bu projelerin gerçekleşmesi durumunda Kazdağları’nın ortadan kalkarak yaşamın yok olacağı belirtildi.
Çineliler: Doğamıza, çevremize, havamıza, suyumuza sahip çıkıyoruz – 24 Ağustos
Aydın Ekoloji ve Yaşam Platformu (AYEP), Çine Yaşam Platformu (ÇİYAP), Yatağan Yeşil Yaşam Derneği ve köylüler, Çine’de yaşanan yangın ve madencilikle ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklama öncesi yanan ormanda inceleme yapıldı. Çine Sarıköy’de basın açıklamasında Topçam köylülerinden Coşkun ailesi EYMİS Madencilik nedeniyle yaşadıkları sıkıntıyı anlattı. Ortak basın açıklamasını Hicran Danışman, Sertaç Acıoğlu ve Mutlu Cengiz okudu. Açıklamada, Çine’nin dağlarının bir yandan madenlerle yok edilirken diğer yandan yangında yüzlerce ağacığın kül olduğu hatırlatılarak, “Peki bu yangınların nedeni ne? Madenlerle ilgisi ne? Topçam’da neler oluyor?” soruları soruldu.
Taş ocağına karşı köylüler iş makinalarını önünü kestiler –24 Ağustos
Bolu ili Kıbrısçık yolu üzerinde bulunan Ayman Yaylası’ndaki köylülerin hayvanlarını otlattıkları Karakilise mevkisindeki merada çalışma başladığını gören köylüler, taş ocağı çalışmalarına başlayan iş makinesinin önüne geçerek çalışmayı durdurdular. Taş ocağı yapılacağını öğrenen köylüler; “Buna müsaade etmeyiz. Burası bizim hayvanlarımızı otlattığımız yer. Burada dinamit patlatacaklar, her yer toz bulutu olacak belki de canlarımız kırılacak. Taş ocağı yapıyorlar üzerinden yüksek gerilim hattı geçiyor. Ülke acılarla boğuşurken bu ne saçmalık anlamadık, biz bu hayvanlar sayesinde geçimimizi sağlıyoruz, bu çalışma bizi, hayvanlarımızı, yaylamızı her yönden olumsuz etkileyecek, birileri buna dur desin. Ormanlarımızdan, yaylamızdan ellerinizi çekin. Köy halkı olarak yetkililerden bir açıklama bekliyoruz. Buna müsaade etmeyeceğiz” dedi.
Kent Suçları ve Mülksüzleştirme
İkizdere şimdi de acele kamulaştırma tehdidi altında – 9 Ağustos
Rize İkizdere’de yapımına devam taş ocağı çalışmaları ve bu çalışmaların çevreye verdiği tahribat devam ederken, köylülerin 110 gündür bölgede direnişi de devam ediyor. Ancak, geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri direniş alanına gelerek, nöbet alanı ve alandaki çay fabrikasının bahçesi için keşif ve ölçüm çalışması yaptı. İkizdere köylülerinin avukatı Yakup Okumuşoğlu, dayanaklarının ne olduğunu bilmediklerini ve konuyla ilgili dava açacaklarını ifade etti. Avukat Okumuşoğlu, keşfin acele kamulaştırma için yapılmış olacağını düşündüklerini kaydederek, şu açıklamalarda bulundu: Normal kamulaştırma olsa hissedarlara uzlaşma çağrılarının yapılmış olması gerekiyor. Bu işlemler yapılmış değil. Dolayısıyla burada acele bir kamulaştırma olabilme olasılığı yüksek oluyor. Muhtemelen de böyledir. Acele kamulaştırma bu ülkenin hukuki mülkiyet hakkını ortadan kaldıran, mülkiyet hakkının kullanılmasını hukuki sınırların dışına taşıyan bir düzenleme ama Türkiye’de bugün yapılıyor. Acele kamulaştırmanın iptali için dava açacağız.
ŞPO, Manisa Büyükşehir Belediyesinin imar planına itiraz etti – 16 Ağustos
Manisa Büyükşehir Belediye Meclisinin onaylayıp 16 Temmuz 2021 ve 16 Ağustos 2021 tarihleri arasında askıya çıkardığı 1/5000 ölçekli İlave ve Revizyon Nazım İmar Planı, Manisa ili, Yunusemre ve Şehzadeler ilçeleri, bu ilçelere bağlı 15 adet mahalleyi (11 adet mülga belde ve 4 adet mülga köy) ve toplamda 4 bin 744 hektarlık alanı kapsıyor. Yaşanabilir ve sağlıklı kentlerin planlanması için şehir planlama disiplinin temel doğrularını dikkate alınması, kentin sosyal ve ekonomik yapısının bütün yurttaşlar için gelişmesinin hedeflenmesi gerektiğini vurgulayan Şehir Plancıları Odası, söz konusu imar planına 36 maddelik itirazlarını sıraladı.
Uzmandan uyarı: İstanbul depreminde son çeyreğe girdik – 16 Ağustos
İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü ve inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 22’nci yıl dönümünde, deprem riskine ilişkin alınması gereken önlemleri sıralayarak, kentsel dönüşümün önemine dikkat çekti. İstanbul depreminde son çeyreğe girildiğini vurgulayan Prof. Dr. Altan, “1999 depreminden sonra İstanbul’da 30 yıl içinde büyük deprem olma olasılığı yüzde 64’tür. Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti.” diye konuştu. 1 milyona yakın binanın etkileneceğini söyleyen Prof. Dr. Altan, “İstanbul depreminde merkez üssünün Adalar ya da Silivri olacağını tahmin ediyoruz. Adalar’da meydana gelirse 7, Silivri’de ise 7-7,5 büyüklüğünde bekliyoruz. Bu depremden sadece İstanbul değil bütün Marmara Bölgesi etkilenecek. Yani 30 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. 70 bin civarında binanın ağır hasar alacağını, toplamda 1 milyona yakın binanın depremden etkileneceğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Kanal İstanbul’da gizli kapaklı yapılan 3,1 milyar liralık ikinci ihale sonuçlandı – 17 Ağustos
Kanal İstanbul’da ikinci ihalenin gizli kapaklı yapıldığı ortaya çıktı. Kanal İstanbul’un üzerine inşa edilecek ilk köprü olan Sazlıdere Köprüsü’nün temelinin 27 Haziran’da atılmasından bir gün sonra kimseye duyurulmadan, özel olarak davet edilen şirketler arasında yapılan ihalenin sonucu bugün açıklandı. Bu ihale de Kamu İhale Kanunu’nun deprem, afet gibi olağanüstü haller için öngördüğü 21-b pazarlık usulüyle duyuru ilanına çıkılmadan yapıldı. “Halkalı-Kapıkule Yeni Demiryolu İnşaatı Kapsamında Halkalı-Ispartakule Arası (Kanal İstanbul Geçişi) Demiryolu Hattı İnşaatı İle Elektromekanik Sistemlerinin Temini ve Yapımı” adlı iş için 3 milyar 568 milyon lira yaklaşık maliyet hesaplanmıştı. Özel olarak davet edilen Gülermak-Yapı & Yapı-Taşyapı iş ortaklığına verildi. İhale bedeli 3 milyar 111 milyon 362 bin lira olarak açıklandı. 9 Ağustos günü imzalanan sözleşmeye göre 23 Ağustos’ta başlayacak inşaat, 4 Kasım 2024’te tamamlanacak.
Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi: Doğal, kültürel ve tarihi talanları durdurun – 17 Ağustos
Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi, Lice ilçesindeki Dakyanus Antik Kenti’ne dair Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Koruma Kurulu’nun inşaat izni vermesine karşı açtığı davanın sonucuna dair basın toplantısı düzenledi. Şube binasında yapılan toplantıda konuşan Mimarlar Odası Eşbaşkanı Selma Aslan, Fis Ovası’nda bulunan Dakyanus Harabeleri (Dakyanus Antik Kenti) alanının 2003 yılında verilen kararla 1’inci derece Arkeolojik Sit alanı olarak tescil edildiğini belirtti. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun Arkeolojik Sit Alanları’nı korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında, korunacak sit alanları olarak tanımladığını aktaran Aslan, “Yüksek kurul, bu alanlarda, kesinlikle hiçbir yapılaşmaya izin verilmemesine, imar planlarında aynen korunacak sit alanı olarak belirlenmesine, bilimsel amaçlı kazıların dışında hiçbir kazı veya müdahalenin yapılamayacağı yönünde kararlar almıştır. Sit alanlarında esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri isler inşa ve fizikî müdahale sayılır diye belirtmiştir” dedi.
TMO’dan ithal arpaya 2450, yerli arpaya 1750 lira fiyat – 21 Ağustos
TMO, 24 Haziran’da yaptığı 320 bin ton yemlik arpa ihalesinde ton başına 270 dolar 69 sent (2 bin 300 TL) teklif gelmesine karşın ithalatı gerçekleştirirken, Türkiyeli çiftçiye 1750 TL alım fiyatı açıklaması Türkiye’de üreticiyi adeta üretimden vazgeçirip tarımsal ihtiyaçları ithalatla çözme sürecinin işletildiğini gösteriyor. Sudan’a ilk adımda 100 bin hektar arazi kiralayan ve 780 bin hektara büyüyeceği belirtilen kiralık arazilerden elde edilen ürünlerin de şirketler tarafından Türkiye’ye ‘yerli-milli’ masallarıyla yüksek fiyatlardan yollanacağının işaretleri ortaya çıkıyor. Türkiye’de 2021 arpa üretimi tahmini 7.5 milyon tondan 4.5 milyon tona geriledi. Bu öngörü ABD Tarım Bakanlığı tarafından yapılırken, Türkiye’nin 2 milyon 750 bin ton arpa ithalatı yapacağı raporlarda yer alması Türkiye’nin tarım politikalarının özeti gibi. TMO ithal ettiği arpanın tonunu 2 bin 200- 2 bin 400 lira civarında bir fiyatla alırken yem sanayicilerine uyguladığı fiyat 1950 TL. TMO’nun fiyat politikaları çiftçiden maliyetin altında ürün alıp, sanayiciye ton başı 500 lira sübvansiyon uygulaması iktidarın sermaye yanlısı tutumunu gösteriyor.
Uluçay Irmağı’nın yatağı üç kat daraltıldı – 23 Ağustos
Alaçam ilçesinde Uluçay Irmağı üzerinde yapılan sedde projesi için “Bozkurt’ta, yatak genişliği 400 metre olan Ezine Çayı, 15 metre genişliğindeki bir yatağa hapsedilince felaket meydana geldi. Aynısı Alaçam ilçesinde Uluçay Irmağı’nda yapılıyor” diyen CHP Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu, proje ile ırmak yatağının üç kat daraltıldığını söyledi. Alaçam ilçesine giderek ırmak üzerine yapılan sedde projesini inceleyen Hancıoğlu CHP Alaçam İlçe Başkanı Fuat Canbaz ile birlikte gerçekleştirdiği incelemeler sonrası yaptığı açıklamada şunları dile getirdi: “Alaçam’ın sonu Bozkurt gibi olmasın, bu proje derhal değiştirilsin. Proje, DSİ 7. Bölge Müdürlüğü tarafından projelendirilmiş ve bir müteahhit eliyle inşasına devam ediliyor. Proje, 3 köprü, 2 menfez köprü ve akarsuyu bir kanal içinde tutmayı amaçlayan sedde hattını bünyesinde barındırıyor. Ve bu proje tamamlandığında Uluçay ile Alaçam ilçe merkezi yani yerleşim alanları bütünleşmiş olacak. Fakat çıplak gözle bakıldığında dahi dere yatağının neredeyse üçte bir oranında daraltıldığını görebiliyoruz.” dedi.
Mühendisler Rize’deki acele kamulaştırma kararını eleştirdi – 24 Ağustos
Resmi Gazete’de 19 Ağustos’ta yayınlanan Cumhurbaşkanı kararları ile Rize’nin merkez ve Çayeli ilçelerinde bulunan bazı taşınmazların selde zarar görmesi üzerine, yapılaşma amacıyla acele kamulaştırma kararı verildi. Yapılaşmaya açılan bölgenin dere yatağı olduğuna dikkat çeken Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, “Yaşanan afetlerden ders almamakta ısrar eden anlayışı uyarıyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı kararlarının ekinde yer alan haritalara göre, kamulaştırma sonrası TOKİ eliyle yapılaşmaya açılacak bölgenin yine dere yatağı olduğunu vurgulayan Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, “Son yaşanan selde Sinop, Ayancık, Babaçay köyünde 37 yıl önce yaşanan sel felaketi sonrası yine dere yatağına yapılan afet evlerinin tamamının yıkılarak haritadan silinmesi gibi vahim olaylar başta olmak üzere afetzedeler için yapılacak konutların parsel kamulaştırmalarının yine ıslah edilmiş derelerin kenarında yapılacak olması ve Cumhurbaşkanının ‘Dere yataklarına yerleşilmesine ve yüksek katlı mimariye hep karşı çıktım’ şeklindeki sözlerine rağmen bu karara imza atmış olması geçmişte yapılan yanlışlardan ders alınmadığı gibi aksine yanlışlar üzerinde hâlâ ısrar edildiğini göstermektedir” dedi.
Efrîn İçin Ulusal İnisiyatif kuruluş kongresi sonuç bildirgesi açıklandı – 24 Ağustos
Efrîn İçin Ulusal İnisiyatif bugün Almanya’nın Bonn kentinde kuruluş toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıya 80 aktivist, aydın, akademisyen ve yurt dışında yaşayan insiyatif üyeleri de olan Efrîn’li gazeteciler katıldı. Efrîn İçin Ulusal insiyatif kuruluş kongresi sonuç bildirgesi şöyle: İnisiyatif işgalci Türk devletinin Kurmênc (Efrîn) Dağı’ndaki halka, kadınlara, çocuklara, doğaya, tarihi yerlere karşı suçlarının kamuoyuna yansıması için öneri ve kararlar geliştirdi. Efrîn’de soykırım suçu işleyenlerin uluslararası mahkemeye sunulması için çalışacağız. Katılımcılar Efrîn’den göç edenlere imkanları dahilinde yardım etme sorumluluğunu üstlendiler. İnsiyatif üyeleri durumu yakından takip edip gerçekleri açıklamaları için uluslararası insani örgütleri ve tarafsız yayın yapan kuruluşları Efrîn ve Şehba’ya göndereceklerini belirttiler. Efrîn’li göçmenlerin güvenli bir şekilde dönüşleri için uluslararası düzeyde çalışma yürütülecektir.
Antalya, Kastamonu ve Sinop’taki afet bölgeleri için acele kamulaştırma kararı – 25 Ağustos
Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yer alan Cumhurbaşkanı kararlarına göre, orman yangınlarının yaşandığı Antalya’nın Gündoğmuş ilçesine bağlı Ortakonuş Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 114 ada, 65 parsel numaralı taşınmaz, ihtiyaç duyulan yapılaşmanın ivedilikle gerçekleştirilmesi amacıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından acele kamulaştırılacak. Sel ve heyelan afetinin yaşandığı Kastamonu’nun Bozkurt ve Abana ilçeleri ile Sinop’un Ayancık ilçesinde bulunan özel mülkiyete konu bazı taşınmazlar için de ihtiyaç duyulan yapılaşmanın ivedilikle gerçekleştirilmesi amacıyla TOKİ tarafından acele kamulaştırılma kararı verildi.
Hayvan Hakları ve Biyoçeşitlilik
Van’da sel: 900 hayvan yaşamını yitirdi, 32 ev kullanılamaz halde – 2 Ağustos
Van’ın Başkale, Özalp ve Çaldıran ilçelerine bağlı 21 mahallede etkili olan sağanak sele dönüştü. Sel felaketinde yapılan tespitler sonucunda 32 ev kullanılmaz hale gelirken, 900 hayvan yaşamını yitirdi.
Manavgat’taki yangında 33 bine yakın hayvan öldü – 8 Ağustos
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tespitlerine göre bölgede 15 bin dekar tarımsal alan zarar gördü. Bitkisel zarar ve ölen hayvanlar bakımından son verilere göre, 263 büyükbaş, 2 bin 783 küçükbaş, 20 bini bıldırcın 27 bin 407 kanatlı hayvan, 1441 arılı kovan, 1006 boş kovan olmak üzere 33 bine yakın hayvan öldü.
Muğla’da yangın bölgesinden kaçan karakulak araç çarpması sonucu yaşamını yitirdi – 17 Ağustos
Akdeniz ve Ege’de Antalya ve Muğla’da yaban hayatı açısından çok zengin olarak bilinen binlerce hektar ormanlık alanının yanması, bu bölgelerde yaşayan karakulak, vaşak, geyik, dağ keçisi, yaban kedisi gibi birçok yaban hayvanının yaşam alanlarının yok olmasına ve başka yaşam alanları aramak zorunda kalmalarına neden oldu. Antalya’da 60 bin, Muğla’da 65 bin hektar olarak açıklanan orman yangınlarının yaban hayatı üzerine etkileri açısından geçen hafta bir araştırmada bulunan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinden Yaban Hayatı Uzmanı Dr. Yasin İlemin, Muğla’dan orman yangınlarının dolaylı etkilerine yönelik ilk üzücü olayın yaşandığını ifade etti. Muğla’da orman yangınları sonrası bölgeden ayrılıp yeni yaşam alanı arayan karakulak, karayolundan geçerken araç çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Türkiye’de sadece 2 bin karakulak kaldığını belirten Yaban Hayatı Uzmanı Dr. Yasin İlemin, karakulak ölümünü yangının yaban hayatı üzerine dolaylı etkisinin ilk örneği olarak gösterdi.
Covid-19 nedeniyle daha önce iki kez ertelenen biyoçeşitlilik zirvesi bir kez daha ertelendi – 19 Ağustos
Birleşmiş Milletler biyoçeşitlilik zirvesinin iki bölüm halinde gerçekleştirileceğini ve doğanın korunmasına yönelik çok ihtiyaç duyulan küresel bir anlaşmanın ertelendiğini doğruladı. BM biyoçeşitlilik organı yaptığı açıklamada, 11-15 Ekim tarihleri arasında sanal bir açılış oturumunun, anlaşmayı sonuçlandırmak için ise Çin’in Kunming kentinde 28 Nisan-8 Mayıs 2022 tarihleri arasında yüz yüze müzakerelerin gerçekleştirileceğini söyledi. Dünyanın iklim değişikliğiyle mücadele ile birlikte doğayı korumasına yönelik artan çağrılarla birlikte, konferansta ülkelere 2030 itibarıyla kara ve deniz alanlarının %30’unu koruma altına alma taahhüdü vermeleri isteniyor. WWF gecikmelerin “doğayı koruma eylemlerinin duraksama riski altında olduğu” anlamına geldiğini söyledi. WWF International’da politika, araştırma ve geliştirme başkanı Guido Broekhoven, “Doğa kaybı durmadı. Fazladan zamanın iyi kullanılması çok önemli” dedi.
Ağustos’ta Polen Ekoloji
Abstrakt Dergi ve Polen Ekoloji Kolektifi’nin ortaklaşa hazırlayacağı Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım: Mücadele Yolları ve Alternatifler başlıklı bu dosyada hem ekolojik mücadelenin güncel sorularına Marksist bir perspektiften yanıtlar önermeyi, hem de devrim ve sosyalizm tartışmalarının bu kritik boyutunu derinleştirmeyi hedefliyoruz. Öte yandan bu dosyanın, küresel ekoloji hareketinde liberalizmin hegemonyasını kıracak teorik ve örgütsel diyaloğun kurulmasına katkı sağlamasını umuyoruz. Linkte önerilen başlıklar ve buna sizin ekleyeceğiniz yeni sorularla zengin bir içerik oluşturmayı planlıyor, gerek yerel ve küresel çevre hareketlerine, gerek de sosyalist harekete ufak da olsa bir katkı sağlamayı ümit ediyoruz.
Son yazı gönderme tarihi: Türkçe yazılar için 30 Ekim 2021, yabancı dilde yazılar için ise (çeviri süresi de gözetilerek) 15 Ekim 2021.
Dosya yayın tarihi: 1 Kasım 2021
İklim Krizinde İnkârın Yeni Adı Erteleme
Almanya’da yaşayan ekolojist çizer Céline Keller geçtiğimiz yıl yayımlanan çok yazarlı “Discourses of Climate Delay” makalesini çizgi romana dönüştürdü. İklim krizinin en çok vuracağı coğrafyalardan olan Akdeniz havzasındaki böyle bir ülkede yaşıyorken iklim krizine karşı mücadele tüm politik mücadeleleri, tüm gelecek tahayyüllerini kesen merkezi bir yerde durmak zorunda. Bu çizgi roman çevirisi umarız ekokırımcı, iklim inkârcısı devlet-şirket işbirliğinin vücut bulduğu sözcülere karşı uyanık olmamızda elimizi güçlendirir, özgüvenimizi yükseltir. Herkese iyi okumalar.
Çizgi romana bu sayfadan ulaşabilirsiniz: https://www.celinekeller.com/inkarin-yeni-adi-erteleme-comic
Bu ay kolektiften çıkan gündem yazıları ve söyleşiler:
- Afganistan Nasıl Narko-devlet Oldu?
- Madencilik Sempozyumu’nun Ardından
- Turizm Teşvik Kanunu: Ne Amaçlanıyor, Neden Şimdi?
- Mültecilik Mecburidir Irkçılık Seçilir
- Afet Değil Cinayet
- Kapitalizmin Ambalajı Plastik Kirliliği
Kazma Bırak Kampanyası Glasgow Anlaşması ve Alternatif COP26 Zirvesi’ni Konuştu – 14 Ağustos
Kasım 2021’de Glasgow’da COP26 Zirvesi yapılacak. COP26 sırasında 197 ülke bir araya gelerek, iklim değişikliğine karşı atılacak adımları belirleyecek tartışmaları yürütüyorlar. COP26, Paris İklim Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten bu yana kaydedilen “gelişmenin” değerlendirileceği ilk zirve olacak. Bu nedenle de ayrıca önemli. Ama bu “değerlendirmenin” sermayenin ve devletlerin bekasına hiçbir şekilde dokunmayacağını, çünkü sorunu yaratanların onu çözmeyi değil, sadece çözmüş gibi görünmeyi istediklerini biliyoruz. Küresel iklim yıkımının doğrudan bir sonucu olan COVID 19 pandemisi, iklim değişikliğinin hayatımızı nasıl radikal biçimde değiştirebileceğini tüm dünyaya göstermiş olmalı. Seller, depremler, yangınlar, kuraklık, su kaynaklarının azalması gibi, diğer etkiler de en az COVID 19 kadar hastalık, yoksulluk ve ölüme neden olmakta. Ekolojik yıkım kapitalist sistem içinde nihai olarak önlenemeyeceği gibi kapitalizmin doğayı sınırsızca sömürme ve araçsallaştırma mantığı kaçınılmaz olarak ekolojik yıkımı hızlandırmakta. Tam da bu nedenle dünya çapında yeni bir Küresel İklim Grevini örgütlemek, protesto gösterileri düzenlemek, Glasgow’da yapılacak COP’26’nın iklim krizini durdurmayacağını, krizi durduracak olanların antikapitalist güçlerin ortak mücadelesi olduğunu bir kez daha dile getirmek yönünde çağrılar var.
Kampanya Uluslar arası koordinasyonu Ağustos ayında 3 ülkede de binlerce hektarı uakan yangınlarla ilgili ortak bir açıklama yayınladı. Açıklamadan öne çıkanlar şu şekilde:
“Temmuz ayının başından bu yana Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’de feci yangınlar binlerce kilometrekarelik ormanlık alanları ve yerleşim yerlerini yakıyor.”
“Son yıllarda her üç ülkede de itfaiye hizmetlerinde yapılan kesintiler ve personel azlığı bizleri sıradan yaz yangınlarıyla bile başa çıkmak için uygun araçlardan yoksun bıraktı. Bunun en tipik örneği, 8 yangın söndürme uçağı olmasına rağmen, yeterli yatırım, bakım, onarım ve personel eksikliği nedeniyle hiçbirinin şu anda aktif ve uçuşa hazır olmadığı Türkiyedir!”
“Karşılıklı yardımlaşmayı hükümetler arası diplomatik oyunlara ve felaketlere seyirci kalmaya dönüştürmeyin!
Son günlerde Yunanistan ve Türkiye, bir ülkeden diğerine yardımı kimin isteyip istemediğini, kabul edip etmediğini tartışıyor; karşılıklı yardımlaşmayı alaycı bir diplomatik oyuna dönüştürüyor. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs’tan yardım almayı reddetti ve Yunanistan, İsrail ve İtalya’dan yardım gelene kadar bütün bölgeleri yanmaya terk etti. Egemen sınıfların milliyetçiliği ormanlarımıza, evlerimize ve hayatlara mal oluyor.”
“Her üç ülkede de talep ortak: Polise ve orduya değil, itfaiyeye yatırım!
Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 özel uçağı var. Türkiye, yakın zamana kadar itfaiye araçları üretirken, şimdi askeri insansız hava araçları üretiyor. Yunanistan, son birkaç aydır itfaiyeyi donatmak yerine, yeni polis devriye arabaları satın almaya devam ediyor, fosil gaz çıkarımını garantilemek için Fransa Hava Kuvvetleri’ne ait Rafale tipi iki savaş uçağına milyarlarca para harcıyor. Ve Kıbrıs son yıllarda ilk aurasını (Toma) aldı, böylece yangınlarla mücadele etmek yerine toplumsal hareketleri bastırmaya yatırım yapıyor.”
“Her üç ülkede de düşman ortaktır: Ormanlarımızı ve köylerimizi yakmak pahasına da olsa kapitalistlerin/çokuluslu şirketlerin çıkarlarını savunan neoliberal politikalar, milliyetçilik ve askeri silahlanmadır.
– Polise ve orduya değil, itfaiye ve orman teşkilatına yatırım talep ediyoruz!
– Karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma!
– Felaketle mücadelede milliyetçiliğe ve diplomatik oyunlara yer yok!
– Evlerini kaybedenlerin barınması ve yaşam alanlarının rehabilitasyonu için devlet desteği!
– Orman alanları korunsun! Yanmış bölgelerde yatırım faaliyeti ve konut alanı istemiyoruz.
– Mücadelemiz doğa ve insan yaşamının kârdan önce geldiği bir toplum içindir.”
1 Eylül Dünya Barış Günü: Savaşa, Irkçılığa, Ekolojik Yıkıma Karşı Barışı Savunuyoruz!
Kazma Bırak Kampanyası uluslararası koordinasyonu 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle bir açıklama paylaştı. Açıklamadan satır başları şu şekilde:
“Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan kardeş halklarının Dünya Barış Günü’nü kutluyor, haklarımız arasında nefreti değil dayanışmayı yükselten ekolojik barış hareketimizi selamlıyoruz.”
“2020 ortası itibariyle tüm dünyada yerinden edilen kişilerin sayısının 80 milyonu aştığını açıklayan BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi: “Geçtiğimiz 10 yıl içinde zorla yerinden edilen kişilerin sayısı iki katına çıktı. Bu, uluslararası toplumun barışı koruyamadığını göstermektedir. Bu korkutucu tabloda ne yazık ki yeni bir eşiği daha aşıyoruz ve dünya liderleri savaşa dur demedikçe durum daha da kötüye gidecek.” diyor. Dünyamızın karşı karşıya olduğu çoklu kriz, sorumluluğu üstlenenleri bile durumu tanımlamak için bu tür sözcükleri kullanmaya zorladığına göre, karşılaştığımız sorunun büyüklüğünü siz hayal edin.”
“Savaş, rant ve kardan başka gözleri bir şey görmeyen zombi hükümetler ve şirketlere karşı; insanlığın da doğanın da ortak çıkarları, bu yıkıcı politikaları, yani kapitalizmi durdurmaktan, artık yeter demekten geçiyor.”
“Ardı ardına kapitalist felaketlerle karşı karşıya olduğumuz bu dönemde barışı yöneticilerin insafına bırakmanın insanlık için bir intihar girişimi olduğunun farkındayız. Halkların birbirine karşı kışkırtılmadığı, milyarlarca doların silahlara değil, gezegenimizdeki yangının söndürülmesi için kullanıldığı, insan ve doğa ile BARIŞ için dayanışmayı aşağıdan örgütlenmeye devam edeceğiz.”
“Çünkü hem doğanın hem de insanlığın geleceği buna bağlı.”
“ζήτω η ειρήνη – Biji Aşti – Long Live Peace – Yaşasın Barış”