Özet
Doğadaki madenlerin bir kısmı toprak ve kayalarla kaynaşmış durumda bulunur. Bu yüzden altın cevherleri, “metalik altın ihtiva eden cevherler” ve “bileşikleri halinde altın ihtiva eden cevherler” olarak sınıflandırılır. Cevherler bu sınıflandırmaya göre farklı çıktıları olacak şekilde bir dizi işleme tabi tutulur. Nihayetinde sodyum siyanür altın ile reaksiyona sokularak kompleks bir bileşik meydana getirilir. Altın madenciliği, arama işlemlerinden çıkarılıp taşınmasına kadar toprak, hava, gürültü, yeraltı ve yüzeysel su kirlilikleri ve flora-fauna tahribatı ile atık yönetimi, yersiz-yurtsuzlaştırılma gibi hem çevresel hem toplumsal konularda olumsuz etkilere sebep olur. Her yıl Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerle birlikte madenler için ruhsatlandırılmış alanlar arttırılmaktadır. Türkiye’de 1990’lı yıllarda ilk kez Bergama’da ismi duyulan Kanadalı firmanın Kaz Dağları’ndaki tahribatı yeniden altın madenciliği konusunda siyanür kullanımının tartışılmasını gündeme getirdi. Murat Dağı’ndan Fatsa’ya çok sayıda maden, orman alanlarında faaliyet gösterirken 2021 ile birlikte gelecek planlarını açıklayan hükümet yıllık altın üretimini katlayarak büyüteceğini belirtti.
1.Giriş
Yer kabuğunun derinlerinde bulunan altın, kumlu akarsu yataklarından, volkanik kayalardan ve okyanuslardan çıkarılırken gerçekleşen işlemler nedeniyle madenciliği doğayı tahrip eden bir metal. Önce arazide jeokimyasal testler ile toprak analiz ediliyor, bitki ve kum cinsleri üzerinde analizler gerçekleştiriliyor. Yeraltındaki varlığının tespiti durumunda altın çıkarma işlemi sondaj yöntemi ile yapılıyor. Dağlarda altın içeren kayalar yağmur, akarsu ve havanın da etkisiyle parçalanarak akarsuların taşıdığı alüvyon kökenli çökellerdeki ikinci derece altın yataklarını oluşturuyor. Kayaçlar üzerinde yer alan altın yatakları ise birinci derece altın yatakları olarak nitelendiriliyor. Bu kayaçlar dinamitle parçalanıyor ve elde edilen altın, karbon ve siyanür ile çeşitli kimyasal işlemlerden geçiriliyor.
Peki altına neden ihtiyacımız var? Neden ihtiyaç dışında da üretim faaliyetine devam ediliyor? Altın paslanmayan, su ile tepkimeye girmeyen bir metal elementi. İlaç sektöründe, elektron mikroskoplarda, CD üretiminde, paslanmayı engellemek için, uçakların kokpit camlarında buzlanmayı engellemek için, uydularda ve fotoğrafçılık alanında da koruyucu olması sebebiyle kullanılıyor. Tüm bu kullanım alanlarının dışındaki yatırım amacıyla çıkarılan altın ise ihtiyaç dışı olarak nitelendirilebilir. Altını çıkarmak için maden sahalarındaki ağaçlar kesiliyor, madenlerde yetersiz iş güvenliği önlemleriyle çeşitli kazalar meydana geliyor ve zehirli bir bileşik olan siyanür çevreye yayılarak canlıları zehirliyor. İhtiyaç dışı madenlerin açılmasını ve ardından gelen tahribatı, canlılık için varoluşsal bir sorun haline gelmiş olan ekolojik çöküş ve iklim krizi koşullarında sorgulamak oldukça önemli. Bu sebeple bu çalışmada mevcut altın madenlerini çevresel açıdan değerlendirirken altın madenciliğinde siyanür işlemine alternatif yöntemlerin mümkün olup olmadığı araştırıldı.
1.1. Türkiye’de altın madeni yatakları ve altın madenciliğinin yapıldığı yerler
Türkiye’deki altın madeni yatakları Ege, İç Anadolu, Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmıştır.
1.1.1. İzmir – Ovacık altın madeni
Türkiye’deki ilk altın madeni 1989 yılında Bergama’nın Ovacık Köyü’nde kurulan altın madenidir. 1997 yılında Bergama Ovacık Altın Madeni ile ilgili Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu tarafından verilen kararda önce “siyanürle yapılacak altın işletmeciliğinde kamu yararı olmadığına karar verilmiştır” deniliyor. Ancak ardından TÜBİTAK’a bir rapor hazırlatılarak hukuki engel aşılıyor. UNESCO Dünya Kültür Mirası Bergama’da, şu an kayyum ile yönetilen Koza Altın Şirketi, Ovacık altın madenindeki cevherin tükenmesi üzerine yakın yerlerde üretim arayışına giriyor. Bergama’ya yakın Kozak ve Dikili’deki altın madenlerinden Ovacık’a cevher taşıyıp buradaki tesislerde altın ayrıştırmaya devam eden şirketin üçüncü atık havuzuna verilen ÇED olumlu kararına karşı da dava açılıyor ve açılan davada mahkeme yürütmenin durdurulmasına karar veriyor.
1.1.2. Manisa – Sart altın madeni
Sart Altın Madeni, Manisa ili, Salihli ilçesi, Sart mahallesi yakınlarında bulunmaktadır. Salihli’nin Sart beldesindeki Artemis tapınağının bulunduğu yörenin coğrafyası, 500 metre uzaklıkta kurulan altın madeni tesisleri nedeniyle uzun zamandır risk altında. Madende yürütülen çalışmalar Pomza Eksport Şirketi’ne ait. Şirket yetkililerinin verdiği bilgiye göre 11 kilometrekarelik maden sahası 49 yıllığına Hazine’den ve Orman Bakanlığı’ndan kiralanmış durumda. Evrensel gazetesindeki bilgiye göre 400 ton su kullanılarak elenen taş, toprak ve kayadan oluşan malzemeden altından başka zirkon, rutil, demir, kalay, kuvars gibi madenler de elde ediliyor. 40 milyon ton “malzeme” bulunduğunu, bunun tamamının işlenmesi için 30 yıla ihtiyaç duyulduğunu söyleyen şirket yetkilileri, şimdiye kadar 100 bin ton malzemenin işlendiği bilgisini veriyorlar. Madende 2006-2015 yılları arasında sırasıyla; 750, 574, 490, 670, 1087, 1380, 817, 1047, 1090, 926 ons altın üretildiği biliniyor.
1.1.3. Uşak – Kışladağ altın madeni
Uşak’ın Eşme İlçesi Kışladağ bölgesinde, TÜPRAG şirketine ait olan ve yaklaşık 14 yıldır faaliyet gösteren altın madeninin yarattığı tahribat, uydu görüntülerinin güncellenmesinin ardından ortaya çıkıyor. Şirket, Kışladağ’da 750 hektar alanı tahrip ederken, 1 kilometre genişliğinde ve yaklaşık 350 metre derinliğinde dev bir çukur oluşturmuştur. Bunun yanı sıra madende 70 bin ton siyanür kullanılması, bölge halkında endişe yaratmaktadır. ÇED raporlarının yetersiz olduğunu belirten TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay “Tüm bu süreçlerde verimli tarım arazileri, su havzaları, ormanlarımız, korunması gereken doğal alanlarımızda işletilen, işletilmesi planlanan çevresel riski son derece yüksek olan bu tesisler ile ilgili hazırlanan ÇED raporlarının yetersizliği ortadadır. Ülkemizin çevre politikaları, tüm hukuki ve çevresel mücadelelere rağmen Bergama, Çukuralan, Efemçukuru, Kışladağ, Gördes madencilik projeleri işletilmeye devam ediyor. Yaşam alanlarımızın hızla kirletildiği yok edildiği ülkemizde; bölge halkı tarafından yürütülen mücadele çok daha önem kazanmaktadır” diyor.
1.1.4. Gümüşhane – Mastra altın madeni
Gümüşhane merkeze bağlı Karamustafa Köyü’nde faaliyet gösteren Yıldızlar Madencilik’in, atık barajına atık su taşıyan borularından birinin kopması sonucu, atık barajına gitmesi gereken kirli su, baraj kenarında temiz yüzey sularının ve yağmur sularının taşınması için yapılmış olan kuşaklama kanalına akmıştır. Atık suyun kanal yoluyla dereye karışmasının ardından Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ile İl Sağlık Müdürlüğü inceleme başlatmıştır. Gümüşhane şehir merkezinin 9 km kuzeybatısında yer alan maden cevherinin çıkarıldığı ve siyanürle ayrıştırıldığı Demirkaynak Köyü, zehirlenmelerin olduğu Dibekli Köyü’ne 2 buçuk kilometre uzaklıkta. 1400 metre yükseklikte bulunan maden işletmesinin ve siyanür havuzunun hemen altından geçen derenin Dibekli Köyü içinden geçtiği bilgisi verilmiş. Raporda ayrıca 2014 tarihli gazete haberlerinde köylülerin maden nedeniyle yaşadıkları sağlık ve tarımsal sorunlara dair bilgiler de yer alıyor.
1.1.5. İzmir – Çukuralan altın madeni
Çukuralan Altın Madeni, İzmir ili Ayvalık ve Dikili ilçeleri arasında bulunan Çukuralan bölgesindeki altın madenidir. 2010 yılı sonunda Koza Altın madencilik firması tarafından inşaatı tamamlanan ve 2011 açılan madende yıllık 170 milyon tonluk hafriyat çıkarılıyor. “Ekolojik hassas bölge” olarak tanımlanan Kozak Yaylası sınırındaki Çukuralan Altın Madeni’nde 3. kez kapasite artışı ÇED raporu yenileniyor. Maden atık sularının deşarj edildiği Çökek Deresinin doğal sit ve mesire yeri olan yaklaşık 5 km güneyindeki Kültür ve Tabiat Varlığı olan Nebiler şelalesine drene olduğu aktarılıyor. Çukuralan’da yaklaşık 30 bin ağaç kesildiğini belirten Bergama Çevre Platformu kararın siyasi dayatmayla alınmış olduğunu ileri sürüyor. İçme suyu kaynaklarının değer kazandığı günümüzde Madra İçme Suyu Barajı’nın madenden zarar göreceği bilirkişi raporunda belirtilmesine rağmen yine de Danıştay yerel mahkemenin kararını bozuyor.
1.1.6. Erzincan – Çöpler altın madeni
Anagold Madencilik, Kanadalı altın madeni firması Alacer Gold’un ve Lidya Madencilik’in ortak kuruluşu olarak dokuz yıldır Erzincan’ın İliç ilçesindeki Çöpler Altın Madeni’ni işletiyor. Anagold Madencilik’in Erzincan/Kemaliye’de Ağıl, Harmankaya, Dilli ve Çanakçı köylerindeki altın sondajları üzerine Kemaliye halkı içme suyu havzalarını, yeraltı su kaynaklarını ve doğal yaşamı tehdit eden madenden şikayetçi olduklarını belirtiyor. Olası bir depremde toprağa karışacak siyanürün yaratacağı tahribatın geri dönülmez sonuçları olduğunu söyleyen yurttaşlar yakın zaman önce bir imza kampanyası başlattı.
1.1.7. İzmir – Efemçukuru altın madeni
2011 yılında faaliyete geçen Kanadalı El Dorado Gold şirketinin Türkiye’deki uzantısı TÜPRAG madencilik şirketi, 2012 yılında kapasite artırımı projesi için ÇED olumlu kararı alıyor. Efemçukuru, İzmir kentinin içme suyunun yaklaşık %40’ını karşılayan Tahtalı Barajı koruma alanı sınırında ve yaklaşık 200 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin mutlak koruma alanı içinde yer alıyor. Efemçukuru’nda 1 Haziran 2011 tarihinden bu yana altın aranıyor. Uzmanların “büyük risk yaratarak” faaliyetini sürdürüyor dediği işletme, 10 yıllık maden arama süresini 17 yıla çıkarıyor. ÇED kararına karşı açılan davada İzmir 1. İdare Mahkemesi maden işletmesinin “arsenik, kadmiyum, bakır, kurşun, mangan, nikel, selenyum, kükürt, çinko elementlerinin dünya kabuk ortalaması (DKO) seviyelerini aştığını” ortaya koyan bilirkişi raporuna dayanarak iptal ediyor. Danıştay 6. Dairesi, 2012 tarihli ÇED’in iptalinden sonra 2015 tarihli yeni bir ÇED olumlu kararı verildiğini, dolayısıyla 2012’deki ÇED’in geçerliliğinin kalmadığını belirterek, dava ile ilgili karar vermenin de gereksiz olduğunu hükmediyor.
1.1.8. Eskişehir – Kaymaz altın madeni
TMSF’ye bağlı kayyum yönetimindeki Koza Altın İşletmeleri A.Ş.’nin Kaymaz Altın ve Gümüş Madeni İkinci Maden Atık Depolama Tesisi projesi için son şekli verilen ÇED raporu yakın zaman önce yayınlanıyor. Eskişehir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü pandeminin ortasında bölgedeki mahalle muhtarlarına gönderdiği yazıyla toplam 40 hektar alan içinde 1 milyon 750 bin metreküp kapasiteli atık depolama göleti projesinin ÇED raporuna ilişkin görüşlerini soruyor. Mahallelerine sadece birkaç yüz metre uzaklıkta inşa edilecek siyanür atığı göletine bölge halkı karşı çıkıyor.
1.1.9. Niğde – Tepeköy altın madeni
Niğde ili Ulukışla’daki Tepeköy Mevkii’nde Gümüştaş Şirketi’ne ait Tepeköy Altın Madeni, köye yaklaşık 500 metre uzaklıkta işletiliyor. Köyde 141 ada 1 parseldeki tarlada siyanür sızıntısı tespit edilmesi üzerine yapılan ölçüm sonucunda tespit edilen toplam siyanür miktarı 19,4 ppm olarak belirtiliyor. Değerlendirme yapan uzmanlar analiz sonuçlarına yansıyan siyanürün son derece tehlikeli olduğu görüşündedir. Altın madenindeki siyanür sızıntısının resmen tespit edilmesine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı da yurttaşlar tarafından bildiriliyor.
1.1.10. Gümüşhane – Midi altın madeni
Yıldız Bakır Madencilik Şirketi tarafından işletilen kurşun-çinko-altın madeni zenginleştirme tesisine ait atık barajında meydana gelen boru patlaması sonrası atık suyun Midi Deresi’ne karışması ile ilgili gündeme gelmiş olan maden, Gümüşhane’ye 45 km uzaklıktaki Karamustafa Köyü yakınlarında yer alıyor. 2018 yılı Temmuz ayında madenin atık suyunun dereye karışması sonrası valilik tarafından yapılan ilk analizde, suda siyanür oranının limitlerin üzerinde olduğuna dikkat çekiliyor. Valilik daha sonra ise resmi sitesinde sudaki siyanür oranının içme suyunda izin verilen limitler içinde olduğunu açıklıyor. 192 köylü zehirleniyor ve su kaynaklarına siyanür karışıyor. Madende çalışan bir işçinin de siyanürle zehirlenmesine dair adli tıp raporlarına rağmen yargıdan takipsizlik kararı çıkıyor.
1.1.11. Kayseri – Himmetdede altın madeni
Buğday tarlalarının arasında bulunan Himmetdede Altın Madeni açık havada siyanür liçi yöntemiyle altın üretimi yapıyor. İki un fabrikası ve bir çekirdek işleme tesisi ile yan yana olan altın madenine 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED olumlu belgesine karşı madene komşu işletmeler tarafından dava açılıyor. Siyanürle altın elde edilen madenin gıda üretimi yapılan bu işletmelere olumsuz etkilerinin dile getirildiği davada Kayseri 1. İdare Mahkemesi madende bilirkişi keşfi yapılmasını hükmediyor. Madende yapılan bilirkişi incelemesinde bilirkişilerin, ÇED raporunda ortaya konan önlemlerin yeterli olduğuna dair görüş bildirmesi üzerine mahkeme açılan davayı reddediyor.
1.1.12. Ordu – Fatsa altın madeni
İngiliz Stratex firması ortaklığıyla Bahar Madencilik tarafından işletilen Fatsa Altın madeni maden arama bölgesini genişletmesiyle Ordu Valiliği’nin 2018 ve 2019 analiz raporlarını gündeme getiriyor. Raporlara göre bölgedeki içme sularında bulunan ağır metaller 0-200 mg olması gerekirken, bu oran 2018 analiz raporunda 1723 mg olarak tespit ediliyor, 2019 raporundaysa 3460 mg’a yükseldiği görülüyor. Bölgede 2019’da faaliyet yürütmeye başlayan maden şirketi, bölge halkının itirazlarına rağmen, maden alanını iki katına çıkarmak ve sözleşmesini 2033’e kadar uzatmak için 10 Eylül’de ÇED dosyasını Çevre ve Şehircilik Bakanlığına sunuyor. Bakanlığın duyuruya çıkması üzerine bölge halkı karşı çıkıyor.
1.1.13. Sivas – Bakırtepe altın madeni
Demir Export A.Ş. tarafından Bakırtepe’de işletilen maden, Sivas il merkezine 81,5 km uzaklıkta, Çetinkaya Beldesi’ne 7 km. mesafede yer alıyor. Altın madenine 2013 yılında ÇED olumlu kararı veriliyor ve bu karar bölgede yaşayan halk tarafınca olumsuz karşılanarak dava açılıyor. Mahkemenin bu kararı iptalinin ardından, şirket bazı değişikliklerle yeniden ÇED başvurusunda bulunuyor ve ÇED olumlu kararı alıyor. Ardından Danıştay 14.Dairesi bölgedeki 1. derece arkeolojik sit alanı olan Molladeresi Höyüğü’nün sit sınırlarının koordinatları ile proje alanı koordinatlarının karşılaştırılarak, tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya konulduktan sonra, çakışma halinde madencilik faaliyetinin yapılamayacağını belirterek ÇED olumlu kararının iptalini hükmediyor. 2020 yılında altın madeninin kapasite artışına gitmesi sonrası mevcut 677,98 hektarlık ÇED alanına 342,74 hektarlık alan ilave ediliyor.
1.1.14. Konya- İnlice altın maden
İnlice Altın Madeni Konya il merkezi olan Meram İlçesi’ne bağlı İnlice Mahallesi yakınlarında bulunuyor. Yüksek oranda altın ve gümüş rezervine ulaştığı belirtilince Eczacıbaşı firması inşaat çalışmalarını başlatıyor ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre ‘’KONYA ili MERAM, ilçesi… İnlice Mahallesi Mevkii mevkiindeki Esan Eczacıbaşı End. Hamm. San. ve Tic. A.Ş. tarafından yapılması planlanan Altın Madeni Ocağı Patlayıcı Madde Miktarı Kapasite Artışı projesi ile ilgili olarak Bakanlığımıza sunulan dosyayı PTD Dosyası incelenmiş ve değerlendirilmiştir. ÇED Yönetmeliği’nin 17. maddesi gereğince Altın Madeni Ocağı Patlayıcı Madde Miktarı Kapasite Artışı Projesi’ne Valiliğimizce Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir kararı verilmiştir’’ deniliyor.
1.1.15. Balıkesir – Kızıltepe altın madeni
Kızıltepe Altın Madeni, Zenit Madencilik San.ve Tic.A.Ş. tarafından; Balıkesir ili, Sındırgı ilçesi, Yusufçamı, Yolcupınar ve Çoturtepe köyleri civarında yer maden sahaları dahilinde; proje sahası olarak belirlenen Kızıltepe mevkii civarındaki 158 hektarlık alanda, Sındırgı-Kızıltepe Altın ve Gümüş Madeni İşletmesi kurularak devreye alınıyor ve hala faaliyetine devam ediyor. Cevher zenginleştirme işlemi, siyanür çözeltisi kullanılarak gerçekleştirilecek tank liçi işlemi (CIL) esaslarına dayanıyor. İşlem atığı olarak açığa çıkan, serbest siyanürden arındırılmış %50 katı – %50 su içerikli işlem atık çamuru, içerisindeki katıların nihai olarak depolanması amacıyla Atık Depolama Tesisine (ADT) gönderildiği biliniyor.
1.1.16. Çanakkale – Lapseki altın madeni
Lapseki Altın Madeni, 2017 yılı sonunda Tümad Madencilik firması tarafından işletilmeye başlanıyor. Maden, Çanakkale İli Lapseki İlçesi Şahinli ve Kocabaşlar Köylerinin sınırları içerisinde yer alıyor. Lapseki, Marmara Bölgesi’nde şeftali, kiraz ve nektariniyle de faaliyette olan bir ilçe. Bölge halkı için tarım ürünleri gelir kaynağının önemli kısmını oluşturuyor. Lapseki’nin içme ve kullanma suyunu Lapseki Belediyesi, eski kuyularını şirkete kiraya vererek sağlıyor. Lapseki’nin sularının yetmediği takdirde bölge halkı Umurbey Barajı’ndan su almaya başlayacaklarını belirtiyor. Patlatmalardan dolayı Şahinli’nin bir bölümündeki evlerde çatlama meydana geldiği bildiriliyor.
1.1.17. Balıkesir – İvrindi altın madeni
İvrindi Altın Madeni, Balıkesir İli İvrindi İlçesi Değirmenbaşı ve Küçükılıca Mahalleleri sınırları içerisindeki altın ve gümüş madenidir. 2018 yılında Tümad Madencilik firması tarafından inşa edilmeye başlanıyor ve 2019 yılından bu yana firma tarafından işletiliyor. Maden işletmesi, başta Madra Dağı olmak üzere tüm çevrede tehlike oluşturuyor. İşletmenin büyük kısmı ormanlık alanı kapsıyor.
1.1.18. Kayseri – Öksüt altın madeni
Öksüt Altın Madeni, Kayseri İli Develi İlçesi’ndeki Öksüt Köyü’nde bulunuyor. 2013 yılında inşaatı başlayıp 2020 yılında inşası tamamlanarak altın üretimine başlayan maden Centerra Gold Inc. şirketinin sahip olduğu Öksüt Madencilik Sanayi Şirketi tarafından işletiliyor. Develi ilçesinde altın çıkartan Kanada firması Öksüt Altın Madencilik ve Çiftay Madencilik işçilere mesaj atarak sokağa çıkma yasağı olan 23-24-25 ve 26 Nisan’da tam kadro çalışılmaya devam edileceğini duyurmuştu hatırlanacağı üzere. 500 işçinin çalıştığı maden ocağında iç içe çalışan işçiler alınan bu karara tepki göstermişti. Altın madenciliğinde oluşabilecek meslek hastalıkları ve iş cinayetleri bir yana dursun pandemi süresinde bile önlem alınmadığını Öksüt Altın Madeni’nde görüyoruz.
2. Türkiye’de altın madenciliğinin çevresel değerlendirmesi
2.1. Titreşim ve gürültü
Kireçtaşları, yarı mermerleşmiş kireç taşları ve mermerler tabakalı yapıda oldukları için tektonik hareketler veya mağma yükselmeleri ile bu tabakalar kırılıyor. Tabakalı ve kırıklı iç yapıya yağış suları sızıp kalsiyum karbonatı eritiyor. Milyonlarca yıl süren bu erime olayı sonucunda kireç taşları vb. kayaların içinde su yolları ve mağaralar oluşuyor. Madenlerde yapılan patlatmalar sonucunda yer katmanı içinde ve deliğin çevresinde basınç dalgaları oluşuyor. Bu dalgalar yayılmaya başlıyor, patlatma noktasından uzaklaştıkça stabilizeye ulaşıyor ve sismik dalga adını alıyor. Patlatmalar çatlak/mağara sistemini bozuyor, çökmelere ve su yollarının değişmesine, suyun derinlere kaçmasına sebep oluyor. Ardından kaya çatlaklarından atmosfere hızla boşalan reaksiyon ürünü gazlar önemli ölçüde gürültü oluşturuyor. Önlemler alınmadığı koşullarda gürültü düzeyi yüksek boyutlara ulaşarak hava şoku dalgalarına dönüşüyor.
2.2. Hava kirliliği
Madencilikteki hazırlık aşamalarında toprak sıyırma, yükleme, taşıma ve boşaltma çalışmalarında; açık ocak faaliyetlerindeki delme, patlatma, sökme, yükleme-boşaltma, taşıma ve depolama sırasında; kırma eleme ünitesindeki bant konveyörlerin üzerlerinden malzeme geçişinde, malzeme dökümünde ve kırıcı sistemlerinde; liç alanındaki yığınlanan cevherden, ekonomik olmayan kayaç veya nebati depolama alanı yüzeyinde rüzgârdan kaynaklı toz oluşumu; liç alanı ve çözelti havuzlarındaki hidrojen siyanit (HCN) gazı, cevher zenginleştirme ünitesindeki işlem bacalarından kaynaklı emisyonlar; araç trafiği ve iş makinalarından kaynaklı toz oluşumu; kapatma döneminde kazı/dolgu çalışmalarında iş makinalarındaki toz oluşumu hava kalitesini olumsuz etkiliyor. Mobil kaynak emisyonları araçlarda dizel yakıt yakılması, pasa ve cevherin çıkarılması ve nakliyesi işlerinde kullanılan ekipman nedenleriyle oluşuyor. Yanmamış dizel yakıt yanma sonrası yoğunlaşma süreçleri çok daha küçük boyutta PM oluşumuna neden oluyor (örn. tipik olarak 2,5 μm ve 10 μm den daha az partiküler maddeler). PM10 (10 µm den küçük partiküler madde) için gösterilebilecek en büyük doğal kaynak yollardan kalkan tozlardır. Diğer önemli kaynaklar ise trafik, kömür ve maden ocakları, inşaat alanları ve taş ocaklarıdır. Sağlık etkileri açısından, PM10 solunum sisteminde birikebilir ve çeşitli sağlık etkilerine sebep olabiliyor. Astım, kronik tıkayıcı akciğer ve kalp hastalığı gibi kalp veya akciğer hastalığı olan kişiler PM10’a maruz kaldığında sağlık durumları kötüleşebilir. İşletmede çalışan kişilerin de bu tozlardan etkilenerek meslek hastalığına maruz kaldığı biliniyor. Bitkiler ise çok yıllık ve yıllık bitkiler olarak iki tür olup, özellikle çiçeklenme ve ürün tutma döneminde tozdan etkilenerek ürün kayıplarına yol açabiliyor. Bu kayıp, oluşan tozun bitki üzerinde, özellikle çiçek ve yaprakları üzerinde birikmesi sonucunda oluşuyor. Bitki üzerine gelen tozların havadaki nem oranına bağlı olarak bitki yüzeyinde sert bir tabaka oluşturma riski bulunmaktadır.
2.3. Su kirliliği
Altın madenciliğinde işlem sahaları incelendiğinde personelden kaynaklı evsel nitelikli atıksular, cevher zenginleştirme ünitesinde oluşan atıksular, açık ocak sahasında susuzlaştırma yapılacak ise bu çalışmalardan kaynaklı atıksu, işlemlere düşen yağmur suları gibi atıksuların olduğu gözlemleniyor. Personelden kaynaklı evsel nitelikli atıksuların kişi sayısına bağlı olarak biyolojik arıtma yapılması gerekiyor. Açık ocak ünitesinde yağmur sularından ve susuzlaştırma çalışmalarından kaynaklı suların bertarafında öncelikli izlenmesi gereken yol; susuzlaştırma sularında jeoteknik sondajlar ve hidrojeolojik çalışmalar neticesinde, havza su yönetimi ve yöredeki su kullanımına bağlı olarak yeraltı sularının açık ocak içerisine girişi olmadan deşarjının sağlanmasıdır. Cevher serilen alan olan liç alanında çözelti sularının tabana doğru süzülmesi oldukça tehlikelidir.
2.4. Toprak kirliliği
Madencilik faaliyetlerinde bölgenin jeolojik yapısına bağlı olarak yanıcı, patlayıcı, parlayıcı gibi özellikteki malzemelerin, kimyasalların sahadaki nakliyesi, depolanması, kullanımı da toprak kirliliği açısından önem arz ediyor. Belirlenen bitkisel alt ve üst toprağın ayrı ayrı depolanmaz ise organik yapısının zarar görme ihtimali mevcut.
2.5. Flora ve fauna yönetimi
Altın madenciliğinde yapılacak tüm çalışmalar bölgedeki flora ve fauna yapısının bozulmasına neden oluyor. Bu kapsamda bölge flora ve fauna yapısı arazi çalışmaları ile vejetasyon dönemleri de göz önüne alınarak incelenmesi var ise ender türlerin belirlenmesi, alınacak önlemlere dikkat edilmesi gerekiyor. Genç bitki hesaplamasının doğru yapılmaması ve bitkilendirme çalışmalarının yapılmaması erozyon kontrolünü engelliyor. Sahada oluşacak olan toz düzeyi sulama ile en düşük düzeyde tutulmaz ise toz yayılımından en çok etkilenebilecek olan omurgasız türler üzerindeki etkilerin azaltılması da mümkün olmuyor. Katı ve sıvı atıkların kontrolsüz deşarjı habitatın kirlenmesine neden oluyor. Saha dışındaki gereksiz araç trafiğinden kaçınılmaması habitat üzerinde oluşan sağlıksızlık etkilerini artırıyor. Örneğin Kaz Dağları’nda kesilen ağaç sayıları ÇED raporuna göre 45.650, Orman Genel Müdürlüğü’ne göre 13.400, TEMA’ya göre 195.000 olarak ifade ediliyor ve bu miktar oldukça yüksek bir miktar. TEMA’nın raporuna göre canlı türü çeşitliliği ve ekosistem özelliklerini bir arada değerlendirerek önemli alanları belirleyen başka bir koruma yaklaşımı da “Önemli Doğa Alanları”dır (ÖDA). ÖDA kavramı canlı türlerinin nesillerini sürdürebilmeleri için özel önem taşıyan coğrafyaları tanımlıyor. ÖDA kriterleri tehlike altındaki biyolojik çeşitlilik, dar yayılışlı biyolojik çeşitlilik, ekolojik bütünlük, biyolojik süreçler ve sayısal analizler aracılığıyla eşsizlik ve benzersizlik olarak belirtiliyor.
3. Toksikoloji açısından altın madenciliğinde siyanür işlemi
Toksikoloji kapsamında anmadan geçilmemesi gereken Paracelsus’un her maddenin doza bağlı olarak toksik olması tezi bu konudaki analiz için kaynaklık ediyor. Azota üç bağla bağlanmış karbonun oluşturduğu bir bileşik olan siyanür (CN) doğal kaynakların yanı sıra çeşitli endüstriyel kimyasallar ve sigara dumanında da bulunuyor. Siyanürün kullanım alanlarındaki çeşitlilik, çevresel kirleticiliğinin de oldukça çeşitli olmasına neden oluyor; ancak diğer kullanım alanları altın madenciliği kadar risk taşımıyor. Bu risklerin en önemlileri siyanürün taşınması sırasında gerçekleşen ya da işletme içi olan kazalarda ortaya çıkıyor.
3.1. Siyanürün toksisitesi
Siyanür insanları öldürebilen mitokondrial toksinlerinden biridir ve toksisitesiyle sitokrom oksidaz enziminin inhibisyonuna bağlı olarak anoksi meydana geliyor. Ortamda var olan oksijenin kullanılamaması durumu kandaki oksijen konsantrasyonunun normalin üzerine yükselmesine sebep olarak cildin pembe-kiraz kırmızısı renge dönmesine sebep olmaktadır ki cildin bu rengi siyanür zehirlenmesinin teşhisini görünür kılıyor. Ölüm oranı, maruz kalınan miktara bağlı olmakla birlikte, maruz kalınan siyanürün formuna ve maruz kalma yoluna da bağlıdır. Erişkinlerin oral olarak maruz kalması durumunda hidrojen siyanürün (HCN) öldürücü dozu 50-100 mg, potasyum siyanürün (KCN) öldürücü dozu ise 150-250 mg olarak bildiriliyor. Siyanürün tabloda görülen konsantrasyonları belirtilen canlı türleri için oldukça toksiktir.
3.2. Altın madenciliğindeki liç süreci
Yığma çözündürme (yığın liçi) olarak bilinen yöntem, dev toplama pedleri üzerine serilen açık yığınlardaki cevher üzerine siyanür solüsyonu püskürtülerek uygulanıyor. Siyanür, altını cevherden çözerek çözeltiye dahil ediyor ve yığın üzerinden akıyor. Pedler altından ayrılmış metal çözeltiyi topluyor ve bu durum cevher ayrıştırılana kadar devam ediyor. Tank liçi ayrıştırma olarak bilinen diğer yöntemde ise, geniş tanklar içerisindeki siyanür solüsyonuyla cevher karıştırılıyor. Dökülme olasılığına açık işlem son derece kontrollü yapılmadığında cevher artığı olarak ortaya çıkan ve büyük bentlerin (atık barajlarının) arkasında depolanan atık, olası sızmalarda felaketle sonuçlanabiliyor. Altın kazanımından sonra ise, atık havuzuna atılacak siyanürlü su, kontrol edilmeli, doğaya deşarjı önlenmelidir. Tank liçi ayrıştırma yönteminde kullanılan sodyum siyanürün (NaCN), pH değerinin sürekli olarak 10-11 aralığında tutulması önemlidir çünkü düşük pH’da NaCN bozulur ve hidrojen siyanüre (HCN) dönüşüyor. Bu gaz da buharlaşma riski barındırıyor. Bu sebeple havadan; içme sularından, dermal yolla topraktan, yer altı sularından alınabiliyor ve ölümcül etki gösteriyor. Sıkça önerilen ve bazı işletmelerde uygulanan arıtma işlemleri aslında sadece siyanürlü kaplama banyolarıyla çalışan galvanoteknik endüstrisinin atık sularını arıtmak için geliştirilmiş yöntemlerdir ve yalnızca bu amaca uygundur. Oysa altın ekstraksiyonunun işlem atığı ‘atık su’ değil, ‘atık çamur’ dur. O yüzden mevcut siyanürün %10 u bu şekilde parçalanabilir durumdadır. Atık bileşiminde bulunan ve kompleks yapıcı siyanür çözeltilerinde veya madencilik aşamasında hava ile temas sonucu değişebilecek sülfürlü fazlar nedeniyle oluşan asidik ortamlarda mobilize olan arsenik ve sayısız ağır metal insan sağlığını doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Dolayısıyla, siyanür işlem sonucunda tamamen bertaraf edilemediğinden çevre ve insan sağlığı için zararlıdır.
3.3. Dünyada siyanürlü altın üretiminde yaşanan kazalar
- 1965: Şili’de meydana gelen deprem sonunda, içinde siyanürlü su bulunan 10’dan fazla havuzda çatlama ve sızıntı nedeniyle 200’den fazla insan hayatını kaybetti.
- 1971: Romanya’da Certej altın madeninin siyanürlü atık su barajı taşmasıyla Certeju de Sus adlı kasabada 89 kişi yaşamını yitirdi.
- 1984: Papua Yeni Gine’de Avustralyalı şirket Broken Hill Proprietary Co.’nun işlettiği Ok Tedi Mine madeni bölgedeki en büyük çevre felaketlerinden birine neden oldu. 2 milyar tondan fazla işlenmemiş maden atığı boşaltıldı ve toksik etkisi olan atıkların bölgede yaşayan en az 50 bin kişiyi etkilediği sanılıyor.
- 1984: Kanadalı şirket Galactic Resources’un ABD’de işlettiği Summitville adlı altın madeninde siyanür kullanması üzerine 610 bin metreküp zehirli atık su biriktiği anlaşıldı. Şirketin iflas etmesi üzerine ABD hükümeti bölgeyi temizlemek için yüzlerce milyon dolar harcamak zorunda kaldı.
- 1995: Guyana’da Omai altın madeninde atık barajının seddesi yarıldı, 4.2 milyon m³ siyanürlü atık boşaldı ve Essequibo nehrini Atlantik’e kadar zehirledi. Bölge halkı hala çeşitli hastalıklara yakalanmakta.
- 1995: Filipinlerde Surigao del Norte altın madeninde barajın temelinde yenilme olunca 500 bin m³ zehirli atık tarım alanlarına yayıldı.
- 1998: Kırgızistan’daki Kumtor altın madenine siyanür taşıyan bir kamyon Barskun nehrine uçtu. Zehir 8 km sonra Orta Asya’nın en büyük kaplıcalarının bulunduğu noktada Issık Gölü’ne ulaştı.
- 1999: Filipinlerde Surigao del Notre altın madeninde yıpranan bir borudan atık çıkışı sonucu 700 bin m³ zehirli çamur tarlalara yayıldı.
- 2000: Romanya’da Baia Mare altın madeninde aşırı yağışlar sonucunda baraj taşıp yırtılınca 100 bin m³ siyanürlü atık Tizsa ve Tuna ırmaklarına boşaldı. Tuna’ya ulaşan zehirli atıkların sadece Macaristan’da 1200 tondan fazla balığın ölümüne yol açtığı sanılıyor.
- 2000: Avustralyalı Dome Resources adlı şirketin Papua Yeni Gine’deki Tolukuma altın madenine malzeme taşıyan helikopterden siyanür içeren bir tonluk kargo ormana düştü. Uzmanlara göre yağmurların etkisiyle siyanürün bir kısmı bölgedeki akar sulara karıştı.
- 2000: Endonezya’da Grasberg altın madeninde atık barajı taştı. Amungme yerlilerinin köyleri zehirli çamur istilasına uğradı.
- 2001: Gana’da Whassa bölgesindeki altın madeninde 15 gün ara ile iki baraj hasar görüp atıklar çevreye yayıldı.
- 2009: ABD’li Newmont Mining şirketinin Gana’daki Ahafo madeninden bölgedeki akar sulara siyanür sodyum karıştığı tespit edildi. Olayın ardından çok sayıda balık ölümü kayıtlara geçti.
- 2014: Kanadalı Imperial Metals’ın kendi ülkesinde işlettiği Mount Polley altın madeninde zehirli atık sızıntısı yaşandı. Zehirli atığın Polley Gölü’ne kadar ulaştığı kaydedildi. Olayın üzerine bölgedeki somon balığı çiftlikleri kapatıldı.
- 2015: Kanadalı Barrick Gold adlı şirketin Arjantin’de işlettiği Veladero altın madeninde yaşandı. Siyanür sızıntısı sonrasında 5 nehre ulaşan zehir binlerce balık ve canlı türünün yaşamını yitirmesine sebep oldu.
3.4. Siyanür yerine değerlendirilmiş alternatifler
Tiyoüre, kanıtlanmış bir teknoloji olmasına ve refrakter cevherler için uygun olmasına rağmen, yüksek detoksifikasyon maliyetlerine bağlı olarak sınırlı geri dönüştürülebilirliğe sahiptir ve kontrol edilmesi zor parametreleri içerir. Tiyosülfat aynı avantajları sunar, ancak yüksek derecede kararsızdır. Tiyosiyanat, önceki iki reaktiften daha kararlı olmakla birlikte, siyanüre uygun bir alternatif olarak kabul edilmeden önce aşılması gereken önemli engellerle araştırılmaktadır. Cıva amalgamasyonunun kullanılma olasılığı da vardır. Geçmişte bu bağlamda kullanılan halojenürlerin kontrolünün de zor olduğu biliniyor.
Toksisite: Emisyonlar, taşıma, çevresel toksisite.
İşlem Uygulanabilirlik Sınırlamaları (örneğin cevher türü, seçicilik, kontrol, ayrıma, vb.): Geri dönüştürülebilirlik, detoksifiye edilebilirlik, büyük ölçekli fizibilite.
4. Sonuç
Altın madenciliğinin teknik ve mali kontrolünün büyük çoğunluğu dünyadaki 15 büyük maden tekelinin elinde bulunuyor. Bu 15 tekelin dünyada altın madeni çıkarıp işleyen 600 kadar şirketi olduğu biliniyor. Uluslararası tekeller kârlarını arttırmak ve sermayelerini büyütmek uğruna yöntemi belirli olan sermaye tabiriyle “kanıtlanmış’’ siyanürle işleme tipi liç yöntemiyle projelendirme yapıyor. Siyanürün yüksek zehirli içeriğine rağmen günümüzde siyanüre alternatif olarak kullanılabilecek yöntem üzerine çalışmalara yoğunlaşılmıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde siyanür kazalarıyla doğal çevreye ve canlılara verilen zarar göz ardı edilerek siyanürleme yerine küçük ölçekli daha fazla araştırma ve geliştirme için bir veya daha fazla alternatif bileşenler değerlendirilmiyor. Türkiye’de madencilik faaliyetleri 1985 yılında yürürlüğe giren 3213 sayılı Maden Kanunu ile düzenleniyor ve Maden Tetkik Arama (MTA) tarafından yürütülüyor. Ancak 2020’de yapılan değişiklikle Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Enerji Kurumu (TENMAK) kurularak aynı kararname ile kapatılan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Araştırma Enstitüsü’nün görevleri tek elde toplanmıştır. Burada amaç bürokrasiyi azaltma bahanesiyle şirketlere daha “hızlı” hareket etme olanağı sağlamaktır. 2001 yılından sonra Maden Kanunu 21 kez değişikliğe uğratıldı. Kanunlar ile izin ve çevresel etki değerlendirmesi hususlarında düzenlemeler yapıldı ve madencilik faaliyeti yapılabilecek alanlar genişletildi. İklim krizi etkilerinin her geçen gün daha da şiddetli olduğu yaşam alanlarımızda çevre ve halk sağlığının korunması önem arz ediyor.
Kaynakça
- Ferron, C. J., Fleming, C. A., Dreisinger, D., & O’Kane, T. (2003). Chloride as an alternative to cyanide for the extraction of gold- going full circle?. In Hydrometallurgy 2003: 5 th International Symposium Honoring Professor Ian M. Ritchie (pp. 89-104).
- Hall, A. H., & Rumack, B. H. (1986). Clinical toxicology of cyanide. Annals of Emergency Medicine, 15(9), 1067-1074.
- Hilson, G., & Monhemius, A. J. (2006). Alternatives to cyanide in the gold mining industry: what prospects for the future?. Journal of Cleaner production, 14(12-13), 1158-1167.
- Kekeç, M., & Uysal, Y. (2014). Altın madeni işletmeciliği çevresel etkilerinin değerlendirilmesi.
- Laitos, J. G. (2012). Cyanide, mining, and the environment. Pace Envtl. L. Rev., 30, i.
- Muir, D. M., & Aylmore, M. G. (2004). Thiosulphate as an alternative to cyanide for gold processing–issues and impediments. Mineral Processing and Extractive Metallurgy,113(1), 2-12.
- https://www.tema.org.tr/basin-odasi/basin-bultenleri/kaz-daglari-yoresinde-madencilik-raporu