Bu yazı, 26-27 Haziran 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nun Forum: ‘Mücadeleler, Deneyimler ve Ne Yapmalı?’ başlıklı 5. oturumunda yapılan konuşmadan yapılan deşifrasyondur. Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’ndaki oturumların tamamını izlemek için youtube’daki oynatma listesine ulaşabilirsiniz.
Gürcistan’da spesifik olarak ekstraktivizm üzerine çalışmadım ancak buna karşı yürütülen mücadelelerin antropolojik yanıyla ilgilendim. Özellikle de Chiatura’da maden karşı protestoların antropolojisi üzerine çalıştım. Belki bu protestolar üzerinden ekstraktivizmle ilgili de daha büyük sonuçlar çıkarabiliriz. Gürcistan’da neden böyle bir eylem tarzı vardı? Bu eylem biçimi kökenini Gulaglardan alıyor. Gulaglarda mahkumlara yönelik şiddeti durdurmak için insanlar kendilerine zarar veriyor ve kendilerini aç bırakıyordu. Sovyetler Birliği sonrası dönemde bir protesto biçimi olarak dudak dikmek ortada uzlaşacak bir alan kalmadığını, haklı olduğunu kanıtlamanın bir yolu kalmadığını gösteren bir anlam taşıyor. Gulaglardaki bu eylem ilginç bir şekilde SSCB’nin çökmesinin ardından Gürcistan’da maden karşıtı direnişlerde önemli bir yer tuttu. Bürokrasi, mahkemeler, polis, vb. Kurumsal yapılar tamamen satılmış durumdayken bunlar üzerinden tartışmanın daha fazla devam edemeyeceği mesajı verilmek isteniyor. Dudak dikmeyle kendinizi aç bırakarak devletle, sistemle konuşmayı kesmiş oluyorsunuz.
Chiatura, Gürcistan’ın batısında dağlarda yer alan bir şehir. 3700 madencinin günde 18 saat çalıştığı şehir 1905 devrimi sırasında Gürcistan’da Menşeviklerin tarafında yer almayan tek şehir oldu. Buradaki maden çar yönetimideki Rusya, Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği ve son olarak da ekstraktivist kapitalist sisteme bağlı günümüz Gürcistan’ı altında 1879’dan beri farklı hükümetler tarafından işletiliyor. Maden tüm Gürcistan ihracatının yüzde 10’unu tek başına üretiyor. Gürcistan’ın en önemli ihracat kaynağı bu madenden geliyor. Dünyadaki en büyük manganez madenlerinden birisi burada. Manganez özellikle çeliği daha sert yapmak için kullanılan bir metal.
Sovyetler Birliği döneminde Chiatura şehri tüm SSCB’deki en ayrıcalıklı işçi sınıfı kentlerinden biriydi. Ekolojik açıdan tamamen temiz, tiyatral ve kültürel alanları gelişmiş, kurumları iyi işleyen, en uzun tatil hakkına ve en kısa çalışma süresine sahip kentti. SSCB’nin çökmesinden sonra Chiatura, SSCB’de sahip olduğu değer zincirindeki yerini kaybetti. Madenler kapatıldı ve demografik bir düşüş yaşandı. Gürcistan’ın bağımsızlığı sırasında şehir nüfusunun yüzde 30’undan fazlasını kaybetti, işsizlik patladı. Gürcistan’daki Bush yönetiminin bir projesi olan ‘renkli’ devrimden sonra madenler özelleştirildi ve manganez madeni Ukrayna üzerinden ABD bağlantılı bir şirkete verildi. Şirket şehre, dış göçü durduracak ve işsizliği çözecek ilerici bir hava ile geldi. Şirket Chiatura’yı yeniden Kanada’da biten değer zincirine ekledi. Kanada’da buradan elde edilen madenler askeri malzemelerin üretimi için kullanıldı. Bu süreçte Gürcistan’daki ekoloji tahribatın yüzde 88’inin gerçekleştiği bir yer haline geldi. Chiatura 10 yıl içinde sadece ülkede değil, Azerbaycan, Ermenistan ve Türkiye dahil bölgede de en yüksek kanser oranlarının görüldüğü bir yer oldu. Yine bu süreçte bölgedeki üretimin çeşitliliğini baltalayarak tamamen tek bir madene bağımlı hale getirdiler. Tüm dükkanlar madende çalışan işçilerin tüketimine bağımlı hale geldi, eğer işçiler maaşlarını alamadıklarında tüm şehir krize giriyordu. Sonuçta işçiler itiraz ettiklerinde ya da greve gittiklerinde nihai şantajla karşı karşıya kaldılar: “Eğer yeniden greve giderseniz şirket buradan ayrılır ve şehir artık var olamaz hale gelir.”
Paradoksal bir şekilde mesele konuşmakla ilgili değildi, zira medya, polis, mahkemeler satılmıştı. Böylece dudak dikme eylemi konuşmanın ortadan kalktığı bir ortamda kendini aç bırakarak durumu göstermeyi amaçladı. Bu eylem aynı zamanda dudak diken işçilerin birlikte çalıştıkları iş arkadaşları üzerinde baskı oluşturmalarını ve böylece diğer işçilerin de iş bırakmalarını amaçlıyordu. Yani bir yandan sistem üzerinde bir baskı kurmak, diğer yandan diğer işçilerin üzerinde bir basınç yaratmak. Bana göre bu durum bizi bir şekilde bir tür liberal demokrasi çerçevesinin geçersizliğine getirdi, yani sorunların farklı kurumlar ve aktörler arasında tartışıldığı çerçevenin yitimine. Ekstraktif kapitalizmi şehri bir tür Gulag’a çevirmişti. Eğer Gulag zorunlu çalışmanın olduğu ve ücretsiz emeğin olduğu bir kamp ise Chiatura şehirde yaşayanlar için çalışmadıkları durumda şehrin yok olacağı, ailelerini ve çevrelerini koruyamayacakları bir yer haline geldi. Böylece aslında şehir onları işe alan şirket tarafından yok edilmişti.
Beni çok düşündüren bir bakış açısına değinerek bitirmek istiyorum. Eğer Sovyetler Birliği’ni Gulaglar nedeniyle suçluyorsanız – ki bunlar içinde oldukça abartılı söylemler var – ve bu protesto biçimi spesifik olarak Gulaglar içinde ortaya çıkmış Gulag tarzı bir eylem ise şu an maden sahalarında bu eylem biçiminin yayılmış olması SSCB’den neoliberal kapitalizme geçişin sonuçlarıyla ilgili bize bir şeyler anlatıyor olmalı.
Soru-Cevap
Soru 2: Evet, AP’nin siyanür liçi ile üretim konusunda sadece bir tavsiye kararı var. Bu karar sonrasında 4 ülkede yasaklandı: Almanya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve Polonya. Çok sıkı denetim söz konusu aslında ama tabi Romanya’daki durum için geçerli olmayabilir. Arkadaşlara Romanya ve Gürscistan’da kaç altın madeni olduğunu sormak istiyorum.
Giorgi: Çok büyük bir maden Kazreti’de bulunuyor ama tamamen kapalı bir ortam. Alana gitmek için bile sarı sendikaya üye olmanız gerekiyor. Oradaki çalışma tamamen gizli tutuluyor.
Soru 3: Madenlerin işçi sağlığına ya da yerel halka etkisi konusunda bir çalışma var mı?
Giorgi: Kentteki ekolojiye dair bazı araştırmalar var. Madenlerdeki ölüm oranının çok yüksek olduğu da biliniyor. Aynı anda 10 işçinin öldüğü işçi cinayetleri yaşandı. Siyasi eylem anlamında hükümet maden şirketlerini bu tür trajediler sonrasında cezalandırdı ancak şirketler bu cezayı hiçbir zaman ödemedi ve Gürcistan’da başbakan neredeyse her yıl değiştiği için hükümetle yeniden anlaştılar. Şirket yönetimine de zaten bir devlet yetkilisini yönetici olarak yerleştirdiklerinden durumun kontrol altında olduğu imajını yarattılar. Bu yetkiliyle birlikte bir an için iyileşme olmuş gibi oluyor ancak sonra her şey olduğu gibi devam ediyor.
Soru 4: Proleter mücadeleyi engellemek için grev kırıcı işçiler olması meselesi Türkiye’dekine benziyor. Dudak dikme eylemini biraz daha detaylı anlatabilir misiniz?
Giorgi: Gulag’da bu eylem sistemle konuşmayı kestiğiniz ve kendinizi açlığa yatırdığınız anlamına geliyordu. Sarı sendikalar, polis, şirketin polisten de etkili özel güvenlik güçleri karşısında insanlar oldukça bölünmüş kalabiliyorlar ve dediğiniz gibi birbirlerinin karşısında yer alabiliyorlar. Ancak bu eylemle işçiler kendi çevrelerindeki işçiler üzerinde büyük bir etki bırakıyorlar. Chiatura’daki son eylemde 5 işçi vardı. Dudaklarını diktiler ve kent merkezinde oturma eylemine başladılar. Her geçen gün alana gelen işçi sayısı arttı, başka bölgelerden insanlar da desteğe geldi. Bunun ardından eylem tekrar tekrar kullanıldı. Şirketin işçiler arasında yarattığı bölünmeyi aşan bir eylem oldu. Bu 5 kişinin eylemi 2017’de olmuştu ve ABD büyükelçiliği önünde devam etmişti ama şu anda da devam eden eylemler var. Bu geleneksel eylem biçimi artık hapisanelerde kullanılmıyor ama maden olan şehirlerde varlığını sürdürüyor.