COVID-19 Günlerinde Devlet

Çeviri: Polen Çeviri Ekibi

0
993

Sunuş

Yılmaz bir serbest piyasa savunucusu olan Londra menşeili, uluslararası yayın yapan The Economist dergisi 26 Mart’ta yayınladığı bir makalede bazı korkularını itiraf ediyor. Hayır, korkusu COVID-19 salgınının sebep olduğu insan kayıplarının daha da artması değil, derginin iman ettiği başka güçler var. Makalede kapitalizmin o anlı şanlı “demokratik” ülkelerinde devletin yetkilerinin salgın gerekçesiyle genişlemesinin uzun vadede serbest piyasaya da etki edeceğinden duyulan korkudan bahsediliyor. Ve yine hayır, duyduğu korku faşizmden de kaynaklanmıyor. Faşizmin yükselişi olsa olsa kapitalizmin bir türlü aşamadığı krizini yönetebilmesi için serbest piyasa güçlerine alan açar. Devletin neoliberal küreselleşme sürecinde elini ayağını çektiği sağlık, eğitim, gıda gibi “sektörlere” geri dönmesinin kapitalizmin çoklu krizi koşullarında yükselen halk ayaklanmaları ile birleşerek daha devrimci bir yöne evrilmesi ihtimali dilinin altında onu rahatsız ederken dilinden dökülen kendi burjuva ideolojik lügatındaki “bireysel özgürlükler”, “insan hakları”, “yetkinin kötüye kullanımı” gibi kavramlar, onun endişesinin tüm insanlığın endişesi olması gerektiği isteğini ifade ediyor. Ama bu dönem geçeli çok oldu. Aynı gemide olmadığımız metaforu, bir avuç kapitalistin geride kalanları ölüme terk ederek kendi geleceklerini uzay gemilerinde görmeleriyle ete kemiğe büründü. İdeolojik hegemonyasını yitirmiş bir burjuvazi ancak trajikomik olabiliyor. Ezilenlerin geleceği ve şimdiyi yakalayan kahkahalarının ve eşlik eden ayak seslerinin dünyanın dört bir yanından yeniden yükseleceğini görüyoruz. The Economist’teki devletin geri dönüşüne dair bu “kıymetli” makaleden kendi payımıza cesaret almamız dileğiyle…

 

26 Mart 2020

Milimetrenin on binde biri çapıyla bir virüs sadece birkaç hafta içinde Batı demokrasilerini dönüştürdü. Devletler işletmeleri kapattı ve insanları iç mekânlara hapsetti. Ekonomiye can suyu vermek için trilyonlarca dolarlık söz verdiler. Güney Kore ve Singapur örnek verilecek olursa medikal ve elektronik mahremiyet neredeyse tamamen bir kenara bırakıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana devlet iktidarının en çarpıcı genişlemesi bu.

Birbiri ardına tabular yıkılıyor. Sıradan şeyler yapan sıradan insanlara verilen para ve hapis cezası tehditlerine dair olanlar değil sadece, hükümetlerin ekonomideki rolünün kapsamı ve büyüklüğüne dair tabular da yıkılıyor. Amerika’da Kongre, 2007-09’da söz verilenin iki katı büyüklükteki GSYİH’nın %10’una denk düşen yaklaşık 10 trilyon dolar değerinde bir paketi geçirmeye hazır durumda. Britanya, Fransa ve diğer ülkelerde verilen kredi garantileri GSYİH’lerin %15’i değerinde. Merkez bankaları para basıyor ve bunu daha önce ellerinin tersiyle ittikleri kıymetli kağıtları almak için kullanıyor.

Sınırlandırılmış hükümet ve açık pazara inananlar için COVID-19 bir sorun teşkil ediyor. Devlet kararlılıkla hareket etmeli. Ancak tarih, devletlerin kazandığı mevzilerin tümünü krizlerin ardından öylece bırakmayacağını gösteriyor. Bugün bunun emareleri sadece ekonomide değil, bireylerin gözetlenmesinde de kendini gösteriyor.

Krizler sırasında devletin genişlemesi tesadüf değil. Hükümetler pandemide tökezlemiş olabilir, ama devasa kaynakları hızlıca sadece onlar harekete geçirebilir ve tatbik edebilir. Bugün virüsü durdurmak için devletlerin işyeri kapatma ve izolasyon uygulamalarına ihtiyaç var. Sonuçta oluşan ekonomik çöküşün telafisine ancak onların faydası olabilir. Amerika’da ve Avro bölgesinde GSYİH bir önceki yılın aynı dönemine göre %5-10 arasında, belki de daha fazla düşebilir.

Devletin rolünün bu kadar hızlı değişmesinin bir sebebi COVID-19’un tutuşan kuru otların rüzgârla büyümesi gibi hızla yayılmasıdır. Dört aydan kısa bir süre içinde Wuhan’daki bir Pazar yerinden neredeyse dünyadaki her ülkeye sıçradı. Geçen hafta 253 bin yeni vaka kayda geçti. İnsanlar, dünya standartlarındaki sağlık sisteminin 7 bin 500’den fazla ölüm ve yaklaşık 74 bin kayıtlı vaka ile kilitlendiği İtalya örneğinden korkuyor.

Bu korku hızlı değişikliğin diğer bir nedeni. Britanya hükümeti devlet müdahalesini en azda tutmak için geri durmayı denediğinde salgınla ilgili çok az şeyi çok geç yapmakla suçlandılar. Fransa ise tam aksine, hükümete sadece insanların hareketini denetim altında tutma değil, fiyat kontrolü ve mallara el koyma yetkilerini de veren bir yasayı bu hafta geçirdiler. Kriz sürecinde başkanları Emmanuel Macron’un onaylanma oranı tavan yaptı.

Dünyanın çoğu ülkesinde devletler şu ana kadar COVID-19’a ekonomik ciddiyet ve zorunlu uygulamaların bir karışımıyla karşılık verdiler. Pandemi ilerledikçe insanların verilerini kullanarak onları gözetleme özgün gücünü devletlerin suiistimal etmeleri de muhtemeldir. (Makaleye bkz.) Hong Kong karantina uygulamak için telefonlardaki nerede olduğunuzu gösteren uygulamaları kullanıyor. Çin, kimin dışarı çıkmasının güvenli olduğunu tespit etmek için bir tür pasaport sistemine sahip. Telefon verileri, hastalığın yayılışını hesaplayan modellemecilerin işine yarıyor. Ve Çin’deki gibi, bir hükümet COVID-19’u bastırmışsa her yeni kümelenişin üstüne atılarak halen hastalığa yakalanmaya açık çoğunluk arasında ikinci bir dalganın önüne geçmek zorunda olacak. Güney Kore, mobil teknolojileri kullanarak yeni enfeksiyon temasının otomatik bir şekilde izini sürmenin 24 saat yerine 10 dakikada sonuç verdiğini söylüyor.

Devlet gücünün bu muazzam artışı neredeyse tartışmaya yer bırakmayacak hızda gerçekleşti. Bazıları bunun, yüzyıl önceki İspanyol gribindeki gibi neredeyse hiçbir iz bırakmadan geçeceğini ve sadece geçici olduğuna dair kendini rahatlatacak. Ancak, verilen tepkinin boyutu COVID-19’u daha çok bir savaş ya da Büyük Bunalım benzeri bir hale sokuyor. Ve burada tarih bize krizlerin çok daha fazla güç ve sorumlulukla ve daha fazla vergiyle donanmış kalıcılaşmış bir daha büyük devlete yol açtığını gösteriyor. Refah devleti, gelir vergisi, kamulaştırma, bunların hepsi kriz ve çatışmadan doğmuştur. (Makaleye bkz.)

Bu listenin fikir verdiği üzere, bugünkü değişikliklerin bazıları daha cazip olacak. Bir sonraki pandemi için hükümetlerin daha hazır olması açısından yerinde olacaktır; yani çok ciddi şekilde reformun gerektiği Amerika da dahil kamu sağlığına yatırım yaparlarsa bu böyle olacaktır. Bazı ülkelere daha makul hastalık ödeneği gerek.

Diğer bazı değişiklikler ise daha az belirgin, ama geri alınması zor olacak; çünkü bunlar pandemiden önce bile güçlü seçmen bölgeleri tarafından savunuluyorlardı. Buna bir örnek, üye ülkelerin borçlanmasına disiplin getirmesi beklenen Avro bölgesi anlaşmasının daha da gevşemesidir. Benzer şekilde, Britanya demiryollarını devlet kontrolü altına aldı, geçici olması beklenen bir adım ama belki de hiç geri çekilmeyecek.

Daha endişe verici olan ise kötü alışkanlıkların yayılması. Hükümetler otarşiye gerileyebilirler. Bazıları, çoğu Çin’de üretilen ilaç yapımında kullanılan malzemelerin tükenmesinden korkuyor. Rusya tahıl ihracatına geçici olarak yasak koydu. Sanayiciler ve politikacılar tedarik zincirlerine olan güveni yitirdiler. Gelinen noktadan vergi mükelleflerinin henüz paçasını kurtarmış olacağı ulusal öncülere uzun vadeli devlet desteği verilmesine küçük bir adım kaldı. Ticari öngörüler çoktan sönmüş durumda (Makaleye bkz.); tüm bunlar bu öngörülere daha da gölge düşürebilir ve tabi iyileşmeye de. Ve uzun vadede, çarpıcı şekilde daha yüksek kamu borcuna sahip olacak devletin devasa ve kalıcı genişlemesi durumunun (Makaleye bkz.), ağır aksak, daha az dinamik bir kapitalizme yol açması muhtemeldir.

Ama en büyük sorun bu değil. Endişelerin büyüğü başka bir yerde, devlet yetkisinin kötüye kullanımı ve özgürlüğün tehdit altında olmasında. Bazı politikacılar çoktan iktidar gaspına giriştiler, hükümetin süresiz olağanüstü hâl ilân ettiği Macaristan’daki gibi. İsrail başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, salgını yolsuzluk yargılamasını başından savmak için bir şans olarak gördüğü anlaşılıyor.

En endişe verici olan da izinsiz gözetlemenin yaygınlaşması. Hukuksuz veri toplama ve işleme, hastalık yönetiminde gerçek bir avantaj sağladığı için yayılacaktır. Ancak bu aynı zamanda devletin vatandaşların tıbbi ve elektronik kayıtlarına rutin olarak erişmesini de beraberinde getirecektir. 11 Eylül’den sonra terörle mücadele mevzuatı uzatılmasında olduğu gibi gözetleme uygulamalarının pandemi sonrasında da kullanılması teşvik edilecektir. Bu, tüberküloz vakalarının veya uyuşturucu satıcılarının izlenmesiyle başlayabilir. Bunun nerede duracağını kimse bilemez, özellikle de COVID-19 ile uğraşırken, gözetim çılgını Çin bir model olarak görülüyorsa.

COVID-19 ile başa çıkmak için gerçekten gözetleme gerekebilir. Sona erme hükümleri ve yerleşik denetleme bunu durdurmaya yardımcı olabilir. Ancak, teknoloji ve ekonomide, aşırı kudretli devlete karşı ana savunma yurttaşların kendisidir. Yurttaşlar bir pandemi hükümetinin günlük yaşama uygun olmadığını hatırlamalıdırlar.