İklim Krizi ve Kuraklık
Türkiye’nin ‘flamingo cenneti’ Düden Gölü ve komşusu Küçük Göl kurudu – 1 Haziran
Konya’nın Kulu ilçesi yakınlarındaki ‘flamingo cenneti’ Düden Gölü ile komşusu Küçük Göl, tamamen kurudu. Göllerin kuruma nedeni olarak küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin yanı sıra, aşırı yeraltı suyu kullanımı gösteriliyor. Şubat ayında gelen kuşlar gölü terk ederken, Kulu Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Ramazan Uludağ, “Burada 180 kuş türü vardı. Şu an bir tane bile yok. Yakınımızda Kızılırmak Nehri var. Kızılırmak’tan su getirilerek göllerimiz kurtulabilir” dedi. Kulu ilçesinin 5 kilometre doğusunda, Tuz Gölü‘nün yakınında, halk arasında ‘Kulu Gölü’ olarak da bilinen 860 kilometrekare alana sahip Düden, kapalı ve sığ bir göl. Göl, flamingo, yaz ördeği, Macar ördeği, pasbaş patka, dikkuyruk, kılıçgaga, büyük cılıbıt, Akdeniz martısı ve gülen sumru gibi 180 türden yaklaşık 42 bin kuşa ev sahipliği yapıyordu.
HDP Ekoloji Komisyonu: Türkiye’de yaşanan ekolojik krizlerin baş sorumlusu iktidarın kendisi – 7 Haziran
HDP Ekoloji Komisyonu tarafından hazırlanan 2021 Kuraklık Durum Raporu kamuoyuyla paylaşıldı. Hazırlanan raporda, Türkiye’de yaşanan ekolojik krizlerin baş sorumlusunun iktidarın kendisi olduğu ifade edilirken, vurgulanması gereken en önemli sorunun giderek artan kuraklık sorunu olduğu belirtiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı aylık kuraklık raporlarını 2019-20 ve 21 yılları için inceleyen komisyon, Türkiye genelinde kuraklığın daha yaygınlaştığı, standart yağış endeksleri azalırken hava sıcaklıklarının her yıl daha da arttığının gözlendiğini ifade etti. Raporda, kuraklık sorununun ekosistem krizlerinden tarım ve hayvancılıktaki ciddi sorunlardan ayrı görmenin açıkça politik bir manipülasyon olduğuna dikkat çekilirken, Türkiye’deki kuraklık krizinin birkaç yıl içinde bir gıda krizine dönüşmeye doğru gittiği de kaydedildi. 2021 yılının ocak ayında NASA tarafından yayımlanan Türkiye’de kuraklık ve su rezervleri verilerinde, Türkiye’nin son 15 yılın en düşük su rezervi oranına düştüğünün hatırlatıldığı raporda, Türkiye’deki su rezervlerinin son 30 yılda yarı yarıya düştüğü ve yağış indeksinin de aynı oranda azaldığı da aktarıldı.
Van’ın ‘kuş cenneti’ Akgöl tamamen kurudu – 7 Haziran
Van’ın Özalp ilçesinde 407 hektar alanı kaplayan ve “kuş cenneti” olarak adlandırılan Akgöl’ün kuruması nedeniyle bölgede barınan kuş türleri başka alanlara göç etmek zorunda kaldı. İlçeye 30 kilometre mesafede yağmur ve kar sularıyla beslenen, renkli katmanlara sahip görüntüsüyle Tuz Gölü’nü andıran 9 kilometre kıyı uzunluğuna sahip Akgöl, bu yıl etkili olan kuraklıktan olumsuz etkilendi. Göç mevsiminin başlamasıyla her yıl onlarca türden binlerce kuşa ev sahipliği yapan göl, küresel ısınma, yağışların azlığı ve hızlı buharlaşma nedeniyle kurudu.
Atmosferdeki CO2 oranı 63 yılın en yüksek seviyesine ulaştı – 7 Haziran
ABD’de bulunan Scripps Okyanus Bilimleri Enstitüsü ile Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’nin (NOAA) yayımladığı verilere göre, karbondioksit konsantrasyonunun milyonda 419 parçaya (ppm) ulaştığı kaydedildi. Mayıs 2020’de bu seviye 417 ppm idi. Yeni oran, 63 yıllık karbondioksit ölçümleri kayıt tarihi boyunca tespit edilen en yüksek rakam oldu. Atmosferik karbondioksitin ana kaynağının fosil yakıt emisyonları olduğuna işaret eden NOAA yetkilisi Ralph Keeling, “Her yıl atmosferde daha fazla karbondioksit biriktiğinden, yükselişi durdurmak için önümüzde hala uzun bir yol var” dedi. İklim bilimcilerin tehlikeli sınır olarak belirttiği 350 ppm eşiğinin aşıldığı 90’lı yıllardan sonra yıllık artış hızı daha da artarak 2,5-3,5 ppm düzeyine gelen atmosferik karbondioksit düzeyinin mevcut karbon azaltım politikalarına rağmen 500 ppm’in üzerine çıkması muhtemel. Bu ise yıllık küresel ortalama sıcaklıkların yaklaşık 4 derece artacağı koşullar anlamına geliyor.
Antalya’da kuraklık su kuyularını vurdu, bahçe ve seralar için abonelik durduruldu – 7 Haziran
Antalya’da bazı yeraltı kuyularında kuruma görülmesi üzerine bahçe ve seralar için verilen su abonelikleri geçici olarak durduruldu. Antalya Su ve Atıksu İdaresi (ASAT) tarafından yapılan duyuruda, “Bahçe ve seralarda insani tüketim amacı ile verilmekte olan bahçe-sera abonelikleri, ülkemizde ve bölgemizde yağışların yetersiz olmasından dolayı yeraltı sularında düşümler, bazı kuyularda ise kurumalar izlenmeye başlandığından, ilimiz genelinde yönetim kurulumuzun 25.05.2021 tarih ve 2021/193 sayılı kararı gereği 26.05.2021 – 01.11.2021 arasında geçici olarak durdurulmuştur” ifadelerine yer verildi.
Akdeniz’deki Deniz Suyu Dünya Ortalamasından Yüzde 20 Daha Hızlı Isınıyor – 10 Haziran
Geçmişte yaptığı “Akdeniz tropikalleşiyor” uyarısını yineleyen WWF, Akdeniz’de deniz suyundaki hızlı ısınmanın etkisiyle daha sıcak bölgelerden Akdeniz’e doğru gelen en az 1000 istilacı yeni türün ortaya çıktığını ve bunların yerli türlerin yerini almaya başladığını belirtti. Rapor, Akdeniz’deki deniz suyu sıcaklığındaki artışın dünyadaki diğer deniz ve okyanuslara göre %20 daha hızlı olduğunu bildirdi. Akdeniz’in en doğu sularındaki yerli deniz kabuklarının neredeyse %90 oranında azaldığı, deniz anasının çoğaldığı, Türkiye ve çevresindeki sularda, normalde Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’ta görülen aslan balığı gibi zehirli türlerin artarak deniz habitatlarının büyük bir bölümünü oluşturduğu bilgisi paylaşıldı. Ayrıca yüksek sıcaklıklar ile fırtınaların sıklığındaki ve yoğunluğundaki artışın deniz tabanını değiştirdiği, deniz çayırları, mercanlar veya pinaların varlığının bazı bölgelerde yok olacak kadar azalmasına neden olduğu kaydedildi.
GAR 2021 Kuraklık Özel Raporu’nu Yayımladı – Haziran 2021
Kuraklık ekosistemleri, onların parçası olan toplumları ve bunların ekonomik ilişkileri derin ve yaygın bir şekilde etkiler. Ekosistemlerin en kırılgan canlıları gibi toplumların da en savunmasız insanları en fazla zararı görürken bu insanlar kuraklığın maliyetini orantısız bir şekilde üstlenirler. Kuraklığın kapsamlı etkileri, geniş alanlara yayılmasına, milyonlarca insanı etkilemesine, gıda güvensizliği, yoksulluk ve eşitsizliğe katkıda bulunmasına rağmen çoğunlukla eksik ele alınmaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde kuraklıkların sıklığı, şiddeti ve süresi küresel ısıtma ile artırıyor. 2 ˚C daha sıcak bir dünyaya doğru ilerlerken, insan yaşamı, geçim kaynakları ve ekosistemler üzerindeki yıkıcı etkileri azaltmak için kuraklık riskini daha iyi anlayan ve daha etkin bir şekilde yöneten acil eylemler gerekiyor. UNDRR GAR (Birleşmiş Milletler Afet Riski Azaltma Ofisi Küresel Değerlendirme Raporu) 2021 Kuraklık Özel Raporu, kuraklığın sistemik doğasını, insan ve ekosistem sağlığı üzerindeki etkilerini araştırıyor.
Kadın Toplulukları ve İklim Krizi Çalıştayı Başlıyor – 18 Haziran
Türetim Ekonomisi Derneği ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği tarafından Hrant Dink Vakfı Hibe Programı kapsamında Avrupa Birliği tarafından desteklenen Kadın ve İklim Projesi; kadın emeğine dayalı toplulukların iklim ve biyolojik çeşitlilik kriziyle mücadele yollarını paylaşmak; bu grupları bir araya getirerek mücadeleyi ortaklaştırmak ve zorlukları dayanışmayla aşmanın önünü açmak; bu grupların ekonomik faaliyetlerinin desteklenmesini sağlamak; belgesel film ile mücadeleyi görünür kılmak; yayımlanacak akademik-bilimsel nitelikli makale ile çağdaş tartışmalara ve alanda yürütülecek çalışmalara kaynak oluşturmayı hedefliyor. 2 Temmuz’da başlayacak ve çevrimiçi gerçekleşecek çalıştaya buradan kayıt olabilirsiniz.
Manisa-Saruhanlı ve Turgutlu, Adana-Kozan ve Ankara-Mamak’ta Dereler Taştı, Evler ve Araçlar Su Altında Kaldı, Tarlalara Balıklar Girdi – Haziran 2021
Manisa’nın Saruhanlı ve Turgutlu ilçelerinde gerçekleşen sağanak yağış sel felaketine neden oldu. Saruhanlı ilçesinde yer alan kırsal Büyükbelen Mahallesi’nde bir saat boyunca etkili olan sağanak yağış nedeniyle gerçekleşen selde yollar çöktü. Altı evi su basarken, bir otomobil sel sularında sürüklendi. Adana‘nın Kozan ilçesinde etkisini gösteren şiddetli yağış nedeniyle bir mahallede birçok iş yeri, ev ve tarım arazisi yaşanan su taşkını nedeniyle zarar gördü. Ayrıca sağanak nedeniyle çiftliklerdeki balıklar, sel sularıyla birlikte tarlalara sürüklendi. Ankara‘da etkili olan sağanak yağış sel felaketine dönüştü. Mamak ilçesinin merkezinde cadde ve sokaklar su altında kaldı. Akdere Kutlu Mahallesi Dereboyu Caddesi‘nde park halindeki çok sayıda araç sürüklendi, sürücüler zor anlar yaşadı. Bazı sürücüler, araçlarını yol kenarına almaya çalıştı. Sel nedeniyle bazı iş yerlerini de su bastı.
Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma
Gülsün: Yangın sonrası çok sayıda tehdit var – 8 Haziran
Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde askeri operasyonun sonlandırılmasıyla birlikte 1 Haziran’da başlayan yangına müdahale edilmediği için rüzgarın da etkisiyle Elazığ’ın köylerine kadar yayıldı. Polen Ekoloji aktivisti olan Çevre Mühendisi Sultan Gülsün yangın sonrası ani sellerin bir tehdit haline geldiğini, kül ve topraktan taşınan ağır metallerin su yollarına sızdığını ve alevlerden hayatta kalabilen bitkiler ve ağaçların dirençlerinin azalmasından kaynaklı hastalık, mantar ve böceklere karşı hassaslaştığını belirtti. Yangının çıkış tarihinde PM10 miktarının yükseldiğini, her iki şehirde de PM10 ve kükürtdioksite bakıldığını, istasyonlarda diğer parametrelere bakılmadığı ve istasyon sayısı da kentlerde birer tane olduğu için kentin hava kalitesi iyi olarak görüldüğüne dikkat çeken Gülsün, “Orman yangınının akabinde oluşabilecek kirletici CO, NOX, PM10, PM2.5 , SOX, NMVOC, BC, TSP parametrelerinden yalnızca SO2 ve PM10 parametrelerine hava kalitesi izleme istasyonlarından saatlik olarak Diyarbakır ve Elazığ illerinde bakılabilmektir. Yangının başlama tarihi göz önünde bulundurulduğunda PM10 değeri Elazığ kentinde 31 Mayıs-3 Haziran tarihlerinde incelenebilen maksimum değer 139 µg/m3‘tür. Diyarbakır kentinde de 1 Haziran tarihinde maksimum değer 112,96 µg/m3 olarak görülmektedir. Bu değerler de her iki kentin ortalama 20-22 µg/m3 bandında iyi sınıfta değerlendirilen hava kalitesini günlük ortalamada bu değerlerin üzerine yükseltmiştir” dedi.
Cudi’de ağaç kıyımı sürüyor: Kalekol inşaatı başladı – 9 Haziran
Şırnak’ın Cudi Dağı’nın çevresinde bulunan Deriyê Cebrail bölgesinde askeri üsten açılan ateş sonucu yangın çıktı. Ormanlık alana yayılan yangın, büyüyerek devam ediyor. Aynı bölgede Uludere ilçesi ve Şenoba beldesinden getirilen korucular tarafından ağaçların kesildiği belirtildi. Öte yandan Cudi Dağı’nın Deriyê Mazî bölgesinde de yeni bir kalekol inşaatına başlandığı öğrenildi. Kalekol inşası gerekçesiyle yapılan “güvenlik yolu” nedeniyle çok sayıda ağacın köklerinden söküldüğü bildirildi.
Cudi Dağı’nda talana karşı yürüyüş – 11 Haziran
Şırnak’ın Cudi Dağı’nda askerlerin kontrolünde korucular günlerdir ağaçları kesiyor. Ağaç kıyımı yapılan bölgede günde yaklaşık 400 ton ağacın kesilerek el konuluyor. Cudi Dağı’nda bir haftadır süren orman yangını, sınırdaki doğa tahribatı ve 23 Nisan’dan bu yana devam eden sınır ötesi operasyonlarına karşı siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum örgütleri Şırnak’ın Balveren Beldesi’nde bir araya geldi. Aralarında, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eşbaşkanları Keskin Bayındır ve Saliha Aydeniz ile HDP’li milletvekilleri, Barış Anneleri Meclisi Üyeleri, KESK Şırnak Şubeler Platformu üyeleri, ekolojistler ile yüzlerce kişi beldede “Xweza hebûna mirovahiyêye werin em bi hevre li xwezaya xwe xwedî derkevin” pankartı, “Cudi yanıyor”, “Cudi tarihtir tarihi yakma” dövizleriyle karşılandı.
Sarıkamış ormanları yok oluyor – 13 Haziran
Kars’a bağlı Sarıkamış ilçesinde bulunan sarı çam ormanlarında Orman Genel Müdürlüğü tarafından son 3 yıldır aşırı kesim yapıldığını iddia eden çevre dernekleri ve vatandaşlar bu katliamın bir an önce durdurulmasını istediler. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Sarıkamış Değişim Derneği başkanı Saim Ucun, 2019 yılından beri Sarıkamış Orman İşletme Bölge Müdürlüğü’nün geçmiş yıllarda Sarıkamış ormanlarında yıllık 10-15 bin metreküp ağaç kesimi yaparken 2019 yılından itibaren kesim oranlarını korkunç boyutlara çıkarmaya başladıklarını açıkladı. Ormanlık arazide gençleştirme ve seyrekleştirme adı altında son üç yıldır 100-120 bin metreküp ağaç kesmeye başladıklarını, yaklaşık olarak 250-300 bin ağacın kesilmek istendiğini dolayısıyla bunun orman katliamı anlamına geldiğini söyledi. Sarıkamış ormanlarında kese kese ağaç kalmadığını bu nedenle kesim yaşı gelmiş ağaç kalmadığını, orman işletmesinin artık genç ağaçları keserek ormanın geleceğini ciddi anlamda tehlikeye attıklarını belirten Ucun, Orman İşletmesi’nin son yıllarda doların artışı nedeniyle kereste ithalatının yapılamadığını ve ülkenin tüm kereste ihtiyacının ormanlarımızdan karşılanmaya başladığını açıkladı.
Ekolojist Pfahl: Türkiye durdurulmazsa doğa felaketi önlenemez – 23 Haziran
Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçen Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi’nin temasları sürüyor. 14 farklı ülkeden Federe Kürdistan’a gelen inisiyatif içinde siyasetçi, aydın, yazar ve sanatçıların yanı sıra ekolojistler de bulunuyor. İnisiyatifte yer alan ekolojist Christoph Pfahl, Hewlêr Havaalanı’na henüz inmeden bölgede Türkiye’nin operasyonları sonucu yaşanan orman yangınlarını havadan gözlemlediklerini belirtti. Pfahl, Hewlêr’e indiklerinde asayişin kendilerine gayet normal davrandığını söyledi ve KDP’nin daha sonra değişen tutumunu şöyle aktardı: “İçişleri Bakanlığı genelgesi yayınlanana kadar herhangi bir engelleme olmadı. Ondan sonra özellikle Almanya ve Fransa’dan heyetlerin gelişi ve hatta ülkelerinden çıkışları engellendi. Asayiş otelimizin önüne barikat kurdu ve Birleşmiş Milletler önünde açıklama yapmamıza izin vermedi.”
Bingöl’de 4 gündür süren yangın bölgeyi küle çevirdi – 28 Haziran
Bingöl’ün Genç ilçesinde 25 Haziran’da başlayan yangını söndürme çalışmaları sürüyor. Suvêran bölgesinde başlayan ve rüzgarın etkisiyle Güzeldere (Gaz), Dedebağı (Şexismal) ile Çamlıyurt (Xodan) köylerine kadar yayılan yangın kısmi olarak kontrol altına alındı. Ancak bazı yerlerde halen dumanlar yükseliyor. Yangından kaynaklı büyük bir alan küle döndü. Yerleşim yerlerinin de olumsuz etkilendiği yangın nedeniyle ormanlık alandaki birçok canlı da hayatını kaybetti. Yangının her yıl aynı bölgelerde çıktığını ifade eden bölge halkı, söz konusu bölgede hem karakol olduğunu hem de maden çalışmalarının yapıldığına dikkat çekti. Bölge halkı, bu durumun tesadüf olmadığını kaydetti. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Bingöl İl Örgütü, yangının çıktığı bölgeye heyet gönderdi. HDP Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in de aralarında bulunduğu heyet bölgede incelemelerde bulundu.
Madencilik
“ÇED gerekli değildir” kararı iptal oldu, 8 bin dönüm meyve bahçesi kurtuldu – 2 Haziran
Antalya’nın, Türkiye’nin önemli meyve üretim bahçelerine sahip olan yayla konumundaki Korkuteli ilçesinin kırsal Yazır ve Güzle mahalleleri sınırlarında, bir firmanın 22,16 hektarlık alanda ‘II-B Grubu Maden (Mermer) Aranması ve Açık İşletme Tesisi’ başvurusu üzerine, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce 10 Ekim 2018’de ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verildi. Bunun üzerine mahalleli 6 kişi, Avukat Tuncay Koç aracılığıyla, kararın iptali için Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün bağlı olduğu Antalya Valiliği aleyhine dava açtı. Dava dilekçesinde, “ÇED gerekli değildir” kararında, maden ocağının köye olası etkileri, tarım alanlarına ve su kaynaklarına olası zararların göz önüne alınmadığı, söz konusu alanda 8 bin dönüm tarım arazisi bulunduğu, maden sahasının işletilmesiyle meydana gelen tozumayla verimin düşeceği belirtildi. Alan yakınında 3 kuyu ve 6 çeşmenin de olduğu belirtilerek, bu su kaynaklarının zarar göreceği, alanın yanında lahitler olan sit bölgesinin de bulunduğu, yeterli araştırma ve değerlendirmenin yapılmadığı ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istendi.
Ordu Ulubey’de halk kurulmak istenen taş ocağını istemiyor – 9 Haziran
Ordu’nun Ulubey ilçesinde Altınordu Belediyesi tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı açılan dava için bölgede Bilirkişi Heyeti incelemesi yapıldı. Ordu Çevre Derneği ve Eymür halkının Altınordu Belediyesi’nin Ulubey Eymür Mahallesi’nde açmak istediği taş ocağı projesinin “yürütmeyi durdurma” ve “iptal” istemli davasının Bilirkişi Heyeti incelemesinde ÇED dosyasında çelişkiler ortaya çıktı. Yapılan incelemede Ordu Çevre Derneği Denetleme Kurulu Başkanı olan Avukat Haluk Türkmen, projenin tarım arazilerine, su kaynaklarına zarar vereceğini söyledi. Eymür Mahalle Muhtarı Ferhat Pala da muhtar olarak mahallesinin böyle bir proje ile yok edilmesine karşı olduğunu belirterek taş ocağı yapılmak istenen yerin 1939 depreminde kaydığını, bölgenin heyelan alanı olduğunu söyledi. Mahallenin girişinden başlayarak sokakların “taş ocağı istemiyoruz” pankartlarıyla donatılması dikkat çekti. Heyetin gelişini kalabalık bir katılımla karşılayan Eymürlüler, taş ocağına karşı olduklarını belirtti.
Bakan maden ocağı açılışında çevrecileri hedef aldı – 10 Haziran
Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Mollakara köyü ve Murat Nehri havzasında yer alan bölgede siyanürle çıkarılacak olan Mollakara Altın Madeni çalışması devam ediyor. Koza Altın İşletmelerine ait “Mollakara Altın ve Gümüş Projesi”nde idari binalarının temeli Fatih Dönmez, Mustafa Varank ile Muhiddin Gülal’ın katıldığı törenle atıldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez “maden hayattır” diyerek doğal tahribata karşı çıkan ekolojistleri hedef alarak “madenciliği ve çevreyi bir birbirine iki zıt kavrammış gibi göstermeye çalışanların neye hizmet ettiklerini de gayet iyi biliyoruz. Perde arkasında kimlere taşeronluk ettiklerini oluşturdukları algı ve manipülasyonlar gerçekleri nasıl eğip büktüklerini farkındayız” diye konuştu.
Malatya’da maden ocağına karşı halk toplantısı – 11 Haziran
Halkların Demokratik Partisi, Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Çığlık Mahallesi’nde açılması planlanan ve 8 köyü etkileyecek olan maden ocağına ilişkin halk toplantısı gerçekleştirdi. Cemevinde yapılan halk toplantısına HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, Adana Milletvekili Kemal Peköz, MYK üyesi Doğan Erbaş, PM üyeleri İzzet Karadağ ve Naif Bulga, Malatya il Eşbaşkanları, Malatya Çevre Platformu (MAL-ÇEP) yöneticileri, Doğanşehir Pir Sultan Abdal Derneği yönetimi ve çok sayıda yurttaş katıldı. Toplantıya katılan mahalleliler, onay verilen ÇED raporunun taraflı hazırlandığını, maden ocağının faaliyete geçmesi ile insan sağlığı, tarım alanları ve doğanın zarar göreceğini söyleyerek, yetkililerin bu konuda duyarsız olduğunu aktardı.
Diyadin Kayyumu mermer ocağına direnen köylülere: Sizinle başka bir dille konuşurum – 21 Haziran
Ağrı’nın Diyadin ilçesine bağlı Dibekli köyünde mermer ocağı açılması için 17 Haziran 2019 tarihinde ÇED için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuru yapıldı. Araştırmaların tamamlanması üzerine 8 Ekim 2019 tarihinde “ÇED gerekli değildir” kararı verildi. Kararın üzerinden 2 yılı aşkın bir sürenin geçmesi üzerine şirket tarafından köyde maden ocağı için çalışmaların startını verildi. Köye gelen şirket yetkilileri, ocağın kurulacağı alanda yaşayan köylülerden “tapunuz yok” gerekçesiyle evlerini terk etmelerini istedi. Köylülerin karşı çıkması üzerine aynı zamanda Diyadin Belediyesi kayyumu olan İlçe Kaymakamı Alper Balcı ile çok sayıda asker 17 Haziran’da köye geldi. Kayyum Balcı’nın, çalışmaların yapılacağı alanın mera olması ve evlerin tapularının bulunmaması nedeniyle yurttaşların herhangi bir hak talebinde bulunamayacaklarını söylediği öğrenildi.
Peri Vadisi’ndeki maden aramasına karşı dayanışma çağrısı – 23 Haziran
Bingöl’de bulunan Peri Vadisi’nde yapılacak olan maden aramasının ekosistemin tamamının etkileyeceğini belirten Kiğı, Karakoçan, Adaklı, Yayladere, Yedisu ilçeleri Sosyal Yardımlaşma Kalkındırma ve Kültürleşme Derneği (KAYY-DER) ve Kiğı Dernekleri Platformu, Bingöl’de bulunan Peri Vadisi’nde yapılacak maden aramasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bingöl Metal Madencilik A.Ş.’nin, Kiğı Eskikavak Köyü civarında maden arama talebi olduğunu fakat açılan dava sonucunda vazgeçildiği hatırlatılan açıklamada, aynı firmanın bu kez ÇED raporu hazırlatıp çalışma alanını daha da büyüttüğüne dikkat çekildi.
Enerji Santralleri
Danıştay’ın gerekçe belirtmeden ÇED raporunu onaylayan karar AYM’den döndü – 9 Haziran
Anayasa Mahkemesi, rüzgar enerji santrallerine karşı hukuki mücadele veren Karaburunluların açtıkları davanın Danıştay tarafından reddedilmesi ile ilgili Karaburunluları haklı buldu. AYM, Karaburunlu yurttaşların “Anayasanın 36. maddede güvence altına alınan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine” hükmetti. AYM, dosyayı gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Danıştay Altıncı Dairesine gönderdi.
Protesto GES toplantısını iptal ettirdi – 11 Haziran
İzmir’in Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı Mahallesi’nde JES, RES ve GES Entegre Enerji Santrali için yürütülen ÇED süreci devam ediyor. Proje için bugün yapılması planlanan Halkın Katılım Toplantısı (HKT) yöre halkının protestona neden oldu. Yöreye özgü efe kıyafetleriyle, davul zurna eşliğinde köy meydanında bir araya gelen yöre halkı toplantıyı protesto ederek toplantıyı iptal ettirdi. Köy sakinlerinin yanı sıra çevreci hukukçular avukatlar ve çeşitli sivil toplum kuruluşları da yer aldı. Köylülerin yaşam mücadelesine destek veren hak savunucuları, JES-RES-GES projesinin bir an önce iptal edilmesi için hukuksal sürecin takipçisi olacaklarını vurguladı.
Termik Santrallere Verilen Kirletme Hakkı Müsilaja Kapı Aralıyor – 14 Haziran
Haklar ve Araştırmalar Derneği tarafından yeni yayımlanan “Özelleştirilen Termik Santrallar, Çevre Mevzuatına Uyum ve Haklar” isimli rapor 40 yılı aşkın bir süredir fosil yakıta dayalı büyüme stratejinin özelleştirme evresinde, termik santralların yeniden işletmeye alınmasına dair verilen izinlerin bütünlükten uzak ve çevre mevzuatına uyum perspektifinden yapılmadığını hukuki dayanaklarıyla ortaya koyuyor. Rapor, bu doğrultuda, yeniden izin sürecinin nasıl hak ihlallerine yol açacağını, bu ihlallerin yasal ve Anayasal dayanaklarını göstererek izah ediyor. Raporda “Önümüzdeki günlerde müsilaj gibi sorunların daha da artacağı beklentisi ile bu felaketin önünü alacak hakların devlet tarafından tanınması ve yatırımcılara kirletme hakkı verilmemesi gerekir” deniliyor.
Kent Suçları, Mülksüzleştirme ve Kirlilik
TMMOB ÇMO İzmir Şubesi, “Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası” kapsamında “İzmir Çevre Durum Raporunu” açıkladı – 4 Haziran
ÇMO İzmir Şube Başkanı E. Helil Kınay’ın açıkladığı raporla ilgili “İzmir kentinin içme, kullanma ve tarımsal sulama amaçlı su kaynakları olan Gediz, Küçük Menderes, Kuzey Ege Havzalarında su kalitesi en kötü seviyede ve kirlenmeye devam ediyor… İzmir Kenti bir taraftan Aliağa ve sanayi tesislerinden kaynaklanan, plansız kentleşmesinin de getirdiği hava kalitesi problemleri ile boğuşurken, bölgemizde termik santral projeleri bütünsel yaklaşımdan uzak planlama süreçleri ile devam ediyor… Gemi Söküm tesislerinde yapılan işlemlerin nasıl kontrol edilemediği KUITO ve ETHANE Gemileri ile yaşamıştık. Bugün Aliağa’da söküm için geleceği iddia edilen Fransız donanmasına ait savaş gemisi ile süreç bir kez daha karşımıza çıktı. Gaziemir’de 2007 yılında tespit edildiği ortaya çıkan radyoaktif atıklarla ilgili süreç hala devam ediyor. Ülkemize girişi yasak olan nükleer atıkların oraya nasıl geldiği, kimler tarafından getirildiği hala bilinmiyor, hukuki süreçler devam ediyor, acil müdahale çalışması yapılması gereken Gaziemir nükleer atıklarla yaşamaya devam ediyor,” şeklinde konuştu.
ÇMO’dan hava kirliliği raporu: “Hava boğuluyor” – 4 Haziran
ÇMO Genel Merkezi 31 Mayıs-5 Haziran Ekolojik Yıkımla Mücadele Haftası kapsamında 2020 Yılı Hava Kirliliği Raporu’nu düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuyla paylaştı. Hava kirliliği 2020 raporunu, ÇMO Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Dursun Kahraman açıkladı. Ülkedeki hava kirliliği probleminin, hiçbir mecrada koronavirüs salgını kadar önemsenmediğine dikkat çeken Kahraman, hava kirliliği sebebiyle yaşanan ölümlerin Covid-19’dan fazla olduğunu söyledi. Ülkemizdeki hava kirliliği DSÖ limit değerlerine indirilseydi, 2018’de 45.398 kişinin ve 2019’da ise 31.476 kişinin ölümü önlenebilirdi.
357 istasyonun 226 tanesinde PM2,5 ölçümü yapılmamıştır. Ölçüm yapılan 131 istasyonun 82 tanesinde güvenli veri alımı sağlanamamıştır. Güvenli veri alımının sağlanmadığı 82 istasyona bakıldığında veri alımları ne olursa olsun 82 istasyonun tümünde DSÖ Yıllık Limit Değeri aşılmıştır.
- Çok küçük boyutlardaki toz kirliliği ifade eden Partikül Madde (PM) 2.5 verilerine göre Türkiye’deki en kirli iller sırasıyla Sakarya, Konya, Amasya, Gaziantep, Edirne, Bursa, Burdur ve Isparta.
- Karbonmonoksit bakımından en kirli iller: İstanbul, Kütahya Kükürtdioksit bakımından en kirli iller: Urfa, Hakkari, Şırnak, Edirne, Karabük, Bitlis.
- Azotoksitler bakımından en kirli iller: Ankara, Samsun, Amasya.
- Ozon bakımından en kirli iller: Çanakkale, İstanbul, Erzurum, Iğdır, Edirne, Isparta, Ağrı, Yalova, Zoguldak Bursa’dır.
- Kütahya’da yer alan istasyonların hepsinde güvenli veri alımı sağlanmamış olmasına rağmen DSÖ, AB ve Ulusal Limit Değerleri aşılmıştır. Maraş’ta her istasyonda minimum veri alımı sağlanmamıştır, buna rağmen hem günlük hem de yıllık DSÖ, AB ve Ulusal Limit Değerleri aşılmıştır.
- Manisa’da 15 istasyonun 2 tanesinde ölçüm yapılmıştır. Manisa-Soma istasyonunda da minimum veri alımı sağlanmış olmasına rağmen hem günlük hem de yıllık DSÖ, AB ve Ulusal Limit Değerleri aşılmıştır.
- Çanakkkale’de Can-MTHM istasyonlarında minimum veri sağlanmış ve limit değerler aşılmıştır.
- Çanakkale-Lapseki-MTHM istasyonunda ölçüm yapılmamıştır ve Çanakkale-Biga İçdaş istasyonunda güvenli veri alımı sağlanamamıştır.
- Muğla-Musluhittin istasyonu dışındaki 6 istasyonda ölçüm yapılmamıştır. Muğla-Musluhittin istasyonunda da güvenli veri alımı sağlanmış ama hem günlük hem de yıllık DSÖ, AB ve Ulusal Limit Değerleri aşılmıştır.
- Zonguldak’ta 11 istasyonun 4 tanesinde hiç ölüm yapılmamıştır. Güvenli veri alımının sağlandığı bütün istasyonlarda DSÖ, AB ve Ulusal Limit Değerleri aşılmıştır.
ÇEV-DER ile TEMA’nın Zilan Çayı’nda inceleme yapmasına jandarma engel oldu – 5 Haziran
Van Çevre Derneği (ÇEV-DER) ile TEMA yöneticilerinin 5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle Erciş’in Örene Mahallesi’nde bulunan Zilan Çayı üzerinde yapacağı incelemeye jandarma, eylem ve etkinlik yasağı gerekçesiyle izin vermedi. ÇEV-DER Başkanı Ali Kalçık’ın basın açıklaması yapılmayacağını sadece incelemelerde bulunacaklarını belirtmesine rağmen kitle Jandarma tarafından engellendi. Dere ve çevrenin kirletilmemesi için bölgeye geldiklerini ifade eden Kalçık, “Bunun herhangi bir siyasi görüşü yok. Bu sizin geleceğiniz ile ilgilidir. Bu basın açıklaması değil” diyerek tepki gösterdi. Engelleme üzerine heyet, inceleme yapamadan bölgeden ayrılmak zorunda kaldı. Derneğin 4 kişilik heyeti için bölgeye çok sayıda jandarma, polis ve korucu takviye edildi.
Dersim’de köylüler, katı atık tesisi projesinin yerine tepki gösterdi – 5 Haziran
Dersim Belediyesi’nin Sütlüce köyü Kemer mezrasında inşa edilmek istediği katı atık depolama ve bertaraf tesisine karşı Sütlüce köyü sakinleri ve Kırmızı Dağ Çevre Platformu, belediyenin önünde açıklama yaptı ve projeyi protesto etti. Açıklamayı platform adına Yılmaz Çelik okudu. Çelik, proje alanındaki ağaçların kesilmesine ve nesli tükenen hayvanların zarar göreceğine değindi. Öte yandan kentte atıkların vahşi depolandığını ve süzüntü sularının hem yüzeysel su varlığına hem toprağa zarar verdiğini belediyenin proje ekibi ile yaptığımız görüşmede öğrendik. Komisyon oluşturulup sorunun çözülmesi gündemde.
Yaşam savunucuları: “Kanal’ı yaptırmayacağız, yeni şehri kurdurmayacağız” – 5 Haziran
Avcılar’da bisikletlerle bir araya gelen koordinasyon üyeleri üzerlerinde Ya Kanal Ya İstanbul önlükleriyle Küçükçekmece’ye kadar pedal çevirdi. Köprü üzerinde, “Kanal İstanbul’u yaptırmayacağız, yeni şehiri kurdurmayacağız” ve “El ele” yazılı pankartlar açıldı. Ellerinde, “Beton kanal, beton şehir istemiyoruz” dövizleri taşıyan yaşam savunucuları, “Kanal İstanbul’a geçit yok”, “Kanalı değil İstanbul’u Savun”, “Kanala değil emekçiye bütçe sloganı attı.
Kanal İstanbul’a karşı Küçükçekmece’de eylem – 6 Haziran
Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde kanal projesine karşı eylem yaptı. Bisikletleriyle Avcılar sahilinde buluşan çevreciler, Kanal İstanbul’a karşı itirazlarını dile getirdiler. Yapılan basın açıklamasında “Kanal İstanbul ve Yenişehir denen rant projesinin yapılmak istenmesinin doğayı öldüreceği, İstanbul’un ve hatta Marmara Bölgesi’nin geri dönülmez biçimde tahrip olacağı bilindiği halde ‘inat edenler’ sadece kendi ‘beka’larını düşünüyorlar. Bu akıl ve bilimden uzak projede yer alan şirketlerin hepsinin isimleri biliniyor; mafya, yandaşlar ve hatta büyük sermaye halkın büyük emekle ayakta tutmaya çalıştığı tarım arazilerine türlü mafyatik araçlarla el koyuyor” denildi.
Patara’dan 2 bin kamyon kum çalındığı iddia edildi – 6 Haziran
Tarım Orman-İş Başkanı Şükrü Durmuş, şubat ayında Antalya’nın Kaş ilçesinde bulunan Patara Özel Çevre Koruma Bölgesi’nden 2 bin 168 kamyon kum çalınıp satıldığını öne sürdü. Durmuş, “Kum alınarak sera sahiplerine satıldı. Zaman zaman seraları su basıyor, taban suyunu arıtmak için bu kumu kullanıyorlar. Burası Özel Çevre Koruma Alanı. Buradan bir taş parçası bile alamazsınız” dedi. Durmuş, görevli muhafaza memurlarından birinin, olayı yargı sürecine taşıyabilmek için kayıt almak isterken AKP İlçe Başkanı tarafından engellendiğini ve kaymakam tarafından da görevinden alındığını belirtti. Durmuş, “Çünkü AKP İlçe Başkanı memura ‘Burada zapt tutmayın, biz bölge müdürünü aradık’ dedi. Memur da ‘Değil bölge müdürü Sayın Cumhurbaşkanımız gelse ben bu zaptı tutacağım’ dedi. Memuru önce lojmanından çıkarttılar, sonra kaymakam bu sözü Cumhurbaşkanı’na hakaret saydı ve görevden aldı. Sendikamızın itirazlarıyla memur işine döndü. Olaya göz yuman orman işletme şefi ve işletme müdürü hâlâ görevde” dedi.
Müsilajı Önleyecek Yönetmelik Yıllarca Raflarda Bekletildi – 8 Haziran
2006 yılında çıkarılan Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği’nin 10 yıl boyunca hayata geçirilmediği ortaya çıktı. Yönetmeliğin en önemli ayrıntısını “arıtma tesislerinden çıkan azot ve fosfor değerlerinin düşürülmesi” oluşturuyor. Bu yönetmelikle Marmara Denizi’nde bugün çok ciddi çevre kirliliğine neden olan müsilaja (deniz agregatlarına) karşı 15 yıl önce önlem alınabileceğine dikkat çeken İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Bozoğlu, “2006 yılında çıkan yönetmelik sonrası hassas alanların belirlenmesi 10 yıl bekledi. Müsilajın ana sebebi olan azot, fosfor gibi kirleticilerin önüne geçecek zorunluluklar gecikti. Mevcut atıksu arıtma tesislerine ise 23 Aralık 2016’dan sonra yedi yıl geçiş süreci tanındı. Yani yönetmeliğin çıkmasından 17 yıl sonra, eğer herhangi bir erteleme olmazsa, tesisler bu revizyonları yapacak” dedi.
Sermayeye kaynak aktarmanın yeni adı: Millet Bahçeleri – 9 Haziran
Bergama, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan 14 Eylül Stadı’nın yıkılıp yerine Millet Bahçesi yapılması ile ilgili TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından yapılan açıklamada, Millet Bahçelerinin yeşil alanları arttırmadığı gibi sermayeye kaynak aktarılarak toplumun dönüştürülmesinin hedeflendiği iddia edildi. Millet Bahçesi’nin yapılacağı alanın Arkeolojik Sit Alanı içerisinde kaldığına dikkat çekilen açıklamada alanın spor, rekreasyon, park alanı ve Millet Bahçesi kullanım kararlarının kaldırılarak yerine ticaret alanı kullanım kararı alınmasının şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararına açıkça aykırı olduğuna dikkat çekildi.
Uzmanların ‘girmeyin’ uyarısı yaptığı Marmara’da işçilere müsilaj temizletiliyor – 9 Haziran
Marmara Denizi’nde müsilaj tehdidi sürüyor. Denizlerdeki biyolojik yaşamın başlangıcı olan fitoplanktonların aşırı çoğalması sonucu tepkime vermesi sonucunda açığa çıkan sümüksü salgı olan müsilaja karşı uzmanlar uyarıyor. Hekimlerin birçok hastalığa neden olabileceği konusunda uyararak “girmeyin” dediği Marmara Denizi’nde, AKP’li Balıkesir Büyükşehir Belediyesi müsilajı belediye işçilerine elle temizletiyor. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, denizdeki müsilajın temizliğinin normalde çok daha küçük işler için kullanılan vidanjörle yapıldığı, üstelik hayli küçük çaplı vidanjör hortumlarının da bizzat işçileri denize sokarak kullanıldığı görülüyor. İşçiler çıplak elle ve herhangi bir koruma olmaksızın çalışmayı sürdürüyor.
Çöçelli köylüleri yaşam alanları için yol kapattı, asker müdahale etti – 12 Haziran
Maraş’ın Pazarcık İlçesine bağlı Alevi köyü Çöçelli’de taş ocağı yapılmak istenmesinin ardından fabrika yapılmak istenmişti. Fabrika yapılmak istenen yerde dinamitlerin patlatılması sonucu evlerde hasar oluşurken, fabrika Maraş ve Antep bölgesindeki plastik atıkları yakarak elektrik enerjisi elde edecek. Yaşam alanlarının dibinde yapılan çalışmaların doğalarını ve sağlıkların olumsuz etkilediğini söyleyen köylüler uzun zamandır beri eylemlerini sürdürüyordu. Çöçelli köylülerin çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce kişi, yaşam alanlarını olumsuz etkileyen fabrikanın yapıldığı alana yürüyerek yol kapatma eylemi yaptı. Sık sık, ‘Fabrika istemiyoruz’, ‘Köyümüze dokunma’ sloganlarının atıldığı eylemde yolu kapatan köylüler fabrikanın faaliyetlerinin bir an önce durdurulması çağrısında bulundu. Olay yerine sevk edilen askerler yolu kapatan köylülere tazyikli su ve joplarla sert müdahalede bulundu.
Müsilajdan sonra kıyılarda yeni tehdit: Sargassum – 13 Haziran
Marmara Denizi’ndeki deniz salyası kabusunun ardından İzmir’in Dikili İlçesi kıyılarında da “Sargassum” (kahverengi alg) türü yosunlar görülmeye başladı. Biyolog Prof. Dr. Barbaros Çetin, suda tehlikesiz olan kıyıda ise çok ciddi cilt sorunlarına yol açan bu yosunun hidrojen sülfür saldığını ve çürük yumurta gibi koktuğunu söyledi. Çetin, Kuzey Ege’nin yanı sıra özellikle Akdeniz kıyılarında Kaş, Kalkan, İskenderun ve Gökova civarında sık görüldüğünü açıkladı.
DSİ-AKP anlaşmazlığı: Dicle nehrine çöp akıyor – 13 Haziran
Dicle Nehri üzerinde inşa edilen ve adı Veysel Eroğlu olarak değiştirilen Ilısu Barajı göleti nedeniyle, Batman’ın 12 bin yıllık tarihi ilçesi Hasankeyf ile birlikte 199 yerleşim yeri su altında bırakıldı. Eski Hasankeyf’in karşısında yapılan yeni Hasankeyf’in atık sularının ise arıtılmadan baraj göletine aktığı ortaya çıktı. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce, 3 Temmuz 2019 tarihinde 845 bin TL bütçe ile atık su arıtma tesisi hayata geçirildi. Tesisin 2 milyon 500 bin TL’lik iki yıllık işletme maliyeti de devlet tarafından üstlenildi. 1 Haziran itibariyle AKP’li Hasankeyf Belediyesi’ne devredilmesi beklenen tesis, belediyenin “bütçemiz yok” yanıtı ile ortada kaldı. Yaşanan anlaşmazlıktan kaynaklı tesisin çalıştırılamaması dolayısıyla 1 Haziran’dan bu yana ilçenin tüm atık suları Dicle Nehri’ndeki baraj gölüne akıyor.
İzmir’in Çernobili’nde radyasyon normal değerin 7 bin 291 katı! – 14 Haziran
Radyoaktif atıkların gömülü olduğu Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki eski kurşun fabrikasının 70 dönümlük alanında Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda ile Av. Arif Ali Cangı Almanya’dan getirilen cihazla radyasyon ölçümü yaptı. Yapılan ölçümlerde cihaz 832.3 µSv/h (mikrosievert/saat) değerini gösterdi. Fabrika bahçesinde bulunan atık kutularını da inceleyen Başkan Arda ile Cangı, topraktan duman tüten alanlarda da ölçüm yaptı. Radyasyon ölçüm aletinin gösterdiği 832.3’lük değeri yorumlayan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden emekli öğretim Üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, kurşun fabrikasının yıkık binalarında yapılan ölçümlerde çıkan değerin, normal değerin 7 bin 291 katı radyasyon oranında olduğunu söyledi. Küçükgil: yetkisi, sorumluluğu ve halka hizmet borcu olan herkesi göreve davet ettiğini söyleyerek bu durumun uluslararası kaçakçılık ve organize suçlar kapsamında araştırılacak bir konu olup, Interpol ve uluslararası yargıyı da harekete geçmeye çağırdığını ifade etti ve “Bu miktar yükseldikçe radyasyon alınması kanser riskini artırır.” ifadelerini ekledi.
Tekirdağ’da 5 fabrika, çevreyi kirlettiği gerekçesiyle kapatıldı – 22 Haziran
Trakya’da Ergene Nehri ile önemli kollarından Çorlu Deresi başta olmak üzere atıklarıyla dereleri ve çevreyi kirlettiği belirlenen tesislere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nce kapatma ve para cezaları uygulanıyor. Marmara Denizi’ni etkisi altına alan müsilaj (deniz salyası) kirliliğinin ardından Tekirdağ’da denetimler daha da sıklaştırıldı. Müdürlük, 41 personelden oluşan 13 ekiple, denetimlerini aralıksız sürdürüyor. Son bir haftada yapılan denetimlerde, ‘çevre izin belgesi’ olmadan faaliyet gösterdiği belirlenen 5 fabrika kapatılarak, tesis başına 90 bin lira ceza uygulandı. Tesislerin çevre izin belgesini almaları halinde faaliyetlerine başlamasına izin verileceği belirtildi. Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Kaan Sinan Tohumcu, denetimlerin aralıksız sürdüğünü belirterek, “Yapılan denetimlerde atık su arıtma tesislerinden denetim amaçlı numuneler alınıyor. Eğer baca emisyonu varsa baca emisyon ölçümleri gerçekleştiriliyor. Çıkan emisyon ölçümleri ve atık su analizlerine göre eğer limit değerlerinde aşım varsa idari para cezası uygulanıyor. Eksikleri olan ve çevreyi kirletenlere ceza uygulanıyor. Çevre kirliliğinde eğer tedbir alınmazsa, kirlilik devam ederse, bu kirlilik doğa ve ekosisteme zarar vermesi durumunda kapatmaya varan idari para cezası uyguluyoruz” dedi.
Bursa Su Kolektifi : Sermayenin İştahı Marmara’yı Tüketti – 22 Haziran
Bursa Su Kolektifi üyeleri Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj kirliliği ile ilgili Bursa Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasının ardından Bursa Su Kolektifi ‘Denizi Savun‘ etiketiyle başlattıkları kampanyada toplanan yaklaşık bin 500 kişinin imzaları Müdürlüğe teslim edildi. Basın açıklamasını Bursa Su Kolektifi üyesi Figen Ovat, yaptı. Ovat, “Doğayı ve yaşamı öncelik olmaktan çıkarıp her alanda sermayenin sınırsızca büyütülmesi uğruna doğa talanına fırsat veren neoliberal kapitalist politikalar 80’li yıllardan itibaren Marmara Denizi’nin evsel, tarımsal ve sanayi atıklarının serbestçe salınımı ile bir foseptik çukuruna dönüşmesine neden olmuştur,” dedi. Müsilajın deniz yüzeyinde 4 aydır yoğun olarak görüldüğünü hatırlatan Ovat, “Müsilaj, aşırı kirliliğin doğa tarafından suratımıza vurulan görüntüsüdür. Yıllardır bilim insanlarının, araştırmacıların ısrarlı uyarılarına rağmen yetkililerce inkar edilen bu kirlilik nihayet bir aydır yetkililerce de kabul edilmiş, işlenen suçlar itiraf edilmiş ve oluşturulan eylem planı ile Marmara Denizinin koruma bölgesi ilan edileceğinden söz edilmiştir. Müsilajın çok büyük bir hız ile yayılıp Karadeniz ve Ege’de de görülür hale gelmesine rağmen eylem planında oluşturulan bazı çözüm söylemleri ucu açık süreçler olarak bırakılmış hiçbir acil önlem hayata geçirilmemiştir,” diye belirtirken “Ayrıca derin deniz deşarjına izin veren Atık Su Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği’ni ve Derin Deniz Deşarj Tesisi Onay Genelgesi’ni ne zaman iptal edeceksiniz? Sularımızın yasal olarak kirletilmesine göz yumma süreci daha ne kadar devam edecek?” diye sordu.
Validebağ Gönüllüleri betonlaşmaya karşı nöbette – 23 Haziran
İstanbul’un Üsküdar ilçesinde bulunan ve 354 bin metrekare alana sahip olan Validebağ Korusu, Anadolu yakasının en büyük ikinci yeşil alanı. Koru, verilen mücadeleler sonucunda 1999’da ‘sit alanı’ ilan edilerek korumaya alındı. 2018 yılında “Millet Bahçesi Projesi” yapılması ile gündeme gelen koruyu dair tüm plan ve projeler Validebağ Savunması ve Validebağ Gönüllüleri adı altında örgütlenen mahalle sakinlerinin verdiği direnişler sonucu bu zamana dek engellendi. Koruya yönelik olarak atılan son adım AKP’li Üsküdar Belediye Meclisi’nden geçirilen “Validebağ Korusu Düzenleme ve Rehabilitasyon Projesi” oldu. Bu proje kapsamında koruya 500 araçlık otopark, aydınlatma direkleri ve festival alanı yapılmak isteniyor.
Dikili’deki tarım alanlarının imara açılması planı iptal edildi – 30 Haziran
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Dikili’deki 123 dönümlük tarım alanlarını, “terminal (otogar alanı) ve “ticaret alanı” kullanımına çeviren 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliğine karşı çeşitli kurumlar dava açmıştı. Plan değişikliğinin tarım arazilerini ticaret alanına dönüştürüp AVM yapılmak istendiğini ileri süren kurumlar bu durumun Dikili tarımını baltalayacağı iddiasında bulunmuşlardı. İzmir Dikili’deki tarım alanlarının imara açılmasına karşı İzmir Şehir Plancıları Odası tarafından açılan davada Çevre Düzeni Plan Değişikliği iptal edildi.İzmir 3. İdare Mahkemesi kararında yapılan plan değişikliğinin kamu yararına olmadığını belirtti.
En az yüzde 90’ı su olan müsilaj, katı atık tesisinde bertaraf edilmemeli – 30 Haziran
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un son açıklamasına göre; Marmara Denizi’nden 8 bin 405 metreküp müsilaj toplandı. Deniz yüzeyinden toplanan müsilajın bertaraf edilmesine dair konuşan Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ahmet Dursun Kahraman da yetkililerin uzun süre müsilajın nerede bertaraf edildiğini açıklamamasını eleştirdi. Şile’deki depolama alanının “katı atık bertaraf tesisi” olduğunun altını çizen Kahraman, sıvı oranı yüksek olan müsilajın katı atık tesisinde bertaraf edilmesinin tekniğe aykırı olduğunu söyledi. Müsilajın hangi yöntemle bertaraf edildiğinin açıklanması gerektiğini ifade eden Kahraman şu bilgileri aktardı: “Denizden çekilen malzemenin büyük kısmı su. Bu suyu siz katı atık depolama tesisine hangi yöntemle veriyorsunuz? Susuzlaştırıp, kurutarak mı mesela? Katı atık bertaraf tesislerinin ve buralarda bertaraf edilebilecek atıkların belirli kriterleri vardır. Adı üzerinde ‘katı atık’ bertaraf tesisi. Bu kriterlerin en başta geleni su içerikleridir. Müsilaj diye toplanan malzeme bu anlamı ile bu kriterleri sağlamaz; akışkandır, tankla taşınıyor, sıvı bir malzeme.” Katı atıkların bertarafı ile ilgili yönetmeliğin değiştirildiğini belirten Kahraman, “Eski yönetmelikte katı atık tesislerinde arıtılacak atığın su oranının en fazla yüzde 65 olabileceği, ancak işletmecinin ‘eğer başka sakıncalara yol açmayacak ise’ bunları yüzde 75 değerine kadar kabul edeceği belirtilirken sonradan çıkan Atık Yönetimi Yönetmeliği önceki yönetmelikleri geçersiz kılmış; bu konuda ise bir açıklık getirmemiş” dedi.
Hayvan Hakları ve Biyoçeşitlilik
Caretta yuvalama alanına ATV ile girdiler – 1 Haziran
Antalya’nın Manavgat ilçesindeki sahillerde bulunan caretta caretta yuvalarını korumak ve yavruların sağlıklı şekilde denize ulaşmasını sağlamak amacıyla çalışmalarını yürüten Deniz Kaplumbağaları Akdeniz Fokları Kum Zambakları Koruma ve Yaşatma Derneği (DEKAFOK) üyeleri, Sorgun Mahallesi Mendirek bölgesi sahilinde de yuvalar tespit etti. İlçedeki 65 kilometrelik sahil bölgesinde bu yıl şu ana kadar 120’den fazla yuva belirlenirken, bunlardan 56’sı ise Mendirek sahilinde korumaya alındı. DEKAFOK Kurucu Başkanı Seher Akyol ve gönüllüler önceki gün, Mendirek sahilinde çalışma yaparken yasak olmasına rağmen ATV ile biri kadın 2 kişinin sahile girdiğini gördü. Akyol ve gönüllüler duruma müdahale ederek, bu kişilere yuvaları tahrip edecekleri ve yavruların ölümüne neden olacaklarını söyleyip, uzaklaşmalarını istedi. Grup, peşinden koşup, sahilden çıkardıkları ATV’nin plakasını alıp, bu kişiler hakkında jandarmaya şikayette bulunuldu.
Haziran’da Polen Ekoloji
Polen Ekoloji Kolektifi Glasgow Anlaşması’nı İmzaladı
Hükümetlerden ve uluslararası kurumlardan inisiyatifi geri almak ve iklim adaleti hareketi için alternatif bir eylem ve işbirliği aracı oluşturan Glasgow Anlaşması’nı Polen Ekoloji Kolektifi olarak imzaladık. 1997 Kyoto Protokolü ve 2015 Paris Anlaşması gibi BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) çerçevesinde daha güçlü uluslararası anlaşmalar yapılması için zorlamaya oldukça fazla odaklanılan süreçte emisyonlar artmaya devam etti. Glasgow Anlaşması, sivil toplumun kendi eylem planını önermesini, artık hükümetlerin ve uluslararası kurumların bunu yapmasını beklememeyi önermektedir. 2100 yılına kadar 1,5 °C’lik bir sıcaklık artışını önlemede gerekli emisyon kesintilerini sağlamak için sivil itaatsizlik dahil çok geniş çeşitlilikte bir dizi strateji ve taktikler kullanılması hedeflenmektedir. Türkiye’den Polen Ekoloji Kolektifi ve Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’nin imzaladığı Glasgow Anlaşması için taahhüt edilenler:
- Gerekli azaltımların ve iklim eyleminin politik çerçevesi, iklim adaletinin politik çerçevesidir.
- Sera gazı emisyonlarını kolektif olarak azaltma ve fosil yakıtları yeraltında tutma ihtiyacını kendi ellerine almak,
- Envanter oluşturulması,
- Envantere dayalı bir bölgesel iklim gündeminin oluşturulması,
- Bahsedilen kurumsal çerçevedekilerle politik ve ekonomik işbirliğinden kaçınma ve şiddetsiz müdahale, özellikle de sivil itaatsizlik eylemleri Glasgow Anlaşması’nı gerçekleştirmede kullanılacak temel araçlardır.
- Uluslararası karşılıklı destek ve koordinasyon” şeklindedir.
Ekolojik yıkıma karşı mücadele çağrısı – 7 Haziran
“5 Haziran Dünya Çevre Günü” kapsamında İzmir Alsancak’ta doğa ve yaşam savunucuları Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, TMMOB İKK, Konak Kent Konseyi, Ege Kent Konseyleri Birliği, İzmir Kent Konseyleri Birliği, EGEÇEP, İZÇEP, İzmir Yaşam Alanları ve Polen Ekoloji’nin katılımıyla gerçekleşen açıklamada ” Kentte Ekolojik yıkıma ve talana karşı dayanışma var direniş var” vurgusu yapıldı. Konak Kent Konseyi Başkanı Hamit Mumcu tarafından yapılan açıklama sırasında sık sık “AKP elini doğamızdan çek”, “Cengiz defol bu memleket bizim”, “Hayvana, doğaya, yeryüzüne özgürlük” sloganları atıldı.
‘Madenciliğin Politik Ekolojisi’ Sempozyumu Gerçekleşti – 26-27 Haziran
Ekoloji Birliği ve Polen Ekoloji Kolektifi’nin “İklim krizi, kuraklık, gıda ve su krizi gibi sadece bugünümüzü değil, gelecek nesilleri de etkileyecek olan ekolojik krizin ağırlaşan koşulları altında madencilik furyasının yarattığı sonuçlarına karşı, mücadelemizin sacayakları olan akademisyenler, hukukçular, ekolojistler, emekçiler olarak “Nereye Gidiyoruz?” ve “Ne Yapmalıyız?” sorularına yanıtlar üretmek için Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nda bir araya geliyoruz” çağrısıyla duyurduğu çevrimiçi sempozyum gerçekleşti. Sempozyumda Madenciliğin Politik Ekonomisi, Madenciliğin Politik Ekolojisi, Emek ve Ekoloji Mücadelelerinin Ortaklığı, Ekoloji Mücadelesinde Hukuk, Mücadeleler, Deneyimler, Ne Yapmalı? Başlıklı 5 oturum yer aldı. Sempozyum’daki 5 oturumda 2’si Romanya ve Gürcistan’dan katılımcılar tarafından olmak üzere 18 başlıkta sunumlar yapıldı. Her oturumun sonundaki soru-cevap ve forum bölümleriyle tartışmalar süre kısıtına rağmen verimli bir şekilde gerçekleştirildi. Planlama sürecinde dikkat edilen bir husus olmasına karşın konu başlıklarıyla ilgili kişilere ulaşmadaki aksaklıklar sonucunda Sempozyum’da yalnızca 5 sunumun kadınlar tarafından yapılmış olması en önemli eksiklik olmuştur. Sempozyumda ayrıca 3 oturumun kolaylaştırıcılığını kadınlar üstlenmişlerdir. Tüm tartışmalar sonucunda aşağıdaki değerlendirmeler öne çıkmış ve sempozyumun madenciliğin politik ekolojisine dair bütünlüklü bakış amacı büyük oranda hasıl olmuştur. Sempozyumun kayıtlarını Ekoloji Birliği Youtube kanalından izleyebilirsiniz.