İKLİM ADALETİ KOALİSYONU’NUN ELEKTRİĞE YAPILAN YÜKSEK
ZAMLAR HAKKINDA BASIN AÇIKLAMASI:
Zamlar Geri Alınsın!
Adil, demokratik, katılımcı, yerel, ekolojik bir enerji modeli mümkün
1 Ocak 2022 itibarıyla Türkiye yeni yıla elektrik fiyatlarına getirilen fahiş zamlarla girdi. Bu zamlar geri çekilmezse, geçen sene faturalarını ödeyemedikleri için elektrikleri kesilen 5 milyon kişiye çok daha fazla vatandaşın eklenmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu durum ülkenin büyük çoğunluğu için enerji yoksulluğu anlamına geliyor.
Yıllardır enerji hatlarına ve altyapısına herhangi bir yatırım yapmayan şirketler, halktan topladıkları paralar ile kasalarını doldurdukları gibi yenilenmemesi nedeniyle enerji hatlarında yüzde 15’i bulan kaçakları bile faturalandırarak halkın sırtına yüklediler. Enerji hatlarında bakım ve onarım yapılmamasının en büyük faturasını ise kar ve soğukla mücadele etmek zorunda kalan Isparta halkı 4 günden fazla süren elektrik kesintisiyle ödedi.
Enerji, yaşam için temel ihtiyaçtır, bu nedenle enerji yoksulluğu yaşam hakkı ihlalidir. Ayrıca bu maliyet artışları, enflasyonu ve işsizliği arttıracak, işletmelerin kapanmasına yol açacaktır.
Enerji yoksulluğu yaratan elektrik zamlarının temel nedeni, 2000’lerin başından itibaren uygulanan kamu yararını gözetmekten çok özelleştirmeye, sermaye birikimine dayalı olan enerji üretim ve dağıtımındaki neoliberal politikalardır. Ekolojik yıkıma neden olan bu siyasi anlayış, kamusal yarar ve planlı bir üretim yerine şirketlere yeni karlı yatırım alanları açan, ısrarla fosil yakıta bağımlı bir enerji politikası izlemiştir.
Bu politikalar doğrultusunda 2000’lerin başından itibaren verilen tüm teşvik, alım garantisi ve özelleştirmeler sonrasında uygulanan yanlış politikalar, Türkiye’yi tam bir ithal kömür bağımlısı haline getirdi. 2020 yılı Türkiye Birincil Enerji Arzı’nda ithalatın payı 70%, fosil yakıtların payı ise 83% oldu. 2020 yılı Elektrik Enerjisi üretiminde ise fosil yakıt payı 58%, ithal yakıt oranı ise 44% idi.
Hatırlanacağı gibi özelleştirmeyi savunanlar, özelleştirme ile oluşacak serbest piyasa sayesinde rekabetin artacağı, elektrik kesintileri riskine karşı arz güvenliğinin iyileşeceği, yatırımcı firmaların santral bakım ve onarımlarını kendilerinin yaparak verimi arttıracakları ve nihayetinde tüketici fiyatlarının düşeceğini iddia etmişlerdi. Ancak 20 yıllık sürede ekolojik yıkımların yanı sıra bölgeler arası eşitsizlikler yaratan pahalı ve emek düşmanı bir enerji üretim ve dağıtımı gerçekleşmiş, bunun sonunda yapılan son zamlar bu durumun en çarpıcı göstergesi olmuştur.
EÜAŞ’nin Dağıtım şirketlerine 32 krş/kWh’ten elektriği satarken dağıtım şirketleri elektriği tüketicilere örneğin sanayi-dağıtım sektörüne 167 krş/kWh, ticarethanelere 189 krş/kWh, meskenlere 210 kWh’in üzerinde 135 krş/kWh, tarım sektörüne 140 krş/kWh. bir ücretle satmakta. Yani elektrik tüketiciye dağıtım bedeli hariç 4-6 katına ulaşmaktadır.
Kömürlü santrallere uygulanan teşvik ve alım garantileri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanan destekleme mekanizmasında (YEKDEM) görüldüğü gibi enerji politikaları, kamu kaynaklarının özel sektöre aktarımı üzerine kuruludur.
Tasarrufa değil tüketime, kamusal yarara değil sermayenin kazançlarına odaklanan bu politikalar, ekosistemler üzerinde gitgide artan baskı oluşturmakta ve doğal varlıklarımızı telafisi güç bir şekilde ve hızda yok etmektedir.
Fosil yakıta dayalı termik santrallerin yıkımları bir yana, AKP hükümetlerinin kontrolsüz, bilimsel uyarıları dikkate almayan yenilenebilir enerji uygulamaları, HES’lerle kalıcı olarak tahrip edilen akarsu havzalarıyla, JES’lerle zehirlenen tarım alanları ve yeraltı/yerüstü su varlıklarıyla, Biyokütle Santrallerinin zehirli baca gazı atıklarıyla, ormanlık alanlara yapılan RES’lerin yaptığı geniş çaplı tahribatlarla doludur.
Elektrik üretimi ve dağıtımının bu denli piyasalaşmış olması ve enerji canavarı mega projelerle gereksiz yatırımlar gibi tüketimi teşvik eden politikalarla kurulu gücün devamlı arttırılması, esasen arz güvenliğini sağlamadığı gibi işletme hatalarından ötürü bu konuda sakıncalar da doğurmaktadır. Bu aşırı yatırımlarhem ekolojik krizi derinleştiriyor hem de halkın sırtına yüksek faturalar ve vergiler yoluyla şirketlerin gereksiz yatırımlarının yükünü yıkıyor.
Arz güvenliği ancak kamucu bir yönetimle, toplumsal ihtiyacı önceleyen, uzun vadeli planlamalarla sağlanabilir.
Fosil yakıtlara, özellikle de kömüre bağlı plansız ve sermayenin çıkarını önceleyen enerji yatırımları nedeniyle ;
- Türkiye 2000’li yıllar boyunca sera gazları salımını düşürmek yerine önemli oranda arttırarak iklim krizinin ağırlaşmasına neden olmuştur,
- Toprak, su, hava, sosyal yaşam, insan sağlığı, biyoçeşitlilik tahribatı yoluyla ekolojik yıkımlar tüm ülkenin başlıca sorunu haline gelmiştir,
- Enerjide dışa bağımlılık ve yüksek yatırım maliyetleri ve aradaki ayda 34 milyar tl olarak hesaplanan haksız kazanç nedeniyle enerji fiyatlarının artması, milyonlarca bireyi enerji yoksulluğuna mahkum etmiştir.
Elektrik, insan için temel ihtiyaçtır ve ülke için stratejik önemdedir, piyasanın kısa vadeli kazanç hırsına bırakılamaz. Elektriğin üretiminde ve dağıtımında kamusal yarar gözetilmelidir, ormanlar, nehirler, tarım ve mera alanları, kültürel varlıklar yıkıma maruz bırakılmamalıdır. Sosyal yaşam, sermayenin sömürüsüne karşı korunmalıdır.
Sonuç olarak, neoliberal özelleştirme politikaları, riskleri ve maliyetleri toplumun üzerine yıkıp, gücü ve kazancı özel işletmelerde, sermayede toplamaktadır.Kamusal refah değil, yoksulluk üreten bu politikalar sürdürülemez durumdadır.
İklim Adaleti Koalisyonu olarak, bu gerçeklerden hareketle şunları talep ediyoruz:
- Tüm özelleştirmeler durdurulmalı, enerji üretimi ve dağıtımı kamulaştırılmalı, enerji politikaları demokratik katılımcılık temelinde başta ilgili Oda, sendika, üniversiteler olmak üzere toplumsal örgütlerin katılımı ile belirlenmeli, enerji yatırım ve dağıtım projelerinde ÇED ve SED (Sağlık Etki Değerlendirmesi) süreçleri işletilmelidir.
- Tüm elektrik hizmetleri, kamusal olarak, halkın menfaatlerini koruyacak şekilde merkezi bir planlama ile yapılmalıdır.
- Elektrik fiyatlarındaki fahiş artışın meşru bir gerekçesi yoktur, zamlar geri alınmalıdır.
- Enerji adaletini sağlamak için yoksul kesimlerin hane elektrik bedelleri devlet tarafından karşılanmalıdır.
- Konutlar için devreye alınacak çift tarife uygulamasında fiyat artış sınır değeri 230 kWh olmalıdır.
- Elektrik faturalarına yansıtılan KDV adil değildir, yoksulluğu derinleştirmektedir. Haneler için KDV tamamen kaldırılmalıdır.
- İklim krizini önemli ölçüde ağırlaştıran ve özel sektöre önemli kaynak aktarımı yoluyla elektrik maliyetlerini de arttıran kömürlü termik santrallerin kapatılmasına yönelik eylem planı acilen devreye alınmalıdır.
Bu kapsamda:
- yeni maden sahaları araştırma, yeni rezerv açma ve mevcut maden sahalarında genişletme çalışmaları durdurulmalıdır,
- mevcut Kömürlü Santrallerde kapasite artırımına gidilmemelidir, ithal kömür santrallerine yeni lisans verilmemeli, yürütülen projeler durdurulmalıdır,
- kömür madenlerine ve Kömürlü Santrallere uygulanan tüm teşvik ve destekler derhal kaldırılmalı, buna ayrılan bütçe kömür sektöründe istihdam edilen emekçilerin refahı için kullanılmalıdır,
- YEKDEM uygulaması kaldırılmalı, yenilenebilir enerji yatırımları, enerji üretimi ve dağıtımı kamu tarafından yapılmalıdır. Buna ek olarak, toplumsal enerji bağımsızlığını desteklemek için kamu kaynaklarıyla yerelde enerji kooperatifleri ve bireysel olarak lisanssız yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması teşvik edilmelidir.Her türlü yenilenebilir enerji kaynağı (Rüzgar, Güneş, Hidrolik, Biyokütle, Jeotermal) için tesis alanı seçiminde ve işletiminde yerel halkın rızası mutlaka alınmalı, bu tesislerin ekosisteme zarar vermesine izin verilmemeli, ormanlar, tarım alanları ve sulak alanlarda ne türden olursa olsun yenilenebilir enerji santrali kurulmamalıdır.
Bizler, hatalı enerji politikaları sonucu oluşan ekonomik ve ekolojik yıkımların, iklim krizinin ağır faturasının halka ödetilmesini kabul etmiyoruz. Zamları geri aldırarak ve elektrik hizmetlerinin kamulaştırılmasını savunarak iklim adaleti yolunda mücadelemizi sürdüreceğiz.
İklim adaleti için harekete geçen bizler;
Zamların geri çekilmesi için eylemleri desteklerken ihtiyacımız olan adil, demokratik, katılımcı, yerel, ekolojik enerji modelini geliştirmek ve bugün kullandığımız pahalı elektriğin arkasında enerjinin üretim ve dağıtım süreçlerinde özel sermayenin çıkarlarını önceleyen aynı zamanda ekolojik krize yol açan enerji politikaları olduğuna yönelik farkındalığı artırmak için tüm bileşenlerimizle birlikte sorumluluk alacağız.
Açıklamanın drive linki:
https://docs.google.com/document/d/1M68rjzYt9Cedbh4S5f3Q6kVN29bp0dfjh 1rk8jwCmTs/edit?usp=sharing
İklim Adaleti Koalisyonu
Not: Bizler, Cop26 Koalisyonu olarak yaptığımız çalıştay sonucu kapitalist ekonomi-politiğin neden olduğu iklim krizine karşı iklim adaletini savunmak ve bu doğrultuda uluslararası hareketlerin bir parçası olarak mücadeleyi büyütmek, geliştirmek ve sürdürmek amacıyla 25 Aralık 2021 basın toplantımızdan bu yana “İklim Adaleti Koalisyonu” olarak yolumuza devam ediyoruz. Koalisyonumuzun 73 bileşeni var, bireysel ve kurumsal katılımlara açık. Katılımcılar listesine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.iklimadaletikoalisyonu.org/katilimcilar
Ayrıca, bu metinde yer alan fikirlerin detaylarını daha sonra da sizlerle tartışmak isteriz. Bize her zaman iklimadaletikoalisyonu.org adresinden ulaşabilirsiniz.