Didem Baskın Embleton tarafından çevrilen içeriği, nükleer enerjiye ilişkin gerçekleri farklı boyutları ile özetleyen bir kaynak olarak paylaşıyoruz.
Nükleer enerji
Kirli enerji firmaları insanları sera gazlarını azaltmak ve iklim krizini durdurmak için nükleer enerjinin gerekli olduğuna inandırmayı istiyorlar. Yanlış!
Nükleer enerji çok kirlidir, çok tehlikelidir, çok pahalıdır ve çok yavaştır.
Üretiminin herhangi bir safhasında çevresel adaletsizliğe ve insan hakları ihlallerine yol açar.
Uranyum yakıt zinciri ve nükleer felaketler iklim değişikliğinin tehlikelerini daha kötü hale getirirler.
Nükleer santraller için harcanan para yenilenebilir enerji kaynakları sağlanmasını engeller.
Çok kirli
Nükleer rektörler elektriği su kaynatarak üretirler.
Bunu yapmak için uranyum atomlarını zincir reaksiyon ile parçalayıp atom altı enerji üretirler.
Yakıt olarak kullandıkları uranyumun çıkarılması, işlenmesi, zenginleştirilmesi yüksek miktarlarda radyoaktif ve toksik atık üretir. Bu atıklar bulundukları bölgedeki suyu ve toprağı kirletir.
Kimyasal olarak da uranyum üretilebilir (in situ leach mining-ISL). Ancak bu işlem doğrudan yeraltı sularını geri dönüşsüz olarak kirletir.
Uranyum madenleri terk edildikten sonra da bölgeyi kirletmeye devam ederler. Bu madenler sıklıkla yerlilerin, siyahların ve melezlerin yaşadığı bölgelerde bulunmaktadırlar. Bu nedenle sebep oldukları sağlık sorunları (kanserler, doğumsal anomaliler, vs.) genellikle bildirilmezler ve ortaya çıkmazlar.
Çok tehlikeli
Çernobil ve Fukuşima gibi nükleer felaketler yaşanmaya devam edeceklerdir.
Çok yüksek ısıda çalışan reaktörler her an eriyebilirler ve etrafa radyoktivite saçabilirler.
İklim değişikliğine bağlı yükselen deniz seviyeleri, fırtına şiddetlerindeki artış, aşırı uçlardaki iklim olayları ve suların ısınmaya devam etmesi bu riski daha da artırmaktadır.
Nükleer reaktörler ek olarak yaşlanmaktadırlar. Dünyadaki reaktörlerin 2/3’ü 30 yaşın, % 20’si 40 yaşın üzerindedir. Hesaplanandan daha uzun süredir çalışıyorlar.
Fukuşima felaketi sonrasında Japonya’nın birincil tarım ve balıkçılık bölgesi kontamine olmuştur. Onbinlerde insan evlerine dönemediler. Reaktör bölgesinin “temizlenmesinin” 60 yıl sürmesi ve 750 milyar dolara mal olması beklenmektedir.
Kuzey Amerika’daki en büyük radyoaktif felaket 1979 yılında Navajo bölgesinde olmuştur. Radyoaktif ve toksik atıklar asla temizlenemedi. Bölge halkı kontamine oldu ve göç etmek zorunda kaldı.
Çok pahalı, çok yavaş
Nükleer enerji iklim değişikliğini durdurmak için çok pahalı ve çok yavaş bir yöntemdir.
Bir nükleer merkez inşası en az 10-15 yıl sürer ve dünya çapında hepsi belirlenen bütçeyi aşarlar.
ABD’de planlanan reaktörlerin yarısından fazlası bütçe aşımı nedeniyle iptal edilmişlerdir.
Hemen her nükleer reaktör inşasına başlayan ülkede 1980’lerde milyarlarca dolar harcanmış, 1990’larda hemen hepsinin inşası durdurulmuştur.
2005 yılında bir “Nükleer Rönesans” ilan edilerek daha ucuz, daha hızlı yapılabilen, daha güvenli reaktörler planlanmış, ancak 2018’de fırlayan fiyatlar Çin hariç tüm ülkelerde reaktörlerin yapımının durmasına neden olmuştur.
ABD’de yapılmakta olan iki reaktör vardır, bunlar bütçelerini çoktaşn aşmışlardır ve planlanan bitiş tarihinden beş yıl geride bulunmaktadırlar. Reaktörlere harcanacak para, yenilenebilir enerji kaynaklarına harcansaydı, bölgedeki insanların enerji harcamaları çok daha düşük olacaktı.
Reaktör emisyonları ve radyoaktif atıklar
Radyoaktif atıkların kendisi global çevresel krize neden olmaktadır. ABD’deki reaktörlerde bulunan 80000 ton radyasyonlu yakıt, tüm dünyadaki içme sularının her damlasını toksik hale getirebilir. Bu miktar dünyadaki radyasyonlu yakıtın sadece %25’idir ve madenlerdeki kirlilik buna dahil değildir.
Atıkların bir milyon yıldan daha uzun süre tehlikeli kalacağı düşünülmektedir.
Ek olarak, reaktörler normal operasyonlarının bir parçası olarak havaya ve suya radyoaktif atık salmaktadırlar. Bulundukları bölgeler genellikle kırsal bölgeler ve düşük gelir gruplarının yaşadıkları yerler olduğundan kanser, doğumsal anomali gibi dile getirilmeyen epidemiler yaşanmaktadır.
İklim çözümü değil, iklim suçu
Reaktörler elektrik üretirken çok fazla karbondioksit üretmeseler de, nükleer enerji ciddi miktarlarda sera gazı üretir. Ürettiği gaz rüzgar ve güneş enerjisi santrallerinin yedi katıdır.
Uranyumun çıkarılması, işlenmesi ve zenginleştirilmesi çok enerji gerektirir ve ciddi sera gazı emisyonlarına yol açar.
Nükleer santrallerin yapımında kullanılan tonlarca çelik ve beton yapımı da karbon salınımını artırır. Güney Carolina’da henüz yapımının yarısı tamamlanmış bir santral, profesyonel bir futbol sahasına yetecek kadar çelik ve betona mal olmuş, 25 milyar dolar harcandıktan sonra yapımı durdurulmuştur.
Bir reaktör kapatıldıktan sonra bile, depolanmış radyoktif atıkların devreden çıkarılması, taşınması ve depolanması en az 10-20 yıl sera gazı üretmeye devam edecektir.
Nükleer enerji = Nükleer silah
Nükleer enerjiye sahip olduğumuz sürece nükleer silah tehlikesi vardır.
Nükleer santrallerde kullanılan uranyum zenginleştirme işlemleri nükleer silahlar için başlık yapımında kullanılan teknoloji ile aynıdır. Hem uranyum indirgenir, hem uranyum zenginleştirilir. Her ikisi de savaş silahları yapımında kullanılırlar.
ABD indirgenmiş uranyumu savaş uçaklarının bombaları, tank mermisi, ve tank zırhı yapımında kullanmaktadır. İndirgenmiş uranyum, Puerto Rico, Irak, Afganistan ve ABD’nin askeri harekat yaptığı diğer bölgelerde kullanılmış, toprağı, havayı ve suyu kontamine etmiştir.
Uranyum ağır metal olduğundan, yutulduğunda ya da solunduğundan pek çok uzun süreli sağlık sorunlarına yol açar.
Kaynaklar:
- Beyond Nuclear: beyondnuclear.org
- Don’t Nuke the Climate: dont-nuke-the-climate.org
- Nuclear Information and Resource Service: nirs.org
- WISE-International: wiseinternational.org
- WISE-uranium: wise-uranium.org
- World Nuclear Industry Status Report: worldnuclearreport.org
Sunumu pdf formatında okumak için aşağıdaki linke tıklayınız.