Kapitalist üretim tarzı, üretim araçlarının kapitalist sınıfta toplandığı, emeğin ve emeğin ürünlerinin metalaştığı bir toplumsal ilişki biçimidir. Bu anlamda kapitalist üretim tarzı, hem bir meta üretim süreci hem de artı değerin yaratım sürecidir. Diğer yandan kapitalist üretim tarzını, diğer üretim tarzlarından ayıran en özgül özellik ise sermaye birikimidir. Rekâbetin ve kâr hırsının güdülediği kapitalist, sermaye birikimini arttırmak için toplumsal gereksinimleri gözetmeksizin, kaotik bir biçimde devamlı üretmek zorundadır. Bu nedenledir ki tüm dünyanın doğal varlıklarına ve iş gücüne (onun artı değerine) ulaşmak için tüm fiziksel sınırları zorlamaktadır.
Doğal varlıklar, sermayenin kurgusunda üretim sürecine bedelsiz/kısmen bedelli hammaddeler olarak dahil olmaktadırlar. Sermaye doğal varlıkları birer hammadde kaynağı olarak görürken, örneğin, endüstriyel hayvancılığın yem ihtiyacını karşılamak için Amazon ormanlarını ormansızlaştırılması süreci veya madencilik faaliyetlerinde bırakılan zehirli atık suların su kaynaklarına karışarak bir toplum sağlığı sorunu oluşturması, onun dikkat alanına girmez. Çünkü kârın maksimize edilmesi basit anlamda düşük maliyetli hammadde ve maksimize edilmiş artı değere bağlıdır. Artı değerin ise canlı emeğin sömürüsünden başka bir şey olmadığı göz önünde bulundurulduğunda kapitalizm doğanın ve emeğin aynı anda sömürüldüğü bir sömürü sisteminden başka bir şey olarak görülemez.
Aslında tarihsel olarak tüm üretim tarzları boyunca, hatta insan toplumlarının ortaya çıkışından önce dahi, doğal süreçlerin bir parçası olan karbon döngüsünün içinde belli bir oranda CO2 salımı gerçekleşir. Fakat kapitalist toplumsal ilişkiler, doğanın içindeki insanın çevresiyle olan metabolik ilişkisinin bozulduğu yabancılaşmış bir ilişkiler bütününü oluşturur.
Bu yazının konusu olan Bitcoin madenciliği de kapitalist üretim ilişkilerinin doğal varlıklar üzerindeki tahribatının açık bir yeni örneği. Bitcoin üretimi (madenciliği) giderek artan hacmiyle oldukça enerji-yoğun bir sektör olarak karşımıza çıkıyor. Dünya çapında üretilen Bitcoin için harcanan elektrik 107 TW-saat’a denk geliyor. Bu oran tüm Hollanda’nın yıllık enerji tüketimine denk düşmektedir. Ya da bir başka örnek vermek gerekirse; Bitcoin bir ülke olsaydı, dünyada en çok enerji tüketen 34. ülke konumunda olacaktı. Meta üretim zincirinin tamamına göz attığımızda, üretimi halen çoğunlukla fosil yakıtlara dayanan elektriğin böyle devasa bir tüketiminin, halihazırda kritik “sınır” seviyesinde olan CO2 salımını daha da yukarı çekmesi kaçınılmaz.
Tüm dünyada, bölgeden bölgeye değişmekle birlikte, Bitcoin üretiminin elektrik ihtiyacını sağlamak amacıyla en çok fosil enerji kaynaklarının kullanılıyor. Örneğin, dünyadaki Bitcoin madenciliğinin yüzde 80’ini gerçekleştiren Çin’de, gerekli elektrik üretiminin yarısına yakını kömürden ve geri kalanı da hidroelektrik santrallerden sağlanıyor. Bunun sonucu olarak sadece Çin’de senelik üretilen Bitcoin’in CO2 emisyon karşılığının 2024 yılına kadar 130 milyon metrik ton seviyelerine (Türkiye’nin yıllık CO2 salınımının yüzde 25’ine denk) ulaşacağı hesaplanıyor. Üretiminde harcanan enerji ve doğal varlıklara verdiği zararla birlikte Bitcoin uzaktan bakıldığında sadece “alternatif” bir para birimi olarak görünüyor olsa da spekülatif yapısından ve Elon Musk gibi kapitalistlerin finansal yatırım aracına dönüşmesinden dolayı kapitalist sistemin tamamıyla entegredir, küresel kumarhane kapitalizminin yeni şişen balonudur, yani alternatif değildir.
Ucuz iş gücü ve çevresel düzenlemelerin daha “aşılabilir” olması gibi “fırsatlarla” küreselleşen kapitalist ekonomide halihazırda sıklıkla Kuzey ülkelerinin üretim ve atık bahçesi olarak kullanılan Çin’de spesifik olarak Bitcoin madenciliğinin enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulmuş termik santrallerin bazılarında geçtiğimiz haftalarda kazalar meydana geldi. Nisan ayının başlarında söz konusu termik santrallerde meydana gelen patlamalar sonucunda onlarca işçinin öldüğü ve yaralandığı açıklandı. Coindesk isimli bir Bitcoin yatırım sitesinde, bu patlamaların “hash” oranı denilen ve Bitcoin hızını belirleyen, yeni Bitcoin üretimi için saniye başına yapılan matematiksel hesaplama hızına tekabül eden değeri yüzde 35 oranında düşürdüğünü ifade ediliyor. Yine aynı sitede söz konusu bu düşüş Bitcoin borsasında da yüzde 14 oranında bir düşüşe neden olmuş.
Kripto paraları savunanlar bunlara harcanan enerjinin örneğin dünyada yıllık altın madenciliğine harcanan enerjiden çok daha düşük olduğunu savunuyorlar. Oysa, bir para birimi olarak kripto paraların kabulü, onların ne düzeyde rezerv edilebildiği, alışverişlerde kullanılabildiği, ödeme bilançolarına girebildiğine bağlı. Ancak bugün tartışılan hiç de bu paraların kapitalizm sonrası bir ekonominin “merkezsiz” parası olması ihtimali değil. Spekülasyonlarla küçük balıkların yutulduğu dev küresel kumarhanede vurgun yapabilmenin yeni parıldayan aracına dönüşmüş olması. Marx’ın “kâr oranlarının eğilimli olarak düşüşü yasası”na uygun olarak üretimden “yeterince” kâr etmediğini gören kapitalist dünya tekelleri yatırımlarının bir kısmını fiziksel üretim süreçlerinden bu alana kaydırdı.
Bütün bu “hayali sermayenin” kriz koşullarında çöp sermayeye dönüştüğü, kıyıldığı ve kıyılan bu sermayeden dolayı “kârdan zarar eden” tekellerin kurtarılması için krizin yükünün bütünüyle dünya işçi sınıfı ve ezilenlerine yüklendiğini en son 2008-09 finansal krizinde çok açık bir şekilde gördük. Ve kapitalizm, sermayenin merkezileşmesi (tekelleşmesi) açısından mantıksal sınırına dayandığı için bu krizi aşamadı (kâr oranlarını yükseltemedi). Eski esnekliğinden uzak kapitalizm bu varoluşsal krizini aşmak için doğanın ve emeğin talanı ve sömürüsünü de artık yalnız eski yöntemleriyle değil, bu tür finansal yöntemlerle de yapmaktadır. Bitcoin bir spekülatif araç olsa da onun fiziksel üretimle bağı, diğer finansal araçlardaki gibi metaların değişim değeriyle ilgili değil, üretici güç olarak doğadan elde edilen enerjinin (bir meta olarak) doğrudan bu “hayali metaya” dönüşmesi şeklindedir.
Bitcoin’in ekolojisine giriş niteliğine sahip bu yazıda, özetle, kapitalizmin 21.yüzyıldaki biçimi olan finans kapitale içkin olan ve 2008 krizinden sonra ortaya çıkan Bitcoin üretiminin bir kez daha doğa ve emek sömürüsünü yeniden ürettiğini vurgulamak istedik.
Yazıdaki marksist terminolojiye katkılarından dolayı Helin Güler‘e teşekkürler…
Kaynakça
https://digiconomist.net/bitcoin-energy-consumption/
https://www.visualcapitalist.com/visualizing-the-power-consumption-of-bitcoin-mining/
https://ourworldindata.org/co2/country/turkey
https://www.theguardian.com/technology/2021/apr/07/china-bitcoin-mining-climate-targets-nature-study
Marks, K. (2013). Grundrisse I. Çev. Arif Gelen. Sol Yayınları.
https://fortune.com/2021/04/20/bitcoin-mining-coal-china-environment-pollution/
https://www.coindesk.com/chinese-coal-mines-accidents-affecting-bitcoin-mining