Kazdağları’ndan Kanal İstanbul’a, Lice’den Datça’ya, Aliağa’dan İkizdere’ye, İkizköy’den Salda’ya her yerde artık yasallığın göstermelik de olsa aranmadığı doğa tahribatının artış gösterdiği aylardan biri oldu 2021 yılının Nisan ayı. Bu yoğun ay ile birlikte iki ay ara verdiğimiz derlemelerimize geri dönüyoruz. Bu çalışmanın hem Polen Ekoloji Kolektifi’ni hem de buraya bakanları ülkede olan bitene dair güncel tuttuğunun, toplam resmin takibinde bir işlev gördüğünün farkındayız. Bu vesileyle haberlerin ülkedeki tüm ekoloji haberlerini kapsamadığını, bizim çalışmalarımıza yön verecek seçme haberlerden oluştuğunu da belirtmek isteriz.
Doğayı rant anlayışıyla sermayeye “altın” tepside sunan iktidar, tüm canlıların yüzyıllarca etkisi altında kalacağı bu tahribatlara bizzat sponsor oluyor. Lice’de 98 hektara yayılmış yaklaşık 140 stadyum büyüklüğünde alanı ağaçsızlaştırıyor, çeteleşmiş polisiyle, jandarmasıyla halkın haber alma özgürlüğünü engelliyor. Karadeniz sahil yolu yapımından itibaren devam eden taş ocağı furyasının Karadeniz’de yarattığı yıkımın boyutları bir diğer yandan deniz kıyı alanlarının ve bu kıyılardaki biyolojik çeşitliliğin tehlikeye atılması, arıcılık ve çaycılık faaliyetlerinin engellenmesi zihinlerimizde sorulardan birbirine geçmiş halkalar bırakıyor. Karadeniz çay üreticileri isyan ederken burada çaycılığın bitirilmesi Azerbaycan’dan çay alınacağının duyurulması halkı illallah ettirir cinsten. Cengiz İnşaat’ın Azerbaycan’da da mart ayında bakır madeni açacağı gündemde yerini almışken hem de… Evet sorunun adı kapitalizm ve onun neoliberal dalgasının yarattığı, uğruna hiçe sayılan geleceğimiz, sağlığımız, yaşamımız.
İki büyük deprem fay hattı üzerinde oturan bir ülkede ısrarla halka meydan okunarak iktidar tarafından duyurulan Kanal İstanbul, İzmir’e gelen ve son 10 yılda sökülecek olan 9. asbest yüklü uçak gemisi Sao Paulo’nun Aliağa Tersanesi’ndeki sökümü planı, Kanadalı şirketin 1 milyar dolarlık tazminatla tahkim başvurusu açıklaması, sokağa çıkma yasaklarında çalışma izni verilen inşaatlar ve nükleer santralde üst üste çalışmaya devam eden işçiler, Kod-29 ile işten çıkarma ve açlığa mahkum etme-ücretsiz izin-sendikalaşmayı engelleme saldırıları, çevresel denetimler ve iş cinayetleri karşısında sessiz kalınması; tam da kime karşı hangi konularda mücadele etmemiz gerektiğini defaatle anlatıyor bizlere.
Alanlara alınmayan halk için, aylarca nöbet tutan köylüler için, sağlıksız koşullarla yaşam mücadelesi veren emekçiler ve hiçbir güvencesi olmayan sayısı çığ gibi artmış işsizler için, ağaçlarda ve dozerlerin karşısında duranlar için, doğasını korurken yerlerde sürüklenenler için ve 1 Mayıs’ı gören Nisan ayı bültenimiz için lütfen yaşamlarımızdan alınan ve bizleri hapseden prangaları düşünün. Çünkü düşünürsek yarılarız yolu, sese dahil olursak sustaramazlar hiçbirimizi!
İklim Krizi
Dünyada yeni kömür projelerinin tek alıcısı Çin – 6 Nisan 2021
Global Energy Monitor (GEM), dünyadaki kömürlü termik santral planlarının yıllık değerlendirmesinin yedincisi olan Yükseliş ve Çöküş 2021: Kömürlü Termik Santrallerin Küresel Takibi raporunu yayımladı. Rapora göre, 2020’de 37,8 GW’lık kömürlü termik santral kapatıldı. Termik santralleri kapatan ülkelerin başında ABD (11,3 GW) ve AB ülkeleri (10,1 GW) geldi. Böylece Çin’de devreye alınan kömürlü termik santral sayısındaki ani yükseliş, 2020’de dünyanın geri kalanında devreden çıkarılan termik santrallerle telafi edilmiş oldu. Öte yandan rapor, bu verilere rağmen kömür kurulu gücünde 2015’ten bu yana ilk kez küresel ölçekte artış yaşandığını da göz önüne serdi. 2020’de toplam kurulu gücü 87,4 GW olan planlanan kömür santrallerinin yüzde 85’i Çin’de. Çin, Türkiye ve Balkanlar’daki kömür santrallerinin de tek yatırımcısı olmayı sürdürüyor.
IEA: Covid Sonrası Salımlarda Büyük Artış Bekleniyor – Nisan 2021
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), dünya ekonomisinin bu yıl Covid salgını ardından toparlanmaya başlamasıyla artan enerji talebi nedeniyle karbondioksit salımında büyük bir artış olmasını bekliyor. IEA, enerji kaynaklı emisyonun bu yıl hâlâ 2019’daki seviyenin biraz altında olacağını tahmin ediyor. Ancak CO2 salımının, kayıtlar tutulduğundan bu yana, yıllık bazda ikinci en yüksek düzeyde olması bekleniyor. IEA’ya göre kömür talebi, 2014’teki zirvesine yaklaşacak. BBC’ye konuşan IEA İcra Direktörü Fatih Birol, “Enerji sektöründe kömür kullanımına dönülmesi nedeniyle küresel karbon emisyonlarının bu yıl 1,5 milyar ton artış göstermesi bekleniyor” diyor. IEA, petrol talebinin de salgın öncesi seviyeye tırmanması halinde 2021 yılı için karbon salımının daha da artmasını bekliyor. Fakat uçakların kullandığı yakıtın bu yıl sonunda 2019’daki seviyenin %20 altında olması öngörülüyor.
101 Nobelliden İklim Zirvesine: Fosil Yakıt Kullanımını Sonlandırın – 22 Nisan
101 Nobel Ödülü sahibi, 22-23 Nisan’da ABD Başkanı Joe Biden’ın ev sahipliğinde gerçekleşecek çevrimiçi İklim Liderleri Zirvesi öncesinde dünya liderlerine hitaben bir mektup kaleme alarak fosil yakıtları sonlandırma çağrısında bulundu. Mektupta “Barış, edebiyat, tıp, fizik, kimya ve iktisadi bilimlerde Nobel ödülü sahipleri olarak dünyadaki pek çok kişi gibi bizler de zamanımızın büyük ahlaki meselesiyle ilgiliyiz: İklim krizi ve bununla bağlantılı olarak doğanın yok edilmesi” ifadeleri kullanıldı. İmzacılar “Çözüm Basit: Fosil Yakıtlar Yerin Altında Bırakılmalı” diyerek hükümetlere açık çağrıda bulundu.
Kazma Bırak
Kazma Bırak koordinasyonlarından halkların dayanışması açıklaması – 17 Nisan
Kazma Bırak kampanyası Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs koordinasyonları 14 Nisan’daki Yunanistan-Türkiye dışişleri bakanları görüşmesi ve ardından yaşanan gerilime dair ortak bir açıklama kaleme aldılar. “Kavga Değil, Halkların Dayanışması!” başlığını taşıyan ve Türkçe, Yunanca ve İngilizce olarakbir açıklama yayınladılar. Açıklamada, “iki ülke hükümetleri arasındaki gerilimin bedelini insanlar ve doğa ödüyor. Ve iki ülke arasında bir çeşit anlaşma olsa bile, doğa bedelini ödemeye devam edecek, çünkü fosil yakıt sondajı doğa, insanlar ve geçim kaynaklarımız için felakettir. Hükümetlerimiz bir yandan kendilerini halklarımızın çıkarlarını temsil ediyor gibi gösterirken, aynı zamanda tüm demokratik haklarımıza, işçi haklarına ve kendi ülkesinin doğasına saldırıyor. Biz bu savaş çığırtkanlığının bir parçası değiliz ve olmayacağız. Sermayenin saldırılarına karşı doğanın yanındayız, halklar arasında barış ve kardeşlikten yanayız,” ifadeleriyle kirli devlet politikaları teşhir edildi.
“Alternatif COP-26” Koalisyonu 2. Küresel Buluşmasını gerçekleştirdi – 25 Nisan
İskoçya’daki ekoloji ve iklim adaleti örgütlerinin inisiyatifiyle bir araya gelen COP26 Koalisyonu’nun düzenlediği 22-25 Nisan tarihleri arasında 4 gün süren “İklim Adaleti için 2. Küresel Buluşma” etkinliklerinde çevrimiçi ortamda dünyanın dört bir yanından binlerce ekoloji aktivisti bir araya geldi, 1 Kasım’da başlayacak COP26 öncesi küresel iklim hareketinin güncel başlıklarını tartıştı. Glasgow Anlaşması’na katılan örgütlerin son durumları ve Küresel Ekososyalist Ağ’ın önerdiği sendikaların öncülüğünü yaparak herkesi kattığı bir “küresel iklim grevi” de onlarca tartışma başlığı arasında yerini aldı. Etkinliğin detayları ve video kayıtlarına buradan ulaşabilirsiniz.
Kazma Bırak “1 Mayıs’ta Ekoloji Var” Dedi – 30 Nisan
Kazma Bırak kampanyası bileşenleri 1 Mayıs öncesinde emek örgütlerine seslenen bir açık mektup yayınladılar. Koordinasyonda yer alan politik ekoloji örgütlerinin kaleme aldığı açık mektupta sendika ve diğer emek örgütlerine ekoloji gündemlerini sahiplenmeleri çağrısı yapılırken işçi sınıfının ekoloji temelli talepleri sıralandı. İşçi sınıfının mücadelesinin tekil ve ücret temelli kurumsal yaklaşımından çıkarak tüm toplumsal mücadele güçlerine öncülük edecek bir bakış açısı ve yetkinlikle tüm toplumsal meseleleri sahiplenmesi için emek örgütlerinin kritik bir rol oynadığının hatırlatıldığı mektupta 1 Mayıs’ın ana başlıklarından birinin artık kaçınılmaz olarak ekolojik çöküş, iklim krizi ve bunlara bağlı gelişen salgın başta olmak üzere işçi sınıfının yaşadığı yıkım olduğu vurgulandı.
Kampanya ayrıca “1 Mayıs’ta ekoloji var” gündemiyle 30 Nisan’da çevrimiçi bir buluşma gerçekleştirdi. Kampanya bileşeni örgütlerin yanı sıra pek çok katılımcının yer aldığı etkinlikte, emek-ekoloji mücadelelerinin bağı, adil dönüşüm, sendikaların güncel durumu ve Kazma Bırak kampanyasının oynayabileceği rol üzerine tartışmalar yürütüldü.
Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma
Manastır Koyu’ndaki 5 Kat İnşaat Hakkı Artışı Yargıda – 9 Nisan
Didim Derneği, Didim Turizm Derneği, Didim Eğitim ve Çevre Derneği, Didim Kültür Mirasını Koruma Derneği, Didim Hayvanları ve Doğayı Koruma Derneği (DİHAD) ve Didim Çevre Platformu (DİÇEP), Didim Su Sporları Derneği bileşenlerinden oluşan Didim Sivil Gelişim Platformu, Manastır koyu olarak bilenen bölgede emsal değeri 0,10 olan inşaat hakkının Özelleştirme İdaresi Başkanlı tarafından 5 katı artırılmasına tepki gösterdi. Platform, planlara aykırı kararı yargıya taşıyacaklarını duyurdu.
Asırlık Zeytin Ağaçları Turizm Tesisi için Feda Edilecek – 9 Nisan
Balıkesir‘in Burhaniye ilçesine bağlı Pelitköy Mahallesi‘nin sahilinde bulunan Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait alandaki zeytin ağaçların kesilerek turizm tesisi yapılması planlanıyor. Müdürlük tarafından Ilıca Mevkiinde bulunan arazi için, 6 Nisan tarihinde gerçekleştirilen ihaleye katılım olmadı ancak yüzyıllık zeytin ağaçlarını bekleyen tehlike henüz bitmiş değil. Yeni ihale tarihi 21 Nisan olarak duyuruldu. Bölgede yaklaşık 250 zeytin ağacı bulunduğunu belirten Burhaniye Çevre Platformu’ndan (BURÇEP) Avukat Filiz Sonsuz, “İhaleye açılmak istenen bölgede 200, 400 yaşındaki ağaçlar var. Hala mahsul veren oldukça değerli ağaçlar” ifadelerini kullandı.
#SaldaDünyaMirasıdır – 10 Nisan
Salda Gölü millet bahçesi ve millet bahçesine ait sosyal donatılar inşaatı ve altyapı, çevre düzenlemesi işi ihalesi 31 Temmuz 2019’da yapılmıştı. Salda Gölü Koruma Derneği’nin Kayadibi ve Doğanbaba köyleri arasında, göl kıyısında bulunan orman bekçi evindeki inşaat çalışmalarının niteliğine ilişkin yaptığı başvuruya yanıt veren Burdur İl Özel İdaresi İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü, söz konusu yapının çevresiyle birlikte rekreasyon alanı olarak hizmet vereceğini belirtmişti.
Salda Gölü Koruma Derneği Salda Gölü’nün ‘dünya doğal mirası’ sayılması için Burdur Valiliği aracılığıyla 21 Ocak 2021 tarihinde UNESCO’ya başvuru yaptıklarını açıkladı. Akabinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü, Salda Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin UNESCO Doğal Miras Listesi’ne dahil edilmesi için harekete geçtiğini duyurdu.
UNESCO’ya gönderilen dilekçede NASA ve bilim insanlarının Salda’yı Mars’taki Jezero Krateri’ne benzerliği ile önemli buldukları da belirtildi ve göldeki tek hücreli canlı oluşumunun halen devam ettiğine vurgu yapıldı. Aynı zamanda 301 sucul ve karasal bitki türünden 2’sinin endemik olduğu, bölgedeki 110 kuş türünden 75’inin de Bern Sözleşmesi kapsamında koruma altında olduğu belirtildi. Bunlar yaşanırken yapılan tahribata karşı 4 milyar yaşındaki jeolojik miras olan Salda Gölü için 10 Nisan 2021 tarihinde yurttaşlar sosyal medyada yapılması planlanan millet bahçesine #SaldaDünyaMirasıdır etiketiyle tepki gösterdi.
Karakoç Deresi Sulak Alanı Korunacak – 15 Nisan
Belediye Başkanı Mesut Ergin, 380 dekarlık alanın, sulak alan olarak tescil edildiğini belirterek, sulak alan statüsünün korunmasının uygun olacağı şeklinde alınan karardan Ayvalık halkı adına büyük bir mutluluk duyduğunu söyledi. Sulak alanda envanter sayılarındaki son yıllarda yaşanan değişimin bir süre daha bilimsel verilerin toplanarak izlenmesinin yerinde olacağı konusunda karar alındığını vurgulayan Ergin, “İzleme çalışmalarında üniversitenin ilgili bölümünden destek alınacak. Karakoç Deresi Mahalli Sulak Alanına ait 380 dekarlık alanıyla birlikte, alanı etkileyebilecek çevre bölgeleme çalışmalarının bir an önce yapılması maksadıyla katılımcı diğer kurumlardan personel görevlendirilerek. İl şube müdürlüğü koordinasyonunda çalışmaların yapılmasıyla mevcut statünün korunmasının uygun olacağına karar verildi” dedi.
Erdoğan’ın imzasıyla özelleşmişti! Halktan büyük tepki – 15 Nisan
6 Nisan 2021 tarihli Resmi Gazete’de Erdoğan’ın imzasıyla Muğla’nın Datça ilçesinde bulunan Kargı Koyu yakınlarındaki hazine arazisinin bir bölümüne “Otel alanı, günübirlik tesis alanı, park alanı, otopark” yapılmasının önü açıldı. Koyun, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Özelleştirme İdaresi’ne devredilmesine karşı Datça’da düzenledikleri eylemde bir araya gelen halk karara tepkisini gösterdi. Eylemde, “Kargı halkındır, satılamaz” sloganları atıldı. Mücadelelerini Kargı Koyu’nun özelleştirilme kararı iptal edilene kadar sürdüreceğini belirten halk, önümüzdeki dönemde imza kampanyası, hukuksal girişimler, sokak eylemleri ve diğer etkinliklerle bu direnişi büyüteceklerini de duyurdu. Ardından #DatçayıSavunuyoruz hastag eylemine birçok çevre/ekoloji örgütü ve doğa savunucusundan destek geldi.
Lice’de doğa katliamına karşı yekvücut olunmalı – 19 Nisan
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Dibek (Dêrxus), Arıklı (Huseynik) ve Karahasan köylerinde 14 Nisan’da havadan ve karadan başlatılan askeri operasyon sırasında köylülere ait çok sayıda ağaç kesildi. Ekolojistler, ağaç kıyımının derhal durdurulması için çağrı yaptı. Cemil Aksu “Lice ya da başka yerdeki orman kesimlerinin gerekçesi ne olursa olsun, aslında ağaca, ormana kereste gözüyle bakan bir iktidarın pratikleri olarak değerlendirilmeli. Kürt sorununda savaş politikalarıyla cevap verilmesi hem ciddi bir demokrasi katliamına hem de orman katliamına neden oluyor. Yaratılan bu savaş ortamında en fazla kar elde edenler, savaş baronları, maden şirketleri oldu. Kürdistan’da ve Türkiye’de birçok yerde her iki tekel, bütün işlerini dörtnala gerçekleştiriyor” diye kaydederken Hewsel Koruma Platformu Eşsözcüsü Vahap Işıklı da operasyonun başladığı günden itibaren köylere giriş çıkışların olmaması nedeniyle basının alana gidemediğini fakat kamyonların alana girebildiğini ve ağaçların taşındığını söyledi. Lice’deki ağaç kesimine yönelik sosyal medyada da #LicedeAğaçKatliamınaDurDe hastagi ile doğa ve yaşam savunucuları tarafından sert tepkiler verildi.
Dünya Günü’nde Küresel Güney’den Yansımalar Raporu – 22 Nisan
Teknolojinin rolünü iklim adaleti perspektifinden incelemek için dünyanın dört bir yanından araştırmacıları bir araya getiren, Association for Progressive Communications (APC) ve Swedish International Development Cooperation Agency (SIDA) tarafından yayımlanan Global Information Society Watch 2020: Technology, the Environment and A Sustainable World: Responses from the Global South başlıklı raporda Türkiye’den Gürkan Özturan’ın çalışması da bulunuyor. Özturan’ın çalışmasında Kaz Dağları direnişi ve madenciliğe karşı yürütülen yerel mücadeleler, avcılık, Kanal İstanbul mücadelesi, kadın ve LGBTİ+’lara yönelen şiddetten bahsedilirken; insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve iklim adaleti konularının önemi de anlatıldı.
Dünya Günü’nde Ekoloji Örgütlerinden Açıklama – 22 Nisan
Doğanın Çocukları, Ekoloji Birliği Gençlik Meclisi, Yeşil Sol Gençler ve Polen Ekoloji Kolektifi tarafından 22 Nisan Dünya Günü’nde ortak bir açıklama gerçekleştirildi. Açıklamada günün çıkışına dair “1968 gençlik hareketlerinin sistemi sorgulayan mesajları arasında nükleer denemeler önemli bir yer tutmuştur. Bu doğrultuda 22 Nisan 1970’de ABD‘de 2 milyon kişinin katıldığı gösteri, insanların geleceğe sahip çıkmaları yönünde önemli bir toplumsal çıkış olmuştur. Bu büyük eylemin yapıldığı tarih, yıllar sonra Dünya Günü ilan edilmiş ve özellikle sivil, demokratik gruplar geleceğe ve yaşama sahip çıkma açısından günü benimsemişlerdir,” denildi. Açıklamanın son kısmında ise “Bizler ekolojik yıkıma, ülkemizde en yakından tanık oluyoruz: Bugün Kazdağları’ndaki madencilik faaliyetleri, Dersim, Amed, Şırnak ve Mardin’de ki orman yangınları, ülkenin her yerinde yapılmaya çalışılan kömürlü termik santraller, Kanal İstanbul gibi ekolojik yıkım projeleri bunun sayısız örneklerinden sadece bazıları. Bu noktada, Dünya Günü’nde dünyanın gelecek kaygısı, ne yazık ki devam ediyor. Daha güzel ve yaşanabilir bir dünya için, ekolojik krize köklü çözümler getirme gereği her geçen gün daha çok aciliyet kazanıyor. Nice yaşlara güzel ve yaşlı Dünya” ifadeleri yer aldı.
Ovacık Büyükköy’de Operasyona Çıkan Askerler Orman Yaktı – 28 Nisan
Dersim’in Ovacık ilçesine bağlı Büyükköy ve Aslandoğmuş köyleri arasında öğle saatlerinde başlatılan askeri operasyon sonrasında orman yangını çıktı. Ekipler tarafından yangının kontrol altına alındığı öğrenildi. Köylülerin verdiği bilgilere göre, bölgede yaşanan 3 patlamanın ardından askerlerin ormanları yaktığı ve komutanların “Biz yaktık, bölge kontrolümüzde kimse girmesin” dediği öğrenildi. Orman yangını ardından açıklama yapan Büyükköy Muhtarı Cömert Erenler, “Biraz önce askeri yetkililerle görüştüm. Bölgede operasyon olduğunu ifade ettiler. Yangının kısmi bir alanda çıktığını ve kontrol altında olduğunu söylediler. Şuan için operasyon devam ettiği için bölgeye kimsenin giriş, çıkış yapmasını istemiyorlar. Biz de takip ediyoruz. Şimdilik bir sıkıntı görünmüyor” dedi.
Madencilik
8 köy mermer ocağına karşı birleşti – 2 Nisan
Tire’de 8 köyün yaşam ve doğasını etkileyecek olan mermer ocağına karşı dayanışma çağrısı yapan Kartal Dağı Koruma Platformu Sözcüsü Zeynel Aydın, hukuki süreç başlatacaklarını söyledi. İzmir’in Tire ilçesi kızılçam ormanlarıyla kaplı Kartal Dağı’nda Emerald Madencilik, yıllık 500 bin ton kapasiteli mermer ocağı kurulması amacıyla Şubat ayında Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’ne başvuru yaptı. Bölge halkının zeytin, incir, ceviz gibi tarımsal faaliyetlerle geçimini sağladığı alanda Ramsar Sözleşmesi çerçevesinde sulak alan ilan edilen Belevi Gölü bulunuyor. Platform Sözcüsü Aydın, tarihi kalıntılar nedeniyle bölgenin arkeolojik SİT alanı ilan edilmesi gerektiğini söyledi.
Değirmençay Köyü Halkı Kalker Ocağı Tehdidi Altında – 4 Nisan
Mersin Yenişehir’e bağlı Değirmençay köyü halkı, çevreye büyük zarar verecek kalker ocağı ve kırma-eleme-yıkama tesisi riskiyle yüz yüze. Plana ilişkin rapor hazırlayan Çevre Mühendisleri Odası, bilimsel ve teknik değerlendirmeler yapılmadan projenin uygulanmaması gerektiğini ifade etti, tesisin faaliyet alanı ve çevresi için büyük riskler taşıdığını vurguladı. Taş/kalker ocakları ve kırma-eleme tesislerinde malzemenin çıkarılması (delme, patlatma ve yükleme), kırma eleme tesisinde işlenmesi, nihai son ürün olarak depolanması ve nakliyesi gibi süreçlerde birçok olumsuz çevresel etki meydana geleceği uyarısında bulunan ÇMO, bu tesislerin, oluşturdukları atıklar, doğal ekolojik dokunun tahribatı, sarsılma, titreşim ve gürültü ile çevre ve insan sağlığına etkileri olduğu gibi iş sağlığı ve güvenliği konularında da etkilerinin olacağına dikkat çekti.
Hatay’da ÇED toplantına tepki: İzin vermeyeceğiz – 6 Nisan
Hatay Ekoloji-Politik üyeleri, Hatay’ın İskenderun ilçesine bağlı Akçay Mahallesi’nde yapılmak istenilen taş ocağına ilişkin 8 Nisan’da gerçekleştirilecek ÇED toplantısına tepki gösterdi. 8 Nisan’da ÇED toplantısının yapılacağını belirten Dr. Nihat Eraslan, İskenderun’da Güzelköy, Bekbele ve Aşkarbeyli mahalleleri yakınında yapılması planlanan Olivin Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi projesine karşı olduklarını dile getirdi. İskenderun’da yapılması planlanan taş ocağına ilişkin yapılacak ÇED toplantısına tepki göstererek, “Canlıların yaşam alanlarının ranta peşkeş çekilmesi için talan edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Olivin Ocağı İstemeyen Köylüler Gözaltında – 8 Nisan
İskenderun Güzelköy, Bekbele ve Aşkarbeyli mahalleri yakınında yapılması planlanan olivin ocağı ve kırma eleme tesisi ÇED toplantısı yöre halkı tarafından yaptırılmadı. Polis köylülere müdahale ederken çok sayıda kişinin gözaltına alındığı bildirildi. ÇED toplantısı öncesinde İskenderun’da eylem ve etkinlik yasağı getirilmesine tepki gösteren yöre halkı, katılımın engellenmek istendiğini belirtti. Tutanak tutma aşamasında kapıların kapatılarak köylülerin bölgeden uzaklaştırılmak istenmesi üzerine tepki gösteren yöre halkına polis müdahale etti. Çok sayıda kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
Doğanyurt Köyüne Taş Ocağı Açılması Gündemde – 10 Nisan
Ankara, Beypazarı’nda doğa harikası Doğanyurt köyünde mera alanına kalker ocağı yapılması projesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onay verdi. Kırsal Çevre Derneği sosyal medya hesabından Eylül 2020’de hazırladığı rapor ile “İlgili proje için ÇED gerekli değildir kararı alınmıştır. Bu kararın alınmasına altlık olan Proje Tanıtım Dosyasında yer alan bilgilerin bir kısmı eksik ve hatalıdır. Bölgedeki ekosistemlerin ve kırsal yaşamın devamlılığı için proje iptal edilerek bu yanlıştan dönülmelidir.” açıklamasında bulundu. Raporun sonuç kısmında “Doğanyurt köyünde ve çevre köylerde; arıcılık ve hayvancılık eskisi gibi olmayacak, meyvecilik ve sebzecilik eskisi gibi olmayacak, tarla bitkileri eskisi gibi olmayacak, çölleşme artacaktır, havası suyu eskisi gibi olmayacak ve köy kültürü etkilenecektir” ifadeleri yer alıyor.
Mahkeme, Mermer Ocağı için Kararını Verdi – 13 Nisan
2(B) Grubu mermer ocağı için Mersin Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün verdiği ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararının iptali için, Korucuk ve Ovabaşı Köylerinin muhtarları ile Mersin Çevre ve Doğa Derneği (MERÇED) tarafından açılan iptal davasında mahkeme ‘ÇED gerekli değildir’ kararını iptal etti. Davacılar vekili Avukat Seyda Afyoncu Top ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararının hukuka ve mevzuata aykırı olduğunu belirterek kararın iptalini talep etti. Kararda, bilirkişi raporu ve diğer belgelerin incelenmesi sonucu bölgede kalkerli kayaçların erimesine bağlı sınırlı bir yeraltı suyu dolaşımı olduğu, özellikle tepe ve sırtlarda bulunan kireçtaşı, kristalize kireçtaşı ve mermer gibi kayaçların aynı zamanda yeraltı suyu beslenme alanlarını oluşturduğuna dikkat çekilerek bölgede yapılacak madencilik faaliyetinin hem yeraltı suyu rejimini hem de orman ekosistemi etkileyebileceği kaydedildi.
606 adet maden sahası ihalesi yargıya taşındı – 14 Nisan
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün ihaleye çıkardığı 606 adet maden sahası yargıya taşındı. Birçok çevre örgütü ve yaşam savunucunun açtığı davada MAPEG’in toplumsal maliyet analizi, kümülatif etki çalışması yapmadığına dikkat çekildi. Öte yandan dava dilekçesinde devlet yetkililerin planlama görevini yerine getirmeyerek Anayasa’ya aykırı şekilde ihale yaptığına dikkat çekildi. Daha önce 766 maden sahasını yargıya taşıdıklarını hatırlatan davanın avukatlarından İsmail Hakkı Atal,“Daha önce açtığımız iptal davasında Ankara 4. İdare Mahkemesi‚ toplu maden ihalesi ilanının dava edilemeyeceği’ gerekçesiyle ret kararı vermişti. Ancak Danıştay 13. Dairesi verdiği kararla ‘toplu maden ihalesinin dava edilebileceği’ yönünde karar verdi” dedi.
Şırnak’ta Nerduş Deresi ve Kömür Ocakları Gerginliği – 16 Nisan
Şırnak’ta Cudi Dağı Bölgesi’ndeki kömür ocağı atık sularının bırakıldığı Nerduş Deresi’nin kirletilmesi ve balık ölümlerinin yaşanmasına dair tepkiler sürerken, bölgede kömür ocakları nedeniyle yeni gerginlikler ortaya çıkmaya başladı. Konuya ilişkin Şırnak Barosu Başkanı Rojhat Dilsiz imzası ile yapılan açıklamada, taraflara sükunet çağrısı yapıldı. Barodan yapılan açıklamada sorunun “büyük bir toplumsal probleme dönüşme ihtimali” nedeniyle gerginliğin nedenlerine odaklanılması gerektiği belirtildi. Cudi Dağı yerleşkesi etrafında yıllardır gerçekleştirilmeye çalışılan santral, baraj, ocak inşaatı gibi ekonomik temelli tüm kapsamlı altyapı projelerinin ekolojik ve toplumsal sorunlara neden olduğu belirtilen açıklamada, “Yaşanan doğa katliamı neticesinde Şırnak bölgesindeki kolon kanseri vakaları büyük oranda artış göstermiştir. Aynı şekilde orman yangınları, ağaç kesimleri, derelerin kirletilmesi ve hayvan telefleri de bilindik sorunlar haline gelmeye başlamıştır” denildi.
200 Liralık Mermer için 48 bin Ağaç Kesilecek – 19 Nisan
Isparta’nın Sütçüler ilçesinde mermer ocaklarının yarattığı yıkıma bir yenisi daha eklenecek. Yukarı Köprüçay Havzasında, ilçeye bağlı İbişler köyü sınırlarında yaklaşık 100 hektarlık alanda mermer ocağı ruhsatı verildi. 240 dekarlık kısmında işletmeye açılması planlanan mermer ocağı için Isparta Valiliği ÇED Gerekli Değildir kararı verirken orman arazisi olan proje sahasında yaklaşık 48 bin 612 adet ağacın kesileceği belirtildi. Yukarı Köprüçay Havzası Koruma Platformundan yapılan açıklamada, bölgedeki vahşi madencilik uygulamalarına son verilmesi istenerek, “Önce baraj ve HES yıkımı yaşandı, ardından da maden şirketlerinin talanı başladı. Bölgemizde son 10 yıldır yaşananlar, cennet bir vadinin nasıl adım adım cehenneme dönüştürüldüğünün özetidir. Tek bir ağacın bile yaşamsal önemde olduğu bir dönemde 48 binin üzerinde ağacın kesilecek olması tam anlamıyla katliamdır. Bu kıyımın durdurulmasını istiyoruz” denildi. Bölge aynı zamanda doğa korumada öncelikli alanlardan biri olan Köprüçay Vadisi Önemli Doğa Alanı (ÖDA) ile Dedegöl Dağları Önemli Doğa Alanı’nın kesişme noktasında yer alıyor.
İkizdere’de Kapanma Fırsatçısı İş Makinaları – 22 Nisan
1 Nisan’da Rize’nin koruma altındaki İkizdere Vadisi’nde Cengiz İnşaat tarafından yapılmak istenen taş ocağına karşı bölge halkı çadır kurarak doğa nöbetine başladı. İktidara yakınlığıyla bilinen Cengiz İnşaat’ın İyidere Lojistik Limanı inşaatı için deniz dolgusu yapmak amacıyla taş ocağı açmak istediği Eskencedere Vadisi’ne iş makineleri ve jandarmayla girdi, iş makineleri yurttaşların üzerine sürüldü. Yaşananları duyan diğer yurttaşlar Vadi’de toplanmaya başladı. Yurttaşlar vadinin katledilmesine karşı direneceklerini açıkladı. Bir aydan beri direniş çadırında nöbet tutan yurttaşlardan Dursun Baş: “Dün olduğu gibi bugün de jandarma ve polis vadi girişine barikat oluşturdu. Biz bu koruma altında olan SİT alanı ilan edilmiş bölgemizin katledilmesini istemiyoruz. Bu cennet vadi bizim yaşamımızdır. Bu vadiyi Cengiz inşaat için katletmeyin diyoruz. Başka uygun olabilecek alanlar taş ocağı için bulunabilir. Bizim bu vadimizden 3 kilometre uzağından aktif olarak çalışan 2 taş ocağı var, gitsin oradan taş alsınlar diyoruz.” dedi.
Öte yandan sosyal medyadan gelişmeleri takip etmemizi sağlayan ve halkın direnişini paylaşan HDP İzmir vekili ve Meclis Çevre Komisyonu üyesi Murat Çepni “Şirket acele edin diyor, kolluk gücü de korumalık yapıyor!”, “Halkın direnişi ile çalışma durduruldu, bekleyiş sürüyor. Taş ocağı yapılırsa su yok olacak, arıcılık bitecek, çay bitecek, toz tüm bölgeyi kaplayacak. Cennet topraklar bir şirket kazansın diye katlediliyor. İzin vermeyeceğiz.” ifadelerini kullandı. Direnişin haftaya boyu sürmesiyle gerek sosyal medyadan gerekse de bölge halkından Cengiz İnşaat’a büyük tepkiler verilmeye devam ediyor. Tepkiler sürerken makinelerin birkaç saat çalışmasının ardından bölgedeki evlerde musluklardan kirli su aktı.
Enerji Santralleri
Kızılcaköy’deki JES Projesinin Zararları Sıralandı – 7 Nisan
Aydın İncirliova ilçesi, Kızılcaköy, Dereağzı ve Gerenkova mahallelerinde yapılmak istenen Sarı Zeybek JES projesi için 10.04.2020 tarihinde verilen ÇED olumlu kararına karşı açılan davada hazırlanan bilirkişi raporu belli oldu. Kızılcaköy Çevre ve Dayanışma Derneği tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığına karşı açılan davaya bakan Aydın 1. İdare Mahkemesi uyuşmazlığı çözümü için bilirkişi incelemesi yapmasına karar vermişti. Mahkemenin belirlediği uzmanlar tarafından yapılan bilirkişi keşfi sonrası hazırlanan raporda ÇED raporundaki birçok bilgi belge eksikliğine dikkat çekilirken, projenin çevre, tarım ve su kaynakları ile ilgili risklerine de vurgu yapıldı.
Ordu’da HES’e Direnen Yurttaşlar Hakim Karşına Çıktı – 15 Nisan
Ordu’nun Korgan ilçesine bağlı Çiftlik ve Çamlı mahallerinde yapılmak istenen hidroelektrik santrali (HES) çalışmalarını durdurmak için mücadele edenlerden 7 vatandaş hakim karşısına çıktı. Bu faaliyetin yasa dışı olduğunu vurgulayan halk, çalışmaları durdurarak şirketi 6 kez dere çevresinden çıkarmıştı. İmar değişikliğine itiraz edilmiş, açılan dava sonucu bölgete gelen bilirkişi heyeti, halkın haklılığını kanıtlayan rapor tutmuştu. Şirketin şikayeti sonucu Adem Güney, Ali Baymak, Hakan Top, Hamide Salduz, Muhammet Güney, Mustafa Varmış ve Taner Güney hakkında “iş ve çalışma hürriyetini ihlal” suçlamasıyla dava açılmıştı. Davanın duruşması öncesinde yurttaşların avukatı İsmail Topcuoğlu, açıklama yaptı “Doğasını, deresini korumak, mücadele etmek suç olamaz” dedi. Korgan Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı iddianamede 7 yurttaşın “iş ve çalışma hürriyetini ihlal” ile suçlandığını belirten Topcuoğlu, “Şirketin orada çalışma ruhsatı, izni yok. Ayrıca hem ÇED hem de zaten hatalı olan imar plan alanlarının dışında bir çalışma girişimi olmuştur. Hukuksuz yapılan çalışmalar hukuken korunamaz” diye belirtti.
Hacıbektaşlı’da JES’e Karşı Direnen Halk Kazandı – 17 Nisan
Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Hacıbektaşlı’da köylüler SANKO Enerji’nin, 19,5 MWe kapasiteli, 75 bin 875 metrekare büyüklüğündeki kurmak istediği JES’e Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verilmişti. Karara karşı Salihli Çevre Derneği öncülüğünde bölge halkı iptal davası açtı. Açılan davada Manisa 2. İdare Mahkemesi kararı iptal etti. Şirket, mahkemenin kararının iptali için Danıştay’a temyiz için başvurdu. Danıştay ise talebi reddederek İdare Mahkemesi’nin iptal kararını kesinleştirdi. Karar bölge halkında büyük sevinç ile karşılandı.
Fatsa’da Ormanlık Alanın Yapılaşmaya Açılmasına Tepki – 18 Nisan
Ordu’nun Fatsa ilçesinde Çerkezler Tepesi olarak bilinen 99 dönümlük ormanlık alan Cumhurbaşkanlığı kararı ile yapılaşmaya açıldı. Ocak ayında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile koruma statüsü kaldırılıp Fatsa Belediyesi’ne devredilen ormanlık alanda, dün ise otel, restoran ve kule inşası için çalışmalar başlatıldı. Ayrıca bölgede kesilecek ağaçlar işaretlendi. Konuya ilişkin Cumhuriyet Halk Partisi Ordu Milletvekili Seyit Torun yazılı açıklama yaptı. “Öncelikle AKP’li Fatsa Belediye Başkanı’nın hiç kimseye danışmadan, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın görüşünü almadan ‘ben yaptım oldu’ anlayışıyla bir rant projesine karar vermesini asla kabul etmiyoruz. Fatsa Belediyesi, zaten yıllardır yeşil Fatsamızı betona gömmekle sabıkalıdır. Şehir merkezindeki bu doğa harikası ormanımızın, koruma statüsü kaldırılıp belediyeye devredilmesi ile deyim yerindeyse kurda kuzu emanet edilmiştir” dedi.
Kuşadası’nda Jeotermale Tepki – 19 Nisan
Aydın’ın Kuşadası ilçesine bağlı Türkmen ve Kirazlı Mahallelerinde tarım ve makilik araziler üzerinde Bozyazı Körfez Turizm tarafından üzerinde 4 adet sera amaçlı jeotermal kaynak için sondaj arama çalışması başlatılmasına bölge halkı tepki gösterdi. Mahalle muhtarları, bölgede faaliyet gösteren kooperatifler ve dernekler ortak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan açıklamada, bölgenin tarımla geçindiği belirtilerek, “Tüketicilere daha sağlıklı ve temiz gıda sunabilmek için de toprağımızı, suyumuzu ve havamızı temiz tutup korumaya çalışıyoruz. Bir cm kalınlığında tarım toprağının ortalama olarak 100 ile 1000 yıl arasında oluştuğunu düşünecek olursak, toprağın ne kadar kıymetli olduğu ortadadır. Bugüne kadar sözkonusu bölgede, bu tarım toprakları üzerinde benzer yatırım girişimleri, açılan davalarla engellenmiş ve bu mahkeme kararları Danıştay tarafından da onaylanmıştır. Gerekçe olarak da bu yatırımların hiç birinin hem bölge halkı için hem de genel olarak toplumsal bir fayda sağlamayacağı gösterilmiştir. Oldukca verimli, birinci sınıf tarım alanı ve önemli arkeolojik sit alanlarına sahip olan bu vadide en yüksek toplumsal fayda tarımsal faaliyeti sürekli kılabilmektir. Bu bölgede başta zeytin, üzüm, şeftali, kayısı, erik, kiraz olmak üzere her türlü meyve ve sebze üretilmektedir” denildi.
Yöre Halkı Direndi, Seferihisar’daki ‘JES’ Toplantısı Ertelendi – 20 Nisan
Seferihisar’da özel bir şirket tarafından ilçeye 21 kilometre mesafedeki Orhanlı Mahallesi ile Menderes ilçesine 6 kilometre mesafedeki Yeniköy mahalleleri bölgesinde 37,5 MWe Jeotermal Enerji Santrali ve Yardımcı Kaynak (GES + RES) Tesisleri projesi planlandı. Proje kapsamında yılda 280 GWh elektrik üretecek santral için 23 jeotermal kaynak arama (sondaj) çalışması yapılacak. Santral ile ilgili olarak firma yetkilileri ile köylüler arasında 21 Nisan Çarşamba günü mahalledeki kahvehanede yapılacağı açıklanan ‘halkın katılım toplantısı’na vatandaşlar, koronavirüs tedbirlerinin ihlal edileceği, çok kişinin katılamayacağı gerekçesiyle karşı çıktı. Toplantının iptali için başvuru yapan köy halkına olumlu haber İzmir Valiliği’nden geldi. Toplantı, ertelendi. Erteleme kararını olumlu bulan vatandaşlar, yapılması planlanan JES, GES ve RES projelerinin de iptal edilmesi gerektiğini savundu.
Bakan Kurum Termik Santralların Zehirli Gazlarını “Ticari Sır” Olarak Nitelendirdi – 21 Nisan
CHP Aydın vekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Süleyman Bülbül, özelleştirilen termik santraller hakkında Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi. Bülbül önergesinde, santrallerin hangi iyileştirmeleri yapması gerektiği, ölçüm cihazlarının olup olmadığı ve sürekli emisyon ölçüm sonuçlarını sordu. Bakan Kurum, yatırım ve iyileştirmelerle ilgili bilgi vermezken, termik santrallerin saldığı zararlı gazlar için yapılması gereken sürekli emisyon ölçüm verilerini “ticari sır olduğunu” belirterek, “Termik santralleri bacalarında kurulu bulunan sürekli emisyon ölçüm sistemlerinden elde edilen ölçüm sonuçları Bilgi Edinme Kanunu’nun 23. Maddesi ‘Ticari Sır’ başlığında yer alan hususlar kapsamında değerlendirildiği için kamuoyu ile paylaşılamamaktadır” ifadelerini kullandı.
Kent Suçları, Mülksüzleştirme ve Kirlilik
Kanal İstanbul
Halkla inatlaşan Erdoğan: “Kanal İstanbul’un temelini yazın atıyoruz” – 7 Nisan
İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nin doğasını ve canlı sağlığını rant için tehlikeye atan Kanal İstanbul projesine ilişkin cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bir kez daha ‘kararlıyız’ açıklaması geldi. AKP Grup Toplantısı’nda konuşan Erdoğan, Kanal İstanbul’a ilişkin doğaya ve halka karşı olan projeyi savunarak şunları söyledi: Buradan milletime bir de müjde vermek istiyorum. Ülkemizin en büyük ve en stratejik altyapı projesi olan Kanal İstanbul’la ilgili hazırlıklarımızı büyük ölçüde tamamladık. Projenin ÇED raporu, 56 kurum ve kuruluşun, 200’den fazla bilim insanının, medyanın ve vatandaşlarımızın katkılarıyla tamamlandı. Kanalın çevresinde 500 bin nüfuslu şehir kurulacak.
Kanal İstanbul’a İtiraz Süreci Başladı – 8 Nisan
Kanal İstanbul imar planları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca onaylanarak askıya çıkarıldı. İstanbullular, 24 Nisan’a kadar planlara itiraz hakkını kullanabilecek. İtiraz dilekçelerine www.kanal.istanbul web sitesinden da ulaşmak mümkün. Yazılıp imzalanan dilekçeler, istanbul@csb.gov.tr adresine mail yoluyla iletebilecek ya da İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü Ataşehir hizmet binasına elden teslim edilebilecek.
Dilekçe Eyleminin Ardından Kanal İstanbul’a Sosyal Medyadan Halk Tepki Gösterdi
Erdoğan’ın Haziran’da temel atacağız dediği rant projesi Kanal İstanbul’a karşı halk yapılan sosyal medya eylemine destek verdi ve tepki gösterdi. #KanalaİtirazımVar hashtagi ile “kanal projesinin inşaatıyla 23 milyon metrekare orman alanı, 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı yok edilmiş olacaktır” denildi.
Ekolojik Odak’ta Kanal İstanbul ve Meclis İklim Komisyonu Konuşuldu – 19 Nisan
HDP İzmir Mv. Murat Çepni ile Polen Ekoloji Kolektifi aktivisti Cemil Aksu, Montrö anlaşması bağlamında Kanal İstanbul tartışmalarını, Meclis’te kurulan İklim Komisyonu’nu ve rant projelerinin etkileriyle iklim krizini Artı TV’ye anlattı. Kanal İstanbul konusunda HDP Mv. Murat Çepni: “Kanal İstanbul ve Montrö tartışmaları AKP’nin savaş siyasetinin bir parçası.” derken Polen Ekoloji Kolektifi’nden Cemil Aksu bölgenin her noktasını savaş alanına çevirmek AKP için sermaye stratejisi olduğunu ve Kanal İstanbul’un Türkiye’nin daha fazla yoksullaşması anlamına geldiğini ifade etti. Aksu, Paris İklim Anlaşması üzerine de ‘“ürkiye, Paris İklim Anlaşması’ndan kaynaklı uluslararası kredilerden yararlanmak istiyor.” aktarımında bulundu.
Kanal İstanbul’a Karşı Açılan Davada Bilirkişiler Yenilendi – 19 Nisan
Kanal İstanbul projesine karşı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED Olumlu Raporu’nun iptal edilmesi ve yürütmenin durdurulması talebiyle Halkevleri tarafından açılan davada bilirkişi heyetine yapılan itiraz reddedildi. Kararın ardından heyetten çekilme kararı alan 5 bilirkişinin yerine yeni bilirkişiler atandı. Heyette bulunanlara “Bu suça ortak olmama ve Kanal İstanbul gerçeklerini gizlememe” çağrısı yapan Halkevleri, “Salgın hastalık krizinin her gün yüzlerce ölüme neden olduğu, halkın sağlıklı, güvenceli ve insanca yaşama hakkının gasp edildiği bugünlerde kanal projesinin tamamen iptal edildiğinin bir an önce açıklanması ve bu projeye ayrılan kaynağın salgınla mücadelede kullanılması gerekmektedir.” uyarısında bulundu.
Dilovası’nda Tonlarca Asbest On Yıllardır Ölüm Saçıyor – 5 Nisan
Dilovası’na bağlı Orhangazi ve Turgut Özal mahalleleri arasında kalan vadide,su kaynakları yakınındaki bir yamaca gömülmüş endüstriyel atıklar yaklaşık iki yıl önce ortaya çıkarılmıştı. Resmen belirlenmiş çöp döküm alanı olmayan bu bölgede gömülü atıklar, yaklaşık iki dönümü kapsayan alana dağılmış,cam yünü, atermit parçaları, ve asbest ile kaplı cisimlerden oluştuğu tespit edilmişti. Yapılan labaratuvar araştırmalarında,cam yünleri arasına asbest karıştığı, atermit (çatı kaplaması) parçalarında asbest tespit edildiği, hatta atıkların gömüldüğü bölgede asbestli pek çok cismin serbest halde bulunduğu ortaya çıkmıştı. Açıklama yapan Kocaeli ÇMO eski başkanı Sait Ağdacı burası hakkında yıllardır mücadele ettiklerini fakat yetkililerden olumlu hiç bir adım göremediklerini belirtti. “Asbest tepesinin, İzocam fabrikasının atık alanı olduğu bilinmektedir. Şirket yetkilileri inkar etseler de, 1980’lerden 2000’lere dek çeşitli zamanlarda İzocam tarafından hatalı ve kirli cam yünlerinin fabrikadan bu bölgeye götürülüp gömüldüğü bizzat fabrika çalışanları ve bu atıkları taşıyan şoförler tarafından da doğrulanmıştır” şeklinde konuşan Ağdacı, 80’li yıllarda Türkiye’de üretim yapan tek cam yünü üreticisinin İzocam olduğunu ve firmanın Dilovası’nda 1967’de üretime başladığını ifade etti. Ağdacı’’ Asbest tehlikeli madde olup bertaraf edilmesi kesinlikle gerekir ki yetkili tesis ise birinci sınıf bertaraf tesisi olmalıdır’’ dedi.
TMMOB’tan Asbestli Gemi Tepkisi – 10 Nisan
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, söküm işleminin gerçekleştirilmesi için Aliağa’ya getirilmek istenilen Brezilya Ordusuna ait NAe Sao Paulo ile ilgili açıklamada bulundu. 600 ton asbest içerdiği belirtilen uçak gemisi ile ilgili kurul adına açıklama yapan Çevre Mühendisleri Odası Emine Helil İnay Kınay, “Aliağa Bölgesinde yaşanan çevre ve halk sağlığına yönelik olumsuzluklar TMMOB İl Koordinasyon Kurulu tarafından yıllardır dile getirilmektedir. İzmir ili Aliağa ilçesinde Nemrut körfezinde yaklaşık 380 bin m2 arazi üzerinde 22 adet gemi söküm tesisinde yılda yaklaşık 900 bin ton hurda gemi sökülmekte, parçalanarak demir-çelik sektörü için hammadde girdisi sağlanmakla birlikte, gemi sökünümün yarattığı çevre kirliliği ve işçi sağlığına yönelik oluşturduğu riskler bölge için ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Genellikle 20 yaş ve üzeri gemilerin vapurunda izolasyon maddesi olarak kullanılan asbestin sökülmesi, geçici ve nihai depolanması, hurda gemilerde faaliyet türlerine göre farklı türde atıkların, ağır metallerin, madensel yağların, Poliaromatik Hidrokarbonların (PAH), Poliklorlu Bifenillerin (PCB), tehlikeli atıkların önemli ölçüde çevre kirliliği oluşturma riski bulunmaktadır. Gemi söküm sektörü Avrupa ülkelerinde tercih edilmemekte, Türkiye’nin lider olarak yer aldığı Gemi Söküm Sektörünün yapıldığı diğer ülkelerin Pakistan, Hindistan ve Bangladeş gibi ülkeler olması bu liderliği sorgulanması gerektiğinin göstergesidir.” ifadelerini kullandı.
HDP, Van Gölü kirliliği için Meclis Araştırması İstedi – 14 Nisan
HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç, Van Gölü havzasında artan kirlilik için Meclis araştırması talep etti. Van Gölü havzasındaki kirliliğin sebeplerinin tespit edilerek gerekli koruma tedbirlerinin belirlenmesi için Meclis araştırmasını talep eden Sarısaç, Meclis araştırma gerekçesinde Van Gölü havzasındaki kirlenmenin önüne geçilmesi, gölün doğal dengesinin, kültürel değerlerinin korunması ve iklim değişikliğinin bölgeye etkisinin azaltılmasına yönelik gerekli adımların bir an önce atılması gerektiğine dikkat çekti ve “Van Gölü havzasındaki kirliliğinin sebeplerinin tespit edilerek koruma tedbirlerinin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılması gerekmektedir” dedi.
İzmir’in Çernobili’ne karşı ‘Duran Adam’ Eylemi – 15 Nisan
Gaziemir Emrez Mahallesi’ndeki İzmir’in Çernobili olarak bilinen ve normal değerin 219 katı oranında radyasyon yayan radyoaktif atıklar 14 yıldır temizlenmiyor. Öncelikle alanın kamulaştırılıp, atıkların temizlenmesinin ardından nükleer temalı bir park yapılması için bakanlığa çağrı yapan Gaziemir Belediye Başkanı Halil Arda, sorunun çözümü için eylem başlatma kararı aldı. Bu konuya dikkat çekmek ve alanın temizlenmesini sağlamak adına Belediye Başkanı Halil Arda, 30 Nisan Cuma günü büyük bir kampanya başlatarak her hafta cuma günü saat 11.00’de atıkların bulunduğu yerde 10 dakikalık “duran adam” eylemi gerçekleştirecek.
Polipropilen Tesisinin ÇED Raporu İptal Edildi – 17 Nisan
Mersin’in Akdeniz ilçesine bağlı Karaduvar Mahallesi’nde yapılması planlanan Tekfen Polipropilen Üretim Tesisi Yatırım Projesi ile ilgili alınan ÇED olumlu kararına karşı Mersin Büyükşehir Belediyesi, Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi, Mersin Barosu ve Halkların Demokratik Partisi’nin de aralarında bulunduğu çeşitli sivil toplum örgütü ve siyasi parti yürütmenin iptali için Mersin İdare Mahkemesi’ne başvuruda bulundu. Mersin 2’nci İdare Mahkemesi açılan davada 15 Şubat tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verildi. Tekfen Poliporoilen Üretim Tesisi Yatırım Projesi ile ilgili alınan ÇED olumlu raporu iptal edildi.
ASUD Yetkilileri ve Yurttaşları Asbeste Karşı Uyardı – 17 Nisan
Hatırlanacağı üzere mayıs ayında ASKİ Genel Müdürlüğü’nün altyapı yatırımları için kredi talebini içeren önerge Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’ne taşınmıştı ve AKP-MHP’li üyelerce ertelenmiş; önergenin kabul edilmesi Temmuz ayında gerçekleşmişti. Ankara ve bir çok kentin şebekesinde bu problemin olduğunu dile getiren Asbest Söküm Uzmanları Derneği başkanı Mehmet Şeyhmus Ensari, eski içme suyu şebekelerindeki asbestli borular, kentsel dönüşümde bina yıkımı ve benzeri konular üzerine Solfasol TV’de yetkililere ve yurttaşlara uyarılarda bulundu. Asbest konusundaki tehlikelere dikkat çekti. Aliağa’da 10 yılda sökülecek 9. uçak gemisi Sao Paulo yanında 40’ı yolda 4-5 bin gemi asbest, ağır metal ve radyoaktif atıklarıyla birlikte sökülmüş. Bu atıklar kontrolsüzce çevreye saçılmıştır.
Saros’ta Tescilli Hukuksuzluk – 20 Nisan
Keşan Kent Konseyi ve Saros Gönüllüleri Dayanışması ‘doğa harikası’ olarak nitelenen Saros Körfezi’ni katleden FSRU Liman ve Boru Hattı Projesi’ne karşı bir araya geldi. Yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı; “ÇED ve İmar Planı iptal davalarımızın 9 ve 11 Kasım 2020’deki keşif ve bilirkişi incelemelerinin ardından BOTAŞ tarafından bir gün ansızın, dozerlerle bakmaya doyamadığımız Saros’umuza girildi, tarım arazileri yok edildi, denizimiz dolduruldu, binlerce ağacımız kesildi, şimdi de borular seriliyor. Hukuksuzluk o kadar büyümüş ki, köylülerden tutanaklarla ilave araziler alındı ve tam 215 gündür gece gündüz hunharca Saros kıyıları ve denizimiz talan edildi.
İassos Antik Kenti için Karşı Dava – 27 Nisan
Milas’ın Kıyıkışlacık köyünde bulunan Iasos Antik Kenti’nin yakınlarında ikinci bir maden ve kargo yükleme limanı yapılmak isteniyor. Ayıldız Madencilik ve Yükleme A.Ş. tarafından yürütülen projeye karşı çıkan bölge halkı, liman yapılmak istenen alanının sit alanı olması nedeniyle projeye tepkili. 300 kişinin vekaletini alarak Muğla 2. İdare Mahkemesi’ne “yürütmenin durdurulması” talebiyle dava açan Avukat Bora Sarıca, “Proje alanı Aydın, Muğla, Denizli Planlama Bölgesi 1/100 bin ölçekli çevre düzeni planına göre ‘turizm tesis alanı’, ‘deniz’ ve ‘kırsal yerleşme ile ‘arkeolojik sit alanı’ olarak bakanlığın planlı alanında yer alıyor. Böylesine hassas ve koruma altında olan alanda, projenin hayata geçmesi geri dönüşü olmayan sonuçlara sebebiyet verecektir” uyarısında bulundu.
TMMOB MARDİN İKK: Mardin Kenti İmar Rantına Kurban Edilmiştir – 28 Nisan
TMMOB Mardin İl Koordinasyon Kurulu 28 Nisan 2021 tarihinde “Mardin kenti imar rantına kurban edilmiştir” başlıklı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada “Yineliyoruz İmar rantı, kente karşı işlenen bir suçtur. İmar rantı beraberinde birçok fiziksel ve toplumsal sorunu da getirmektedir, Bu tür uygulamalar kentlerde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmaktadır. Kentin kimliksizleştirilmesine dönük uygulamalarda direkt veya dolaylı bir şekilde yer alan ve sorumluluğu bulunan kurumlara ve kişilere çağrımızdır: Bu kent bizimdir ve sahipsiz değildir! Bizler TMMOB Mardin İl Koordinasyon Kurulu ile Meslek odaları olarak bu sürecin takipçisi olacağımızı ve gerekli hukuki süreçleri başlatacağımızı kamuoyuna tekrar deklare ediyoruz,” ifadelerine yer verildi.
Sur’da Yasak Kalktı: 12 Bin Yıllık Şehir Betona Gömülü – 29 Nisan
Diyarbakır’ın 12 bin yıllık ilçesi Sur’da, 2 Aralık 2015’te Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahallelerinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı kısmi olarak kaldırıldı. O dönem yaşanan çatışmalar gerekçe gösterilerek ilan edilen yasak boyunca, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan tarihi ilçe tahrip edildi. Bu tahribatta 2016’da Bakanlar Kurulu tarafından verilen ‘acele kamulaştırma’ kararıyla ilçenin yüzde 70’inin yıkılması da etkili oldu. Tarihi ilçede kilise, cami, konak, hamam gibi onlarca tarihi yapı da bu yasaya dayandırılarak yok edildi. Yasağın sürdüğü Fatihpaşa ve Dabanoğlu mahallelerinin bir kısmı 15 Nisan’da açıldı. Yasağın kalkmasıyla beraber Sur’un tarihsel dokusunun gördüğü zarar da gün yüzüne çıktı. İki mahallede tescilli ve anıtsal yapıların yerine makine kesimi bazalt makyajlı taşlarla örülmüş konutlar inşa edildi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 450 bin ila 600 bin TL arasında değişen miktarlarda borçlandırılan yurttaşlara 155 konutun anahtar teslimi yapıldı.
Hayvan Hakları ve Biyoçeşitlilik
Niğde’de Bir Vaşak Öldürüldü – 4 Nisan
Niğde’deki Aladağlar Milli Parkı bölgesinde avlanması yasak olan vaşak ölü bulundu. Patileri ve ağzı bağlı vaşağın fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan Dağcı Serdal Televi, “Bu hayvanı yıllarca bölgede vakit geçirmeme rağmen görme şansım olmamıştı. Kim bilir nasıl avladılar” diyerek duruma tepki gösterdi. Kimliği belirsiz kişi veya kişilerce katledilen vaşağın, ormanlık alana atılmak istendiği öğrenildi. Fotoğrafın sosyal medyada yayımlanmasının ardından yetkililerin, vaşağı incelemeye aldı. Niğde Besleme Grubu Platformu Kurucusu Elif Al, 4 Nisan Sokak Hayvanları Koruma Günü’nde kötü haber aldıklarını belirterek, “Görülmesi her insan için büyük bir şans olan bir vaşağın öldürüldüğünü, ayaklarının bağlandığını öğrendik. Bu gerçekten kabul edilemez bir durum, çok üzücü. Hayvanseverler olarak, bununla ilgili ciddi caydırıcı yasaların çıkmasını talep ediyoruz” dedi.
Afyon’da Tükenme Tehlikesindeki 7 Kara Akbaba Ölü Bulundu – 5 Nisan
Yırtıcıları öldürmek için çevreye atılan zehirli etlerden yediği düşünülen kara akbabalar hakkında açıklama yapan Afyon Kocatepe Üniversitesi Yaban Hayatını Kurtarma Rehabilitasyon Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (AKÜREM) “Duyarlı bir vatandaşın Doğa Koruma ve Milli Parklar Bölge Müdürlüğü’ne ihbarı üzerine haberdar olduğumuz vakada, yaptığımız incelemelerde hızlı etki gösteren, güçlü rodentisit (fare zehri) kullanıldığını tahmin ediyoruz. Zehrin ayrıntısı Etlik Araştırma Enstitüsü’ne göndereceğimiz numunelerden tespit edilecektir. Yeryüzündeki leşleri temizleyerek salgın hastalıkların yayılmasını engelleyen ve ekolojik sağlığın sürdürülebilirliğini destekleyen akbabaların koruma altında olmalarına rağmen yaşanan bu vahşet hem büyük bir insanlık ayıbı hem de tükenme tehlikesi altındaki popülasyona vurulan büyük bir darbedir. “ dedi. IUCN’nin kırmızı listesinde yer alan ve koruma statüsünde bulunan kara akbaba türüne ait 4’ü dişi olmak üzere 7 akbabanın ölümü üzerine AKÜREM tarafından inceleme başlatıldı.
Endemik Türlerin Diyarı Malatya Madenciliğe Kurban Ediliyor – 6 Nisan
Yüzlerce endemik türe ve zengin bir yaban hayatına ev sahipliği yapan Malatya ili ve çevresi mevcutta işletilenlerin yanı sıra yeni yapılacak maden ocaklarının tehdidi altında. 1 Ocak 2018 ile 1 Mart 2021 yılları arasında Malatya’da 907 ÇED başvurusu yapıldı. Hali hazırda ise 496 madencilik faaliyeti bulunmakta. Resmi rakamlar paylaşılmadığı için bilinmemekle beraber taş, kum, mermer, demir, kuvars, bakır, kurşun, altın, kömür ocakları ve HES dahil olmak üzere bir kısım başvuru için “gerekli değil” raporu verildi. Yüzlerce endemik bitki türü ve zengin bir yaban hayatına ev sahipliği yapan Malatya’da artan madencilikle doğanın yok olduğunu belirten MAL-ÇEP Sözcüsü Halit Yücel, “Malatya’nın doğası ranta kurban ediliyor. Doğanın dengesini korumak zorundayız” dedi.
İBB’nin Dörtyol’a Gönderdiği Atlar Kayıp – 21 Nisan
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) Adalar’daki fayton sahiplerinden satın alarak, ücretsiz sahiplendirdiği bin 177 attan Hatay’ın Dörtyol ilçe belediyesine gönderilen 100’ünün önce bir at çiftliğine gönderildiği, bakımları karşılamayınca da çiplerinin çıkarılıp bilinmeyen kişilere satıldığı ortaya çıktı. Dörtyol Belediyesi’nde yolsuzluk skandalları bununla sınırlı değil. Nisan ayının başında zimmete para geçirmekten ikisi müdür olmak üzere beş Belediye çalışanı tutuklanırken, şimdi de bir ay içinde üç defa rayiç bedeli değiştirilen bir arazi yolsuzluğu ortaya çıktı. İlçeye bağlı Yeşilyurt Mahallesi’nde yer alan Mehmet Alıcı’ya ait bir arazi Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Hatay Şubesi’nde yönetim kurulu üyesi akrabası Süleyman Alıcı’ya ait firmaya devredildi. Taşınmazın devrinden kısa bir süre önce 18 milyon 317 TL olan rayiç bedeli vergi dairesine verdiği beyanda miktarın yanlış olduğunu belirtilerek 3 milyon 999 bin TL’ye düşürülmesini sağlandı. 18 milyon 317 TL iken 700 bin TL vergi çıkarılan taşınmazın değeri 3 milyon 999 bin TL’ye düşürülünce yüzde 4 üzerinden tapu vergisi 150 bin 680 TL oldu; 500 bin TL’den fazla bir kamu zararı oluştu.
Konyaaltı Sahili’nde Zehirli Ekmek ile Balık Avı Toplu Ölümlere Yol Açtı – 30 Nisan
Antalya’nın Konyaaltı Sahili’nde, av için atılan zehirli ekmekleri yiyerek ölen balıklar, kıyıya vurdu. Akdeniz Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Gökoğlu, öğrencileriyle birlikte Konyaaltı Sahili’nde dalış yapıp, dipte bir süre incelemede bulundu. Dalıştan sonra çıkmak üzereyken, kıyıya yakın noktada ölü balıkları gören Prof. Dr. Gökoğlu, yakınlarında da çok sayıda ekmek gördü. Kimliği belirsiz kişi ya da kişilerin sabah erken saatlerde sahilde kimsenin olmadığı anları fırsat bilerek, zehirli ekmekleri bırakıp, balık avladıklarını belirten Prof. Dr. Gökoğlu, bu tür avcılık nedeniyle doğanın katledildiğini söyledi.