Polen Dergi 11. sayıyı pdf olarak indirebilirsiniz.
Merhaba,
6-10 Şubat felaketinin yıl dönümünde yeni sayımızla karşınızdayız.
Depremin devlet sayesinde büyük bir felakete dönüştü. Devlet kaç kişinin hayatını kaybettiği, kaç kişinin engelli kaldığı, evsiz barksız ve kimsesiz kaldığı konularında çelişkili açıklamalar yapıyor. Felaketin gerçek boyutları gizleniyor.
Ve aradan bir yıl geçmesine rağmen, geçici barınma sorunu çözülmedi. Bunun yerine ilk baştan beri, depremin yarattığı yıkımı sermaye için nasıl karlı bir yatırıma dönüştürürüz, hesabını yaptılar, yapıyorlar. 126. Kararname, 6036 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda yapılan değişikliklerle, yıkım alanını gasp etme, özelleştirme çalışmalarına devam ediyorlar. Özellikle Hatay’da bu gasp faaliyetleri yoğunlaşmış durumda.
Felaketin yıl dönümünde Hatay halkı yeni bir darbe ile karşılaştı. Oylarıyla seçtikleri milletvekili Can Atalay’ın vekilliği TBMM’de düşürüldü. Baştan itibaren halkın örgütlü mücadelesine karşı bir darbe girişimi olan “Gezi Davası”nda yaşanan şiddet, halkın seçme hakkının gasp edilmesi ile ayyuka çıkmış oldu.
Aslında depremin felakete dönüşmesi ve deprem bölgesinin sermaye tarafından gasp edilmesi ile halkın seçme hakkının gasp edilmesi mevcut sistemin özünü yansıtan iki olaydır; faşizmin fıtratı budur. Ve bu gelişmeler, bölgemizde kurulmak istenen doğa ve emek rejiminin siyasi niteliği hakkında bize gerekli doneleri sunmaktadır.
“Muasır medeniyet seviyesi” küresel kapitalist sistemin maden ve diğer sektörlerdeki tedarik üssü olarak belirlenen “Türkiye Yüzyılı”nın, ekolojik yıkımı daha derin ve yaygın hale getireceği gün gibi açık. MAPEG, sürekli yeni maden alanlarının haritalarını ve ihale ilanlarını yayınlıyor. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 60’ı maden alanı olarak ruhsatlandırılmış durumda. Maden ruhsatlarının bir kısmı ormanda, bir kısmı yerleşim yerlerinde bir kısmı meralarda. Dolayısıyla yeni bir ekolojik yıkım dalgası ile karşı karşıyayız.
“Biz kendini savunan doğayız.”
İklim krizinden türlerin yok oluşuna, hayvanlara zülme kadar her alanda mücadeleyi yerel ve küresel düzeyde yükseltmek, örgütlenmek, ör-güt-len-mek zorundayız. Polen Ekoloji olarak örgütlenerek mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Her yerde şirketlerin karşısına dikilip, “yap-tır-ma-ya-ca-ğız” demekten yeni bir isyan dalgası için enternasyonal çalışmalarından, kapitalizmi yıkmaya muktedir tek güç olan işçi sınıfının ekolojik mücadelenin öznesi olmasının teorisini, politikasını ve örgütünü üretmeye kadar her alanda daha fazla çalışmaktan başka bir “acil çözüm”ümüz yok.
Polen Ekoloji olarak bu mücadelede bir adım daha atarak Ekoloji Enstitüsü’nün kuruluşu için ilk somut adımlarımızı attığımızı, Enstitü’nün önümüzdeki aydan itibaren çalışmalarına başlayacağı müjdesini vermek istiyoruz. Enstitü çalışmaları konusundaki gelişmeleri sitemizden ve sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Yeni sayımızda buluşmak dileğiyle…