Tüm dünyada ekolojik yıkım hızla devrilme noktasına doğru gidiyor. Aşırı sıcaklıklar, kuraklık, gıda ve su krizi, tayfunlar… Ekolojik yıkımın toplumlara verdiği zarar da gün geçtikçe artıyor. Ekolojik yıkımdan farklı halklar, kesimler ülkeler ve ülke içi adalet(sizlik) piramidindeki yerlerine göre pay alıyorlar. Toplumsal hareketler de devletlerin kayıtsızlığı karşısında ekolojik yıkıma karşı neler yapılması gerektiğini, çözüm yollarını çok boyutlu olarak tartışıyor.
Ekoloji hareketinin karşı karşıya olduğu çeşitli sorunları ve çözüm yollarını tartışmayı amaçlayan Polen Ekoloji Semineleri de bu yöndeki çabalardan biri. Polen Ekoloji Kolektifi, üç yıl önce Türkiye’de kurulmuştu. Ekolojik sorunların Marksist bakış açısıyla değerlendirilerek toplumsal siyasal boyutlarıyla birlikte ele alınmasını ve sorunların kaynağındaki kapitalist üretim tarzının aşılmasını hedefleyen bir perspektifle mücadele edilmesi gerektiğini savunan Kolektif, çevre ve ekoloji hareketlerini bu temelde yenilenmeye çağırıyor.
Hükümetlerin Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında düzenlediği İklim Zirveleri boş vaatlerden öteye bir anlam taşımadığını, son İklim Zirvesi’nden sonra BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in gözyaşlarından bile anlamak mümkündü. Hükümetler ve şirketler dünya üzerinde yeni fosil kaynaklar için kıyasıya rekabet ederken yaşanan iklim felaketlerinin mağduru olan Güney ülkelerinin halklarının ödediği bedele de lakayt kalmaya devam ediyorlar. Dünyanın akciğeri Amazonların maden ve tarım şirketleri tarafından tarumar edilmesinin kritik eşiğe yaklaşmış durumda. ABD’den sonra AB ülkeleri de nükleer enerjiyi ve doğal gazı “yeşil enerji” ilan etti. En büyük kömür üreticisi ülkeler Hindistan, Polonya, Çin ve diğerleri “kömürden çıkış” tarihlerini sürekli erteliyor. 2008’den beri krizden çıkamayan dünya ekonomisinin ABD’nin liderliğinde NATO’nun Rusya ve Çin’e karşı hayata geçirdiği yeni stratejiyle birlikte daha da çatışmalı bir hal alması, hükümetlerin iklim krizini ve verdikleri sözleri unutturdu.
Geriye yapılacak tek şey var. Mücadele. Zira ekolojik yıkımın mağduru dünyanın yüzde 99’u. Yüzde 1’i için her şey kârdan ibaret. Son yıllarda gençlerin başrolde olduğu çeşitli hareketler umut vermesine rağmen henüz ekolojik yıkımdan nasıl kurtulacağımız, hükümetleri ve şirketleri nasıl durduracağımız ve ekolojik bir toplumu nasıl kuracağımız gibi devasa sorular karşısında kafalar olabildiğince karışık. İklim hareketleri yıllardır “iklimi değil sistemi değiştir” diyor fakat ne “sistemin nasıl işlediği” ne de “sistemi nasıl değiştireceği” konusunda hem fikirlik yok. Hatta bazıları “sistemi değiştirmek için zamanın olmadığını” dolayısıyla hükümetlerle, şirketlerle anlaşarak liberal ekonomiye uygun çözümler geliştirilmesi gerektiğini savunuyor.
Küresel olarak süren bu tartışmalar AKP iktidarlarıyla geçen 20 yıl boyunca hiç kuşkusuz ekolojik yıkımdan en çok etkilenen ülkelerden biri olan Türkiye’deki çevre ve ekoloji hareketi açısından da hayati önem arz ediyor. Zira diğer her alanda olduğu gibi çevre alanında da türkiye patinaj yaşıyor ve gittikçe de dibe doğru gidiyor. Türkiye’deki çevre/ekoloji hareketi de 2005’lerden beri yaşadığı ivmeye, Gezi İsyanı gibi Türkiye’nin “baharı”nı yaratan etkisine rağmen birçok açıdan patinajlar yaşıyor. Tek tek yerellerdeki mücadelenin artı ve eksileri, refleksif hareket tarzı, ortak bir programa sahip olamamak, mağdur olan diğer toplumsal hareketlerle bağlar kurarak toplumsallaşamama, gerçek demokratik dönüşüm rolünü oynayamama gibi birçok sorun sayılabilir. Diğer taraftan ülkedeki sol, sosyalist hareketlerin de hala ekoloji sorunlarına yeterince ilgi göstermemesi bir başka handikap.
Polen Ekoloji Kolektifi tarafından düzenlenen Ekoloji Seminleri bu açıdan ilgiyi hak ediyor. Polen Ekoloji Seminerleri’nde Türkiye ve başka ülkelerden ekososyalistlerin katılımıyla ekoloji hareketinin gündemindeki güncel konular ele alınacak.
Seminerlerin ilk konuşmacısı, kadın hareketinin yakından tanıdığı, “Caliban ve Cadı” gibi birçok kitabın yazarı Silvia Federici, “Kapitalizm, Ataerki ve Ekolojik Yıkım” arasındaki bağını ele alarak, kadın sorunu/hareketi ile ekolojik sorun/hareketi arasındaki bağlantıların her iki harekete kazandıracakları üzerinde duracak.
Kadın sorunu/hareketi ile ekoloji sorunu/hareketi arasındaki bağa dair ikinci seminer olan Bir Feminist Sosyalist Tahayyül Olarak Toplumsal Yeniden Üretim başlıklı seminerde ise, Melda Yaman, “hem kapitalist toplumsal ilişkilerin hem de ataerkil ilişkilerin yeniden üretildikleri toplumsal biçimleri ve ilişkileri ortaya çıkaran” “toplumsal yeniden üretim” tartışmasını ele alarak bu sömürü/baskı sistemlerine karşı mücadele açısından ne tür olanaklar yaratacağını ele alacak. Yaman, yeniden üretim tartışması ile alakalı olarak “metabolik yarık teorisi” ve antroposen kavramı etrafındaki tartışmalara girecek.
“Ekoloji Yazınında Güncel Tartışmalar” başlığı altında sosyalist teorideki ekoloji ile ilgili farklı bakış açıları ele alınacak. Ekososyalizm, Eko-Leninizm başlıklarında daha çok ekoloji hareketinin karşı karşıya kaldığı sorunlar ele alınarak ekososyalizmin hangi bakımlardan çözümler geliştirdiği tartışılırken, Marksizm ile Ekoloji, başlığında Marksizme yönelik çeşitli eleştiriler ele alınarak değerlendirilecek. Küçülme ve Sosyalizm seminerinde ise kapitalizmin “büyü ya da öl” ilkesine göre çalışmasına yönelik eleştirileri ile son yıllarda Batılı akademisyenler arasında oldukça taraftar bulan Küçülme teorisi ele alınacak. Sosyalizmin, diğer toplumsal sorunlar karşısında vaat ettiği çözümlerin ekolojik yıkım karşısında ne kadar geçerli olacağı da bu bağlamda ele alınacak.
Ekoloji Hareketi ve Sosyalist Hareket başlığında ise sosyalist hareketin ekoloji mücadelesine yaklaşımı ve ekoloji hareketinin neden sosyalist bir programa sahip olması gerektiği konuları ele alınacak.
Seminerlerin bu yılki bölümünün son semineri ise Ekolojik yıkımın temel nedenlerinden biri olan türcülük ve hayvan sömürüsüne karşı mücadelenin anti-kapitalist boyutlarının ele alınacağı Foti Benlisoy’un Marksizm ve Hayvan Özgürleşmesi konusunda olacak.
Seminerler, 15 günde bir online olarak düzenlenecek. Program süresince simultane çeviri yapılacak ve söyleşiler eşzamanlı olarak Youtube’da da yayınlanacak.
Seminer günlerinin tam programı ise şöyle:
14 Temmuz Perşembe
20:00
Silvia Federici
Kapitalizm, Ataerki ve Ekolojik Yıkım
8 Temmuz
20:00
Melda Yaman
Bir Feminist Sosyalist Tahayyül Olarak Toplumsal Yeniden Üretim
11 Ağustos
20:00
Jodi Dean & Kai Heron
Ekoloji Yazınında Güncel Tartışmalar 1:
Eko-Leninizm
20 Ağustos
20:00
Derek Wall & Stefania Barca
Ekoloji Yazınında Güncel Tartışmalar 2:
Ekososyalizm
10 Eylül
20:00
Yelda Eerçandarlı & Onur Yılmaz
Ekoloji Yazınında Güncel Tartışmalar 3:
Marksizm ve Ekoloji
1 Ekim
20:00
Bengi Akbulut & Güney Işıkara
Ekoloji Yazınında Güncel Tartışmalar 4:
Küçülme ve Sosyalizm
22 Ekim
20:00
Ecehan Balta & Cemil Aksu
Ekoloji Hareketi ve Sosyalist Hareket
12 Kasım
20:00
Foti Benlisoy
Marksizm ve Etik: Hayvan Hakları
* Seminerlere katılmak isteyenler Zoom linki için Polen Ekoloji Kolektifi’yle Twitterdan ya da polenekoloji@gmail.com adresinden iletişime geçebilir.
**Bu yazı daha önce nupel.tv sitesinde yayınlanmıştır.