GERİ BİLDİRİM YAZISI
Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Tesislerinin AB Listesi (B Grubu- Üçüncü Bir Ülkede Bulunan Gemi Geri Dönüşüm Tesisleri)’ne göre 9 tesisin bulunduğu Aliağa İlçesi; ağır sanayisi ile sanayi kaynaklı hava kirliliğinin en fazla yaşandığı ilçelerden biridir. İlçede demir-çelik tesisleri, petrokimya tesisleri, kömür eleme ve paketleme tesisleri, geri kazanım tesisleri, akaryakıt dolum tesisleri, doğalgaz çevrim santralleri, termik santraller bulunmaktadır. Onaylı Gemi Geri Dönüşüm Tesislerinin AB Listesi’nde TR için aynı alanda söküm yapan tesislerden toplamda geri dönüştürülen LDT cinsinden max yıllık gemi geri dönüşümü 685.000 LDT’dir.[1] Bölgede halihazırda devam eden kümülatif kirlilik tesislerin usulüne uygun çalışmamasından kaynaklanmaktadır. Tesislerin usulüne uygun çalışmaması ile gemi sökümü devam ettikçe bölge ekosistemi akabinde de kirletici yayılımına göre makro alana çevresel kirlilik yükünün taşınması kaçınılmazdır.
Gemi söküm tesislerinin ara dönem raporlarında da tespit edildiği üzere, tesislerin sağlık ve çevre izlemelerinde geliştirmeler yapılması gerekmektedir. Gelişmemiş sağlık ve çevre izlemelerinin olduğu tesislerin AB onayının devam etmesi mevzuatla bağdaşmamakta, tesisler arasında çifte standart oluşturulabileceği gerçeğini gündeme getirmektedir.
Çevre Koruma Ajansı (EPA) poliklorlu bifenillerin (PCB’ler) üretimini yasaklayan ve çoğu PCB kullanımının aşamalı olarak durdurulmasını gerektiren nihai düzenlemeleri 1979 yılında yayınladı.[2]Gemilerin kablolarında bulunan PCB’lerin de güvenli bir şekilde imha edilmesinin zor olması nedeniyle üretimleri yasaklandı ancak yasağın yürürlüğe girdiği dönemde inşa edilen birçok gemide bulunuyor. PCB’lerin toprağa sızma ve yer altı suyunu kirletme eğiliminde olması nedeniyle endişe duyulan ana maddelerden biridir. Aliağa’da istiflenen elektrik transformatörleri, kaba kullanım nedeniyle sızıntı yapma eğilimindedir ve yeterli önlem alınmadan kullanıldığı için tehlikeli oluşturmaktadır.
Geminin iç ve dış yüzeylerinde yüksek derecede yanıcı boyalar ve koruyucular bulunmaktadır. Kabloların yakılması ve parçacıkların havada asılı kalması sonucu CFC’ler ve HCFC’ler gibi oksijeni tüketen maddeler atmosfere salınır. Halonun yönetilmesi için uygun yöntemler tesisler tarafından kullanılmamaktadır. Birincil CFC’ler, diğer CFC’ler ve Karbon tetraklorür için Montreal Protokolü’nde tanımlı yöntemler kullanılmalıdır.
Söküm sırasında büyük miktarlarda yağ ve yakıt karışımlı su gemilerden dışarı atılır. Çoğu zaman su, geminin altından sahil alanına boşaltılır ve su akışına karışarak tüm kıyı bölgesinin fizikokimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştireceği için yapılması gereken su analizlerinin gemi söküm tesislerinde yeterli parametrelerde yapılmadığı bilinmektedir. Aynı zamanda gemi söküm tersanelerinin konumu onları iklim değişikliğinin etkilerine karşı özellikle duyarlı hale getirir. Yükselen su seviyelerinin daha geniş bir sahil ve kıyı alanını etkilemesi ile biriken kirleticilerin denize sürüklenme alanı artabilecektir.
Kirli su, valf sızıntıları ve yoğuşmuş buhar halindeki sıvılar; gemilerin en alçak yerlerine boşaltılması dolayısı ile hem sintine hem de balast suyu, kolayca uzaklaştırılamayan yüksek konsantrasyonlarda ağır metaller içerir. Tesislerin sızıntı kontrolü konusunda atık alanlarında uygunsuzluk tespit edilmesi de bu durumu açıklığa kavuşturmaktadır. Gemi sökümü yapılan bölge TR kanser ortalamasının üzerindedir.[3]Tesislerin, Avrupa Listesi’ne ilk dahil edilmesinden bu yana Yönetmeliğin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiği tespit edilememektedir.
Referanslar:
[2] https://www.epa.gov/archive/epa/aboutepa/epa-bans-pcb-manufacture-phases-out-uses.html
[3] https://bianet.org/haber/aliaga-daki-kanser-orani-turkiye-ortalamasinin-uzerinde-262910