IPCC 6. Değerlendirme Raporu’nun geçtiğimiz Ağustos ayındaki iklim krizinin bilimsel temelini ele alan ilk bölümünün ardından 28 Şubat’ta uyum, zararlar ve azaltım başlıklarını içeren 2. bölümünü yayımladı. Yeni raporda hayatımızın her alanının iklim değişikliğine bağlı etkilerle nasıl çevrili olduğu, ekosistemlerdeki sayısız canlı türünün iklim değişikliğine bağlı aşırı hava olaylarından nasıl etkilendiği küresel çapta ve birbirini doğrulayan çalışmalarla ortaya konuluyor. Raporda bahsedilen etkilere özetle yer verecek olursak;
- İklim değişikliğine bağlı olarak binlerce kara ve deniz canlısı daha yüksek enlemlere doğru göç etmeye başladı.
- Zincirleme bir etkiyle bu göç dalgası farklı vektör ve hastalıkları da Arktik bölgeler gibi kuzeye doğru taşımış oldu.
- Bu durum kuzeyde yaşayan, bu hastalıklara direnci olmayan yerel türler için ciddi bir tehdit teşkil etmektedir.
- Ilıman bölgelerde adaptasyon sınırlarının aşılmasından dolayı biyoçeşitlilikte ciddi düşüşler söz konusudur.
- Türler içinde yüzde 50 oranında bir popülasyon kaybı söz konusu.
- Bu popülasyon kayıpları, büyük ölçüde iklim değişikliğine bağlı aşırı hava olaylarıyla ilişkili.
- Bu yok oluşlar en çok tropikal habitatlarda (%55) ve tatlı su sistemlerinde (%74) yaygın olmakla birlikte deniz (%51) ve karasal (%46) habitatlarda da yüksek.
- Yüksek enlemlerde yaşayan birçok tür de değişen iklim koşullarından dolayı artık nispeten daha alçak enlemlerde de yaşamlarını sürdürememektedir. Bundan dolayı yaşam alanları oldukça kısıtlı hale gelmiştir.
- Bu durum mevcut türlerin nesline dolaylı olarak bir tehditte bulunmaktadır (klasik örnekler olarak penguen ve kutup ayıları).
- Ormansızlaştırma, turbalıkların ve tropikal ormanların katledilmesi, permafrostların çözünmesi gibi durumlar bazı bölgeleri karbon yutağından karbon kaynağı noktasına çekmiştir.
- Özellikle yerli halklar ve geçimlerini sağlamak için çevreye daha doğrudan bağımlı topluluklar, ekosistem işlevlerinin kaybından, endemik türlerin yer değiştirmesinden ve arazi örtüsü değişimlerinden halihazırda olumsuz olarak etkilenmektedir.
- Aşırı hava olayları, bazı ekolojik ve insani sistemlerin direngenliğini aşıyor ve geri dönüşsüz sonuçları olan etkiler de dahil olmak üzere diğerlerinin uyum kapasitelerine meydan okuyor.
- 2100 yılı için öngörülen küresel ortalama ısınma koşullarını aşan ve deniz ve kara ekosistemlerinde ani değişikliklere yol açan bazı aşırı olaylar çoktan ortaya çıktı.
Yani bu demek oluyor ki iklim değişikliği projeksiyonlarındaki tahminler mevcut gerçekliğe göre oldukça muhafazakâr kalmış.
- 2008’den beri her yıl 20 milyondan fazla insan aşırı hava koşulları nedeniyle ülke içinde yerinden oldular (en başlıca sebepler olarak fırtına ve sel baskınları nedeniyle).
- İnsan kaynaklı küresel ısınma, son 50 yılda orta ve düşük enlemlerde tarımsal verimliliği düşürdü. Yüzey ozonu (iyi ozon) yüzünden mahsül oranları düşmüş olup emisyonlar sıcaklıkları ve yüzey ozon konsantrasyonlarını artırarak mahsul verimlerini olumsuz yönde etkiledi. Isınma bir diğer taraftan, mahsul ve otlak kalitesini ve hasat istikrarını da olumsuz yönde etkiliyor.
- İklim değişikliği, özellikle kadınlar, hamile kadınlar, çocuklar, düşük gelirli bireyler, yerli halklar, azınlık grupları ve küçük çiftçiler için yetersiz beslenme, aşırı beslenme ve obezite dahil olmak üzere birçok beslenmeye bağlı bozukluğa yol açmıştır.
- Aşırı iklim olayları, başta Afrika ve Orta Amerika’da olmak üzere milyonlarca insanın giderek artan yetersiz beslenmesinin temel itici gücü olmuştur.
- Örneğin, antropojenik ısınma 2015-16 El Niño’nun neden olduğu aşırı iklim koşullarını daha da kötü hale getitrdi ve o yıllarda şiddetli kuraklıklarla sonuçlandı. 15 ülkede 5,9 milyon çocuğun daha düşük kilolu olmasına neden oldu.
Maddeleri incelediğimiz zaman, raporun özetle iklim değişikliğinin tüm organizmaların yaşamını etkileyeceğini ve değiştireceğini ifade ettiğini çok net bir şeklide görebiliyoruz. Aslında, YouTuber ve akademisyen Miriam Nielsen’in de ifade ettiği üzere raporda sunulan bu yöndeki sonuçlar yeni ve ilginç bir hikaye anlatmıyor bize. Yapılan binlerce çalışmanın daha rahat ulaşılabilir, alıntılanabilir bir halde topluca paylaşıldığı bir rapor en nihayetinde.
Ancak Polen Ekoloji ve ekoloji mücadelesine sınıf perspektifinden yaklaşan tüm grup ve bireylerin raporda odaklanması gereken nokta “iklim değişikliği etkilerinin herkesi homojen şekilde etkilememesi” kısmı olacaktır. Yani her insan, her canlı iklim değişikliği etkilerini tadacaktır, ama bazıları daha çok tadacaktır.
Hâlihazırda iklim koşullarından dolayı göç eden milyonlarca insan, iklim değişikliğine bağlı hasat düşüşlerinden dolayı açlık çeken on milyonlarca kişi, bu “heterojen” gerçekliğin somut kanıtlarını teşkil etmektedir.
Her ne kadar raporda “yerli halkların”, “kadınların”, “düşük gelirlilerin” iklim değişikliğinin farklı açılardan etkilerinden orantısız şekilde daha çok etkileneceği kolaylıkla ifade edilse de tartışmanın bu açıklama düzeyinde bırakılması bizler için yeterli değil.
Bizler için önemli olan ilk etapta kâr uğruna Dünya’daki her canlıyı adım adım felakete sürükleyen, iklim değişikliğinin başlıca müsebbibi olan kapitalizme işaret etmektir. Yani raporda yapılanın aksine “insan kaynaklı” değil, “kapitalizm” kaynaklı iklim değişikliği gerçekliğini dile getirmek gerekir öncelikle.
İkinci etaptaysa bu emisyonların şu ana kadar kaymağını yemiş, emeğin ve doğanın tabiri caizse suyunu çıkarmış kapitalistlerle mücadele etmenin vurgulanması gerekir. Tabi bunu dahil etmek raporun bilimselliğine halel getirerek çalışmaların “ideolojik” bir damga yemesine neden olacaktır.
Raporun da çok açık şekilde işaret ettiği üzere gün geçtikçe körüklenen iklim değişikliğinin etkilerinden en çok ezilen halklar, emekçiler ve kadınlar etkilenecek. Yaşamlarımızın iplerini kendi elimize almadığımız sürece değişen iklim koşullarıyla birlikte daha yaşanmaz koşullar altında kalacağız.
Emek ve doğa sömürüsüyle birlikte bunların ürünleri olan iklim değişikliğine bağlı aşırı hava koşulları, artan bulaşıcı hastalıklar ve gitgide kötüleşen toplum sağlığı sorunlarını da yenmek zorundayız. Kapitalizmin kendisi tarihin çöplüğüne gönderildikten sonra insanlığa bırakacağı miras başta hayatta kalma koşullarının sağlanması mücadelesi olmak üzere krizlerle dolu bir dünya olacak.
Bu noktada mevcut IPCC raporunun bizim için belki de yegâne önemi bizleri nelerin beklediğinin detaylıca ortaya koymuş olmasıdır. Devamında iklim değişikliğine adaptasyon ve azaltım stratejilerinin kapsamı ve başarısında ise en büyük görev, doğal olarak yarını kurma işini de üstlenen, kapitalizmin dünya ölçeğinde yıkılması mücadelesinde ön saflarda dövüşenlere düşüyor.
Çünkü biz biliyoruz ki uygulanması gereken uyum ve azaltım stratejileri salt teknik değil, politik meselelerdir. Tüm canlıların yararına olacak “nihai ideal” çözümler dahi sermayenin kendisi için bir tehdit oluşturuyorsa, mevcut iktidar araçları onların elinde olduğu sürece bu hayli “ideal” çözümler dahi uygulamaya alınmayacaktır.