Temmuz ayı ekolojik ihtilaflar raporunda takibini yaptığımız 61 eylem, hukuki gelişme, ihtilafa dair gelişme, raporlama, kazanım ya da yeni ekolojik yıkım haberi yer aldı. Elbette ki, bu aylık bültenleri hazırlamaya başladığımızda da belirttiğimiz gibi bu haberler tüm ekolojik gelişmeleri kapsamadığı gibi buradaki tasnifteki birçok gelişme birden fazla başlık altına girebilmektedir. Yagınlardaki biyoçeşitlilik kaybını örneğin ayrıca o başlık altında belirtmesek ya da flamingoların ölümü aynı zamanda kuraklıkla ilgili bir durum olsa da meselelelerin çok boyutlu olduğu gözden kaçırılmamalı.
İhtilaf Başlıkları | Vaka Sayısı |
İklim Krizi ve Orman Yangınları | 8 |
Enerji Santralleri | 14 |
Çevresel Kirlilik | 10 |
Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma | 3 |
Madencilik | 9 |
Kent Suçları ve Mülksüzleştirme | 11 |
Hayvan Hakları ve Biyoçeşitlilik | 6 |
Toplam | 61 |
İklim Krizi ve Kuraklık
2021 Haziran ayı ortalamadan 0.5 derece daha sıcaktı, yağışlar Güneydoğu Anadolu’da yüzde 90 azaldı – 5 Temmuz
Meteoroloji Genel Müdürlüğü‘nün 2021 yılı haziran ayı sıcaklık ve yağış değerlendirmesi raporu yayımlandı. Rapora göre uzun yıllar 21.3 derece olan haziran ayı ortalama sıcaklığı, 2021 Haziran ayında 21.8 derece olarak ortalamanın 0.5 derece üzerinde yaşandı. Böylece son 50 yılın 16’ıncı en sıcak haziran ayı oldu. Çanakkale, Bodrum, Datça, Dörtyol, Kale, Samandağ çevreleriyle Ordu, Sivas, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa‘nın doğusunda mevsim normallerinin üzerinde gerçekleşti. İstanbul, Bilecik, Yalova, Lüleburgaz, Kütahya, Uşak, Afyonkarahisar, Dursunbey, Burdur, Beyşehir, Acıpayam, Tefenni, Korkuteli, Akşehir, Yunak, Ilgın, Seydişehir, Sivrihisar, Bolu, Karabük, Tosya, Nallıhan, Beypazarı çevrelerinde mevsim normallerinin altına düştü, yurdun diğer bölgelerinde mevsim normalleri civarında ölçüldü. Ekstrem sıcaklık değerlendirmesine göre en düşük eksi 0.3 dereceyle Kangal’da, en yüksek ise 45.7 dereceyle Cizre’de oldu ve haziran ayında Türkiye’deki en yüksek değer olarak kayıtlara geçti. 2021 Haziran ayında 14 merkezde yeni maksimum sıcaklık gerçekleşti ve bu yerler şöyle sırasıyla Çanakkale, Bayburt, İspir, Oltu, Ardahan, Erzurum, Kars, Tortum, Horasan, Tercan, Hınıs, Solhan, Malazgirt, Ahlat oldu. Bölgesel yağışlara göre ise Doğu ve Güneydoğu’da azalma, diğer bölgelerde artış kaydedildi. En fazla azalma yaklaşık yüzde 90 ile Güneydoğu Anadolu’da gerçekleşirken, Ege normalinin iki katından fazla yağış aldı.
Ham petrol fiyatları son 7 yılın en yüksek seviyesine çıktı – 6 Temmuz
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC ile diğer ham petrol üreticisi ülkelerin, petrol arzını artırma konusunda uzlaşma sağlayamaması üzerine, ham petrol fiyatları 2014’ten bu yana en yüksek seviyesine çıktı. Son 24 saatteki yükseliş, pandemi nedeniyle geçen yıl azalan tedarikin nasıl artırılacağı konusundaki adımlar üzerinde uzlaşamamasından kaynaklanıyor. Birleşik Arap Emirlikleri, uzun vadede daha fazla ham petrol üretmesini beraberinde getirecek ödünler verilmesini talep ediyor. OPEC üyesi ülkeler, Rusya ve diğer bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ ülkelerinin Pazartesi günü yaptığı telekonferansta uzlaşmazlık aşılamadı ve yeni bir toplantı tarihi de belirlenmedi.
Afyon’da haşhaş hasatı kuraklık nedeniyle erken başladı – 7 Temmuz
Afyonkarahisar‘ın Sandıklı ve Kızılören ilçelerinde yetiştirilen haşhaşın hasatına bu yıl kuraklık nedeniyle 15 gün erken başlandı. Kasım ayında Sandıklı ve Kızılören ilçelerinde 2 bin 250 üretici tarafından 25 bin dekar alanda ekimi yapılan haşhaşta yaklaşık 1400 ton rekolte bekleniyor. Bölgedeki haşhaş hasadının 20 gün içerisinde tamamlanacağı tahmin ediliyor. Sandıklı Ziraat Odası Başkanı Fatma Toptaş, haşhaş hasadı yapılan tarlalarda üretici ve işçileri ziyaret etti. İşçilerle birlikte bir süre haşhaş kırımı yapan Toptaş, “Kuraklıktan dolayı haşhaşlar erken kurudu ve bu yıl haşhaş hasadı erken başladı. Kuraklıktan dolayı verim kaybı da var” dedi.
“İklim krizi milyarlarca insanın daha sıtma ve dang hummasına yakalanmasına neden olabilir” – 8 Temmuz
London School of Hygiene&Tropical Medicine liderliğinde yürütülen araştırma, 1970-99 verileriyle karşılaştırarak sera gazı emisyonlarının artmaya, iklim krizinin şiddetini hızlandırmaya devam etmesi durumunda 4.7 milyar daha fazla insanın sineklerden bulaşan sıtma ve dengue hastalıklarına yakalanabileceğini öngördü. Verileri, aynı dönem içinde 4.5 milyarlık bir nüfus artışı ve 2100 itibariyle 3.7 derece artacak sıcaklık öngörüsü temel alınarak incelendi. Araştırmacılardan Felipe Colon-Gonzales bulgularla ilgili “Bu çalışma, sera gazı emisyonunun düşürülmesinin milyonlarca insanın sıtma ve dengue virüsüne yakalanmasını önleyebileceğini gösteriyor. Emisyonun düştüğü senaryolarda virüslerin bulaş oranının ciddi oranda düştüğü görülüyor. Küresel sıcaklığı 2 derecenin altında tutmak için mücadele sürdürülmeli” dedi.
Tarım Kaynaklı Emisyonların Azaltılması için Ek Politik Çabalara İhtiyaç Var – 8 Temmuz
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) ile Ekonomi ve İşbirliği Kalkınma Teşkilatı (OECD) ortak çalışmasıyla hazırlanan OECD-FAO Tarımsal Görünüm Raporu 2021-2030, 40 ana çiftlik ve balıkçılık ürünü üzerine önümüzdeki 10 yılın üretim, tüketim, ticaret ve fiyat eğilimlerini gösteriyor. Tarımsal beklentiler üzerine değerlendirmeleri sunan rapor, tarım-gıda sistemi performansının analizini yaparak ileriye dönük politikalar planlanması için de bilgiler sunuyor. OECD Genel Sekreteri Mathias Cormann ve FAO Genel Direktörü QU Dongyu, raporun önsözünde “Tarım-gıda sektörünü sürdürülebilirlik, verimlilik ve dayanıklılık yoluna sokmak için eşsiz bir fırsata sahibiz. Ek çabalar olmazsa Sıfır Açlık hedefine ulaşılamayacak ve tarım kaynaklı sera gazı emisyonları da artacak. Tarım-gıda sistemlerinde acil bir dönüşüme ihtiyaç var” yazdı.
Dünya’da sera gazı salımının yüzde 52’si 25 şehirde gerçekleşiyor – 17 Temmuz
Frontiers in Sustainable Cities adlı bilimsel dergide yayınlanan makalede dünya genelinde 53 ülkeden 167 şehrin emisyon verileri karşılaştırıldı. Çalışmaya göre karbon salımının yüzde 52’sinden sorumlu 25 şehrin 23’ü Çin’de bulunurken listeye giren diğer iki şehir Moskova ve Tokyo oldu. Çalışmada ilk 25’te yer almasa da İstanbul, Moskova ile birlikte Avrupa’da en çok karbon salımı yapılan şehirlerden biri olarak gösterildi.Öte yandan kişi başına düşen emisyon miktarları karşılaştırıldığında ise gelişmiş ülkelerdeki şehirler gelişmekte olan ülkelerdeki şehirlerden daha üst sıralarda yer aldı.
Doğu Karadeniz için yeni sel uyarısı – 23 Temmuz
Artvin’de 22 Temmuz’da yaşanan şiddetli sağanak yağışın ardından yaşanan sel felaketi Arhavi ilçesinde büyük hasara yol açtı. Sel sularının çekilmesiyle birlikte maddi hasarın büyüklüğü ortaya çıktı. İlçenin sokakları ile 430 ev ve iş yerinin zemin ve bodrum katları balçık içinde kaldı. Sel sularından kaynaklı 50 araç hasar gördü. Trafoların hasar görmesi nedeniyle ilçenin bir bölümü elektriksiz kalırken, su şebekelerin yıkılması yurttaşları susuz bıraktı. Heyelanlar nedeniyle bölgedeki 30 köye ulaşım sağlanamıyor. 19 yayla yolunun kapandığı bölgede, yol çalışmaları devam ediyor. İlçede bulunan Nero Hayvan Bakımevi de sel sularının altında kaldı. Barınaktaki yaşayan 20 hayvan boğularak can verdi. Sel sularına kapılarak kaybolan 1 kişiyi arama çalışmaları ise sürüyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Artvin için yeni sel uyarısı yaptı. Tehlikenin geçmediğini belirten MGM, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize için de sel ve heyelan uyarısında bulundu.
Kuraklıkla birlikte gıda krizi kapıda: Kıtlık yaşanabilir – 24 Temmuz
Doğanın tahrip edilmesi, orman yangınları, ağaç kesimi, barajlar ve çevre kirliliğinin yarattığı sonuç kuraklık, Diyarbakır başta olmak üzere bölgede bulunan birçok kentte yaşanıyor. Bu yıl yeterli oranda yağış olmadığı için meralar kurudu, tarlalarda ekilen ürünler susuz kaldı. Uzmanlar kuraklıkla birlikte gıda krizinin de yaşanacağı uyarısında bulundu. Mezopotamya Ekoloji Hareketi Sözcüsü Vahap Işıklı: “Bugün açıkça, yapılan politikaların, çözümsüzlüğün bir sonucudur. Tarım ve Orman Bakanlığı bile şunu söylüyor. Kuraklığa karşı mücadelede attığımız adımlardan ikisinden biri 2023’e kadar yer altı barajı yapmak, ikincisi ise buharlaşmaya karşı önlem geliştirmek. Bu anlamda kuraklığın etkisini azaltmaktan söz ediyor. Mesele sadece bu değil. Tarımsal alanda yaşanan kuraklığı da azaltmak lazım… Artan nüfusa karşılık gıda krizi meselesi var. Bu gün yaşadığımız koronanın kendisi de ekolojik krizin kendisidir. Gıda krizinin de bu bağlamda görülmesi gerekir. Üretilecek çözümlerde sistemsel olması gerekir. Anlık çözümler sorunu gidermez. Yaşadığımız her şeyin sistemsel olduğu açık. Bununla birlikte bölgeye baktığımız zaman, bir de iktidar ve devletçi mantıkla güvenlik politikaları önüne koyma meselesi var. Bugün su politikaları meselesi, su savaşları meselesi tamamen aynı mantıktır ve Türkiye’nin bölgesel anlamda su üzerinden söz söyleme, suyu silah olarak kullanma meselesi var. Bunun için bölgede yapılan baraj ve HES’ler, boşaltılan köyler, orman yangınları, boşaltılan köylerde tarım yapılamaması ile birlikte bir göçertme olduğunu görebilirsiniz.” ifadelerini kullandı.
Orman Yangınları Söndürülmüyor – 31 Temmuz
Manavgat’ta birkaç noktada yakın zamanlı başlayan ve sonraki saatlerde diğer il ve ilçelerde de ardı ardına hızlanan yangınlar, öncesinde kasıtlı alınmayan önlemler, yetersiz acil eylem planı, yetersiz ekipman ve sonrasında bu eksiklerin görülmesine rağmen gerekli adımların atılmamasıyla yangın kendi sınırlarına ulaşıp sönene kadar söndürülmüyor.
Orman Kanunu’nun sık sık değiştiği, yangınların başlamasından hemen önceki gün Turizm Teşvik Kanunu ile orman alanlarının yapılaşmaya açılmasının kolaylaştırıldığı, orman korumanın özelleştirildiği, THK’nin içinin boşaltıldığı bir ortamda yangın söndürme uçakları kaldırılmadı, kaldırılması için acil adım atılmadı. Diğer ülkelerden gelen yardım tekliflerinin bazıları bekletildi ya da reddedildi.
Başsorumlu Erdoğan yangın bölgesine dev konvoyuyla girip halk yangın söndürmeyle uğraşırken zorla getirilen işçilerin kafasına çay attı, evi yanan insanlara krediyle borçlandırma şantajını ilan etti. TOKİ, henüz yangın sönmemişken imar projelerini paylaştı. Bakan Pakdemirli 169. maddenin istisnaları olduğnu vurgulayarak aslında şimdiden bu alanlarda kimi yapılaşmanın önünü açacaklarını itiraf etti.
İzmir HDP binasına olan katliam girişimi ve Deniz Poyraz’ın katledilmesi, Afgan ve Suriyeli mültecilere karşı artan nefret söylemi ve sokaktaki ırkçı pratikler, Konya’da Kürt bir ailenin ırkçı saiklerle karledilmesi ile devam eden süreçte yangınlar, bunları kasıtlı şekilde söndürmeyen iktidar için bu sürecin yeni bir parçası haline getirilmek isteniyor. Hiçbir bulgu ve veriye dayanmayan sabotaj iddiaları ile halkın rejime karşı biriken öfkesi dağıtılmak isteniyor. Bakanlar sorumluluklarını savmak için açıktan yalanlar söylerken halkın söndürme çabaları yetersiz kalıyor ve mahalleler sırayla boşaltılıyor.
Yanan alanların hızla yeniden ağaçlandırılmasının yanlışlığını roman bilimciler pek çok mecrada sıkça tekrar etse de TEMA başta olmak üzere çeşitli bağış kampanyalarıyla gerçek dayanışma ve hesap sorma ağlarının yerine kolaycı ve iktidarla işbirliğini meşrulaştırıcı kampanyalar ilan edildi.
Yangınlarda şu ana kadar 8 kişi hayatını kaybederken ormanda yaşayan binlerce canlı yaşamını yitirdi, kaçabilen hayvanlar ise evsiz kaldı. Kimi yangın bölgelerinde yaban domuzlarının beslenmek için sokaklarda yiyecek aradığı görüldü. Öte yandan Muğla, Antalya, Mersin, Adana ve Osmaniye’de yangınlardan etkilenen ilçeler “Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi” ilan edildi.
Dersim Hozat’ta askeri bombardımanın sebep olduğu yangını söndürmek için bölgeye gitmeye çalışan halk ve belediye başkanları askerler tarafından engellendi. Bakan Pakdemirli’nin deyimiyle “ormanların yanmasına müsaade edildi.”
İşte, tüm bu süreç tıpkı önceki ay müsilajda olduğu gibi, önceki hafta Arhavi’de olduğu gibi, bugünlerde Van Başkale’de olduğu gibi iklim krizi denen şeyin bizzat kendisidir. İklim krizi havanın ısınması değil, bu ısınma sonucu oluşan hava olaylarının toplumsal sistemin yapısı nedeniyle felaketlere dönüşmesidir. Küresel kapitalist sistem bugün insanlara felaketten, ölümden başka hiçbir şey veremez durumda. Avustralya, Kaliforniya, Sibirya’daki dev yangınlar son 2 senedir adım adım bu felaketin geldiğini göstermişti. Felaketlerin bedelini ödeyen yoksul halk, işçi ve emekçiler bir yandan felaketin yaralarını sarmaya çalışırken bir yandan da devletin yetmezliği, kasıtlı cinayetleriyle de yüzleşiyor. Sistem teşhir olmuş durumda. Artık onu yıkma zamanı geldi.
Türkiye başta olmak üzere yangınları takip edebileceğiniz 5 online harita
Türkiye, son birkaç günde çıkan 70’in üzerinde orman yangını ile maalesef alev alev yanıyor. Milyonları üzüntüye boğan orman yangınları ile bir yandan mücadele sürerken, bir yandan da yangın haberleri gelmeye devam ediyor. Adana, Antalya, Muğla, Mersin ve Osmaniye başta olmak üzere 20’den fazla ilde çıkan yangınlarının bazıları kontrol altına alına da devam eden yangınlar ve neden olduğu maddi/ manevi kayıplar, uydu görüntüleri üzerinden de derin üzüntülere neden oluyor.
- Orman Genel Müdürlüğü Haritası
- NASA Yangın Haritası
- NASA ‘Worldview’ Haritası
- Küresel Orman İzleme Haritası
- Avrupa Uzay Ajansı’nın ‘Copernicus’ Haritası
Son beş yılda 16 binden fazla yangın çıktı – 31 Temmuz
Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün (OGM) verilerine göre Türkiye’de, beş yılda toplamda 16 bin 3 yangın çıktı, 62 bin 315 hektarlık alan alevlere teslim oldu. 62 bin 315 hektarlık alan, İstanbul’un 10’da birinden biraz daha büyük bir alana eşit. Türkiye’de 22,7 milyon hektar ormanlık alan bulunuyor ve orman varlığının yüzde 55’i riskli ve yangınlar açısından çok hassas bir bölgede yer alıyor. Her yıl ortalama 2 bin 388 orman yangını çıkıyor. Çıkan yangınlarda yine ortalama 6 bin 665 hektar orman yok oluyor. Konuyla ilgili Medyascope‘a konuşan İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, “Son yıllarda orman yangınlarında ciddi bir artış var. Son beş yılda ise yangınların daha da arttığını görüyoruz. Yangınların bu kadar artmasının birkaç nedeni var. Ormanlardaki insan yerleşim yerleri ve turistik tesislerin kullanılma sayısı arttı. İnsan ne kadar fazla ormanın içine girerse, orman yangını riski o kadar artar” dedi.
Ormanlar yanarken yürürlüğe giren kanun tartışma çıkardı – 31 Temmuz
“7334 sayılı “Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, tam da orman yangınlarının başladığı 28 Temmuz 2021’de Resmî Gazetede yayınlandı. Kanunun 1’inci maddesi “d” fıkrasına göre, “Kültür ve Turizm gelişme Bölgeleri dışında kalsa bile” orman arazileri “kamu yararı” kapsamına alınarak turizm yatırımcılarına açılabilecek. “Yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan” edilecek bu alanlardaki bütün devlet taşınmazları da turizm kapsamına alınabilecek. Kanun, kıyılar başta olma üzere orman alanlarındaki yapılaşma tasarrufunu Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkisine bırakıyor. Hangi alanların kapsama gireceği ise doğruda Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek. Böylece daha Türkiye’nin canını yakan orman yangınları henüz söndürülmemişken orman arazilerinin Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri adı altında turizm yatırımcılarına açılması, kıyıların halkın ücretsiz kullanımını zorlaştırıyor, belediyelerin yetki ve gelirleriyse tırpanlıyor. Bu durumda sadece Tarım ve Orman Bakanlığı tasarrufundaki kıyı, göl, dağ gibi doğal alanlar değil, örneğin konumu otel ya da turizm tesisi kurmaya uygun olan Millî Eğitim Bakanlığından Millî Savunma Bakanlığına, İçişleri Bakanlığından Adalet Bakanlığına dek okul, konukevi, ya da müze gibi binaların Cumhurbaşkanlığı üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığı tasarrufuna devri mümkün olabilecek.”
Manavgat’taki yangının etkilediği alan haritalandırıldı – 31 Temmuz
Antalya’nın Manavgat ilçesinde yangınların etkilediği alan, Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) Harita Mühendisliği Bölümü İleri Uzaktan Algılama Teknoloji Laboratuvarı’nda optik ve termal uydu görüntüleri kullanılarak haritalandırıldı.
Harita Mühendisliği Uzaktan Algılama Anabilim Dalı’nda görevli öğretim üyeleri Prof. Dr. Taşkın Kavzoğlu, Prof. Dr. Umut Güneş Sefercik, Doç. Dr. İsmail Çölkesen ve Araştırma Görevlisi Muhammed Yusuf Öztürk’ten oluşan ekibin, optik ve termal uydu verilerine dayalı olarak analizler yaptığı vurgulanan açıklamada, yangının etkilediği alanın, İleri Uzaktan Algılama Teknoloji Laboratuvarı’nda optik ve termal uydu görüntüleri kullanılarak haritalandırıldığı bildirildi.
Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma
Necatiye köylüleri: Meramızı ve boz ahlat ağacını korumak için direneceğiz – 5 Temmuz
Edirne’ye bağlı Havsa ilçesi Necatiye Köylüleri meralarından hızlı tren yolu inşaatında dolgu malzemesi alınmasına karşı tetikteler. Meradaki tek ağaç olan boz ahlat ağacının altında meralarını korumakta kararlı olduklarını söyleyen köylüler yaklaşık 100 yaşındaki boz ahlat ağacını yok edilmesine izin vermeyeceklerini dile getirdiler. Necatiye köylülerini meralarını korumak için harekete geçiren olay ise Halkalı-Kapıkule Demiryolu Hattı hızlı tren projesi için meradan dolgu malzemesi alınmak istenmesi oldu. Kolin İnşaat tarafından yapımı sürdürülen hızlı tren projesi için gereken dolgu malzemesinin Necatiye köyü merasından karşılanması için geçtiğimiz günlerde numuneler alınması köylülerin tepkilerine neden oldu. Trakya Platformu sözcüsü Göksal Çidem kendi köyünün merasının bu şekilde yok edilme olasılığına karşı CİMER’e yaptığı başvurudan bir sonuç alamadığını söyledi. Meranın numune çalışmaları nedeniyle daha şimdiden delik deşik edildiğini belirten Çidem, “mera kanununa göre buradan toprak alınması için bir tahsis yazısı, mera komisyonu kararı lazım. Ortada böyle bir evrak yok. Biz meraya çizik atsak ceza keserler, bu şirket 150 dekar alanı yok edecek, yetkililerden çıt çıkmıyor. Köyde hayvancılık yapan herkesin otlak alanı bu mera. Meradaki su göleti de hem yörenin en temiz suyu, hem de hayvanların su içtiği bir yer. Gölet de yok olacak. Mera ve gölet yok edilirse köylüler neyle geçinecek?” diye sordu.
Dipsiz Göl, ‘dipsiz çamura’ döndü – 9 Temmuz
Gümüşhane’nin Taşköprü Yaylası’nda, Gümüşhane Valiliği ile Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’nün Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün ‘olumlu görüşleri’ üzerine 2 kişiye define arama izninin verilmesinin ardından kepçeyle kazılan ve içindeki suyun boşaldığı Dipsiz Göl’ü yeniden canlandırmak için yapılan çalışmalar sonuç vermedi. Jeoloji mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, “Kazı yapıldığı için gölü besleyen drenaj ve taban bozuldu. Her yağmurda göldeki hareketlilikte su bulanıp çamurlu görünecek. Doğallığı ile fauna ve florasını kaybeden gölün eski haline dönmesi çok zor” dedi.
Cudi’de yangın – 20 Temmuz
Şırnak’ın Cudi Dağı’nda top atışları sonrası yangın çıktı. Yangına herhangi bir müdahalede bulunulmadığı öğrenildi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz da yangına ilişkin sanal medya hesabından paylaşımda bulunarak yangının top atışları sonucu çıktığını söyledi.
Madencilik
Hatay Dörtyol’da kurulmak istenen alçı ve grafit ocağına yöre halkı tepkili – 3 Temmuz
Hatay’ın Dörtyol ilçesine bağlı Kuzuculu Mahallesi Amanos ve Deli Çay güzergâhında doğal güzelliği ile halkın yaşam alanı olan bölge maden şirketlerinin tehdidi altında. İzmir merkezli ve İskenderun’da şubesi bulunan Metan Kömürcülük, bölgede alçı ve grafit ocağı kurmak istiyor. Yaşam alanlarına sahip çıkacaklarını belirten yöre halkı, narenciye ve diğer meyve ve sebze suyuna beyaz alçı tozu ve siyah grafit yağı karışmasın diyor. Ocağın kurulmaması için imza kampanyası başlatan Amanos Keşif Çevre Kuruluşu ve yöre halkı, meyve-sebzelere ve yaşam alanlarına sahip çıkmak için 8 Temmuz 2021 Perşembe günü saat 12.30’da Emirali Kayası İlkokulu önünde buluşup tepkilerini dile getirecek. Yöre halkı, Galleplik kanyonunda kimsenin yüzemeyeceğini, Bülke yaylasına açılacak olan alçı ve grafit ocağından dolayı buraların bembeyaz olacağının ve Deli Çayın bulanık akacağına dikkat çekiliyor.
Çine Seferler köylüleri madencilere ÇED toplantısı yaptırmadı – 6 Temmuz
Aydın Çine’ye bağlı Seferler köylüleri, yaşam alanlarında işletilmek istenen feldispat madenine dair ÇED toplantısı yapılmasına izin vermedi. ÇED heyetine “Sizi de toplantınızı da istemiyoruz” diyen köylülerin kararlı tutumu üzerine heyet tutanak bile tutmadan köyden ayrıldı.
Koza Altın, protestolar altında halk toplantısı yaptı – 6 Temmuz
Koza Altın işletmelerinin Serçiler köyündeki maden işletmesi, genişletme projesi için halkı bilgilendirme toplantısı düzenledi. Toplantı halkın protestoları eşliğinde yapıldı. Toplantıya Çanakkale’den CHP Milletvekili Özgür Ceylan, Çanakkale Belediye Başkan Yardımcıları İrfan Mutluay ve Rebiye Ünüvar, CHP il ve ilçe başkanları, Emek Partisi il başkanı, TKP üyeleri, İda Dayanışma Derneği, Kazdağı Koruma Derneği, Çan Çevre Derneği ve Çanakkaleliler katıldı. Çevre il müdürlüğü yetkililerine milletvekili ve belediye başkanları yardımcıları gerekli itirazlarda bulunmalarına rağmen toplantı gerçekleştirildi. Büyük bir protesto eşliğinde firma yetkilisi sunum yapmaya çalıştı. Bir tek köy muhtarı söz alarak işçi alımı hakkında ve kendilerine ne kadar su sağlanacağına dair soru sordu. Bu da toplantıya katılan halk tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Jandarmanın firma yetkilileri ve sunum yapacağı alanı ciddi güvenlik önlemleri ve demir bariyerlerle çevrilmiş olduğu görüldü. Sunum ve bir söz hakkının ardından yetkililer toplantıyı sonlandırdı.
Maden yıkama tesisinin atık suyu Pülümür Çayı’na akıtılıyor – 8 Temmuz
Pülümür’de faaliyet gösteren krom madeni ocağı, bu yıl dinlendirilmeye alınan Yel Dağı’nda maden yıkama tesisi kurdu. Tesisten çıkan atık suyun gerekli yasal işlemler yapılmadan Pülümür Çayı’na akıtıldığı iddia edildi. Pülümür’de oturan Gürol Yılmaz, duruma tepki göstererek “Bizler coğrafyamızın talan edilmesini istemiyoruz. Doğamızı korumak ve bizden sonraki neslin de bu coğrafyada yaşam bulmasını istiyoruz. Pülümür bölgesinde arıcılık ve hayvancılık faaliyeti yapılıyor. Bu yapılan tesiste sularımızı kirletiyor, doğamız kırılan taş ve toprağın tozundan zarar görüyor doğadaki bitkilerin zarar görmesine sebep oluyor. Ağır tonajlı araçlar geçerken yollara zarar veriyor. Bu araçlar köylerimizi toz boğuyor. Maden sahaları rastgele kazılıyor, bu da doğamıza büyük zararlar veriyor. Bu talancılığa Dersim’de dur demeliyiz.” dedi.
Madencilik sürerse Fırat maviyi unutur – 7 Temmuz
Temmuz ayının ilk haftasından itibaren Fırat Nehri’nin Erzincan Kemaliye’den geçen kısmı kızıla çalan bir renkte akmaya başladı. Nehrin rengindeki bu olağanüstü değişim tam da UNESCO Dünya Miras geçici listesindeki Kemaliye (Eğin) ilçe merkezinde 1-4 Temmuz tarihleri arasında yapılan Uluslararası Kemaliye Kültür ve Doğa Sporları şenliğine denk geldi. Kirlilik yüzünden su sporları yapılamazken, bölgede yıllarca jeolojik araştırmalar yapan Tıbbi Jeoloji Uzmanı Jeoloji Yüksek Mühendisi Eşref Atabey, nehrin rengindeki bu kızıllığın Divriği’de işletilen demir madeni ocağından kaynaklandığı görüşünde. Atabey, ilerleyen günlerde nehri daha büyük tehlikelerin beklediğini dile getirdi. Türkiye ve Ortadoğu’nun en önemli akarsuyu olan Fırat Nehri’nin geçtiği Türkiye, Suriye ve Irak’taki kentlere hayat verdiğini belirten Atabey, Fırat’ın suyunun artık mavi akmayacağını ileri sürdü.
Ordu’da Madenler Genişlemeye Devam Ediyor: Şehrin Yüzde 74’ü Madenlere Ruhsatlı – 9 Temmuz
TEMA Vakfı, 2020 yılında kamuoyu ile paylaştığı Kaz Dağları Raporu’nun ardından, ülke genelinde, doğa ve tarım alanlarının, su varlıklarının ve kültürel mirasın madencilik faaliyetleri nedeniyle karşı karşıya kaldığı tehditleri ortaya koymaya devam ediyor. Vakıf tarafından Ordu ili özelinde hazırlanan son rapora göre; Türkiye’nin en önemli doğa, tarım ve kültür merkezlerinden biri olan ilin yüzde %74’ü IV. Grup madenlere ruhsatlı. Doğası, su varlıkları, meraları ve fındık bahçeleriyle Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin ve tarımsal üretiminin teminatı olan bölgenin geleceği, 435 adet IV. Grup maden ruhsatı ile tehdit altında. Çalışma, mevcut ruhsat sahalarının hayata geçmesi halinde, Ordu’nun toprağının, suyunun, doğal varlıklarının, yöre insanının sağlığının ve tarıma dayalı ekonomisinin telafisi imkansız zararlar göreceğini ortaya koyuyor.
Kemaliyeliler altın tuzağına düşmedi – 13 Temmuz
Kanadalı Alacer Gold ve Çalık Holding’in ortaklığında kurulan Anagold altın madenciliğin İliç Çöpler köyünde kurduğu maden sahalarının sürekli genişletilmeye çalışılması nedeniyle çevre il ve ilçeler de tehlike altına girmek üzere. İliç’e bağlı diğer köylere hızla yayılan altın madeni sahaları Fırat Nehri’ni besleyen Karasu Nehri’ni kimyasallar ile kirleterek ve tüm Mezopotamya coğrafyasını tehdit eder hale gelmektedir. Geçen sene Kemaliye köylerine altın aramak için sondaja gelen şirket köylülerin yoğun mücadeleleri sonucu geri adım atmak zorunda kalmıştı. Ne pahasına olursa olsun maden sahalarını artırma planlarından vazgeçmeyen şirket şimdi de farklı yöntemler geliştirmeye çalışıyor. Kış aylarında Kemaliye’nin Ağıl köyünde demir madeni aramak için sondaj yapmaya çalışan Fimar Madencilik şirketi köylülerin itirazları karşısında “Buraya 200 jandarma yığarım” şeklinde tehditte bulunmuş ve olay sosyal medyadan duyulunca büyük tepki toplamıştı. Köylülerin “Jandarma senin özel güvenliğin mi? Nasıl böyle konuşabiliyorsun?” şeklinde tepkileri üzerine geri çekilen şirketin ardından farklı oyunlar olduğu ortaya çıkmaya başladı. Kemaliyeli yaşam savunucuları bunun bir tuzak olduğunu, Fimar adlı şirketin Alacer Gold firmasıyla anlaşmalı olarak bölgeye geldiğini söylüyorlar. “Fimar Madenciliğin bölgede demir madeni açacağını söylemesi aslında tamamen bir yalan. Demir madeni diye girecekler ama asıl aradıkları şeyi herkes biliyor; altın arıyorlar” diyen çevreciler özellikle yıllardır demir madenciliği ile geçinen Divriğili köylerin bu tuzağa düşmemesi konusunda uyarıda bulunuyorlar.
Mersin’de 37 ayrı maden ruhsatı dağıtıldı – 16 Temmuz
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Meclis üyesi Abdurahman Yıldız, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentin orman, tarım ve hayvancılık bölgelerini kapsayan 37 ayrı alan için maden ruhsatı verdiğini söyledi. Maden ruhsatı alan şirketlerin yetkilileri, bakanlık yetkilileri ile birlikte Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu hazırlamak üzere toplantılar düzenlemeye başladı. Bazı yerlerde toplantılar gerçekleştirilirken, bazı yerlerde ise halkın tepkisi üzerine toplantılar yapılmadı. Merkez Yenişehir ilçesine bağlı kırsal Çukurkeşlik Mahallesi’nde yapılmak istenen ÇED toplantısı, mahalle sakinleri tarafından davul, zurna, tencere ve tavayla engellendi. Protestolar nedeniyle toplantıyı gerçekleştiremeyen yetkililer, bölgeden ayrılmak zorunda kaldı.
Üniversite parayı aldı, katliama onay verdi – 24 Temmuz
Ankara-Beypazarı’na bağlı Doğanyurt köyünde Yusuf Ağa Mad. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açılmak istenen Kalker Ocağı tesisi için hazırlanan Proje Tanıtım Dosyasındaki bilgilere göre, proje için 94,15 hektarlık alanda ruhsat verildi. İlk etapta bu arazinin yaklaşık 13 hektarlık kısmının işletmeye açılması planlanıyor. Açık işletme yöntemiyle çalışma yürütülmesi planlanan ocakta civardaki inşaatlarda kullanılmak üzere yılda 800 bin ton işlenmemiş kalker çıkarılacağı belirtiliyor.
Enerji Santralleri
Selçuk Gökçealan köylüleri Jeotermal istemiyor – 7 Temmuz
İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı olmasına rağmen, Kuşadası’na bağlı Kirazlı ve Çınar köylerinin hemen yanında yer alan Gökçealan köyünde kurulması düşünülen Jeotermal faaliyetleri için halkın katılım toplantısı yapılmak için köy okulunda toplanıldı. Yerelden Gökçealan, Kirazlı, Çınar, Yeniköy, Havutçulu köylülerinin katıldığı, Selçuk Belediyesi, Kuşadası, Selçuk, Aydın, İncirliova, Germencik’ten katılan sivil toplum örgütleri katılıma destek verdi. Çok sayıda JES karşıtı pankartin taşındığı etkinlikte, ” Gökçealan JES istemiyor, JES’e inat, Yaşasın Hayat, JES’e Hayır, Yetti Gari Susmuyoruz, Sermaye Defol Biz Halkız sloganları hep bir ağızdan atıldı. Yüzlerce kişinin katıldığı protesto gösterisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilisinin, ” Sizlere rağmen böyle bir toplantı yapmamız mümkün değil, bilgilendirme istemediğinizi tutanak altına alacağız” demesiyle sona erdi.
Derik’te sulama kuyularının trafoları sökülünce halk askerle karşı karşıya geldi – 8 Temmuz
Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ) ekiplerinin, Mardin’in Derik ilçesine bağlı Anıtlı (Qasra) köyünün Kizlerê ve Menteşê mezraları ile Kuyulu (Selmê) köyünde sulama kuyularının trafolarını sökmek istemesi tepkilere neden oldu. Halk, askerler eşliğinde trafo sökmek isteyen DEDAŞ ekiplerine tepki gösterdi. Trafosu sökülmek istenen mezralardan Menteşê’de halkın isyanı büyüdü. Askerler, köylülere biber gazı sıktı, havaya ateş açtı. Bir süre devam eden gerginliğin ardından DEDAŞ ekipleri trafoları söktü. Köylüler, “ödenmeyen borçlar” gerekçesiyle trafoların söküldüğünü aktararak, “Köyde hanelerin elektriği var şu an. Ama mısır yerde, suya ihtiyacı var. Trafolar olmazsa sulama yapamayız. Borçları gerekçe yapıyorlar. Kesilen faturaları ödeme imkanımız yok. Bu nedenle DEDAŞ’la mahkemelik olmuşuz. Mahkeme süreçleri devam etmesine rağmen trafolarımız gasp ediliyor” ifadelerini kullandı.
Amasra’da bir plan değişikliği daha iptal edildi: Hattat Holding’in gitme zamanı geldi – 8 Temmuz
Bartın’ın Amasra ilçesinde Hattat Holding tarafından yapılmak istenen termik santralin önünü açan 1/25 bin ölçekli Çevre Düzeni Planı’ndaki değişiklikler Ankara 5’inci İdare Dairesi tarafından iptal edildi. 15 yıldır termik santrale karşı mücadele yürüten Bartınlılar bugüne kadar 13’e yakın dava açmış, şirket ise beş kez farklı isimler ve lokasyonlar göstererek yeniden Çevresel Etki Değerlendirme başvurusu yapmıştı. Başarılı mücadele sonucunda daha önce termik santralin önünü açan 1/5000 ve 1/1000 ölçekli plan değişiklikleri de mahkeme tarafından iptal edilmişti. 1/100 bin ölçekli plan değişikliğinin yürütmesi ise Danıştay 6’ncı Dairesi tarafından durdurulmuş, şirketin bu kararı temyiz etme isteği kabul edilmemişti. Şu anda ise yürütmesi durdurulan bu plan değişikliğinin tamamen iptal edilmesi bekleniyor.
Alara Çayı’nda HES ve ‘acele kamulaştırma’ protestosu – 8 Temmuz
Antalya’nın Gündoğmuş ilçesinde Alara Çayı üzerine yapılmak istenen HES projesi ve “acele kamulaştırma” kararı köylüler ve çevreciler tarafından protesto edildi. Alara Çayı çevresinde yapılan eylemde, “Alara’ya HES istemiyoruz”, “Su hayattır” ve “HES’lere inat yaşasın hayat” dövizleri açıldı. Grup adına açıklama yapan emekli öğretmen Ali Sezen, bakanlığın ÇED raporlarına olumlu yanıt verdiğini belirtti. Sezen, “Akarsularımız HES şirketlerine 49 yıllığına verilirken ‘acele kamulaştırma’ kararlarıyla bizi topraklarımızdan, yerimizden, yurdumuzdan edecek olan HES projelerine karşıyız. Alara Çayı’na HES istemiyoruz” dedi.
Alara’daki HES projesinin ÇED süreci durduruldu – 17 Temmuz
Antalya’nın Gündoğmuş ilçesinde bulunan Alara Çayı üzerinde yapılması planlanan Hayat 1-2 Regülatörü ve HES projesiyle ilgili yöre halkının itirazları sonuç verdi. Yöre halkı, geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Kararı ile Kesin Korunacak Hassas Alan olarak tescil edilen Alara Uçansu (Çündüre) Şelalesi’nin bulunduğu bölgede yer alan HES projesine ilişkin itirazlarını rapor haline getirerek projenin iptali için 700 kişinin imzasıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletmişti. Alara Vadisi’nde yapılması planlanan HES projesinden etkilenecek olan 6 köyün halkının imzalarını taşıyan itiraz başvurusuna yanıt veren Bakanlık, projedeki eksiklikler nedeniyle ÇED sürecinin durdurulduğunu açıkladı.
Saros’a dokunma mitingi – 10 Temmuz
Edine’ye bağlı Keşan’da, Anafartalar Caddesi’nde sivil toplum örgütleri ve bazı siyasi parti temsilcilerinin de katılımıyla toplanan yaklaşık 2 bin kişi, açtıkları pankart ve ellerinde taşıdıkları dövizlerle sloganlar atarak, Cumhuriyet Meydanı’na yürüdü. Meydanda konuşma yapan Keşan Kent Konseyi Başkanı Hasan Karagöz, FSRU inşaatının durdurulması için Saros Dayanışma Gönüllüleri ve Kent Konseyi’nin yürüttüğü hukuki süreç hakkında bilgi verdi. Karagöz, “Saros’a adalet istiyoruz. Bugün burada bu coşku, bu katılım herhalde sağır kulakları açmış, kör gözleri parlatmıştır. Burada halkın gerçeğini görmüşlerdir. Umarız ki biz mitingi sonlandırdığımızda yetkililer, gidip makineleri bağlar, mahkeme kararlarını uygularlar. 2’nci ÇED davamız kaldı sadece. 4 Ağustos’ta Edirne İdare Mahkemesi’nde, duruşmalı mahkememiz var. Bugün buraya katılan kitlenin 3-5 katını oraya taşımaya var mısınız? Bu memlekette hakimler var, yargıçlar var. Bunu düzelteceğimize inanıyoruz” dedi.
Dalga dalga yayılan bir isyan: Enerji işçisinin derdi ne? – 13 Temmuz
AKP’nin enerji dağıtım faaliyetlerini özelleştirmesinin ardından, ülke geneline irili ufaklı onlarca firma faaliyete geçti. Kamu hizmeti yapmalarına karşın, kamu personeli statüsünde bulunmayan işçilerin ücretleri geçen süreç içerisinde tırpanlanarak, binlerce işçi açlık sınırının altında çalışmaya mahkum edildi. Özellikle pandemi döneminde kesintisiz çalışmaya devam eden enerji işçisinin sorunlarını görmezden gelen patronlar, her gün yüzlerce haneye işletmeye girip çıkan çalışanlarına maske, eldiven ve maske bile dağıtmadı. Tüm gün yürüyerek çalışan işçiler, kapanma dönemlerinde, dinlenme, yemek yeme ve tuvalet gibi insani ihtiyaçlarını karşılayabilecek yerler olmadığından mağdur edildi. Pandemi nedeniyle işsiz ve gelirsiz kalarak fatura ödeyemeyen yurttaşlar ile kesime zorlayan şirket arasında sıkıştırıldı. Tüm bu zorlu çalışma koşulları altında işçiler örgütlü oldukları TES-İŞ Sendikası ile patronlar arasındaki TİS görüşmelerine kilitlendi. Batık enerji şirketlerinin maliyetten kısmak için işçi ücretlerine zam yapmaktan imtina etmesi ve sarı sendika TES-İŞ’in buna çanak tutması ile yılların birikimi dalga dalga yayılan bir öfke patlamasına yol açtı.
Danıştay Zilan Deresi’ne ilişkin yerel mahkemenin kararını bozdu – 14 Temmuz
Van Valiliği Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından 30 Mart 2012 tarih ve 1318 sayılı yazısı ile 30 Mart 2012 tarih ve 14 No’lu “ÇED gerekli değildir” kararıyla, Gökakım Elektrik Üretim A.Ş. tarafından alınan ruhsat üzerine 2014 yılında inşaatına başlatılan Zilan HES projesi, köylülerin ve demokratik kitle örgütlerinin itirazı üzerine durdurulmuştu. Yaşanan itirazlar üzerine HES’in yapılacağı arazilere yönelik Bakanlar Kurulu kararı ile acil kamulaştırma kararı çıkartıldı. Durumu yargıya taşıyan köylüler, geçim kaynaklarının tarım ve hayvancılık olduğunu belirterek, HES’in yapılması durumunda bölgede oluşacak ekolojik tahribat nedeniyle geçimlerini sağlayamayacak duruma geleceklerini ve bu nedenle göç edeceklerini söylemişti. Koronavirüs salgını bahanesiyle sokağa yasaklarının ilan edildiği dönemde, 2015 yılında Danıştay 6. Dairesinin kararıyla yapımı durdurulan HES projesinin yeniden başladığı ortaya çıkmıştı. Köylüler, yerel mahkemenin “ÇED Gerekli Değildir” kararının iptali için davayı reddeden kararını Danıştay’a taşıdı. Danıştay’ın kararı bozmasıyla birlikte, iptal davası yeniden görülecek.
İş cinayeti: 18 yaşındaki Görkem, 1 tonluk borunun altında can verdi – 14 Temmuz
Adıyaman’da çalıştığı özel bir firmaya ait petrol kuyusunda tırdan indirilen bir ton ağırlığındaki borunun üzerine devrilmesi sonucu hayatını kaybeden 18 yaşındaki Görkem Servan Güneş‘in iş cinayetiyle ilgili soruşturma başlatıldı.
Muğla-Akbelen Ormanı’nda termik santrale karşı orman nöbeti sürüyor – 14 Temmuz
Muğla’nın Milas ilçesinde YK Enerji şirketi, işlettiği termik santrallere kömür sağlamak için Akbelen Ormanı’nı linyit ocağına dönüştürmek, İkizköy sakinleri ise ormanlarını korumak istiyor. Orman Genel Müdürlüğü, Akbelen Ormanı’nın madene dönüşmesi için gereken izinleri verdi ama İkizköy halkı bu kararı yargıya taşıdı ve mahkemeden karar çıkmadan ormanın yok edilmesini önlemeye çalışıyor. Fakat 15 Temmuz’da ağaç kesimlerinin başlayacağı konuşuluyor. Bu iddia üzerine iletişime geçtiğimiz YK Enerji şirketi ve Muğla Orman Bölge Müdürlüğü, kesim söylentisini doğrulamaktan ya da yalanlamaktan kaçındı.
Zorava Çayı’na HES izni Danıştay’dan döndü – 18 Temmuz
Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Kuşdalı (Şavura) köyünden geçen Zorava Çayı’nda, 2015 yılında köylülerin tepkilerine rağmen HES yapıldı. Beş yıl içinde tamamlanan HES’e, yaklaşık 7-8 kilometre uzaklıkta yeni bir santral kurulmak isteniyor. DSİ ile Tigris Enerji Üretim A.Ş. tarafından ortak yapılacak proje, 21 Mart 2019 tarihinde “Mergi Regülatörü ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisi için Su Kullanım Hakkı Anlaşması” kapsamında imzalandı. Köylüler, firmayla yapılan anlaşma sonrası hazırlanan ÇED raporunun “Usule uygun yapılmadığı” için yürütmenin durdurulması talebiyle 25 Nisan 2019 tarihinde Siirt İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, beş gün sonra 30 Nisan’da, “Dava konusu işlemin uygulanması halinde yapılması planlanan projenin inşaata başlanabileceği, projenin ekolojik dengeyi etkileyebileceği, bu durumun ise telafisi imkansız veya güç zararlara sebebiyet vereceği” gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararın ardından projenin sürdürülme girişimleri nedeniyle köylüler ikinci defa “ÇED raporunun usule uygun yapılmadığı” nedeniyle mahkemeye başvurdu. Mahkeme, 10 Haziran 2019 tarihinde ikinci kez yürütmeyi durdurma kararı verdi. Danıştay’ın aldığı karar, 13 Temmuz’da Siirt İdare Mahkemesi’nde görüldü. Danıştay’ın bozma kararının ardından davayı yeniden gören Siirt İdare Mahkemesi, Danıştay’ın kararı bozma doğrultusunda ÇED raporunun iptal edilmesi yönünde karar verdi.
Kent Suçları, Mülksüzleştirme ve Kirlilik
Kemaliye’deki şenliklere atık su, kuraklık ve HES gölge düşürdü – 3 Temmuz
Bu yıl 42’ncisi düzenlenen Erzincan Kemaliye’deki Uluslararası Kültür ve Dopa Sporları Şenlikleri’ne doğaya yapılan insan müdahalesinin gölgesi düştü. Şenlik programında yer alan Karasu Nehri üzerinde yapılması planlanan yüzme, kano ve bot safari etkinlikleri düşen su seviyesi nedeniyle iptal edildi. Su seviyesinin düşmesinin arkasında ise nehir üzerine kurulan iki Hidro Elektrik Santrali ve atık sularını akarsuya bırakan demir işleme tesisinin olduğu belirtiliyor.
UNESCO listesindeki Hevsel Bahçeleri çöplüğe döndü – 4 Temmuz
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır’daki Hevsel Bahçeleri çöpten geçilmiyor. Çok sayıda hayvan türüne ev sahipliği yapan ve Dicle Nehri’nin geçtiği bahçeler, ziyaretçiler tarafından yerlere atılan maske, plastik su petleri, alkol şişeleri ve poşetlerden kaynaklı adeta çöplüğe dönmüş durumda. Bahçelerin arazisinin bir kısmı da dökülen harfiyatlarla kirletiliyor. Yine, bahçeler uyuşturucu kullananların mekanı haline gelmiş durumda. Söz konusu kirlilik canlı türlerinin yaşam alanlarını yok ederken, kötü kokuların yayılmasına neden oluyor. Çöplerin toplanması için herhangi bir çalışmanın yürütülmemesi ise dikkati çekiyor.
Karaman Sarıveliler’de bulunan ve eskiden suyu içilen Fariske çayı artık zehir akıyor – 5 Temmuz
Karaman’ın Sarıveliler ilçesinde kanalizasyon atıklarının Göktepe (Fariske) Çayına bırakılması çevre ve insan sağlığını tehdit ediyor. Göktepe ve Çevresini Koruma ve Tanıtma Derneği Başkanı Halil Koçak, sorunun çözülmesi için ilgili kurumlara defalarca başvuru yapılmasına karşın bir adım atılmamasını eleştirerek, “Sarıveliler ilçesinin arıtma tesisi yok. Biriken atıklar iki ayrı noktadan doğrudan çaya bırakılıyor. Zehirlenme korkusundan çaya girmiyoruz. Kokudan bayılacak durumdayız” diye konuştu.
Ordu Saraycık’taki asar kayaları “1. derecede sit alanı” kapsamına alındı – 6 Temmuz
Ordu Saraycık’ta bulunan Asar Kayaları için yapılan başvuru sonrası alanın “1. derecede sit alanı” kapsamına alındığı açıklandı. Ordu Çevre Derneği Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada Saraycık’ta bulunan Asar Kayalarında inceleme yaptıkları hatırlatıldı, “Dernek olarak Asar Kayalarında arkeologla birlikte bir inceleme yaptık. Burada insan eliyle işlemlerin yapıldığını ve bir yaşam yeri olduğunu değerlendirdik. Müze Müdürlüğüne bilgi vermiştik. Daha sonra Saraycık Muhtarlığı’nın da Asar Kayalarının incelenmesi ve sit alanı kapsamına alınarak turizm açılması talepli ilgili yerlere dilekçe verdiğini öğrendik. Derneğimizden istenen destek üzerine yeniden Asar Kayalarına gidip hem incelememizi yeniledik hem de Saraycık Muhtarı ve yöre insanlarıyla görüşmelerimizi yerel ve genel gazetelere haber yaparak kamuoyu oluşmasını sağladık. Sonuçta Asar Kayaları’nın 1. derecede sit alanı kapsamına alınması sağlanmış oldu. Samsun Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Kararı gereği burada yapılaşma yapılmayacak, zarar verebilecek çalışmalara izin verilemeyecek. Ancak turizm amaçlı yürüme yolu, girişe tuvalet ve gişe yapılabilecek” denildi.
Dicle’ye atık su bırakıldığını belirlendi, suç duyurusunda bulunuldu – 6 Temmuz
Şırnak’ın Cizre ilçesinde, kanalizasyon borularının bağlandığı Dicle Nehri’nin kirletildiğini tespit eden Mahmut Tanal, sorumlular hakkında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Tanal, suç duyurusu dilekçesinde, milletvekili olarak Cizre ilçesinde yaptığı temaslar ve incelemeler sırasında, Nur ve Yafes Mahallesi’ndeki birçok noktadan kanalizasyon atıklarının herhangi bir filtreleme yapılmadan Dicle Nehri’ne akıtıldığını belirlediklerini hatırlattı. Dilekçesinde Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin “Atıksu Toplama ve Bertaraf Yükümlülüğü” başlıklı 43. maddesini anımsatan Tanal, “Belediyelerin atık su arıtma tesisinin kurulmasıyla ilgili iş temin planındaki taahhütlerini mücbir sebepler dışında yerine getirmedikleri takdirde belediye başkanları hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunabildiğine” dikkat çekti.
Karadeniz’in tek antik kentinde inşaatın önü açıldı: 1. derece sit alanı, 3. dereceye düşürüldü – 7 Temmuz
Karadeniz kıyısında, üzerine modern şehir yapılmamış tek antik kent Tios’ta, tarihi eserlerle dolu 56 dönümlük 1. derece sit alanı, 3. dereceye düşürüldü. Böylece inşaat yapımının önü açıldı. 2 bin 700 yıllık antik kentin yanındaki Filyos Limanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından geçen ay açılmıştı. İddiaya göre denize sıfır antik kent üzerine konut inşa edilecek. Tios antik kentinde yıllarca kazı çalışmalarına başkanlık eden arkeolog Prof. Dr. Sümer Atasoy “Tios’un kuruluşu MÖ 7. yüzyıla dayanıyor. Tios antik kenti Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında, üzerine modern şehir inşa edilmemiş, kazılan tek antik kent özelliği taşıyor. Bu Karadeniz’in tarihini yok edecek bir karardır” dedi.
Akçay Sulak Alanı’nın bir bölümünün villa amaçlı satışa çıkarıldığı açıklandı – 8 Temmuz
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Balıkesir’in Edremit ilçesinde yer alan Akçay Sulak Alanı’nın bir bölümünün bir yılı aşkın süredir Balıkesir Büyükşehir Belediyesi (BBB) tarafından moloz ve atık dere dip çamurları ile doldurulurken, şimdi de alanın diğer bir bölümünün Engin Gayrimenkul tarafından villa amaçlı pazarlandığını açıkladı. Dernek, “Akçay Enginkent” olarak pazarlanan proje kapsamında 200 adet 300 metrekarelik villa arazisinin yer aldığını ve arazilerin en az 300 bin TL’ye satıldığını ifade etti. “Söz konusu proje ile ilgili parsellerin bulunduğu alan Türkiye’nin taraf olduğu RAMSAR Sözleşmesi, Çevre Kanunu, Kara Avcılığı Kanunu ve Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’ne göre sulak alan özelliklerini taşımakta ve Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Sulak Alan Sulak Alan Envanter Sistemi SAYBİS’te de kayıtlı olan 148 hektar büyüklüğündeki Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı sınırları içerisinde yer almaktadır. Akçay Sazlığı ve Sulak Alanı’nın önemli bir kısmı Sulak Alan Yönetmeliğine ve Ramsar Sözleşmesine aykırı bir şekilde 2017 yılında yapılan çevre düzeni plan değişikliği ile Edremit Tarıma Dayalı İhtisas Sera (Süs Bitkileri ve Çiçekçilik) Organize Sanayi Bölgesine tahsis edilmiş ve bir kısmı Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından Rezerv Konut Alanı amacıyla Hazineden alınmışken şimdi de miktarı tam olarak bilinmemekle birlikte en az 60 bin metrekarelik bir kısmı daha imara açılmaktadır.” Engin Gayrimenkul’e de çağrıda bulunan dernek, sulak alanda inşaat yapmaktan ve insanların yaşamını riske atmaktan acilen vazgeçmesini, temel atma töreninin de acilen iptal edilmesini talep etti.
Yazlık Saray için 29 bin ton kum ve çakıl taşınmış – 9 Temmuz
Muğla Marmaris ilçesinde yer alan Okluk Koyu‘na inşa edilen yazlık sarayın kumsalı ve iskelesi için 29 bin ton kum ve çakıl taşındığı ortaya çıktı. Yapımı 2019 yılında tamamlanan ve daha önce paylaşılmayan sarayın fotoğrafları mimar Şefik Birkiye‘nin kendi internet sitesinde yayınlamasıyla gün yüzüne çıkmıştı. Plaja ve deniz kıyısına getirilecek bin 833 metreküp kumun ‘benzer plajlardan’ taşınacağı bilgisi verildi. Plaj gerisindeki alan için taşınacak 14 bin 597 metreküplük kum veya çakıl dolgu için de Marmaris çevresindeki ocaklar adres gösterildi. Plajlar, karadan kepçe, denizden de gemiden püskürtme yöntemi ile dolduruldu. Buna göre, kıyı için 2 bin 933 ton kum, sahil gerisindeki dolgu alan için ise 26 bin 276 ton kum ve çakıl taşındı. Tüm alan için kullanılan ve dışardan taşınan malzeme 29 bin 210 ton oldu.
Adana ve Mersin’de kamulaştırma kararı – 10 Temmuz
Çukurova Bölgesel Havalimanı Karayolu ve Raylı Sistem Bağlantısı İl Yolu Projesi kapsamında Adana ve Mersin bağlantısındaki bazı taşınmazlar hakkında “acele kamulaştırılma” kararı verildi. Konuya ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Çukurova Bölgesel Havalimanı Karayolu ve Raylı Sistem Bağlantısı İl Yolu Projesi kapsamında Adana ve Mersin bağlantılarında bulunan bazı parsellerdeki taşınmazlar Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılacak.
Çoğu Ege ve Akdeniz sahillerinde bulunan çok sayıda arazi ve tesis için özelleştirme kararı – 10 Temmuz
Kamu kurumlarının çoğu Ege ve Akdeniz sahillerindeki yüzlerce dönüm arazi üzerinde kurulu 18 eğitim kampı ve sosyal tesisleri 4264 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Özelleştirme İdaresi’ne devredildi. Marmaris, Kuşadası, Seferihisar, Manavgat, Didim, Gökçeada ve Beşiktaş Boğaz’da yer alan arazi ve tesisler idare eliyle satılabilecek, kiralanabilecek ya da kat/arsa karşılığı inşaat yaptırılabilecek. Kararda şu ifadelere yer verildi:
-Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından değerlendirilmek üzere özelleştirme kapsam ve programına alınmasına,
-Varlıkların satış, kiralama, işletme hakkının verilmesi, mülkiyetin gayrı ayni hakların tesisi, gelir otaklığı modeli ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar veya kat/arsa karşılığı inşaat yaptırma yöntemlerinden biri veya birkaçının birlikte uygulanarak özelleştirilmesine,
-Özelleştirme İşlemlerinin 31 Aralık 2025 tarihine kadar tamamlanmasına karar verilmiştir.
‘Doğa ve toplum karşıtı politikalara karşı duralım’ – 10 Temmuz
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Ekoloji Meclisi, müsilaj ve orman yangınlarına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, doğadaki kirliliğin siyasal ve yönetsel kirliliğin yansıması olduğu belirtilerek, “Toplum sömürülüyor ve yıkılıyorsa doğa da sömürülüyor ve yıkılıyordur. Toplumun kirlenmesiyle doğanın kirletilmesiyle birlikte gerçekleşmektedir” denildi. Kirlenen sadece deniz ve suların olmadığı, toprağında kirletildiğinin yer verildiği açıklamada, “Havamız solunamaz hâle getirilmiştir. Üstelik bütün bunlar uluslararası sermayenin çıkarı için yerli işbirlikçilerince gerçekleştirilmektedir. Toplumumuz da doğamızın, denizlerimizin yaptığı gibi tüm bu pisliklerini onların siyasal iktidarlarının, düzenlerinin yüzlerine kusmalıdır. Kendi yaşanabilir düzenini ekolojik sınırlar içinde kurmalıdır. Bunun için bugünkü iktidarı ve onun toplum-doğa karşıtı politikalarını reddetmelidir” diye belirtildi.
Sümela Manastırı’nda restorasyon atıkları dereye döküldü – 12 Temmuz
Sümela Manastırı’nda Şubat 2016’da restorasyon, çevre düzenlemesi, kayalıkların jeolojik ve jeoteknik bakımdan araştırılması ve güçlendirilmesi çalışması başlatıldı. Kaya düşme riskine karşı kapatılan manastırda endüstriyel dağcılar, taş düşmelerine karşı yamaçları çelik ağlarla örüp güçlendirdi. Restorasyon ekibi de iç alanlarda çalışma yaptı. Çelik ağların yamaca serildiği ‘bohçalama’ sistemiyle korunan manastır, tamamlanan restorasyon çalışmalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımı ile ziyarete açıldı. Manastırdaki restorasyon sırasında saklı mekanlar da gün yüzüne çıkarıldı. Ana Kaya Kilisesi’nin sağında yer alan 10 şapel, çan kulesi, misafirhane, keşiş ve öğrenci odaları, mahzen ve benzeri yapılar manastır tarihinde ilk kez ziyarete açıldı. Restorasyon sırasında inşaat atıklarının dereye döküldüğü ortaya çıktı. Dere kıyısına dökülen atıkların bir bölümünün suya karıştığı iddia edildi. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü inceleme başlatırken, sosyal medyada manastır yakınına dökülen atıklar tepki çekti. Tepkiler üzerine dere kıyısındaki hafriyat atıkları kaldırıldı.
Akyaka İmar Planı Revizyonu Davasında Yürütmeyi Durdurma Kararı Çıktı – 14 Temmuz
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın askıya çıkardığı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli Akyaka İmar Planı Revizyonlarına karşı Akyakalıların açtığı Yürütmeyi Durdurma talepli iptal davasında Muğla 3. İdare Mahkemesi Yürütmeyi Durdurma kararı verdi. Kararın “hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin; uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğabileceği” gerekçesi ile alındığı bildiriliyor. Bakanlığın karara 7 gün içinde itiraz hakkı bulunuyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın elektrik ihalesini 114 milyon TL karşılığında Cengiz Holding aldı – 15 Temmuz
Kamu İhale Bülteni’nde yer alan bilgilere göre, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Destek Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, 15 Haziran’da “Elektrik enerjisi alımı” için bir ihale düzenledi. Yaklaşık 582 milyon TL bedelindeki ihale üçe bölünürken ihalenin 114 milyon 218 bin TL’lik kısmını ise Mehmet Cengiz’in Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Cengiz Holding’e bağlı Cengiz Elektrik Şirketi’nin kazandığı açıklandı. Cengiz Elektrik Şirketi, onlarca kamu kurumunun milyonlarca lira değerindeki elektrik enerjisi ihalesini aldı. AKP iktidarındaki tüm “mega projeleri” tek başına ya da konsorsiyum içinde yer alarak üstlenen Cengiz’in yaptığı işlerden bazıları şöyle: İstanbul 3’üncü Havalimanı, Hasankeyf Ilısu Barajı, Kuzey Marmara Otoyolu, Yusufeli Barajı ve HES ve Akkuyu Nükleer Santral Limanı. Cengiz’in ihalesini aldığı bazı kamu kurumları ile ihale bedelleri şu şekilde:
- Hazine ve Maliye Bakanlığı: 9 milyon 889 bin TL
- Emniyet Genel Müdürlüğü: 45 milyon TL
- Türkiye Büyük Millet Meclisi: 12 milyon 932 bin TL
- Diyanet İşleri Başkanlığı: 3 milyon 921 bin TL
Doğa harikası Êwil ‘güvenlik’ barajına kurban ediliyor – 17 Temmuz
Şırnak ve ilçelerinde 2009 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yapımına başlanan “güvenlik” barajları, bölgedeki ekosistemi tehdit ediyor. Şırnak kent merkezinden Uludere’nin köylerine uzanan 60 kilometrelik mesafede, her 10 kilometrede bir inşa edilen barajlar, dere yataklarının kurumasına neden oldu. Bu durum aynı zamanda doğa güzelliklerin de sular altında kalmasına neden oluyor. Uludere’nin Hilal Beldesi’nden Habur-2 köyüne kadar uzanan bölgede, şimdiye kadar 6 baraj inşa edildi. Ortabağ (Kiror) köyünde bulunan Êwil Vadisi ve kanyonu üzerinde inşa edilen barajın bend duvarı tamamlandı ve baraj su tutmaya başladı. Baraj nedeniyle Êwil kanyonu da sular altında kalacak.
Sakarya Karasu’da denize girenlerde kaşınma başlayınca tüm sahil boşaltıldı – 19 Temmuz
Sakarya’nın Karasu sahilinde denize girenlerin vücutlarında kaşıntılar başladı. Bir süre sonra bazı kişilerin vücutlarında kaşınmaya bağlı kızarıklar oluştu. Haber verilmesi üzerine sahile gelen 112 Acil ekipleri, bazı kişileri hastaneye götürürken, bazıları da kendi araçlarıyla hastaneye gitti. 32 kişi aynı şikayetlerle Karasu Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı. Sağlık ekiplerinin görüş belirtmesi üzerine saat 18.10 sıralarında tedbir amacıyla cankurtaranlar denize girilmesine izin vermedi. İlerleyen saatlerde yeniden denize girilmesine izin verildi. Kaşınmanın nedenini belirlemek için deniz suyundan numune alınacağı belirtilirken, ekiplerin çalışmaları devam ediyor. Hastaneye gidenler tedavilerinin ardından taburcu edildi.
Kurbanlıkların artıklarını akarsuya bıraktılar – 21 Temmuz
Maraş’a bağlı Dulkadiroğlu ilçesi Karacasu Karşıyaka Mahallesi’nde bir akarsu fabrika atıklarının yanı sıra Kurban Bayramı’nda hayvan atıklarıyla da kirletildi. Kamyonla bölgeye gelen vatandaş kurbanlık hayvanlardan kalan atıkları elindeki kürek yardımıyla akarsuya bıraktı. O anlar ise başka bir vatandaş tarafından cep telefonu kamerası tarafından kaydedildi. Vatandaşın “yapmayın, etmeyin, bunun neresi sağlıklı. Her sene aynı rezillik, bunu yapmayın” uyarılarına rağmen akarsuya hayvan atıkları bırakılmaya devam edildi.
Müsilaj tehlikesi geçmiş değil – 21 Temmuz
Müsilaj ile mücadele için oluşturulan Bilim ve Teknik Kurulu üyelerinden Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Sarı Marmara Denizi’ni kurtarmak için uzun vadeli çözümlere ihtiyaç olduğunu belirterek “Önce kirlilik yükünü durdurup, sonra iyileştirme çabası içinde olacağız. Bunun için de Marmara’yı koruma alanı ilan etmemiz lazım. Suların en az yarısını arıtmadan denize basıyoruz. Hem arıttıktan sonra da bu suları niye denize basalım? Madem arıttık, atık barajları yapalım. Zaten su kıtlığı yaşıyoruz. Bu suları tarımda, parkları bahçeleri sulamakta kullanalım. Balıkçılığı da düzenlememiz lazım. Marmara için erken uyarı sistemi yapılmalı. Yapılacak şeyler oldukça basit ama harekete geçmemiz lazım” dedi.
Antalya’da bir koy daha özel sektöre peşkeş çekildi – 21 Temmuz
Antalya Kemer’de Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içindeki ünlü Alacasu (Cennet) Koyu, “Günübirlik Kullanım Alanı” olarak Ankara merkezli bir firmaya kiralandı. 13 Temmuz’da yapılan ihaleyi alan firma, 20 yıllığına (7+13) koyu işletecek. Koya bir giriş kapısı ve günübirlik kullanıma yönelik yapılar inşa edilecek. Özel şirkete kiralanan Alacasu Koyu ve çevresi, aynı zamanda Phaselis antik kentinin sınırlarını belirleyen 1. derece arkeolojik sit alanı içinde kalıyor. İhale bilgilerine göre alanda ilgili yönetmeliğe uygun yapılaşmaya da gidilecek. Yapılan duyuruda, “Alacasu Günübirlik Kullanım Alanı Kapı Giriş Ücreti, işletmeciliği işi ile şartname ekinde yer alan Vaziyet Planı ve Mimari Projelerde yer alan yapı ve tesisler ile alan düzenlemelerinin yapılarak işletilmesi işidir” bilgilerine yer veriliyor.
Hafriyatla kirletilen Van Gölü için ‘acil önlem’ çağrısı – 22 Temmuz
Kayyım yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı iş araçları, Van Gölü’ne moloz ve hafriyat dökmeye başladı. Sanal medyada tepkilerin büyümesi üzerine iş araçları bölgeden çekildi. Van Tarihi Eserleri Koruma Araştırma ve Geliştirme Derneği (ÇEV-DER) ile HDP Ekoloji Komisyonu üyeleri, kayyım yönetimindeki Van Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı ekipler tarafından moloz ve harfiyat dökülen Van Gölü kenarında incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından konuşan ÇEV-DER Başkanı Ali Kalçık, göl kenarına moloz dökülmesini “ilkellik” olarak niteledi. Van Valisinin “dolgu yaptık” açıklamasına tepki gösteren Kalçık, “İç balçığın temizlenmesi için gölün içine bir platform bırakılıp gemiler ve iş makineleriyle bu iş yapılır. Göl 10 kilometre mesafede ciddi bir balçığa dönüşmüş. Böyle bir vahşet ve düzensizliğin olmaması gerekiyor” dedi. HDP Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü Menekşe Kızıldere ise, gölün koku, çöp ve hafriyat nedeniyle korkunç bir alana dönüştüğünü vurguladı. “Acilen bir şeyler yapılması gerekiyor” diyen Kızıldere, İleri Biyolojik Arıtma Tesisi’nin çalışmamasına tepki gösterdi. Kızıldere, “Dip balçığı temizleme adı altında bir moloz yığılması söz konusu. Moloz yığılması dip balçık temizliğinde kullanılmaz. Moloz yığılması sadece inşaat yapılması durumunda olur. Bu kirliliği ortadan kaldırmaları gerekir” diye belirtti. Konuyu Meclis’e taşıyacaklarını aktaran Kızıldere, şöyle devam etti: “Bir kanunun çıkması gerekiyor. Van Gölü’nün zarar görmesi demek sadece gölün, balıkçılığın ve tarımın zarar görmesi anlamına gelmiyor. Bütün bölgeyi ve diğer ülkeleri de etkileyecek bir konumda.”
AKP’li belediye çöpleri meraya gömerken yakalandı – 24 Temmuz
Samsun’a yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan 19 Mayıs ilçesinin AKP’li belediyesi, mera olarak kullanılan bölgeye çöp döktü. 19 Mayıs Belediyesi’nin Samsun Büyükşehir Belediyesine ait Düzenli Katı Atık Depolama tesisi bulunmasına rağmen çöpleri ormana dökmesi tepki çekti. Belediyenin çöp döküm işlemini gören yurttaşlar, CİMER’e şikayette bulundu.
Sivas Gökpınar Gölü’ndeki yapılaşmaya mahkeme engeli – 25 Temmuz
Sivas Gökpınar Gölü’nü yapılaşmaya açacak Sivas İl Genel Meclisi’nin kararı ile onanan Gürün Gökpınar Gölü Nazım İmar Planı ile uygulama imar planının yürütmesinin Sivas İdare Mahkemesi tarafından durduruldu. Mahkeme, 9 Ekim 2020 tarihinde onaylanan 1/5000 ile 1/1000 ölçekli plan değişikliklerinin durdurulma gerekçesi olarak söz konusu değişikliklerin telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacak olmasını gösterdi. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, yaptığı açıklamada, “Gökpınar Gölü Havzası doğal güzelliği, tarihi ve arkeolojik değerleri açısından ender rastlanan coğrafi yapısıyla biriciktir. Bu karar doğal güzelliğe ile alüvyon birikimi ile beraber aynı zamanda doğal kaynaklar üzerinden oluşmuş özel bir gölde, telafisi mümkün olmayan zarar verilme aşamasında hepimize nefes olmuştur” dedi.
Hayvan Hakları ve Biyoçeşitlilik
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin geçen hafta TBMM’ye sunduğu Hayvanları Koruma Kanunu teklifi, TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşülürken mevcut Hayvanları Koruma Yasası ile Türk Ceza Yasası’nda değişiklik öngören ve hayvanlara yönelik işkence, eziyet, tecavüz gibi suçlarda hapis cezası öngören yasa teklifinin komisyondaki görüşmelerinde, zaman zaman teklifin içeriğine ilişkin tartışmalar yaşandı. Komisyonda, muhalefet ve hayvan hakları savunucuları yasanın ismine itiraz ederek, “Hayvan Hakları Yasası” olarak değiştirilmesini isterken, teklifte yer alan ve ceza öngörülen “hayvanlarla cinsel ilişki” ifadesinin de “hayvanlara tecavüz” veya “istismar” olarak değiştirilmesini istediler.
Pendik’te 17 köpek ölü bulundu: Köpeklere işkence edilmiş ve zehir verilmiş – 6 Temmuz
İstanbul Pendik‘te yer alan Çamlık Mahallesi‘nde 17 köpek canı yitirilmiş bulundu. Sokakta yaşayan hayvanları beslemek için ormanlık alanın yakınlarındaki araziye giden hayvanseverler köpeklerin cansız bedeniyle karşılaştı. İhbar üzerine bölgeye polis ve belediye ekipleri sevk edildi. Belediye ekipleri, arazideki köpek cesetlerini toplayarak, ilçedeki veteriner işleri birimine götürdü.
Hayvan Hakları Yasası Teklifi Komisyon’da kabul edildi: Görüşmeye STK’ler alınmadı – 7 Temmuz
Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu‘nda kabul edildi. Komisyon’da dün başlayan kanun teklifi görüşmeleri bugün de devam etti. Ancak, bugünkü toplantıya sivil toplum kuruluşlarından gelen temsilciler ve basın alınmadı. Kabul edilen yasa teklifiyle birlikte hayvanların mal statüsünden çıkarılıp, can statüsüne geçirileceği ileri sürülüyor. Bunun yanında “Tehlikeli köpek türleri” olarak adlandırılan hayvanların bakılması ve barındırılması yasaklanacak. Katalogla hayvan alınabilecek. Kara ve su sirkleri Türkiye’de yasaklanacak. Ancak, Türkiye’de zaten kara ve su sirkleri bulunmuyor. Hayvan hakları aktivistleri, kabul edilen kanunun da hayvanları koruyamayacağını dile getirmişti. Öte yandan, taslakta hayvana tecavüzün “hayvanla cinsel ilişki” olarak adlandırılmasına da hayvan hakları aktivistleri sert tepki göstermişti. Kanunla ilgili detaylara buradan ulaşabilirsiniz.
Deneye Hayır Derneği’nden Yasa Tasarısıyla İlgili Açıklama – 8 Temmuz
Deneye Hayır Derneği, Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nde (TBMM) Hayvanları Koruma Kanunu ile ilgili görüşmeler başladığından beri hayvanlar üzerinden deneysel çalışmalar yapılmasına yasal dayanak sağlayan ifadelerin değiştirilmesi gerektiğini belirttiklerini kaydetti:
“TBMM çatısı altında yeni bir Hayvanları Koruma Kanunu için görüşmeler başladığından bu yana Deneye Hayır Derneği olarak bu toplantılara katılarak, Ekim 2019 tarihli Hayvanların Haklarının Korunması İle Hayvanlara Eziyet ve Kötü Muamelelerin Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nda da yer alan ve sokaklarda ya da barınaklarda yaşayan kedi ve köpekler üzerinde deneysel çalışmalar yapılmasına yasal dayanak sağlayan ifadelerin değiştirilmesinin uygun olacağı görüşümüzü dile getirdik. Bununla beraber hayvanların deneylerde kullanımının azaltılması için; üniversitelerde hayvanların eğitim materyali olarak kullanımına son verilmesi, eğitim için canlı bir organizmaya gereksinim duyulmayan alternatif model, yöntem ve laboratuvarların kurgulanmasının mevzuata bağlanması gibi taleplerimizi hem sözlü hem de yazılı olarak defalarca sunduk. 07.07.2021 tarihinde TBMM, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’na ilişkin kanun teklifi ile görüyoruz ki taleplerimiz yok sayılmıştır. Üstelik tasarı hazırlandıktan sonra tüm çabalarımıza rağmen 06.07.2021 tarihinde yapılan ve çeşitli STK temsilcilerinin davet edildiği görüşmelere de katılmamız uygun görülmemiş ve komisyon üyelerine meclis raporuna uygun bir düzenleme yapılması gerektiğine dair taleplerimizi ve eksikliklere yönelik eleştirilerimizi sunmamıza izin verilmemiştir.”
Mendirek nedeniyle caretta kumsalı yüz metre eridi – 11 Temmuz
2018 yılında Antalya’da Köprüçay’ın denize döküldüğü alanda yapılan mendirek, 100 metrelik erozyona ve daralmaya neden oldu. Yaşanan daralma nedeniyle, deniz kaplumbağaları yuva yapmakta zorlanıyor. Öte yandan bölgedeki kumsal hızla yok oluyor. Ekolojik Araştırmalar Derneği (EKAD), yetkililerden çözüm önerisi bekliyor.
Çiftçiler Tuz Gölü’ne bent çekti, yavru flamingolar öldü – 13 Temmuz
Tuz Gölü’ne giden su kanallarına bent çeken çiftçiler, iki ana arterden su akışını engelledi. Yaklaşık bir haftadır gölde Flamingo ölümleri yaşanıyordu. Doğa fotoğrafçısı Fahri Tunç, göldeki bütün flamingo yavrularının öldüğünü görüntüledi. Aksaray’da sekiz yıldır flamingo türünü takip eden fotoğrafçı Fahri Tunç, göle su taşıyan kanallara bent çekilmesi üzerine kuşların öldüğünü olduğunu görüntüledi. Önceki yıllarda da kanallara boru atarak çiftçilerin tarlalarına su çektiğini anlatan Tunç, “DSİ’ye başvurdum, şikayet ettim. Bir sonuç çıkmadı. Yaptırım olmayınca kanallara bent çekilmeye başlandı. Yaklaşık bir haftadır Flamingo ölümleri oluyordu.” Şu an hiçbir şekilde su akmayan Tuz Gölü’nde yavru flamingoların hepsi öldü. Tunç, gerekli uyarılara rağmen yaptırım olmamasına sitem etti: “Flamingo ebeveyni kuluçkadan çıkardıkları yavruyu tek başına sahiplenmezler. Grup olarak yaşadıkları için bizim ‘ana kucağı’ dediğimiz sistemle yavruları büyütürler. Düşünün 10 bin yavru, bir çemberin içinde duruyor. Dışarıda da burayı çevreleyen 20 bin ebeveyn var. Ebeveynler önce beslenecekleri alana gider. Yavaş yavaş yavruları götürüp besledikten sonra geri dönerler. Tekrardan yıkanacakları temizlenecekleri, Tuz Gölü’nün içindeki temiz su merkezine gelirler. Bu mesafe ne kadar uzarsa, ölümler o kadar artar.”
Temmuz’da Polen Ekoloji
Restorasyonun Aracı Yeşil Enerji Geçişi
Polen Ekoloji Kolektifi aktivisti Onur Yılmaz Gazete Karınca’da Dünya’da enerji geçişi için adımlar atan devletlerin oyun kuruculuğunu değerlendirdi. Yılmaz: “Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın (IRENA) 2020 Yenilenebilir Enerji Üretim Maliyeti raporuna göre, 2010-2020 arasında şebeke ölçeğinde güneş enerjisinden elektrik üretim maliyeti dünyada ortalama %85 geriledi. Bu 10 yılda maliyetler fotovoltaik teknolojisinin kullanılmadığı güneş enerji sistemlerinde %68, karasal rüzgar santrallerinde %56, deniz üstü rüzgar santrallerinde %48 gerilerken jeotermal enerjide %45, hidroelektrik santrallerde ise %18 artış gösterdi. Peki, Çin dahil fosil yakıt yatırımlarını yavaşlatsalar da sürdüren ülkeler bu gidişatı göremiyorlar mı? Fosil yakıtların zaman ve mekan sınırsızlığı kazandırarak kapitalist üretim tarzına uygunluğu, altyapı sistemlerinin hala fosil yakıtlara göre olması, yenilenebilirdeki tüm bu ucuzlamaya rağmen toplam maliyetlerin henüz fosil yakıtlarla başa baş olması gibi sebepler ilk elden sayılabilir. Ancak daha geniş planda bu tartışma emperyalist kapitalizmin krizlerinden bağımsız ele alınamaz. Dünyada enerji alanındaki bu gidişat iklim krizi ve ekolojik çöküş tartışmaları zemininde emperyalistler arası rekabette temel konulardan birini oluşturuyor ve köklü fosil sermayesinin yeni konumlanışında ekolojik çöküşü bir yönetim aracı olarak kullandığını gösteriyor.
Endüstriyel Hayvancılık Faaliyetleri ve Hayvansal Atıklar Zararlı Alg Patlamalarına Neden Oluyor
Hayvansal kaynaklı noktasal olmayan besin kirliliği, nehirlerdeki su kalitesi bozulmalarının önde gelen nedenlerindendir. Dolayısı ile hayvansal atıkların neden olduğu su kirliliği küresel anlamda yaygın bir durum halini alıyor ve besin kirliliği hem tatlı hem de deniz kıyı sularını etkiliyor. Zararlı alg çoğalmaları (HABs) su yaşamını etkilediği gibi insan sağlığı için zararlı olan kirliliğe de sebebiyet veriyor. Atık arıtma ve yönetim teknolojileri besin kirliliğinin ilgili sosyal ve çevresel etkilerine çözüm olabilir ancak maliyeti yüksek uygulamalar olduğu için doğa yerine kârı önceleyen anlayışlar için bir kâbustur. Hayvancılık atıklarından kaynaklanan zararlı alg patlamalarının ekonomik etkilerini bir vaka analiziyle değerlendiren Sampat ve arkadaşlarının vaka analizine göre (2020) hayvan atıklarından kaynaklanan her bir kilogram fosfor akışı toplam 74,5 USD’lik ekonomik kayba yol açıyor. Öncesinde fosfor bulunan ekili alanlara aşırı besin maddeleri kimyasal gübreler veya hayvansal gübre şeklinde uygulandıktan sonra yağmur veya kar erimesi sonucu besinlerin su kütlelerine akmasına ve aşırı alg büyümesi gibi ekosistem tepkileri oluşmasına neden olur. Su berraklığındaki her metre düşüş için bölgedeki ekonominin %15,6 azaldığı analiz edilmiştir (Secchi derinliği tayin edilerek değerlendirilmiştir). Zararlı alg çoğalmaları (HABs) ve çoğalma sırasında salınan toksinler hem sucul yaşamı hem de insan sağlığını olumsuz etkiler.
2020-2021 Plastik Kirliliği ve Küresel İstatistikler
İnsanlar plastik hakkında düşündüklerinde, döngünün başlangıcını düşünme eğiliminde değillerdir. Petrol ve gaz plastiğin fosil yapı taşlarıdır dolayısı ile petrol ve gaz geliştirme ile başlar, plastik sorunu. Doğal gaz ve petrol, fracking (kırılma) yoluyla yeryüzünden çıkarılabilmekte. Şirketler bir kaya tabakasına kuyular açıp 90 derece dönerek yatay olarak delerler. Kimyasallar ve su enjekte ederek boru hatları aracılığıyla diğer tesislere taşırlar oluşan gazı. Fosil yakıtların/gazın çıkarılması ve taşınması, karbon yoğun bir faaliyettir. Amerika Birleşik Devletleri’nde plastikler için hammadde oluşturmak üzere doğal gazın çıkarılması ve taşınması sırasında yılda 12,5 ila 13,5 milyon mt karbondioksit eşdeğerinin salındığı tahmin ediliyor. Tabi ABD düşük maliyetli olan bu gazı Avrupa’ya bunu taşımak için bir yol buldu: sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG). Depolanması kolay olduğu için gemilerde taşındı ve daha sonra etan kırma tesislerinde tekrar kullanılabilir bir enerji kaynağına dönüştürüldü. İşte bu parçalanmış gaz şimdi petrokimya endüstrisi için yeni işlenmemiş plastikler yaratmanın ucuz enerji kaynağı olarak kullanılıyor. Petrokimya endüstrisinin genişlemesinde kullanılmak üzere Avrupa’ya artan LNG ihracatı, AB’nin iklim ve döngüsel ekonomi hedefleriyle bile uyumlu değil. CIEL raporuna göre, polietilen plastiklerin yapı taşı olan etilen üretiminden kaynaklı emisyonların 184,3 ila 213 milyon mt karbondioksit eşdeğeri olduğu ve bu değerin bir yıl içinde yaklaşık 45 milyon binek aracın saldığı emisyona denk olduğu belirtiliyor. Küresel olarak, etilen üretiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının 2015 ile 2030 arasında %34 oranında artması da bekleniyor. Dünya Ekonomik Forumu’na göre de bugün, yıllık küresel petrol tüketiminin yaklaşık %4-8’i plastiklerle ilişkilendiriliyor. Plastiklere olan bu bağımlılık devam ederse, plastikler 2050 yılına kadar petrol tüketiminin %20’sini oluşturacak.
Bileşeni Olduğumuz Kazma Bırak Kampanyası ve Midilli’deki Ekolojistlerden “Su Sınır Tanımaz” Buluşması – 16 Temmuz
Altın madenciliği faaliyetleri yüzünden Kazdağları’ndaki ormanların talan edilmesinin, toprağın (ve dolayısıyla suyun) siyanüre boğulmasının çevre ve insan yaşamı üzerinde yarattığı olumsuz etki geniş bir coğrafyada hissediliyor. Midilli Adası’nın içme suyu kaynakları Kazdağları’ndan doğduğu için altın sevdası Ege’nin her iki yakasında insanların ve doğanın yaşamını tehlikeye atıyor. Tehdit uluslararası olduğu için elbette tepki de (tıpkı su ve doğa gibi) sınır tanımıyor. 16 Temmuz’da Midilli’de Binio İşgal Evi’nde buluşan aktivistlerle internet üzerinden bir toplantı gerçekleştiren Kazma Bırak grubu Midillili aktivistler ile Kazma Bırak Kampanyası, Ya Kanal Ya İstanbul Koordinasyonu ve Kazdağları İstanbul Dayanışması aktivistleriyle ulus ve milliyetçilik ötesi birleşik mücadeleyi örme konusunda ilk adımları attı. Toplantı için hazırlanan İngilizce “Water Knows No Borders (Su Sınır Tanımaz)” isimli broşüre buradan ulaşabilirsiniz.