Balya madenlerine tayin olan kazıcılardan bahseden, 1544 yılının Bursa mahkeme sicillerinde bulunan bir belge Balya’nın maden geçmişine dair rastlanan en eski belge sayılıyor. Tanzimat ilanıyla birlikte ivme kazanan madencilik sektörüne, ilk yabancı sermaye girişi bu dönemde olmuştur. 1868 yılından 1892’ye kadar Fransız, Alman ve İngiliz şirketleri ve yerli işbirlikçileri ile işletilen maden, 1892’de Osmanlı-Fransız işbirliği ile kurulan Balya-Karaaydın Anonim Şirketi’ne (Socite Anonime Ottomane Des Mines De Balca-Karaaydın) devredilmiştir. 1927 yılına kadar şirket, kâr payını %35-40’lara kadar yükseltmiş, savaş sonrası ekonomik daralmanın -kurşun ihtiyacının azalmasının- ve iş kazalarındaki artışın şirket üzerinde olumsuz etkileri olmuş ancak dara düşen şirketin yardımına zamanın hükümeti 200 bin liralık maddi yardımla koşmuş ve şirketi tekrar ayağa kaldırmıştır.

Şirket Mancılık’ta madenlerde kullanmak üzere ürettiği elektriğin fazlasını yerel yönetimlere satmıştır. 2025’ten bakıldığında büyükşehirlerde bile elektriğin olmadığı o dönemlerde bir köyde elektrik olması medeniyet ve kalkınmanın göstergesi gibi düşünülebilir ama ne pahasına bu “lükse” ulaşıldığını sorgulamamız gerekiyor. Balya o yıllarda hava kirliliğinin hastalıklara/ölümlere yol açtığı yerlerin başında geliyor. Kirliliğe maruz kalma yine sınıfsal. İşçi evleri toz, duman ve zehirli gazların yoğun olduğu mahallelerdeyken, mühendis ve müdürler tepenin arka tarafında dumansız hava sahasında yaşamaktadırlar. 1930’lı yıllarda yöre halkına yüklüce “duman parası” ödenmiştir.

İşçilerin çalışma koşulları şu şekilde tasvir edilmiş: “Maden civarındaki köylüler, her nevi vergiden affedilmek şartı ile maden işlerinde çalışmakla yükümlüdür, işçiler her ne sebeple olursa olsun iş yerlerini terk edemezler, olur da terk ederse zorla eski yerine getirilirlerdi.” Bir işçi madeni “Maden ocağı değil insan salhanesi!” şeklinde tanımlamış ve “… barut ve dinamit patlamasıyla ölenler 300’den ziyadedir,” diye belirtilmiştir. Ölümlerin sebebi olarak da mühendis ve memurlar işaret edilmiş, bin bir dalavere ile sorumluluklarından kaçtıkları söylenmiştir.
Eski dönemlerde çıkarılan cevher 62 kilometrelik dekovil hattı ve madene özel yapılan tren yolu ile Akçay limanına taşınıyor, oradan da vapurla Avrupa’ya gönderiliyordu. 2025 yılında Cengiz aynı süreçleri İnebolu Limanı’ndan İngiltere’ye taşıdığı bakır ve kobalt için işletiyor.

(Fotoğraf: Madde ve Reaksiyon: 20. Yüzyılda Hızla Sönen Bir Kent İdeali ve Balya)
1908 yılında çıkılan greve kadar yaşanan işçi ve doğa kırımını anlatan tanıklıklardan şu cümleler geriye kalmıştır:
“Senelerden beri toprağımızda çalışıp etekler dolusu para kazanan bu şirketin işlettiği ocakların bacalarından çıkan zehirli dumanlar araziyi çırılçıplak bir hale getirmiş, ağaçlar kurumuş, topraklarda yaprak açmaz olmuş, insanların hemen hepsi kurşunlu havayı yuta yuta zehirlenmeye başlamışlardır.”
“Bugün Balya’ya girildiği zaman evvela insanın nazarı dikkatini celbeden şey kiremitlerin sanki yepyeni konulmuş gibi kıpkırmızı durmalarıdır. Buna sebep zehirli havadan kiremitlerin yosun tutmamasıdır. Hatta bir kanarya, bir bülbül Balya civarında iki-üç günden fazla yaşamamaktadır.”

Grev büyük baskılar sonucu işçiler lehinde sonuçlanmazken, İttihat ve Terakki’nin ülke genelinde 1908 Ağustos’undan başlayıp Eylül ortalarına kadar devam eden grev zincirlerine karşı aldığı bazı önlemler şöyle:
1-Alman sermaye temsilcinin isteği üzerine grev yasağı getirildi.
2- Bu karardan 10 ay sonra Meclis-i Mebusan grev ve sendika kurma yasağını yasallaştırdı.
1911’de yapılan grevde ise işçilerin 8 saat çalışma ve ücret artış talepleri şirketçe kabul edilmiştir. Bu grevleri; 1928, 1934 ve 1936 yıllarında çıkılan grevler izlemiştir.
Balya, Avrupa emperyalistlerinin yerli işbirlikçileriyle birlikte yıllarca sömürüldükten sonra, Londra kurşun piyasasının düşük olması ve cevher yataklarının fakirleşmesi -aslında fakirleşme yok, sadece o dönemin teknolojik imkânlarıyla madenin bulunduğu 250 metreden derine inilemiyordu- sebebiyle terk edilmiş. Bugün imkânları elbette bu soruna da çare buldu. 2025 yılında Balya’da China Coal Third Engineering Agency Constructed firması asansör yapımı için halen devam eden hummalı bir çalışmaya başladı. Kamyonların yeryüzüne çıkmak için 30 dakika civarı mesafe (1-1,5km derinlik) kat ettikleri kapalı ocak sistemi ile çalışan madende, yapılacak asansör ile cevherlerin taşıma işlemi daha ekonomik hale gelecek.

1931 yılında Balya Karaaydın Madenlerini Kiralama ve İşletme Türk Anonim Şirketi kurulur -Bu isim neredeyse 100 yıl sonra, 2025 yılında Koza-İpek Holding’in değişen ismi Türk Altın İşletmeleri ile yıllardır ne kadar benzer politikalar yürütüldüğünü de gözler önüne seriyor. Bu tip isimlerle halkı manipüle ederek, milli/yerli maden, ülke kalkınması gibi söylemlerin arkasına gizlenerek doğayı yağmalayan sermaye/iktidar sadece kendini kalkındırmaya yılladır devam ediyor- Faaliyetine 1939 yılında son veren maden, 8 Şubat 1940’ta Bakanlar Kurulu kararıyla devletleştirilir ve kapatılır.
1940’ta kurşun ve çinko madeni terk edilip, kendi haline bırakılmış, 2005 yılında tekrar faaliyete alınmak üzere Eczacıbaşı’na bağlı ESAN Madencilik ve Dedeman Madencilik şirketlerine ruhsatlandırılmıştır. Sonrasında miras kavgasından çıkan anlaşmazlıktan dolayı Dedeman burayı Eczacıbaşı’na satmıştır.

Çevre Bakanlığı’nın 2000 yılında hazırladığı raporda madende kaynağı belli olmayan siyanür ve radyoaktif kirlenmeden bahsediliyor. İnsan sağlığı ile maden arasında doğrudan bir ilişki var. 2003’te yapılan bir araştırmada Balya’da meydana gelen 38 ölümden 22 tanesinin sebebinin akciğer kanseri olduğu ortaya çıkıyor. Ayrıca tüm bu sağlık sorunlarının yanı sıra tamamen madene bağımlı hale getirilen köylüler maden kapandıktan sonra sosyal ve ekonomik olarak büyük bir çöküş yaşıyorlar.
120 senede sermayenin işçilere ve doğaya karşı tutumu değişmemiş, hak gaspı, doğa talanı, işçi ölümleri ve hastalıkları geçmişten günümüze miras olarak kalmaya devam etmiştir.
Miras 1 – İşçi Ölümleri: 2016 yılında yaşanan göçükte Alpay Demirel, 2019 yılında maden servisinin yaptığı kaza sonucu Erdal Akbaş, 2023 yılında patlamada Yılmaz Adsay hayatlarını kaybetmiştir.
Miras 2 – Hak Gasbı: İttihat ve Terakki zamanında nasıl sendikal haklar yasakladıysa, Eczacıbaşı’nın taşeronu olarak çalışan Sargın İnşaat/Hüseyin Sargın 4 Aralık 2022 Madenciler Günü’nde, sendikalaştıkları için 243 işçiyi işten atmıştır. Bu saldırıya grevle cevap veren işçiler, gasp edilen haklarını şirketten almışlardır.
Miras 3 – Doğa Talanı: 4 milyon tonluk işlenmiş atıktır. Maden şirketinin zehirlediği tarım arazisi üzerinde ot bile bitmezken, bu atıkların içerisinde bol miktarda kadmiyum tespit edilmiştir. O zamanlar Balya’da kireç solüsyonu ve siyanür kullanılarak yapılan madencilik uygulamasına “kimyasal solüsyonlarla yapılan açık maden işletmeciliği” denebilir.
2025 yılında siyanür mirasını hala devam ettirmek için inat eden şirketler bulabilirsiniz, mesela Limak Holding iştiraki olan Altınordu Madencilik. Altınordu Madencilik -adından da anlaşılacağı gibi- Söbücealana’a altın-gümüş madeni yapmak için var gücüyle çalışıyor.

Balya’ya kuş uçuşu 15 km uzaklıkta bulunan Söbücealan, hayvancılık ve tarımla geçinmeye çalışan bir köy. 1997’de köy nüfusu 341 iken 2024 seçimlerinde kayıtlı seçmen 53 kişi gözüküyor. Söbücealan Köyü’nün sırtlarını, kendini “Türkiye’nin köklü girişimcilerinden Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun iştiraki olan Tatlıpınar Enerji Üretim A.Ş” olarak tanıtan Tatlıpınar A.Ş., acele kamulaştırmalarla res’ler ve ges’lerle donatmıştır. Söbücealan ve bizler için tehlike sadece res ve ges olsaydı dedirten altın madeni projesi 30 yıl boyunca çevresinde olan canlı/cansız her şeyi yutacak. Maden projesi, 276,93 hektarlık proje alanıyla başlayıp, 30 yıl içinde 1724,52 hektar ruhsat alanını yutacak.
Altın madenciliği, dünya üzerinde en çok yıkım getiren faaliyetlerden biridir: su varlıklarını kirletir ve tüketir, işçilerin erken dönemde sağlıklarını yitirmelerine neden olur, aynı şekilde maden alanının çevresinde yaşayan insanlarda erken ölüme sebep olan hastalıklara yol açar. Bu insanların geçim ekonomisini sakatlar, hatta bazı durumlarda yerlerinden edilerek mülksüzleştirmelere yol açar, toprağı, tarım alanlarını, meraları zehirler, ormanları yok eder. İşletme kapatıldıktan sonra terk edilen maden sahasında tehlikeli atıkların çevreye zararlı etkisi yüzlerce yıl devam eder. Altın üretimi prosesi yüksek riskler içerdiği için ufak bir kaza, geniş coğrafyaları etkileyen eko-kırım demektir.
Yapılması planlanan altın madeni projesi Karlık köyüne 120 metre, Söbücealan köyüne ise 400 metre mesafede. Projeden direkt etkilenecek yerler Karlık, Söbücealan, Ilıca, Gökmusa, Armutalan, Kırmızılar, Yaylacık, Tatlıpınar, Kayalar, Büyükpınar, Kurtdere, Yeniiskender, Kavakalan, Deliktaş köyleridir. Tarım alanları ve ormanlar tozla kaplanacak, ürün yetiştirmek imkânsız olacak. Tarım alanlarını sulayan Gökmusa Göleti, Armutalanı Barajı ve Manyas Gölü’ne zehir akacak.
MTA’nın 2013 yılında yaptığı diri fay hattı haritasını yorumlayan Balıkesir Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Doç. Dr. Şener Ceryan “1900-2017 yılları arasında Balya’yı da kapsayan fay hattında 5 büyük deprem yaşandı. Havran-Balya fay zonunda depremin şiddetini 7.2 beklemeliyiz,” diye belirtmiştir. Hiçbir kaza olmasa bile normal çalışma ortamında yığın/tank liçle altın madenciliği ‘yavaş şiddet/ölüme’ yol açan bir süreçtir. İliç’te yığın liçin kayması sonucu 9 işçinin ölümüne yol açan katliam ve yığın liçin içerisinde siyanürle birlikte ağır metaller bulunduran çözeltinin Fırat nehrine karışmasıyla biten süreç, yaşanacak bir depremde ne gibi sonuçlar yaratır varın siz düşünün.

Madene karşı durmamızı gerektiren bir diğer başlıksa ruhsat alanı içinde bulunan 1. Derece arkeolojik sit alanı, proje hem kültürel hem doğal varlıklarımızı yok edecek. Esan Madencilik’in çalışma sahası içinde kalan kültürel varlıklara karşı tutumu bizler için iyi bir gösterge.
Hafriyatçı altın madenciliğe karşı herkesi, 16 Ocak 2025 Perşembe Saat: 11.00 Balıkesir/Balya Karlık Mahallesi çok amaçlı salona bekliyoruz.

Kaynakça:
- TANZİMAT’TAN CUMHURİYET’E BİR MADEN ŞEHRİ: BALYA (1839–1923) / Dr. İsmail Arslan – Balıkesir Üniversitesi
- BALYA-KARAAYDIN MADEN ŞİRKETİ İŞÇİLERİ (1901-1922) / İsmail Bülbül
- BALYA KURŞUN MADENLERİ ÜZERİNDE FRANSIZ EMPERYALİZMİ – BALYA’NIN SOSYO-EKONOMİK YAPISI VE MADENİN DÜNÜ-BUGÜNÜ / Şevki Bayraktaroğlu, Gültekin Emre – Ülke Dergisi 9. Sayı – 1979
- https://ekolojienstitu.org/wp-content/uploads/2024/06/Altin_madenleri_kapatilsin_Siyanurle_Olumun_Ekoloj_240620_131711.pdf
- https://www.evrensel.net/haber/161470/balya-dan-geriye-kalan
- https://ekolojibirligi.org/balya-izlenimleri-ve-100-yildir-bitmeyen-otun-hikayesi/
- https://cmsapi.balikesir.bel.tr/Media/Media/Duyurular/25000-Plan%20Açıklama%20Raporu_202308081100.pdf
- https://tatlipinarenerji.com.tr/kurumsal/enerji-santrali-2
- https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/cumhurbaskani-kararlari/balikesir-ilinde-kurulacak-tatlipinar-res-yardimci-kaynak-ges-elektrik-uretim-tesisi-icin-gerekli-1
- https://kulturenvanteri.com/tr/bolge/turkiye/marmara-bolgesi/balikesir/balya/