Röportaj: Esra Erben
Orman yangınlarının artan sıklığı ve şiddeti, iklim değişikliği ve çevresel faktörlerin etkisiyle giderek daha ciddi bir tehdit haline gelmektedir. Bu durumu yakından gözlemleyen ve yangın söndürme operasyonlarında aktif olarak görev alan arama kurtarma ekibinde yer alan Mansur Karaca ile röportaj yaptık. Karaca, sorularımızı deneyimlerinden yola çıkarak cevapladı ve bize yangınların arka planındaki nedenleri, alınan önlemleri ve hayvan kurtarma çalışmalarını detaylıca anlattı.
1.Orman yangınlarının artmasında küresel ısınmanın rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yangınlarda küresel ısınmanın rolü birinci sırada yer alırken daha sonra çevresel faktörler gelmektedir. Arama kurtarmacı olarak geçtiğimiz günlerde yangın bölgesinde tanık olduğum bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bölgede gezerken orman içerisinde belli alanların insanlar tarafından bir şeyler ekmek için tellerle çevrildiğini gördüm. Domuzlar ve yabani hayvanlar ekili alanların üzerine basmasın ve mahsulleri yemesin diye alanın tamamı elektrikli ellerle çevirmiş. Hepimizin bildiğiniz gibi bu elektrikli tellere enerji sağlamak için çevreden enerji taşınıyor. Maalesef bu profesyonel bir şekilde yapılmıyor. Buralardan da elektrik kaynaklı yangınlar çıkıyor olabilir. Ama küresel ısınma birinci sırada yer alıyor. Ağacı, toprağı, suyu meta olarak görüp bunları paraya çevirme hırsından kaynaklı tahribatlar yüzünden bilim insanları senelerdir bu yangınların çoğalacağını ön görüyor. Sürpriz yok, her şey beklenildiği gibi ilerliyor. Politikalar değişmezse bu yangıların arttığını görmeye devam edeceğiz.
2.İklim değişikliğiyle mücadelede devletlerin ve uluslararası toplumun yeterince etkili olduğunu düşünüyor musunuz?
Sizin de bildiğiniz gibi iklim değişikliğinde bazı zirveler, görüşmeler yapılıyor. Fakat bunların iklim değişikliği mücadelesine en ufak bir etkisi yok diyebiliriz. Zirvelerde konuşulan ve alınan kararlara uyulmadığı gibi verilen sözler de tutulmamaktadır. Bu da kapitalist sistemin sonucu olarak bizlere yansımaktadır. Devletler; ekonomilerini bu şekilde sürdürdükleri ve politikalarını kapitalizm üzerine kurdukları için geri adım atmaları da imkansız görülüyor.
3.Yangınların önlenmesi ve kontrol altına alınması konusunda devletin aldığı önlemler yeterli mi?
Devletler yangınlarla ilgili yeterince önlem almamaktadır. Yangın öncesi önlemler demek; iklim kriziyle mücadelede adımlar atılması anlamına gelmektedir. Yangın sırasında da yeterli yangın söndürme ekipmanları bulunmamaktadır. Ekipmanların yetersizliğine birçok yangında şahit olduk. Gözümüzün önünde dağlar yağdı. Ayrıca yangınlar ve kontrolleri bölgeden bölgeye de değişiklik gösterirken 20.06.2024 tarihinde Kürdistan’daki yangınlarda hiçbir ekipman desteği sağlanmadı.
4.Türkiye’deki çıkan yangınları yalnızca küresel ısınmaya bağlı sebeplerle olduğunu söyleyebilir misiniz?
Türkiye’deki yangınların da dünyadaki yangınlar gibi küresel ısınmaya bağlı olduğunu düşünüyorum ama bazı rant bölgelerinde çıkan yangınların özellikle söndürülmediğini de biliyoruz. Otel yapımına çok uygun olan yerlerde yine bölgesel olarak sadece o bölgede yangınların çıktığına da tanık olduk.
5.Orman yangınlarıyla mücadelede daha etkin politikalar geliştirmek için hangi adımlar atılmalı?
Doğayı talan eden ekolojik yıkım politikalarına, rant politikalarına karşı örgütlenmeliyiz. Örgütlü mücadele yürütmeliyiz. Onun dışında gerekli ekipmanların alınması için devlete baskı kurmalıyız. Yerel çalışmaları kuvvetlendirmeliyiz ve bu konuda herkesin eğitim almasını sağlamalıyız. Kürdistan’da yaşanan yangınlar ve devletin ulaşmadığı yangınlarda için bilgi sahibi olup biz de yangın söndürmeyi öğrenmeliyiz ve bu konuda kendimizi geliştirmeliyiz.
6.Orman yangınları sırasında devlet ve yerel yönetimlerin koordinasyonu nasıl işliyor?
Yangınlar sırasında devlet, yerel yönetimlerle, STK’lar ve sivil halkla çok fazla iş birliği yapmıyor. Çünkü bu alanda kendi ihmalkarlıkları söz konusu ve deşifre olsun istemiyor. Menderes yangınında bölgeye girebilmek için 5 tane jandarma noktasından geçmiştik. Buralarda devlet tek başına bir çalışma yürütme ya da yalnızca kendisinin onayladığı kurumlarla çalışma yürütüyor.
7.Orman yangınlarının artışında tarım, hayvancılık, madencilik gibi sektörlerin etkisi hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Madencilik gibi sektörler çevreye zarar veren, ormansızlaşmaya neden olan, su kaynaklarını tahrip eden sektörlerdir. Onun dışında hayvancılık sektörü gezegene zarar veren en büyük sektörlerin başında yer almaktadır. Yağmur ormanların büyük kısmı bu hayvanlara yer açmak için yok edilmiş durumda. Hayvanların beslenebilmesi için tarım alanlarının genelinden yararlanılıyor. İçme suyunun yarısı hayvancılık sektöründe kullanılıyor. Ekosistem için negatif sonuçlar doğurarak yangın olaylarını doğrudan tetikliyor.
8.Orman yangınlarından etkilenen hayvanları kurtarmak için ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?
HARK arama kurtarma ekibi olarak birkaç senedir orman yangınlarına müdahale ediyoruz. Yangınlardan kaçabilen hayvanları, yaralı olan hayvanları, kendi alanımıza ve çiftliğimize götürüyoruz. Hayvancılık için tahakküm altına alınan hayvanlar yangından kurtulamıyor. Köylüler hayvanların özgürleşmesini istemedikleri için çoğu zaman ahırların kapılarını dahi açmıyorlar. Tavuklar kimsenin umurunda değil. Hayvanlar için sigortadan para almak için cesetlerini belgelemeleri gerekiyor, o yüzden hayvanlarını kurtaramayacak olanlar hayvanların özgürlüğüne kavuşmasına dahi müsaade etmiyorlar. Bunun sebebi ise cesetlerinin belli olduğu takdirde para alabilecek olmaları. Biz bu alanlarda hayvanlarla ilgili çalışmalar yürütüyoruz. Boşaltılan köylerdeki hayvanların nakliyle ilgileniyoruz, kurtarabildiğimiz hayvanları kurtarıyoruz.
9.Orman yangınlarının ardından hayvanların yiyecek ve su kaynaklarına erişimi nasıl sağlanıyor?
Yangınların ardından hayatta kalan hayvanlar o bölgelerden taşınıyor. Onun dışında doğal hayatında yaşayan yaban hayvanlar için herhangi bir beslenme söz konusu değil. Onlar kaçabiliyorsa henüz yanmamış bölgelere kaçıyorlar burada kendilerine yiyecek ve su kaynakları arıyorlar. Burada şöyle bir şey söz konusu yanan bölgeden kaçan hayvanların nereye sığındığını avcılar biliyor ve yangını titiz bir şekilde takip edip hayvanların nereye kaçtıklarını bildikleri için bu hayvanları vuruyorlar. Avcılarında tepkisi bu şekilde oluyor. Birçoğunun yeni ve heyecanlı av maceraları için bu yangınları sevinçle karşıladıklarını düşünüyorum.
10.Hayvan kurtarma operasyonlarında karşılaştığınız en zorlu anlar nelerdir?
Bizi en çok zorlayan şey insanlar. Yangın kurtarma esnasında insanlar hayvanları vermiyorlar. Yangın köye kadar geliyor, köylüler hayvanlarını kurtarmamıza izin vermiyor. Genelde büyükbaş diye nitelendirilen hayvanlar kurtarılıyor, küçükbaş olanlar taşınıyor ama tanışamayan yaralı hayvanları bize teslim etmiyorlar. Tavuklarını asla bize vermiyorlar. Göz göre göre orada hayvanların yanmasına sebep oluyorlar. Hayvanları mal olarak değerlendirip, benden çıkacaksa bir başkasına gitmesin diye düşünüyorlar. Çünkü onları para kaynağı olarak görüyorlar ve umursamıyorlar. Arılar için de aynı şeyler geçerli. Gittiğimiz her yerde yanmış arı kovanları görüyoruz. Bizi en çok zorlayan şey yangın alanındaki insanların davranışları oluyor.