ABD’de akademisyen olan Ali Alper Alemdar’ın seçimler sonrası Yeşil Yeni Anlaşma’nın durumuyla ilgili kısa değerlendirmesini sizlerle paylaşıyoruz.
ABD’de dört senelik Trump iktidarı fırtınalı bir şekilde sona ererken, halen daha Kasım ayı içerisinde yapılan seçimler etkilerini gösteriyor. Trump’ın posta yoluyla verilen oyları itirazı üzerinden başlattığı seçimlerde hile iddiası ve Georgia eyaletinde demokratların iki senato yarışını da kazanmasıyla beraber Trump’ın provokatif açıklamaları, ABD Kongresi’nin aşırı sağcı ırkçı gruplar tarafından kanlı bir şekilde basılmasıyla son bulmuştu.
Bu vaka, tüm ABD’yi şok ederken, Demokratlar, Kasım seçimleri sonucu topal ördek1 konumunda iken bu gelişmelerle birlikte Georgia’daki senato yarışını kazanarak hem senatoda eşitliği yakaladı hem de Cumhuriyetçiler ve Trump karşısında kamuoyunun desteğini kazandılar. Dolayısıyla son gelişmelerin Biden’ın ve Demokratların elini güçlendirdiğini söyleyebiliriz. Temsilciler Meclisi ve Senato’nun kontrolü böylesi bir iklimde Biden’ın istediklerini yapma konusunda daha iyi fırsatlar sağlayabilir. Yalnız, senatoda temsilin eşit bir şekilde dağılması ve bu eşitliği başkan yardımcısı Kamala Harris’in bozuyor olması, Biden’ın Senato’daki kontrolünü bir hayli zorlu hale getirebilir. Bu olasılığı, şu sıralar Biden tarafından sözü verilen ve Georgia seçimlerinde Demokratlar tarafından propaganda edilen hanehalklarına gönderilmesi planlanan 2000 dolarlık yardıma, Demokratların kendi içerisinden yapılan muhalefette görebiliriz. Eğer, Demokratlardan senatör Joe Manchin muhalefetini sürdürürse bu süreç tıkanabilir. Peki, bu siyasi iklim ve politik denge, Biden’in ve Demokratların iklim değişikliği ile mücadelede ve Yeşil Yeni Anlaşma’nın uygulanmasında nasıl etkili olacak?
Biden’ın en önemli vaatlerinden biri iklim değişikliği ile mücadele kapsamında ABD’yi tekrardan Paris Anlaşması’nın bir parçası yapmak ve 2050’den önce sıfır karbon hedefine ulaşmak. Göreve başlamasının ardından yaptığı imzaladığı ilk başkanlık kararnamelerinden biri ABD’yi tekrardan Paris İklim Sözleşmesi’nin tekrardan parçası yapmak oldu. Hem Kamala Harris hem de Joe Biden iklim krizinin acilliği ve Yeşil Yeni Anlaşma’nın önemini vurgulasalar da seçim sürecinin en başından beri takındıkları ürkek tavırlar kafalarda soru işareti yaratmakta.
Biden ve Harris, elbette Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi en başından bu yana Amerikan toplumu içerisinde radikal sayılabilecek bir dönüşümü desteklemediler. Bu ayrışmaya Yeşil Yeni Anlaşma tartışmaları içerisinde de rastlayabiliriz. Daha önce Gergedan Dergi’de2 yazdığım yazıda, Yeşil Yeni Anlaşma üzerine farklı görüşleri özetlemiştim. Kabaca tekrarlamak gerekirse, Yeşil Yeni Anlaşma üzerine öneriler, bir ucunda tamamen teknolojik değişimi ve sermayenin önderliğini bu süreçte ön plana çıkaran bir görüşle, diğer ucunda sosyal ve sınıfsal dinamikleri ön plana çıkaran, işçi sınıfının çıkarlarını savunan bir görüşten ve bu iki kampın arasında daha merkezci görüşlerden oluşmaktadır. Biden ve Harris’in pozisyonunu daha çok sermayeye yakın, fakat ‘korkak’ da olsa bir ayağı sol politikalarda olan bir konumda olduğunu söyleyebiliriz.
Pandemi, işsizlik ve yükselen ırkçılık ile aşırı sağ, Biden yönetimini çok gönüllü olmasa da çok daha kamucu ve doğrudan istihdam yaratacak politikalara yönelteceğe benziyor. Şu anki politik, sosyal ve iktisadı atmosfer kamucu programlar için gayet uygun. Yani, Roosevelt’in 1930’larda uygulamaya koyduğu ‘Yeni Anlaşma’ çerçevesinde askeri Keynesyen politikaların, daha cılız halini Yeşil Keynesyen politikalar olarak görebiliriz. Hem Biden’ın ideolojik yaklaşımı hem de Senato’daki kırılgan yapı, ABD’yi tam da ihtiyacı olan agresif kamu harcamalarından mahrum bırakacakmış gibi gözüküyor. Eğer, Biden hükümeti iklim politikasını sadece Paris Anlaşması ile sınırlar, vadettiği çevre-iklim adaleti konularını refahı tabana yayarak uygulamazsa, Demokratik Parti 2024 seçimlerinde hem yeni bir Trump yaratma ihtimalini yaratır hem de iklim değişikliğine karşı mücadeleyi sekteye uğratır.
Yeşil Yeni Anlaşma’nın en ‘radikal’ versiyonu dahi kapitalist dünya ekolojisi içinde çözümler ürettiği için temel çelişkileri aşma konusunda sınırlı kalsa da teknoloji ve sermaye önderliğindeki daha sağ versiyonundan iklim, çevre, sınıf ve ırkçılık karşıtı mücadelede konularında çok daha ileri bir seviyededir. Dolayısıyla Yeşil Yeni Anlaşma’yı siyah ya da beyaz olarak analiz etmekten ziyade hem işçi sınıfının ve diğer mücadele gruplarının tekrardan örgütlenebileceği hem de iklim aciliyetine cevap verebileceği bir fırsat olarak bakmalı ve olabildiğince sol kanada çekmeye çalışılmalıdır. Biden’ın ve yönetiminin pozisyonu ve Yeşil Yeni Anlaşma’nın kaderi Senato’daki kırılgan yapı, ekonomik buhran ve toplumsal hareketlerin gücü tarafından belirlenecekmiş gibi gözüküyor.
1 Demokratların sadece Temsilciler Meclisini kontrol edip senatoda kontrolün Cumhuriyetçilerde olma durumu ya da tam tersi durum.
2 https://gergedan.press/yeni-yesil-anlasmanin-green-new-deal-ekonomi-politigi-uzerine-6988/