Bu günümüzü büyük oranda şekillendiren neoliberal kapitalizmin siyasi sözcülerinden bir olan İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, 1987’de “Toplum diye bir şey yoktur!” demişti. “Sadece tek tek kadınlarla erkekler ve aileler vardır.” Ve tek tek kadınlar, erkekler ve aileler yaşadıkları sorunlar karşısında birer bağımsız girişimci olarak kendi gemilerini yürütmelidirler.
Nitekim o günden beri “devlet nerede” diye sorulan her felakette kimse olumlu bir cevap alamadı. Covid-19 pandemisinde milyonlarca insan öldü, kurtarmaya Devlet gelmedi. Avusturalya’da ve Brezilya’da, Türkiye’de günlerce, haftalarca ormanlar yandı, söndürmeye Devlet gelmedi. “Kemer sıkma”, açlık ve sefalet içinde yoksullar intihar etti, Devlet gelmedi.
Deprem oldu, en az 200 bin canlı enkaz altında kaldı, Devlet gelmedi.
“Devlet nerede” feryatları karşısında can koruyan değil mal koruyan bir Devlet karşımıza çıktı. Can kurtarmaya gelmeyen Devlet, toplumun özneleşme olasılığını gördüğü dayanışma faaliyetlerini engellemek için OHAL olarak çıkageldi. Devlet, soğukkanlı bir şekilde, “Yol, su, elektrik olarak size geri dönecektir” diye topladığı vergileri Kamu-Özel İşbirliği mekanizması sayesinde aktardığı inşaat şirketlerine harfiyat kamyonlarını alana sürme kararı aldı.
Artık tartışmamız gereken bizzat kendimizin halk olarak özneleşme kanallarını nasıl açacağımızdır. ÖR-GÜT-LEN-MEK-TİR. Bizi enkazın altından çıkaracak, soğukta sarmalayacak olan ÖR-GÜT-LEN-MEK-TİR. Dayanışmayı sokak sokak, mahalle mahalle, kent kent örgütleyerek toplumun öz-örgütlenmesini güçlendirmektir. Çünkü “kurtuluş yok tek başına”, çünkü “örgütlüysen güçlüsün”.
ÖR-GÜT-LE-NİN