Sinan Eden | 18 Haziran 2020
Bu yazı, benzer bir değerlendirme yazdığım geçen yıla kıyasla iklim adalet hareketi olarak nerede olduğumuzun kişisel bir değerlendirmesidir. Analizimin çoğu Portekiz’e odaklanmış olsa da bazı noktalar en azından Avrupa için de geçerli.
Bu yıl, ulusal ve uluslararası birçok iniş ve çıkışlarla dolu uzun bir yıl oldu. Bu değerlendirmeyi, Eylül 2019’daki “2020’de Ayağa Kalkıyoruz” (By 2020 We Rise Up) kampanyası ile başlayan ilk seferberlik dalgası ile başlayan, Madrid’deki COP-25 (Kasım 2019) ve Dünya Ekonomik Fiyaskosu (Ocak 2020, “2020’de Ayağa Kalkıyoruz” kampanyasının ikinci dalgası) ile devam eden ve Galp Yıkılmalı (Galp Must Fall) ve “Kârı Değil Geleceği Kurtarın” (Resgatar o Futuro, Não o Lucro) gibi protestoların yapıldığı COVID-19 salgın dönemi içindeki faaliyetlerle sona eren bütün bir yılın toplam bir değerlendirmesi olarak yazıyorum.
Kazanıyor muyuz?
Hayır.
Eylül 2019’da, Portekiz iklim işleri (climate jobs) kampanyası, iklim kaosundan kaçınmak için bir şansımızın olması adına bu yasama döneminde elde etmemiz gereken 10 önlemden oluşan adil bir geçiş planı sunmuştu. Bu 10 önlemden hiçbirine ulaşmadık, hatta bunları gerçekleştirme ihtimaline bile yaklaşmadık.
Kazanmaya yakın mıyız?
Hayır.
Eylül’deki Küresel İklim Grevi, Lizbon’da bir yol kesme eylemi gerçekleştiren 300 civarında kişinin de aralarında olduğu 40 bin kişiyi Portekiz sokaklarına çıkarmıştı. Kazanım elde etmek için gereken kitlesel seferberlik, muhtemelen en iyi günlerimizden on kat daha büyük olmalı, bu da önümüzdeki yıllarda hareketimizi belki de birkaç kez yeniden şekil vermemiz gerektiği anlamına geliyor.
Dahası, seferberliğin zirve noktasının, COVID-19 sonrası toplumsal bağlam için bir referans noktası olup olmayacağı bile net değil.
Kazanmaya daha yakın mıyız?
Geçen yıl bu soruyu şu şekilde yanıtlamıştım: “Kaybetmeye de, kazanmaya da hiç bu kadar yakın olmamıştık.” Bu yıl, bundan daha az eminim.
Salgın ve daha sonra Siyah Yaşamları Değerlidir protestoları ile birlikte iklim adaleti hareketi, felç olmuş bir toplumsal bağlama, sivil milislerin eşlik ettiği devlet şiddetine ve kitlelerin geri çekilişine sahne olan stresli ve karmaşık durumlarla başa çıkacak örgütsel bir direnç kazandı. Faaliyet alanımızın “dışındaki” bu sürecin bir parçası olduğumuz için “şanslıydık”: derinleşen bir iklim krizi, altyapı yetersizliği, toplumsal huzursuzluk ve çatışma, ve baskı anlamına geliyor; hareketimiz de stres ve belirsizlikle başa çıkmaya sürekli bir şekilde hazır olmalıdır. Halk sağlığı krizi ve ırkçılık karşıtı hareketler, ana yönlendirici olmadığımız bir durumda (en iyi ihtimalle halk sağlığı çalışanları ve ırksal ayrımcılığa uğrayan topluluklar için ittifak güçleriydik) tüm bunların nasıl görünebileceğini gözler önüne serdi.
Öte yandan, bu süreç kapasitemizi de çok sert bir biçimde azalttı.
Bu yüzden kazanmaya bir yıl öncesinden daha yakın olup olmadığımızı bilmiyorum.
2019’daki momentumu yeniden başlatabilir miyiz?
Evet.
Halk sağlığı krizi, artık toplumsal bir krizin eşlik ettiği ekonomik krize dönüşüyor. Şimdiye kadar, egemen sınıfın tutarlı bir eylem planı yok gibi görünüyor. Son gelişmeler kapasitemizi düşürmüş olabilir, ancak aynı zamanda onlar da felç oldular ve krizler iktidar gücünü felce uğratmaya devam edecekler.
Saflarımızı hızlı bir şekilde sıklaştırabilirsek, yakın gelecek bugün hayal bile edilemeyecek fırsatları açacaktır.
Eksik olan ne?
İlk olarak, iklim adaleti hareketindeki fosil yakıtlar ve salımlar hakkında konuşma eğilimi şu anda politik açıdan alâkasını yitirmiş durumda, bu nedenle konuşmanın çerçevesi daha geniş bir kriz bağlamında kurulmalıdır.
Artık, zorunlu işler ve kamu hizmetlerini, krizlerin farklı etkilerini de içerebilecek kapsayıcı bir slogan olarak savunmak açısından iyi koşullardayız. İklim adaleti hareketi, toplumlarımız için neyin gerekli olduğu hakkında nasıl konuşulacağını çok iyi biliyor: yaşanabilir bir gezegen tam olarak yıllardır konuştuğumuz şey.
İkinci olarak, COVID-19 tüm toplumlarımız ve özellikle de hareketlerimizin suratına inen bir yumruk olmuştur. Bu yeni bağlama ilk psikolojik yanıt, başarı ölçütünü yeniden kurmak oldu: başarılı olup olmadığımızı sormak yerine, eylemciler bağlam göz önüne alındığında başarılı olup olmadıklarını tartışmaya başladılar. Bu, iklim inkârcısı bir yaklaşımıdır. Salgın, iklim krizi eşiklerine dair son tarihleri ertelemedi. Toplumsal yapıları radikal bir şekilde dönüştüremediğimiz için 0,00000012 m (120 nanometre) çapındaki hem canlı hem de cansız bir şeyi suçlayamayız. (Kendimizden başlayarak) gerçeği anlatmaya geri dönmemiz ve içinde yaşamaya devam ettiğimiz iklim acil durumuyla yüzleşmemiz gerekiyor.
Kısa vadeli bir eylem planı önerisi
Planlama, belirsizlik dönemlerinde özellikle kritiktir, çünkü raydan çıkmış, dejenere olmuş veya odağını yitirmiş bir harekete dönüşmekten kaçınmanın tek politik aracı planlamadır. Önümüzdeki aylara yönelik planların, bir yandan net bir stratejik hattı korurken, öngörülemeyen çeşitli senaryoları barındıracak kadar esnek olması gerekir.
1) Atmosferi belirleyin
Yaz boyunca, iklim kaosunu normalleştirmeyi amaçlayan tüm politikalara karşı sokaklara çıkın.
Sistem değişikliği için anlatıyı genişletin. Sağlık hizmetleri, eğitim, barınma, gıda, enerji ve ulaşım hizmetlerinin birer meta olmaktan çıkarılmasını hedefleyen bir kamu hizmetleri ve temel haklar programına yönelik bir liderlik oluşturun. Bu sadece herkesin kendi konusundan bahsettiği bir hareketlerin hareketi çerçevesi olmamalı: eğer ekonomik kriz toplumsal bir krizi tetiklerse, hepimizin tüm konular üzerine konuşması gerekir.
2) Sonbahar: Kitlesel seferberlikler
Kamu hizmetleri ve temel haklar anlatısı ile sonbaharda kitlesel seferberlik çağrısı yapın. Statükodaki olası çatlakları test etmek üzere taktikleri ve hedefleri çeşitlendirin.
3) Kasım: Hareketin ne vadettiğini ortaya koyun.
Kasım ayında, hükümetlerden ve uluslararası kurumlardan inisiyatifi geri almak ve iklim adaleti hareketi için alternatif bir eylem ve güç biriktirme aracı oluşturmak için Glasgow Anlaşması kampanyasını başlatın.
4) Örgütlenme ve plan: Aralık/Ocak
Farklı seviyelerde aktivist eğitimleri düzenleyerek kapasitenizi güçlendirin: yeni başlayanlar için iklim aktivizmi okulları, daha az deneyimli olanlar için strateji eğitimleri ve herkes için beceri paylaşımları gerçekleştirin.
Aktivistler arasında artan güvene dayalı strateji toplantıları yapın. Yıllık İklim Adaleti Ulusal Buluşması’nda girişilecek planları keşfedin ve kendi planlarınızı ortaya koyun.