NÜKLEER KARŞITI PLATFORM BASIN AÇIKLAMASI NÜKLEER SANTRAL ISRARI BİTSİN! YENİ FELAKETLER YAŞANMASIN! Takvimler 11 Mart 2011 tarihini gösterdiğinde, Japonya’da meydana gelen şiddetli deprem ve ardından oluşan tsunami ile Fukuşima Daiichi Nükleer Santralı’nda dünyanın en büyük nükleer felaketlerden biri yaşanmıştır. Radyoaktif madde; rüzgâra, toprağa ve suya karışmış, çevre ve insan sağlığı üzerinde yıkıcı etkiler bırakmıştır. Aradan geçen 13 yılda, radyoaktif maddelerin yayılımına ise hala bir çözüm bulunamaması tüm dünyayı endişe içinde bırakmıştır. Japonya’da şiddetli depremle oluşan tsunami Fukuşima Nükleer Santralı’nın soğutma sistemine zarar vermiş, çekirdek erimesi olan reaktörlerin soğutulması için tonlarca su kullanılmıştır. Santral’da biriken radyoaktif su kademeli olarak Pasifik Okyanusu’na…
Yazar: Yaşam Uzun
HİROŞİMA’NIN 78.YILINDA KÜRESEL GÜVENLİĞE YÖNELİK TEHLİKE TIRMANIYOR! ABD’nin 2.Dünya Savaşı’nda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı nükleer bombaların üzerinden tam 78 yıl geçti. Emperyalist kapitalizm, yok etme hırsıyla ürettiği insanlığın gördüğü en korkunç silahı gözü kara biçimde kullanmış ve yüzbinlerce insanı çevresiyle birlikte katletmiştir. İnsanlık suçu oluşturan bu kırımın hesabı ise hiçbir zaman sorulamamıştır. Dünyanın ilk atom bombası saldırısının acısı ve dehşeti unutulmazken; gün geçtikçe gelişme ve artış gösteren nükleer silahlanma, küresel güvenliğe yönelik insanlığı doğasıyla birlikte yok edecek tehlikenin tırmanışını hızlandırmıştır. Başını ABD-Batı-NATO’un çektiği kapitalist-emperyalist saldırganlık ve yayılmacılık, ekonomik, toplumsal, kültürel, bütün alanlarda engel tanımamakta, sürekli…
Savaş tamtamları bir kez daha çalıyor. Zaten ne zaman sustu ki! Bu gürültü devletlerin “savaş hukuku” gereği bir savaş ilanı değil elbette, ülkeler arası siyasi dinamiklerde fırsat yaratmak ve ülke içinde toplumu hizaya çekmek, hazırlamak için. Erdoğan, işte tam da böyle geçtiğimiz günlerde yine bir MGK sonrası Suriye’nin kuzeyine bir işgal saldırısı daha planladığını açıkladı. 2015 sonrası kesintisiz bir saldırı sürecine dönüşen bu bitmeyen savaşın tarihsel ve siyasi boyutunu değil de, işgal saldırılarının neden olduğu ekolojik yıkımın Türkiye’deki ekoloji örgütlerinin gündemine çok bariz bir şekilde girememesini ele alacağız. Bu durumu aşmanın hem ekoloji örgütlerinin ilkesel tutumları -ekolojik yıkıma ve savaşa…
Bu yazı, kısaltılmış versiyonu ile ilk kez Etkin Haber Ajansı’nda yayınlanmıştır. Küresel sıcaklık artışı artık 1,2 °C’ye ulaştı. Yüksek olasılıkla, Paris Anlaşması’na göre verilen taahhütler tutulsa bile 2030’ların başında o meşhur 1,5 °C’yi geçecek. Yıllar çabuk geçiyor, dünya üzerindeki yaşam çeşitliliğinin bu hıza ayak uydurması zor görünüyor. Her Kasım ayı geride kalan yılın bakiyesini tutmakla geçiyor. İklim krizinin yol açtığı zarar nedeniyle sadece 2020’de büyük çoğunluğu ülke içinde olmak üzere 30 milyon insan yer değiştirmek zorunda kaldı. Geçmiş kayıpları, gelecek ise yeni felaketleri bildiriyor. Bu kez bu sayılar, istatistikler binbir türlü yalanı ve aldatıcı vaatleri örtmek üzere Roma’daki G20 zirvesinin…
“Öyle görülüyor ki, insan, doğayı egemenliği altına alırken, aynı hızla öteki insanların ya da kendi aşağılıklığının kölesi haline geliyor. Bilimin saf ışığının bile, cehaletin karanlık zemininden başka bir şeyi aydınlatamadığı görülüyor. Bütün keşiflerimiz ve ilerlememiz, maddi güçleri entelektüel bir yaşamla doldurmak ve insan yaşamını maddi bir güçle aptallaştırmaktan başka sonuç vermiyor.” Karl Marx “Bilim ve teknolojinin uzun vadede tüm sorunlarımızı çözeceğini söylemek büyücülüğe inanmaktan çok daha kötüdür.” István Mészáros Bugünlerde ekolojik kriz ve onun en öne çıkan görünümü olan iklim felaketi (yaygın deyişle iklim değişimi/krizi) üzerine konuşmadan kapitalizmin krizinden konuşmak imkansızdır. Bugünkü ekolojik kriz, gelecekte değil şu an etkilediği nüfus…