Close Menu
polenekoloji.org
  • BİZ KİMİZ
    • Manifesto (Türkçe)
    • Manifesto (Kurdî)
    • Manifesto (English)
    • Manifesto (Español)
    • Amaç ve İşleyiş
    • Faaliyet Raporları
  • NE YAPABİLİRİM
  • ENSTİTÜ
  • POLEN BÜLTEN
  • POLEN DERGİ
  • GÜNDEM
  • TEORİ
    • Emekoloji
    • Gıda Egemenliği
    • Hayvan Özgürlüğü
    • İklim
    • Kent Ekolojisi
    • Mücadele ve Örgütlenme
    • Marksist Ekoloji
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi
Sitede Gezinin
  • ADALET MÜCADELELERİ (30)
  • EKOLOJİ/İKLİM HAREKETLERİ (71)
  • GÜNDEM (298)
    • ETKİNLİKLER (10)
  • MEDYA (13)
    • PODCAST (6)
    • VIDEO (7)
  • SÖYLEŞİ (44)
  • TEORİ (261)
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım (26)
    • Emekoloji (20)
    • Genel (1)
    • Gıda Egemenliği (20)
    • Hayvan Özgürlüğü (7)
    • İklim (25)
    • Kent Ekolojisi (26)
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi (27)
    • Marksist Ekoloji (17)
    • Mücadele ve Örgütlenme (26)
  • YAYINLAR (58)
    • Faaliyet Raporları (2)
    • Polen Bülten (24)
    • Polen Dergi Yazıları (7)
    • Polen Ekoloji Kitaplığı (9)
Facebook X (Twitter) Instagram
polenekoloji.org
  • BİZ KİMİZ
    • Manifesto (Türkçe)
    • Manifesto (Kurdî)
    • Manifesto (English)
    • Manifesto (Español)
    • Amaç ve İşleyiş
    • Faaliyet Raporları
  • NE YAPABİLİRİM
  • ENSTİTÜ
  • POLEN BÜLTEN
  • POLEN DERGİ
  • GÜNDEM
  • TEORİ
    • Emekoloji
    • Gıda Egemenliği
    • Hayvan Özgürlüğü
    • İklim
    • Kent Ekolojisi
    • Mücadele ve Örgütlenme
    • Marksist Ekoloji
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi
Facebook X (Twitter) Instagram
polenekoloji.org
Home » COP30’a Karşı Halklar Zirvesi Deklarasyonu

COP30’a Karşı Halklar Zirvesi Deklarasyonu

By Polen Ekoloji23 Kasım 2025Updated:23 Kasım 202511 Mins Read
Share
Twitter Email Telegram Facebook WhatsApp

18 Kasım 2025 | Kaynak: Focus on the Global South

Çeviri notu: COP30 ile eşzamanlı olarak düzenlenen alternatif Halklar Zirvesi’nin sonuç bildirgesi kritik tartışmaları içinde barındırıyor. Örgütlenme ve mücadele çağrısının, sahte çözümlere karşı uyanık olunmasının öne çıktığı bildirgede BM çerçevesinde imzalanan anlaşmaların, kurumsal zeminlerin emperyalist yağmalamaya maruz kalan, mali-ekonomik sömürgeleştirilmiş ülkeler açısından halen ciddiye alınan bir kürsü olduğu görülüyor. Kapitalizmin temel baskı ve tahakküm araçları ortaya konulurken bunun altındaki maddi-ekonomik temelin bütünüyle ele alınmaması ise mücadelelerin öznesi ve programatik bütünlüğü açısından eksik noktalar olmayı sürdürüyor. İdeolojik çeşitliliğin enternasyonal işbirliği ve yaygınlık açısından sağladığı kolaylığın, aynı zeminlerde Çin’in Latin Amerika’yla ilişkilenişi, kendi devletine/kapitalist sınıfına karşı tutum, farklı sınıfsal katmanlarla ittifaklar gibi konularda muğlaklık yarattığı görülüyor. Gelecek yıl Türkiye’de düzenlenecek COP31 öncesi bu zirveden çıkan sonuçları Kolektif olarak dikkatlice ele alacağız.


Biz, 12-16 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya Amazonu’nda Belém do Pará kentinde toplanan Halklar Zirvesi olarak aylar süren hazırlıklar boyunca ve burada toplandığımız günler süresince mücadelelerde, tartışmalarda, çalışmalarda, deneyim paylaşımlarında, kültürel etkinliklerde ve tanıklıklarda biriktirdiklerimizi dünya halklarına duyuruyoruz.

Sürecimiz, yerli ve kadim halkların, köylülerin, quilombolas’ların[1], balıkçıların, ormancıların (ormandan sürdürülebilir olarak ürün alarak yaşayan geleneksel halklar), deniz kabuklularının toplayıcılarının, şehirde yaşayan işçilerin, sendikacıların, evsiz insanların, babassu hindistancevizi kırıcılarının[2], terreiro halklarının[3], kadın ve LGBTQIAPN+ topluluklarının yerel ve uluslararası hareketlerini oluşturan 70 binden fazla insanı bir araya getirdi. Buen vivir/bem viver/herkes için iyi bir yaşamın olduğu adil ve demokratik bir dünya inşa etme görevini üstlendik. Biz çeşitlilik içinde birlik olanlarız.

Aşırı sağ, faşizm ve savaşların dünyanın dört bir yanındaki ilerleyişi, doğanın ve halkların sömürülmesini ve iklim krizini daha da kötüleştiriyor. Küresel Kuzey ülkeleri, ulusötesi şirketler ve egemen sınıflar bu krizlerin ana sorumluluğunu taşımaktadır. Direnişi selamlıyor ve ABD imparatorluğunun güçleri, İsrail ve Avrupa’daki müttefikleri tarafından acımasızca saldırıya uğrayan ve tehdit edilen tüm halklarla dayanışma içindeyiz. Filistin halkı, Gazze Şeridi’ni bombalayan, milyonlarca insanı zorla yerinden eden ve çoğu çocuk, kadın ve yaşlı olmak üzere on binlerce masum insanı öldüren Siyonist İsrail devleti tarafından 80 yılı aşkın bir süredir gerçekleştirilen soykırımın kurbanı oldu. Filistin’e karşı işlenen soykırımı tamamen reddediyoruz. Cesaretle direnen insanlara ve Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) hareketine destek ve dayanışmamızı sunuyoruz.

Amerika Birleşik Devletleri emperyal varlığını aynı zamanda Karayip Denizi’nde yoğunlaştırıyor. Bunu, yakın zamanda ilan edilen “Güney Mızrağı” operasyonunda olduğu gibi, uyuşturucu kaçakçılığı ve terörizmle mücadele bahanesiyle, aşırı sağla işbirliği içinde ortak operasyonları, anlaşmaları ve askeri üsleri genişleterek yapıyor. Emperyalizm, halkların egemenliğini tehdit etmeye, toplumsal hareketleri kriminalize etmeye ve tarihsel olarak hep bölgede egemenlerin çıkarlarına yaramış olan müdahaleleri meşrulaştırmaya devam ediyor. Venezuela, Küba, Haiti, Ekvador, Panama, El Salvador, Kolombiya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mozambik, Nijerya, Sudan’da emperyalist veya kaynakları yağmalayan saldırılar altındaki halkların direnişiyle ve Sahel, Nepal ve dünyanın dört bir yanındaki halkların özgürleştirici halkçı projeleriyle dayanışma içindeyiz.

Doğa olmadan yaşam yoktur. Etik ve bakım işi olmadan yaşam yoktur. Bu nedenle feminizm bizim siyasi projemizin merkezinde yer alıyor. Yaşamı yeniden üretme işini merkeze yerleştiriyoruz, bu da bizi kârı ve özel servet birikimine öncelik veren bir ekonomik sistemin mantığını ve dinamiklerini korumak isteyenlerden kökten ayırıyor.

Dünya görüşümüze, halklarımız arasında dayanışma, mücadele ve işbirliği bağları kuran bilgi ve bilgelik paylaşımlarıyla halkçı bir enternasyonalizm yön vermektedir. Gerçek çözümler, bu deneyim alışverişi ile, topraklarımızda ve elbirliğiyle geliştirilebilir. Bu süreçleri teşvik etmeye, toplamaya ve güçlendirmeye kararlıyız. Bu nedenle, Barajlar, Sosyo-Çevresel Suçlar ve İklim Krizinden Etkilenen Halkların Uluslararası Hareketi‘nin inşasının duyurulmasını memnuniyetle karşılıyoruz.

Halk Zirvemize Amazon’un, sularıyla ana kolunu besleyen kollarında gezintiyle başladık. Kan gibi, bu sular yaşamın sürmesini sağlarlar ve bir karşılaşma ve umut denizini beslerler. Ayrıca, manevi gücü yollara rehberlik eden, toprakları koruyan ve yaşam, hafıza ve iyi bir dünya için mücadelelere ilham veren yerli ve kadim halkların dünya görüşünde yer bulan büyülü varlıkların ve diğer temel varlıkların varlığını da kabul ediyoruz.

İki yıldan fazla süren kolektif inşa ve Halk Zirvesi’ni düzenledikten sonra, şunları teyit ediyoruz:

  1. Kapitalist üretim tarzı büyüyen iklim krizinin ana nedenidir. Zamanımızın temel çevresel sorunları, mali sermayenin ve büyük kapitalist şirketlerin mantığı ve egemenliği altında, üretim, dolaşım ilişkilerinin ve malların bertaraf edilmesi sürecinin bir sonucudur.
  2. Çeperlere itilmiş topluluklar aşırı hava olaylarından ve çevresel ırkçılıktan en çok etkilenenlerdir. Bir yandan altyapı ve adaptasyon politikalarının eksikliğiyle karşı karşıyalar. Öte yandan, özellikle kadınlar, gençler, yoksul ve farklı ten renklerinden insanlar zararlarının tazmin edilmemesi ve adaletsizlikle karşı karşıyalar.
  3. Ulusötesi şirketler, küresel Kuzey’deki hükümetlerle işbirliği içinde, kapitalist, ırkçı ve ataerkil sistemde iktidarın merkezinde yer alıyorlar. Karşılaştığımız çoklu krizlere en çok neden olan ve bu krizlerden en çok yararlananlar onlar. Madencilik, enerji, silah, endüstriyel tarım ve büyük teknoloji endüstrileri, yaşadığımız iklim felaketinden öncelikli olarak sorumludur.
  4. İklim finansmanı dahil olmak üzere, zararlı uygulamaları sürdüren, öngörülemeyen riskler yaratan ve dikkatleri dünyanın dört bir yanındaki ekosistemlerde yaşayan halkların adaletine ve iklim adaletine dayanan dönüştürücü çözümlerden uzaklaştıran, iklim krizi için sunulan her türlü yanlış çözüme karşı çıkıyoruz. Finansallaştırılmış bir program olan TFFF’nin[4] yeterli bir yanıt olmadığı konusunda uyarıyoruz. Tüm finansal projeler, etkilenen nüfus için şeffaflık, demokratik erişim, katılım ve gerçek fayda kriterlerine tabi olmalıdır.
  5. Mevcut çok taraflılık modelinin başarısızlığı açıktır. Ölüm ve yıkıma neden olan çevre suçları ve aşırı hava olayları giderek yaygınlaşıyor. Bu, bu sorunları çözmeyi vaat eden ancak yapısal nedenlerini asla ele almayan sayısız küresel konferans ve toplantının başarısızlığını göstermektedir.
  6. Enerji geçişi kapitalist mantık altında uygulanıyor. Yenilenebilir kaynakların genişlemesine rağmen sera gazı emisyonlarında herhangi bir azalma olmadı. Enerji üretim kaynaklarının genişlemesi de sermaye birikimi için yeni bir alan haline geldi.
  7. Son olarak, ortak malların ve kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, metalaştırılması ve finansallaştırılmasının halkın çıkarlarına doğrudan aykırı olduğunu söylüyoruz. Bu bağlamda, yasalar, devlet kurumları ve hükümetlerin büyük çoğunluğu, mali sermaye ve ulusötesi şirketler tarafından maksimum kâr arayışının esiri olmuş, buna göre şekillenmiş ve tabi kılınmıştır. Devletlerin iyileştirmelerini güçlendirmek ve özelleştirmeyle mücadele etmek için kamu politikalarına ihtiyaç vardır.

Bu zorluklar karşısında şunu öneriyoruz:

  1. Yanlış piyasa çözümleriyle yüzleşmek. Hava, orman, su, kara, mineral ve enerji kaynakları özel mülkiyet olarak kalamaz veya sahiplenemez, çünkü insanların ortak kullanımındadırlar.
  2. Halkların, geleneksel bilgisinin tanınarak iklim çözümlerinin oluşturulmasına katılmasını ve liderliğini talep ediyoruz. Kültürlerin ve dünya görüşlerinin çeşitliliğinde taşınan geleneksel bilgelik ve bilgiler, devletler tarafından insanlığı ve Doğa Ana’yı etkileyen çoklu krizlere yönelik çözümler için referanslar olarak kabul edilmelidir.
  3. Yerli halklar ve diğer yerel topluluklar ormanın hayatta kalmasının garantisidirler. Bu nedenle topraklarının ve bölgelerinin sınırlarının tanınmasını ve korunmasını talep ediyoruz. Hükümetlerin sıfır ormansızlaşmayı uygulamasını, kasten yakmaları sona erdirmesini ve iklim krizinden bozulmuş ve etkilenen alanların ekolojik restorasyonu ve toparlanması için devlet politikalarını benimsemesini talep ediyoruz.
  4. Gıda egemenliğini garanti altına almak ve arazi toplulaştırmalarıyla mücadele etmek için halkçı tarım reformunun uygulanmasını ve agroekolojinin teşvik edilmesini talep ediyoruz. Halklar, dünyada açlığı ortadan kaldırmak için, işbirliğine ve halkın kontrolü altındaki teknik ve teknolojilere erişime dayalı olarak insanları beslemek için sağlıklı yiyecekler üretirler. Bu, iklim krizine karşı gerçek çözümün bir örneğidir. Topraklar halklara geri verilmeden iklim adaleti olmaz.
  5. Çevresel ırkçılığa karşı mücadele talep ediyoruz. Çevre politikaları ve çözümlerin uygulanarak adil şehirlerin ve yaşanılası bir çevrenin inşasını istiyoruz. Konut, sanitasyon, suya erişim ve su kullanımı, katı atık arıtımı, ağaçlandırma, arazi hakkı ve düzenlileştirme programlarına erişimde doğayla entegrasyon öncelenmelidir. Ücretsiz, kaliteli toplu taşıma politikalarına yatırım istiyoruz. Bunlar, iklim adaptasyonunda yeterli finansmanla uygulanması gereken dünya çapında çeperlere itilmiş bölgelerde iklim kriziyle mücadele için gerçek alternatiflerdir.
  6. Şehirlerde iklim politikalarının halkla doğrudan istişaresini, halkın katılımını ve halkçı tarzda yönetimini, kent yaşamını giderek daha fazla metalaştıran gayrimenkul şirketlerine karşı mücadeleyi savunuyoruz. İklim ve enerji geçişinin şehri, çeşitliliği kucaklayan ayrımcılığı olmayan bir şehir olmalıdır. Son olarak, iklim finansmanı, hem kırsal kesimde hem de şehirlerde toprak ve konut garantisine sahip insanlar ve topluluklar için kalıcı konut ve nihayetinde adil bir tazminatı hedefleyen maddelerle koşullu olmalıdır.
  7. Savaşlara son verilmesini talep ediyoruz, militarizasyonun sona erdirilmesi talebinde bulunuyoruz. Savaşlara ve savaş endüstrisine tahsis edilen tüm finansal kaynakların bu dünyanın dönüşümüne yönlendirilmesini. Bu askeri harcamalar, iklim felaketlerinden etkilenen bölgelerin onarımına ve geri kazanılmasına yönelik olmalıdır. İsrail’i durdurmak ve baskı altına almak için gerekli tüm önlemler alınarak, Filistin halkına karşı işlenen soykırımın hesabı sorulmalıdır.
  8. Yıkıcı yatırım projeleri, barajlar, madencilik, fosil yakıt çıkarma ve iklim felaketlerinin halklara yaşattığı kayıplar ve zararlar için adil ve tam tazminat talep ediyoruz. Ayrıca, dünya çapında milyonlarca insanı, aileyi ve toplulukları etkileyen ekonomik ve sosyo-çevresel suçlardan suçlu olanların yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyoruz.
  9. Yaşamı yeniden üretme işi, olduğu şey için, yani bir iş olduğu için, görünür, değerli ve anlaşılır kılınmalıdır. Ve bir bütün olarak, devletle toplum tarafından paylaşılmalıdır. Bu iş, gezegendeki insan ve insan dışı yaşamın sürekliliği için olmazsa olmazdır. Aynı zamanda, bakımdan bireysel olarak sorumlu tutulmaması gereken, ancak katkıları dikkate alınması gereken kadınların özerkliğini de garanti eder: yaptığımız bu iş ekonomiyi sürdürür. Feminist adalet, özerklik ve kadınların katılımı olan bir dünya istiyoruz.
  10. Tüm işçilerin temel haklarının yanı sıra düzgün çalışma koşulları, örgütlenme özgürlüğü, toplu sözleşme ve sosyal koruma hakkını garanti eden adil, egemen ve halkçı bir geçişi talep ediyoruz. Enerjiyi ortak bir kullanım ürünü olarak görüyoruz. Yoksulluğun ve enerjide dışa bağımlılığın üstesinden gelinmesini savunuyoruz. Ne enerji modeli ne de geçişin kendisi dünyadaki herhangi bir ülkenin egemenliğini ihlal edemez.
  11. Fosil yakıtların çıkarılmasına son verilmesini talep ediyoruz. Hükümetleri, özellikle Amazon ve gezegendeki yaşamın temelini oluşturan diğer hassas bölgelerdeki alanlar için koruma ve telafi mekanizmaları, adil, halkçı, kapsayıcı ve egemenliği ihlal etmeyen bir enerji geçişi hedefleyen, fosil yakıtların artışını durduracak mekanizmalar geliştirmeye çağırıyoruz.
  12. Şirketlerin ve en zenginlerin vergilendirilmesi ve kamusal finans için mücadele ediyoruz. Topluma dayatılan çevresel bozulma ve kayıpların maliyetleri, bu ekonomik modelden en çok yararlanan sektörler tarafından ödenmelidir. Buna finansal fonlar, bankalar ve endüstriyel tarım şirketleri, endüstriyel su şirketleri, sular üzerinde faaliyet yürüten şirketler, endüstriyel balıkçılık, enerji ve madencilikteki şirketler dahildir. Bu aktörler, halkın ihtiyaçlarına odaklanan adil bir geçiş için gerekli yatırımların yükümlülüklerini de taşımalıdır.
  13. Uluslararası iklim finansmanının IMF ve Dünya Bankası gibi Kuzey ve Güney arasındaki eşitsizliği derinleştiren kurumlardan geçmemesini talep ediyoruz. Bu, adil, şeffaf ve demokratik bir şekilde yapılandırılmalıdır. Güney halkları ve ülkelerinin sistemin hakim güçlerine borç ödemeye devam etmemesi gerekiyor. Bu ülkeler ve şirketleri, yüzyıllarca emperyalist, sömürgeci ve ırkçı uygulamalarla müştereklere el konulması yoluyla, katledilen ve köleleştirilen milyonlarca insana dayatılan şiddet yoluyla biriktirilen sosyo-çevresel borcu ödemeye başlamalıdırlar.
  14. Bölgelerini savunmak için mücadele eden liderlerimizin ve yanı sıra ulusal kurtuluş için savaşan siyasi mahkumların ve Filistinli esirlerin hukuksuz tutsak edilmelerini, katledilmelerini ve kaybedilmelerini, hareketlerimizin süregiden kriminalize edilmesini reddediyoruz. Escazú Anlaşması[5] ve diğer bölgesel düzenlemeler çerçevesinde, küresel iklim gündemi içerisinde insan hakları ve sosyo-çevresel hak savunucuları için korumanın genişletilmesini talep ediyoruz. Bir savunucu bölgeyi ve doğayı koruduğunda, sadece bir kişiyi değil, tüm küresel topluma fayda sağlayan bütün bir halkı korurlar.
  15. Halkların haklarını, geleneklerini ve ekosistemlerin bütünlüğünü savunan uluslararası araçların güçlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz. İhlallerden etkilenen toplulukların mücadelelerinin somut gerçekliği üzerine inşa edilen, halklar için haklar ve şirketler için kuralları ortaya koyan, ulusötesi şirketleri yasal olarak bağlayan, insan hakları üzerine uluslararası bir araca ihtiyacımız var. Ayrıca, Kırsalda Çalışan Köylülerin ve Diğer İnsanların Hakları Bildirgesi’nin (UNDROP)[6] iklim yönetişiminin temellerinden biri olması gerektiğini teyit ediyoruz. Köylülerin haklarının tam olarak uygulanması, insanları topraklarına geri döndürür, doğrudan gıda güvenliğine, toprak bakımına ve gezegenin soğumasına katkıda bulunur.

Son olarak, güçlerimizi birleştirmenin ve ortak düşmanımızla yüzleşmenin zamanının geldiğine inanıyoruz. Örgütlülük güçlüyse, mücadele güçlüdür. Bu nedenle asıl siyasi görevimiz tüm ülkelerin ve kıtaların halklarını örgütlemektir. Enternasyonalizmimizi her bölgede köklendirelim ve her bölgeyi uluslararası mücadelede bir siper yapalım. Daha organize, bağımsız ve birleşik bir şekilde ilerlemenin, farkındalığımızı, gücümüzü ve mücadeleciliğimizi artırmanın zamanı geldi. Direnip kazanmanın yolu budur.

“Dünya halkları: Birleşin”

 

[1] Quilombola, Brezilya’da terk edilmiş ve kaçmış köleler tarafından kurulan quilombo yerleşimlerinde yaşayan Afro-Brezilyalılar’dır. Köle plantasyonlarından kaçan veya 1888’de köleliğin kaldırılmasına kadar Brezilya’da var olan terk edilmiş topraklarda kalan Afro-Brezilyalı kölelerin torunlarıdır.

[2] Babassu hindistancevizi kırıcıları, Maranhão, Tocantins, Pará ve Piauí eyaletlerinde geleneksel olarak madencilikle uğraşan topluluklardan kadınlar tarafından oluşturulan gruplardır. Babassu palmiye ağacının yetiştiği bölgelere dağılmış olan kırıcılar, araziyi yönetmek için benzersiz yöntemler ve faaliyetleri için kendi organizasyon kurallarını geliştirmişlerdir.

[3] “Terreiro halkları”, Candomblé gibi Afro-Brezilya dinlerinin takipçileridir ve ritüellerini icra etme ve kutsal bir ev veya tapınak olan terreiro’yu merkez alan topluluk yaşamı ile birbirlerine bağlıdırlar. Bu topluluklar, Afrika mirasını taşıyan ve gelenekleri etrafında sosyal ve dini yaşamlarını yeniden düzenleyen, Brezilya’daki köleleştirilmiş Afrikalılar ve onların torunları tarafından kurulmuştur.

[4] Tropical Forest Forever Facility (TFFF), ülkeleri ıslak geniş yapraklı ormanların tahribatını ve bozulmasını önlemeye teşvik etmek için önerilen bir karma finansman mekanizmasıdır. Fon, sermaye piyasası yatırımlarından elde edilen karları yağmur ormanları bulunan ülkelere sonuç odaklı ödemeler yapmak için kullanacaktır. Mekanizma, Brezilya hükümeti tarafından COP30’da başlatılması amacıyla önerilmiştir.

[5] Latin Amerika ve Karayipler’de Çevre Konularında Bilgiye Erişim, Halkın Katılımı ve Adalet Hakkında Bölgesel Anlaşma, Escazú Anlaşması olarak bilinen, 24 Latin Amerika ve Karayip ülkesi tarafından imzalanan, çevreyle ilgili bilgilere erişim hakları, çevreyle ilgili karar alma süreçlerine halkın katılımı, çevre adaleti ve şimdiki ve gelecek nesiller için sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre ile ilgili uluslararası bir antlaşmadır.

[6] UNDROP, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2018 yılında kabul ettiği, “evrensel” bir insan hakları kararıdır. Bildirge, köylüler için bir dizi hak belirlemektedir ve genellikle BM Yerli Halkların Hakları Bildirgesi’ni tamamlayıcı nitelikte görülmektedir. 2008 yılında, La Via Campesina tarafından Köylü Kadın ve Erkeklerin Hakları Bildirgesi başlatılmış ve diğer sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne sunulmuştur. Metin daha sonra 2009’dan 2018’e kadar nihai UNDROP Bildirgesi metninin müzakerelerinde temel olarak kullanılmıştır.

Belem COP30 UNDROP
Bizi takip edin Bizi takip edin Bizi takip edin Bizi takip edin
Share. Twitter Facebook Email Telegram

Öne Çıkan Yazılar

Mexico City’nin UTOPIA’ları: Kentsel Ekososyalizm Modelinin Hayata Geçirilmesi

Ashwin Ravikumar

“İklim İçin Say” Yetmez

Gizem Sema

Ormancılığımız Üzerine “Sessiz Tartışmalar”: “Milli Ağaçlandırma Günü”

Yücel Çağlar

Asbest: Neoliberal Zehir

Tom White

Teknolojik İlerlemenin Ve Yeşil Dönüşümün Yeni Boyutu: Nadir Metaller Savaşı

Levent Büyükbozkırlı

Nadir Toprak Elementleri, Yeşil Kapitalizm ve Beylikova

Cahit Akın
Son Yazılar

Mexico City’nin UTOPIA’ları: Kentsel Ekososyalizm Modelinin Hayata Geçirilmesi

23 Kasım 2025

COP30’a Karşı Halklar Zirvesi Deklarasyonu

23 Kasım 2025

Bosna: Maden İşçileri, Toprak ve Su için Birleşin! Adaletsiz Geçişe Hayır!

17 Kasım 2025

“İklim İçin Say” Yetmez

15 Kasım 2025

Ormancılığımız Üzerine “Sessiz Tartışmalar”: “Milli Ağaçlandırma Günü”

12 Kasım 2025
Arşiv
POLEN EKOLOJİ KİTAPLIĞI

Cüret

18 Kasım 2025

Tek İstediğimiz Dünya

4 Ağustos 2025

Kızıl Ekolojik Devrim

13 Mayıs 2025

Çoklu Krizler Çağında İktisadi Kalkınma, Büyüme ve Ekoloji

8 Nisan 2025

Çernobil

10 Şubat 2024
Hakkımızda
Hakkımızda

POLEN Ekoloji olarak, ekolojik mücadelenin kapitalizme karşı toplumsal kurtuluş mücadelesinin bir parçası ve onun tümüne sirayet edecek biçimde, örgütlü olarak sürdürülmesi gerektiğini düşünen, bu doğrultuda yeni bir program ve stratejinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde yol arkadaşlığı yapmak isteyen herkesi kolektifimize ortak olmaya çağırıyoruz.
iletişim: bilgi@polenekoloji.org - polenekoloji@gmail.com

X (Twitter) Facebook YouTube Instagram
İçerikler

Mexico City’nin UTOPIA’ları: Kentsel Ekososyalizm Modelinin Hayata Geçirilmesi

23 Kasım 2025

COP30’a Karşı Halklar Zirvesi Deklarasyonu

23 Kasım 2025

Bosna: Maden İşçileri, Toprak ve Su için Birleşin! Adaletsiz Geçişe Hayır!

17 Kasım 2025

“İklim İçin Say” Yetmez

15 Kasım 2025
1 2 3 … 123 Next
Polen Ekoloji’ye Katıl


Kolektif’e Katıl

Destek Ol

Hızlı Destek

Enstitü Seminerlerine Katıl

Bize yaz

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.