12 Kasım 2025 | Kaynak: Socialist Forum | Çeviri: Gözde Mavili
Detroit, Atlanta ve Chicago’nun en yoksul mahallelerinde, boş arsalar yerine pırıl pırıl yüzme havuzlarının, dünya standartlarında spor ve rekreasyon alanlarının ve göz alıcı peyzaj mimarisinin bulunduğu bir kamu parkı hayal edin. Eğer bekar bir anneyseniz, çamaşırlarınızı yıkamak için birkaç blok yürüyerek para ödemek zorunda kalmak yerine, oldukça iyi bakılmış kamusal bir alana gelip çamaşırlarınızı ücretsiz yıkayabilir, bu sırada yakındaki agroekolojik bahçede yetiştirilen lezzetli yiyeceklerin tadını çıkarabilirsiniz. Bu sırada çocuklarınız yüzmeyi öğrenebilir, şehirde gıda yetiştirme üzerine atölyelere katılabilir, Maya kozmolojisinin Büyük Patlama ile nasıl ilişkilendiğini öğrenmek için planetaryumu ziyaret edebilir, kaykay parkında vakit geçirebilir veya gitar dersine katılabilir.
Siz öğle yemeğinizi yer ve çamaşırlarınızı yıkarken, işi sizinle konuşmak ve hayatınızda aile içi şiddete dair en ufak bir belirtiyi fark etmek olan bir görevli yanınızda bulunur. Eğer aile içi şiddet yaşıyorsanız, hemen bitişikte size yardımcı olabilecek bir danışman vardır. Düşünsenize, ABD şehirlerinin en harap bölgelerinden birinde, ihtiyacınız olduğunda başvurabileceğiniz bir uzman avukata erişim imkanınız var. Evde neyle uğraşıyor olursanız olun, aynı kamu binasında yer alan ve Casa Siemprevivas olarak bilinen bu kadın mekânında masaj terapisti ve akupunktur uzmanıyla da görüşebilirsiniz. Bu uzman sadece size beden terapisi sunmakla kalmaz, aynı zamanda bu uygulamaları komşularınızdan ve arkadaşlarınızdan oluşan on beş kişiye öğretir; böylece bu alanı karşılıklı destek sunulan beden terapisi çemberleri için kullanabilirsiniz. Bu mekânlarda kahkaha atarak ya da ağlayarak duygusal olarak rahatlamanız teşvik edilir. Tüm bunlar ücretsizdir ve devlet tarafından finanse edilmektedir.
ABD’de, bu tür kapsamlı kamu hizmetlerine yapılan yatırımlar şimdilik hayal ürünü olarak kalıyor; ancak Mexico City’de, ülkenin sol popülist lideri Başkan Claudia Sheinbaum Pardo’nun partisi MORENA’nın yönetiminde bu tür hizmetler gerçekten hayata geçirilmiş ve etkin bir şekilde işletiliyor.
Meksika’daki bu tür kamu kurumlarına “Dönüşüm ve Kapsayıcılık ile Sosyal Uyumu Sağlama Birimleri”, (Unidades de Transformación y Organización para la Inclusión y la Armonía Social) kısaca UTOPIA’lar deniyor. Şu anda bunlardan 16 adet bulunuyor ve hepsi şimdilik yalnızca Mexico City’nin en kalabalık ve en yoksul ilçesi Iztapalapa’da yer alıyor. Neredeyse tüm UTOPIA’lar, aile içi şiddet yaşayan kadınlara hizmet sunuyor; uyuşturucu kullanıcıları için zarar azaltıcı merkezler; queer ve trans bireyleri destekleyen alanlar; yaşlılar için toplum merkezleri; ve erkeklerin toksik erkeklik kalıplarını yıkmalarını destekleyen atölyeler sağlıyor – ki bu pratikte, ilişkileri son dönemine girmiş erkeklere veya beklenmedik bir trajedi sonucu bekar baba olmuş erkeklere bulaşık yıkamayı, yumurta kızartmayı veya saç örgüsü yapmayı öğretmeyi kapsıyor. Bu gerçekten küçümsenecek bir iş değil!
Her bir UTOPIA’nın bunun dışında da çeşitli uzmanlaşmış hizmetleri var. Örneğin, doğrudan bir hapishane duvarının arkasında yer alan UTOPIA La Libertad’da bir hayvan çiftliği ve bir de gezegen evi (planetaryum) bulunuyor. Eskiden yalnızca ayrıcalıklı liglerin kullanabildiği, bol sayıda futbol sahasıyla dolu geniş bir parkın üzerinde kurulu olan UTOPIA Meyehualco’da ise şimdi büyük bir animatronik dinozor parkı (evet, doğru okudunuz) ve bir hokey pisti var. UTOPIA Olini ise, geniş bir alana yayılan, çok sayıda ve özenle bakımı yapılmış göletlere, gelgit sırasında suyun çekilip geri gelmesiyle oluşan küçük gelgit havuzlarına ve break-dans ekiplerinin “ev sahibi sahası” olan olağanüstü bir spor salonuna ev sahipliği yapıyor. UTOPIA Estrella Huizachtépetl, daha önce bir su arıtma tesisine ait olan ve drenaj alanı olarak kullanılan bir bölgenin üzerine kurulu; bu alan şimdi geniş bir sulak alan ekosistemine dönüştürülmüş. Ve UTOPIA Quetzacoatl, az görülmüş bir şekilde birbirinden kopuk olarak inşa edilmiş birden fazla binanın bulunduğu, ancak aslında yoğun bir kentsel bölgede bulunun bir mahallede faaliyet göstermekte ve kadrosunda bir sanat terapistinin de bulunduğu, çocukların ruh sağlığı hizmetlerine yönelik güçlü çalışmalar yapmaktadır. Bazı UTOPIA’larda, yerel halkın – özellikle de kadınların – “dayanışma ekonomisi” adı altında küçük işletmeler ve kooperatifler kurmasını destekleyen düzenli atölye çalışmaları düzenlenmektedir.
Bir sonraki bölümde, Meksika’da sahada geçirdiğim birkaç aylık araştırmaya dayanarak, insanların UTOPIA’larda sunulan hizmetleri nasıl kullandıklarına ve bu hizmetlerden nasıl yararlandıklarına dair daha fazla hikâye paylaşacağım. Amacım, Amerika Birleşik Devletleri’nde ve imparatorluğun merkezindeki diğer yerlerde, güçlü ve kapsayıcı bir “kentsel bakım ortaklığı”nın nasıl görünebileceğine ilişkin ortak hayal gücümüzü genişletmek. Ayrıca, bu programları mümkün kılan işçi sınıfı örgütlenmesinin ve mücadelesinin daha derin tarihini de görünür kılmayı umuyorum. Örgütlenme bağlamlarımız arasındaki onca farka rağmen, ABD’deki örgütçülerin, Meksika’da kitle gücünü inşa etmiş örgütleyicilerden öğreneceği çok şey olduğunu öne sürüyorum.
Tabandan Hikâyeler: UTOPIA’lar Emekçilerin Hayatlarını Nasıl İyileştiriyor

Bu kadar çok ücretsiz sosyal hizmetin, üstelik güçlü bir hapishane karşıtı, feminist ve ekolojik vurguyla sunulduğu bir yerde, UTOPIA’ların uluslararası sol çevrelerde, belediye düzeyinde ekososyalist siyasetin somut bir örneği olarak ilgi görmesine şaşmamak gerek. Kentsel politik ekoloji alanındaki araştırmamın bir parçası olarak şu anda bir dönemlik araştırma iznimi burada geçiriyorum; bu yazıyı da on altı UTOPIA’nın sekizine yaptığım ziyaretlerime ve farklı pozisyonlardaki çalışanlar, kullanıcılar ve görevlilerle yaptığım görüşmelere dayandırıyorum.
Bu ziyaretler ve mülakatlar boyunca, tartışmaya yer bırakmayacak ölçüde olumlu bir tablo ortaya çıktı. Ruh sağlığı danışmanları, UTOPIA’larda çalışırken, personel yetersizliği çeken kliniklerde çalıştıkları zamana kıyasla danışanlarıyla çok daha fazla zaman geçirebildiklerini anlatıyorlar.
UTOPIA’lar arasında dönüşümlü çalışan bir kadın doğum uzmanı, nihayet okuduğu mesleği tam da yapmak istediği şekilde icra edebildiğini düşünmektedir: “Üreme adaletini doğrudan insanlara taşımak” arzusuyla.
UTOPIA La Libertad’ın kadrosunda yer alan bir çiftçi, geleceğe dair agroekolojik vizyonunu şöyle ifade etti: “Kentler kendi gıdalarını kendileri yetiştirebilmeli ve bunun yolunu bulmak zorundayız.”
Yaşlı bir kadın ise, ölüm ve ölme üzerine düzenlenen atölyelerin, eşi öldükten sonra ona hem bir topluluk duygusu hem de teselli sağladığını anlattı.
UTOPIA Teotongo’da sunulmakta olan bağımlılıktan kurtulma ve danışmanlık hizmetleri sayesinde, eroin bağımlısı olan 24 yaşındaki bir kasap bağımlılığından arınmış durumda. Hâlihazırda haftada en az bir kez alana gitmekte ve sahadaki şamana temazcal ter seremonilerinin yürütülmesine destek sunmaktadır. Kendisi durumu şu şekilde ifade ediyor: “UTOPIA’lar bana, daha önce hayal bile edemeyeceğim bir hayat sundu.”

Punk rock grubu kuran bir grup genç kız, UTOPIA tarafından sağlanmakta olan ücretsiz enstrümanlar ve prova alanları bulunmasaydı böyle bir girişiminin asla mümkün olmayacağını belirtti.
UTOPIA’lar, bakım ilişkilerine dayalı kentsel müştereklerin genişletilmesinin yüksek maliyetli olmak zorunda olmadığını da göstermektedir. Iztapalapa yönetimi, her bir UTOPIA’nın inşasının 100 milyon pesoya (yaklaşık 5 milyon ABD doları) mal olduğunu ve yıllık işletme bütçesinin yaklaşık 1 milyon ABD doları düzeyinde seyrettiğini beyan etti. Söz konusu rakamların gerçekte olduğundan düşük hesaplanmış olması ya da Amerika Birleşik Devletleri bağlamında malzeme ve işçilik maliyetlerindeki farklılıklar nedeniyle on katına çıkması durumunda dahi, büyük kentlerin emniyet teşkilatlarına ve yüksek gelir gruplarına sağlanan vergi ayrıcalıklarına milyarlarca dolar harcamakta olduğu göz önüne alındığında, bu tutarların görece sınırlı kaldığı görülüyor.

UTOPIA’larda görev yapan çalışanlar ve kullanıcılarla gerçekleştirmekte olduğum görüşmelerde, bu mekânların nasıl inşa edildiğine ilişkin sorular yönelttiğimde sürekli olarak aynı isimle karşılaşıyoruz: Iztapalapa’nın eski belediye başkanı ve hâlihazırda tüm Mexico City’nin hükümet başkanı olan Clara Brugada. Ruh sağlığı çalışanları, emekliler, hidrofonik teknisyenleri ve saha yöneticileri, UTOPIA’ların Brugada’nın fikri ürünü olduğunu; halkın desteğini de arkasına alan siyasi iradesi ve vizyonu sayesinde bu programların hayata geçirilmekte olduğunu ifade etmiştir.
Halktan duyduğum ortak kanaat o kadar yaygındı ki, ruh sağlığı, bilim eğitimi ve kentsel tarım gibi birbirinden çok farklı alanlarda bu kadar radikal ve çeşitli hizmetleri tek bir kişinin derlemiş olmasının pek akla yatkın görünmemesine rağmen, bunu doğrudan reddetmek anlamsız görünmekteydi. Yine de ortada eksik bir şey varmış gibi hissettim – bu nedenle daha derine inmeye karar verdim.
Mexico City siyasetinin yakın tarihine dair yaptığım araştırmalar sonucunda, kentin kentsel siyasal matrisi üzerinde etkili olan, bugün UTOPIA’larda yaygın biçimde karşımıza çıkan birçok girişimi geliştiren ve pilot projeler halinde uygulayan ve önemli ölçüde bizzat Clara Brugada’yı “üreten” kitlesel bir hareketin gerçekten var olduğu ortaya çıktı. Bu hareketin adı Kentsel Halkçı Hareket’tir (Urban Popular Movement).
Kentsel Halkçı Hareket ve MORENA: Neoliberalizmin altında siyasal örgütlenme
MORENA partisi şekillenmeden çok önce, kentte çok daha dağınık bir kentsel örgütler kümesi, emekçilerin arazi tapusu, su hizmetleri ve elektriğe erişim gibi acil talepleri için mücadele etmekteydi. Ancak bazı durumlarda bu örgütler, yalnızca anlık siyasal talepler için mücadele etmekle yetinmemekte, aynı zamanda insanların yaşamlarını iyileştirecek doğrudan hizmetler üzerinde deneyler yapmaktaydı ve nihayetinde bu hizmetleri inşa ettiler.
Aile içi şiddetle karşı karşıya olan kadınlar için merkezler oluşturmakta, gıda üretmekte, kentsel orman ekosistemlerini yeniden canlandırmakta ve uyuşturucu kullanıcılarının kendilerine verdikleri zararları azaltma hizmetleri sunmaktaydılar. Özünde, bugün UTOPIA’lar genelinde ölçekli biçimde görmekte olduğumuz unsurların önemli bir bölümünü o dönemde inşa ettiler.
Mexico City’deki kent hareketi örgütleyicilerinin, söz konusu koşullar altında gerçek siyasal güce sahip, etkili bir toplumsal hareket yaratmayı başarmış olması, bizlerin de benzer bir şeyi başarabileceğine dair güvenimizi artırmakta ve pekiştirmektedir.
Kentsel Halkçı Hareket, kentteki haklarından mahrum bırakılmış gecekondular, kayıt dışı çalışmakta olan kentsel yoksullar, “normal” ve “onurlu” bir yaşamın kırıntılarına tutunmaya çalışan diğer işçi sınıfı kesimleri arasında siyasal bir güç inşa etmekteydi. Bu hareket, Kurumsal Devrim Partisi’nin (PRI) ve ardından gelen muhafazakâr muhalefetin onlarca yıllık sermaye yanlısı yönetiminden kaynaklanan kentsel hoşnutsuzluğun verimli zemininde büyümekteydi.
İktidardaki PRI, 1940’ların sonlarından 1990’lara ve hatta 2000’lerin bir bölümüne kadar gücünü, sıkı kontrolü altında bulunan üç örgütsel sütuna dayanan korporatist bir yapı aracılığıyla sürdürmekteydi: işçileri temsil etmekte olan Confederación de Trabajadores Mexicanos (CTM), köylüleri temsil etmekte olan Confederación Nacional de Campesinos (CNC) ve kentli orta sınıfları, “sivil toplum” örgütlerini ve teoride kent yoksullarını temsil etmekte olan Confederación Nacional de Organizaciones Populares (CNOP).
1980’lere gelindiğinde ise, Mexico City sakinlerinin önemli bir bölümü ne sanayi sendikaları içinde yer almaktaydı ne de CNOP tarafından anlamlı biçimde temsil edildi. Yirmi birinci yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamakta olan bizler için bu durum oldukça tanıdık gelmektedir: 1980’lerden bu yana ülkedeki sendikalaşma oranı dramatik biçimde düştü, “sivil toplum” örgütleri de giderek günlük yaşamdan geri çekildiler.
Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri’nde olduğu gibi, 1980’lere gelindiğinde Meksika’daki işçi hareketi de militan geçmişinin silik bir gölgesi hâline gelmiş bulunmaktaydı. CTM, 1930’ların hararetli siyasal ortamında şekillenmiş bulunmaktaydı. İlerici başkan Lázaro Cárdenas, daha militan ve komünist etkiler taşıyan sanayi proletaryasını, ulaşım sektöründeki daha bağımsız işçiler ve küçük işletmelerde çalışmakta olan emekçilerle bir araya getirmek amacıyla bu örgütü kurmuştu. Ancak sağcı Miguel Alemán Valdés’in 1946’da iktidara gelmesiyle, resmî parti Kurumsal Devrim Partisi (PRI) adıyla yeniden vaftiz edilmekte ve örgütlü emek içindeki militan unsurların tasfiyesi hedeflenmişti. Alemán, bu tasfiyeleri hayata geçirmek üzere, Meksika rodeo sporu Charrería’ya olan düşkünlüğü nedeniyle “El Charro” lakabıyla anılan Alfonso Ochoa Partida’yı CTM’nin başına atamıştı. Günümüzde dahi, sermaye yanlısı, tepkisiz sendikalar Meksika’da “Sindicatos Charros” olarak adlandırılmıştır. Bu sermaye dostu sendikalar, 1950’ler ve 1960’lar boyunca görece müreffeh İthal İkameci Sanayileşme döneminde güçlü siyasal aktörler olmaya devam ettiler.
PRI’nin korporatist yapısı aracılığıyla tesis edilmekte olan bu göreli sınıf uyumu dönemi ise 1960’ların sonuna doğru çözülmeye başlamaktaydı. 1968 Tlaltelolco katliamı ve ardından gelen Halconazo öğrenci katliamları, sonrasında José López Portillo yönetiminde 1970’lerde yürütülen “Kirli Savaş” döneminin baskıları, PRI açısından ciddi bir siyasal meşruiyet krizine yol açtı. Öğrenci hareketinin talepleri görece ılımlı siyasal reform çağrılarıyla sınırlı kalmakta olsa da, PRI korporatist hegemonyasına yönelen herhangi bir meydan okumaya tahammül göstermeye istekli değildi. PRI’nin meşruiyet krizi, 1970’lerin sonlarındaki küresel ekonomik krizle daha da derinleşmekte; bu kriz, savaş sonrası dönemde yaşam standartlarındaki artışı sürdürmekte olan ithal ikameci sanayileşme modelinin sonunun habercisi niteliğini taşımaktaydı. Bu iç içe geçmiş krizler, PRI dönemi için sonun başlangıcını işaret etmekte ve sol muhalefetin örgütlenmesi ve güç inşa etmesi için yeni siyasal açılımlar yarattı.
1970’ler ve 1980’ler boyunca, “Kirli Savaş” döneminin baskıları nedeniyle kırsal bölgelere çekilmek zorunda kalmış radikal örgütleyiciler ve öğrenciler, kırsal alanlarda siyasal eğitim programları yürütmekteydi; bu programlar çoğu zaman maoist “kitle çizgisi” teorisinden ilham almaktaydı. Birçok köylü, Meksika Devrimi döneminde köylü toprak haklarının militan savunucusu olan Emiliano Zapata’nın mirasına dayanan radikal bir bağlılığa zaten sahip bulunmaktaydı. Bu tür bağlılıklar, yıllar içinde kırsal ekonomik mücadelelerin somut deneyimleriyle daha da pekişmiştir.
1970’lerin ekonomik krizlerinin kırsal geçim kaynaklarını giderek daha az sürdürülebilir hâle getirmeye başlamasıyla, yeni mülksüzleştirilmiş on binlerce köylü Mexico City’nin çeperlerine doğru göç etmeye başlamıştı. Bu yeni gelenler yoksul, resmî siyasal güçten yoksun ve açgözlü toprak sahiplerinin sömürüsüne son derece açık durumda olsalar da, pasif özneler olmaktan uzaktılar. Yanlarında radikal siyasal analizlerini de getirmekte ve hızla siyasallaşmış topluluk örgütleri oluşturmaya başlamaktaydılar. Kentsel düzeyde halkın siyasal katılımına imkân veren resmî kanalların meşruiyeti çöktükçe, bu örgütler Kentsel Halkçı Hareket’e dönüşecek ölçüde büyümüştü.
Bu tarihe ışık tutmakta olan örneklerden biri, Kentsel Halkçı Hareket’in bileşenlerinden biri olan UPREZ’de (Emiliano Zapata Halkçı Devrimci Birliği) militan olarak yer almakta olan 30 yaşındaki Enrique Cruz’un hikâyesidir. Kendisi hikayesini şu şekilde açıkladı:
“Ben yerli bir Soque dili konuşuyorum ve Oaxaca’da doğdum. Anne-babam ve büyüklerim, toprağımızı yok eden ve değer verdiğimiz ekosistemleri tehdit eden altın ve gümüş madenciliğine karşı mücadelede derinden yer aldılar. Kente taşındığımda, UPREZ tarafından işletilmekte olan ve duvarları Emiliano Zapata resimleriyle bezenmiş bir okul buldum ve burada ‘benim insanlarım’ olduğuna kanaat getirdim. UPREZ aracılığıyla güçlü bir siyasal eğitim kazanmakta ve onurlu barınma hakkı için mücadele eden, başkalarına doğrudan eğitim ve siyasal eğitim sunmakta ve başka meseleler üzerinde çalışmakta olan bir örgütçüye dönüşmüştüm.”
UPREZ gibi örgütler 1980’lerde ortaya çıkmış ve özellikle 1985’te meydana gelen yıkıcı depremin tetiklediği kentsel karşılıklı yardımlaşma dalgasının ardından daha da güçlenmişti. Bu örgütlerin en güçlülerinden biri, Mexico City’nin sınırına yakın, Iztapalapa’nın kuzeydoğu ucunda yer alan Unión de Colonos San Miguel Teotongo (San Miguel Teotongo Yerleşimcileri Birliği) olarak bilinmektedir.
Ağustos ayında bu örgütün arşivlerini incelemek amacıyla topluluk merkezlerini ve bürolarını ziyaret ettiğimde ve UTOPIA’ların tarihine ve siyasal sonuçlarına ilgi duyduğumu açıkladığımda, çalışanlardan Marco Antonio Flores bana şu bilgiyi vermekteydi:
“UTOPIA’larla ilgilenmekteyseniz doğru yere gelmişsiniz. UTOPIA’larda görmekte olduğunuz pek çok unsur – aile içi şiddetle karşı karşıya olan kadınlara yönelik hizmetler, uyuşturucu kullanıcılarına destek, agroekoloji – bunların büyük bölümünü biz 1980’lerden itibaren pilot uygulamalar yapmakta, denemekte ve geliştirmekteydik. Bugün bunları yaygın biçimde ve devlet desteğiyle görmek gerçekten harika bir durum.”
UTOPIA’larla ilk karşılaştığımda bana tanıdık gelen bazı unsurlar vardı. Siyasal ve akademik çalışmalarımdan, benzer amaçlara sahip oldukça geniş bir proje yelpazesi zaten aşinaydım: arazi işgali ve üretimi yürüten küçük ölçekli anarşist inisiyatiflerden, cinsel sağlık ve zarar azaltma alanında çalışan kâr amacı gütmeyen merkezlere, topluluk temelli tarım örgütlerine kadar. Ancak tüm bu unsurların – ve daha fazlasının – bir araya getirilip paket hâlinde sunulması ve devletin tüm kurumsal gücüyle ölçek büyütülerek hayata geçirilmesi, oldukça farklı bir niteliğe sahipti.
Bu örgütlerin yalnızca temel kentsel hizmetler için mücadele etmekle kalmayıp, ulusal ve kentsel siyaset alanında da nasıl kalıcı bir yer edinebildiği sorusu kendini dayatıyordu. Marco Antonio’ya, kendi örgütünün neden bu denli güçlü, dirençli ve bugün hâlâ topluluk içinde bu kadar görünür olduğunu; buna karşılık Kentsel Halkçı Hareket’in diğer bileşen örgütlerinin neden dağılmış göründüğünü sordum. Şöyle yanıtladı:
“1980’lerde örgütlerin birçoğu taleplerini oldukça dar bir çerçevede tutuyordu: toprak tapuları, su bağlantıları, elektrik ve hatta kira kontrolü talep ediyorlardı. Bu taleplerin bir kısmı karşılanır karşılanmaz, devam etmek için çok fazla nedenleri kalmıyordu. Bizim odağımız daha genişti: temel haklar için mücadele ediyorduk ama aynı zamanda çok daha kapsamlı bir amaçla, topluluk üyelerinin esenliğini bütüncül bir biçimde gözeten canlı bir topluluk merkezi inşa etmeye çalışıyorduk.”
Mexico City Belediye Başkanı Clara Brugada’nın kendisi de bu hareketten çıkmıştı. Öğrencilik yıllarında Unión de Colonos San Miguel Teotongo ile birlikte örgütlenmeye başlamış, elektrik, su ve kanalizasyon gibi temel hizmetler için yürütülen çalışmalara katılmıştı. 1970’lerden bu yana toplulukta yaşayan yaşlı bir kadın örgütçünün aktardığına göre, Brugada 1980’lerin başlarında genç bir stratejist olarak kritik bir rol oynuyordu. Grup içinde, taleplerine ilişkin olarak devleti zorlamaya ve aynı zamanda devletin sunmadığı hizmetleri kendi kendine örgütleyerek karşılamaya yönelik bir hattın izlenmesi için ısrarcı olmuştu.
1990’larda Brugada, Kirli Savaş döneminde siyasal tutukluları da barındırmakta olan bir kadın cezaevinin bir hazırlık okuluna dönüştürülmesi için yürütülen kampanyanın önde gelen isimlerinden biriydi. Bugün “abolüsyonist” olarak tanımlanabilecek bu kampanya, nihayetinde başarıya ulaşmış ve okul 2000 yılında açılmıştır. Brugada, toprak tapuları için mücadele ederken dahi Unión de Colonos ile birlikte, aile içi şiddetle mücadele eden kadınları destekleyen, kentsel ekosistemleri onarmayı hedefleyen ve uyuşturucu kullanıcılarına destek sunan bir topluluk merkezi oluşturmak üzere örgütlenmeye devam etmiştir.
Burada, Amerika Birleşik Devletleri soluna, DSA’ya ve belki daha somut olarak New York’taki olası bir Zohran Mamdani yönetimine dair daha geniş bir ders bulunmaktadır. Kentlerimizde, kitlesel ve militan seferberlik kapasitesi inşa etmekte olan hareketler bulunmaktadır. Bunlar, kiracı hareketi ve işçi hareketini içermektedir. Ancak aynı zamanda, çevresel adalet, üreme adaleti, agroekoloji ve benzeri alanlara odaklanan topluluk temelli gruplar tarafından yürütülmekte olan yenilikçi projeler de mevcuttur.
Başka bir deyişle, zamanın sınavından geçerek kalıcı siyasal güç kazanmış Iztapalapa topluluk örgütleri, kira kontrolü ve temel kentsel hijyen gibi – her ne kadar hayati de olsalar – yalnızca bu talepler için mücadele etmekle yetinmemiştir. Aynı zamanda, neredeyse hiçbir kaynağa sahip olmaksızın kentsel topluluk bakımını sağlayacak araçları doğrudan inşa etmişler ve böylece siyasal bir fırsat penceresi açıldığında, fikir ve pratiklerinin, bu fırsatı değerlendirmeye istekli siyasal aktörlerin önüne hazır şekilde gelmesini güvence altına almışlardır.
Bu gruplar, ilerleyen dönemde MORENA Partisi’ni inşa edecek ve devlet aygıtının bir parçası hâline gelecek kişilerle bilerek ve isteyerek ortaklıklar kurmuşlardır. MORENA Partisi siyasal gücünü pekiştirdikçe, bu gruplar devletin kenarında tutulmak yerine belediye yönetişim yapısına entegre ediliyordu.
Mevcut Topluluk Örgütlenmeleri Ve Kentsel Müşterekler İçin Mücadele
Her bir UTOPIA, kendine özgü bir siyasal ve ekonomik tarihe sahip bir mahallede konumlanmış bulunmaktadır. Unión de Colonos San Miguel Teotongo, topluluk örgütlenmesi ve gelişimi açısından güçlü ve vizyoner bir hareket olarak öne çıkmış olmakla birlikte, diğer UTOPIA’ların bulunduğu alanlarda da daha az kalıcı olsa da önemli topluluk örgütlenmeleri mevcut bulunmaktadır. UTOPIA’ların önemli bir bölümü, geçmişte terk edilmiş arsalar ve parklar üzerinde konumlandırılmış durumdadır.
Örneğin Tecoloxtitlan ve Papalotl UTOPIA’ları, daha önce çalıntı otomobil parçalarının karaborsası olarak kullanılan boş kentsel alanlar üzerinde kurulmuş bulunmaktadır.

UTOPIA Papalotl’un program koordinatörü Rodrigo Castellano Hernández’in aktardığına göre, 2000’lerin sonlarından itibaren bir grup topluluk üyesi, mahalle genelinde gençlik programları yürütmek üzere bir araya gelmekteydi. Bu grup, dövüş sanatları dersleri sunmakta ve kentsel tarım alanında çeşitli denemeler gerçekleştirmekteydi. Clara Brugada’nın Iztapalapa belediye başkanlığı görevine gelmesine kadar geçen sürede, söz konusu alanın, olumlu ve bakıma dayalı topluluk faaliyetleri için yeniden sahiplenilmesine dönük güçlü bir topluluk çabası zaten oluşmuş durumdadır.
Benzer şekilde UTOPIA Tecoloxtitlan’da, komşulardan oluşan bir grup, topluluk kaynaklarını bir araya getirerek park alanında özel eğitim merkezi ve Anonim Alkolikler (Alcoholics Anonymous) merkezi kurmakta, harap durumdaki kentsel alanı temizlemek için kolektif emek seferber etmekedir. UTOPIA Meyehualco ise, daha önce yalnızca özel futbol ligi üyelerinin kullanımına açık olan bir parkın üzerinde inşa edilmiş durumdadır. Belediye yönetimi, müttefik topluluk örgütleriyle birlikte, mülk üzerinde tam tasarruflarını sürdürmek isteyen özel kulüp üyelerinin itirazlarına rağmen, bu alanın ücretsiz kamusal kullanım için güvence altına alınması yönünde örgütlenmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kentler bağlamında, bu tür projeler için mekân bulma süreci, Iztapalapa’daki süreçten büyük ölçüde farklılık gösterecektir. Bununla birlikte, hâlihazırda kentlerde, egemen sınıfların yıllardır “bakım” projesi yerine polis fonlamasını sürdürmekte son derece başarılı olmuş olmalarına rağmen, belediye bütçeleri üzerinde kayda değer bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Ancak ABD’deki radikal hareketler, bunun böyle olmak zorunda olmadığını fiilen ortaya koymuş durumdadır. Son on beş yılda daha iyi çalışma koşulları için greve giden öğretmenlerden, 2020 George Floyd isyanlarının ardından yükselen abolüsyonist kampanyalara kadar, kendi hareketlerimiz, belediye bütçelerinin sınıf mücadelesinin anlamlı mecraları hâline gelebileceğini göstermiş bulunmaktadır.
Vurgulanması gereken bir diğer husus, UTOPIA’ların yalnızca MORENA Partisi’nin ve Belediye Başkanı Clara Brugada’nın bir uzantısı olarak işlev görmemekte oluşudur. Radikal topluluk örgütleri de bu mekânları, bağımsız siyasal güç inşa etmek amacıyla kullanmaktadır. Eylül ayında, Enrique’nin örgütlendiği yapı olan UPREZ’in en önemli bileşen örgütlerinden biri tarafından UTOPIA Papalotl’da düzenlenmekte olan bir etkinliğe katılım gösterdim. Büyük ölçüde barınma sorunlarına odaklanan, onlarca küçük ölçekli topluluk temelli örgüt ve kooperatiften gelen yaklaşık beş yüz kişinin doldurduğu bir salonda, UPREZ’in öncü kadroları, bu grupları ve onların geniş işçi sınıfı tabanlarını resmî olarak kendi örgütlerine dâhil edilmiştir.
UPREZ’in kurucularından ve hareketin önde gelen yaşlı önderlerinden Jaime Rello, bu kitlesel hareketlerin UTOPIA’lar ve MORENA Partisi ile ilişkisini kısa ve öz biçimde şu sözlerle ifade etmekteydi:
“Yoldaşlar, UTOPIA’lar, 1968 hareketinden bu yana geçen 57 yılı aşkın süredir birikmekte olan tüm bu deneyimin ve mücadelenin bir sentezini temsil etmiştir. Halkçı hareketlerden ve Unión de Colonos San Miguel Teotongo’dan çıkmış olan yoldaşımız Clara, bu mücadele deneyimlerinin tümünden iyi biçimde öğrenmiş ve şimdi bunları hayata geçirmektedir. Ancak yoldaşlar, bu meseleler için mücadeleyi sürdürmekte olan güçlü bir hareket olmadığı sürece, bu tek başına yeterli olmayacaktır; zira sağdan gelen baskılar, sermaye çıkarlarından kaynaklanan baskılar hem bizler hem de Clara açısından son derece yoğun durumdadır.
Örgütlerimiz yalnızca önderler tarafından inşa edilmemektedir. Örgütlerimiz, herkes tarafından inşa edilmektedir. Hepimizin katkı sunması ve bireysel çıkarlarımızın önüne kolektif çıkarı koymamız gerekmektedir. Bugün bulunduğumuz noktaya, hayatlarını bu ülkeyi ve bu kenti dönüştürmeye adamış binlerce toplumsal aktivist sayesinde gelmiş bulunmaktayız.”
UPREZ ve daha geniş Kentsel Halkçı Hareket’in, MORENA Partisi ile tartışmasız biçimde müttefik olduğu açıktır. Clara Brugada’nın kendisi de Iztapalapa’daki bu işçi sınıfı hareketlerinden gelmiş bulunmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu örgütlerin, içlerinden birinin iktidarda olması nedeniyle hareketsizleşmekte (demobilize olmakta) olduklarını söylemek mümkün değildir. Bu kitlesel örgütler ile MORENA hükümeti arasındaki ilişki, DSA ve diğer sol örgütlerin, Zohran Mamdani önderliğindeki olası bir New York belediye yönetimi ya da benzeri idarelerle nasıl bir ilişki kurabileceklerine dair bir model işlevi göstermelidir: böyle bir yönetim tarafından sağlanmakta olan mekânları, kaynakları ve platformları kullanarak işçilerin ve kiracıların hakları için kararlı biçimde örgütlenmesi, bağımsız topluluk gücü merkezlerinin inşa edilmesi ve hem devletin içinde hem de dışında güçlü bir kentsel bakım müşterekleri geliştirmektir.
UTOPIA’ların tarihsel kökleri bize, karşılıklı bakım temelli topluluk girişimlerinin, koşullar uygun hâle geldiğinde devlet eliyle yükseltilerek ölçek büyütülebileceğini göstermektedir. Topluluk temelli bakım, kentsel agroekoloji ve fiziksel/ruhsal iyi olma hâline yönelik iyi fikirlerin sıfırdan icat edilmesi zorunlu değildir. Bu alanda hâlihazırda çalışmakta olan pek çok örgüt bulunmaktadır. Devletten sağlanacak görece mütevazı kaynaklarla, bu girişimler geniş kitlelere ulaşan ciddi programlara dönüşebilmektedir. ABD bağlamında, kendi UTOPIA versiyonlarımızın gelişip serpilmesine katkı sunabilecek vizyona ve deneyime sahip benzer yerel ve bölgesel örgütler bulmak mümkündür.
Mexico City’de hayata geçirilmiş kentsel bakım anlayışına benzer vizyonlarla ve DSA’nın giderek artmakta olan siyasal gücüyle donanmış durumda, kentlerimizde tam da bu türden adımlar için mücadele edebilecek bir konumda bulunmaktayız. Bu fırsatı, New York’ta ve ülke genelinde değerlendirmemiz gerekmektedir.
