30 Nisan 2025| Çeviri: Cemre Nayir | Kaynak: All-In
§0. Bu makale, iklim bilgisine sahip sınıf siyaseti üzerine yazılmış bir diğer makaleyle birlikte sunulmaktadır. Diğerinden önce veya sonra olacak biçimde bağımsız bir makale olarak okunabilir.
§1. Siyasallaşma süreci, yaşanmış deneyimlerden (acı, adaletsizlik, eşitsizliği deneyimlemek, paylaşmak ve gözlemlemek) başlar, ana nedene ulaşırken ahlaki değerlerden geçer (“radikalleşme”nin orijinal anlamı). Değer yargılarımız, bizi ana nedenlerin ne olduğu konusunda farklı sonuçlara ulaştırabilir ve ayrıca bizi siyaset hakkında düşünmeye sevk eden çeşitli, paralel deneyimlerimiz de olabilir.
Öncelikle bu önemsiz ayrıntılarla başlıyoruz, çünkü hareket örgütçüleri arasında sıklıkla gözden kaçan, çok da önemsiz olmayan bir nokta var burada.
§2. Farklı konular farklı bilgileri farklı şekillerde açığa çıkarır.
Hayvan hakları hareketi, sınıflı toplumu sorgulamaya daha fazla derinlik katarak, özgürleşme vizyonumuzu genişletir.
Lizbon’daki barınma hareketi çeşitli deneyimler sunmaktadır: şehir merkezinin turizme açılmasıyla tarihi, halkın yaşadığı mahallelerin boşalması, orta sınıfın kiraları ödeyemeyecek hale gelmesine neden olan mutenalaştırma, çeper mahallelerde uygulanan ev boşaltmalarının yapısal ırkçılığı ortaya çıkarması… Ortak bir hareket, birleşik ama farklılaşmış mücadelelere olanak tanır.
İklim krizi, muhtemelen diğer tüm hareketlerden daha fazla, fosil yakıt endüstrisinin ortadan kaldırılması için somut, sıkı ve varoluşsal bir son tarihi sunar. Bu nedenle, iklim adaleti hareketi hızlı ve sürdürülebilir bir radikalleşme süreci sağlamıştır.
Yazarlarınız ağırlıklı olarak iklim adaleti hareketinden geliyor, bu yüzden şimdilik bu konuya odaklanacağız.
§3. Aynı konuya farklı açılardan bakmak da yeni bilgiler ortaya çıkarır.
Örneğin, iklim politikasını sömürgecilikle birlikte ele almak, aciliyet, çöküş ve kriz gibi kelimelere tamamen yeni anlamlar kazandırır.
Küresel ısınmayı, BM müzakerelerinde “Küresel Güney” militanlığı sayesinde elde ettiğimiz bir eşik olan 2ºC’nin altında tutma görevini ciddiye alan herhangi bir grup veya örgütün, hedeflerine ulaşmanın önündeki en büyük gerçek engel olarak fosil kapitalizmle karşı karşıya kalacağını savunuyoruz. Bu kısa makalede ana iddiamız kapitalizmin iklim krizini tabiatı gereği göz ardı ettiği, buna sebep olduğu ve şiddetlendirdiği değil (ki öyle yapıyor). İddiamız, tüm iklim adaleti aktivistlerinin kapitalizmin tabiatı gereği iklim krizini göz ardı ettiği, ona sebep olduğu ve onu şiddetlendirdiğini bildiğidir.
Bir bakıma iklim adaleti aktivistleri hareket yoluyla ve hareketin içinde sınıf bilgisine ulaşıyorlar. Emisyonların sürekli artmasının temel yapısal nedenlerini ve bunlara yönelik baskının yoğunlaşmasını anlamak, her gün aldığımız derslerdir.
§4. İşte bu bir sorun. Çoğunlukla bilişsel bir sorun, duygusal bir sorun da aynı zamanda. İklim acil durumu halihazırda taşıması epey zor bir bilgi. Bunun da ötesinde, sınıf bilgisini (asıl görevin CO2 veya “adil geçiş” değil, aslında benzeri görülmemiş ölçekte ve hızda bir sosyoekonomik dönüşüm olduğu) eklemek bunu dayanılmaz hale getiriyor.
Son kitabımız “Cüret: İklim Çöküşünü Durdurmak için Devrimci Bir Kuram”ın giriş bölümlerinde kısaca anlattığımız gibi,
Bir bakıma ortada aslında gerçek bir iklim adaleti hareketi yoktur: Daha çok “4,4 derecelik bir ısınma 4,5 derecelik bir ısınmaya yeğdir” hareketi var diyebiliriz. “Emisyonu ne kadar azaltsak kardır” hareketi. Diğer taraftan BP, Shell, Macron ve tüm bu ahali bu harekete dahil, yani bu aslında bir hareketten çok neoliberal mutabakat. Bir de, “Emisyonu ne kadar azaltsak kardır” pozisyonu, mümkün olan en hesap verilebilirliği olmayan pozisyondur: Bu hareket hiçbir zaman tam anlamıyla başarısız olamaz, dolayısıyla kendi ideolojik ve stratejik varsayımlarını hiçbir zaman derin tefekkür sürecine sokmaz. [Kısım §1.2]
Madem öyle, sınıf bilinçli iklim siyaseti nasıl olurdu?
Bir bakıma, Matthew Huber, 2022’de Verso’dan çıkan “Sınıf Savaşı Olarak İklim Değişikliği” kitabında, ABD bağlamında ve strateji açısından, doğrudan bu soruyu ele almaktadır. Diğer konuların yanı sıra, çoğunluğun desteklediği bir hareketin ve çoğunluğu harekete geçiren bir hareketin, işçi sınıfının pozisyonlarına (hem nesnel ihtiyaçlar hem de stratejik avantajlar açısından) bakmayı gerektirdiğini inceliyor. Yeşil Yeni Mutabakat gibi kamu politikası önerilerini gözden geçirirken, elektrik sektöründe belirli taban örgütlenme çabaları da öneriyor.
§5. Sınıf bilinçli iklim siyasetiyle yüzleşmenin ve duygusal olarak bununla başa çıkmanın zor olduğu konusunda hemfikirsek, bunu stratejik olarak uygulamaya çalıştığımızda daha kolay ve gerçekçi olmayan bir analize sapma eğiliminde olacağımız gerçeği de kaçınılmazdır.
Biz (yazarlar) kendimizi genel olarak iki yönde bu tür dikkat dağıtıcı unsurlara kapılırken yakaladık.
§5.1. Kendi dikkatimizi dağıtmanın bir yolu, sınıf bilgilerini mantıksal sonuca vardırmaktır. Kapitalizmi ortadan kaldırmanın iklim çöküşünü durdurmak için gerekli bir önkoşul olduğunda hemfikirsek, o zaman belirli hedeflere (Total ve BlackRock gibi çokuluslu şirketler, özel jetler ve LNG terminalleri gibi belirli sektörler, kömür madenleri ve mega havzalar gibi altyapılar) odaklanan stratejiler nafile olarak algılanacaktır. Bu stratejiler, tamamen anti-kapitalist projeler olarak çerçevelenmedikleri takdirde, içerilmeye açık hale gelirler.
Bu dikkat dağınıklığı, doğası gereği, strateji ile ideolojik düşünceleri karıştırması açısından bir bakıma “sol sapma”ya benzer. Söz konusu iklim siyaseti olduğunda tutuk olma halinin sonuçlarından birisi budur. Kendimizi bu tür strateji karşıtı düşüncelere hapsetmek, önümüzdeki görevin yüklediği taşıması çok zor olan hislerden saklanacak bir sığınak verir. İklim krizi karşısında yaşadığımız birr “donma” tepkisine benzer.
Bu gibi durumlarda çıkış noktası “mantıksal erekliliğe” Aristotelesçi değil diyalektik biçimde bakmaktır: Sınıfı harekete geçirebilecek belirli stratejik müdahalelerin tespiti ve bunların (başarılı olmaları durumunda) güç dengesini lehimize ne kadar değiştirebilecekleri bakımından tasarlanması.
§5.2. Kendi dikkatimizi dağıtmanın bir başka yolu da iklim son tarihlerini reddetmek. “Fosil yakıt teşviklerine son” veya “özel jetleri durdurun” gibi somut ve kazanılabilir talepler, egemen sınıfın çıkarlarına karşı duran ve kitlelerin desteğine yaslanabilecek talepler üzerine inşa edilir. Burada, kendimizi madalyonun diğer yüzünde buluyoruz. Sınıf odaklı bir siyasetin gerekli olduğu konusunda hemfikiriz, ancak zamansal kısıtı atlıyoruz. Cüret’te Mriana’nın aktardığı gibi,
Son yıllarda, iklim krizi konusunda çok ciddi ve paniğe kapılmış birçok organizasyonla görüştüm. Eylem planları ve kampanya stratejileri hakkında konuştuğumuzda, nihayetinde, tam anlamıyla başarılı olsalar bile, iklim konusunda belirlenen süreler içinde sistemi değiştirmeye yol açamayacakları gibi korkunç bir sonuca varıyoruz. [Kısım §3.6.]
Bu yüzden, ülkemizde fosil yakıtların kullanımını dört yıl içinde sonlandırmayı hedefleyen “iddialı” faaliyet planları hazırlıyoruz, oysa güya savunduğumuz iklim politikası bize, o zamana kadar tüm CO2 emisyonlarını durdurmak için gereken sürenin aslında toplamda bu kadar olduğunu söylüyor.
Bir bakıma, sınıf bilgisini sınıf -yönelimine indirgemek, bizi elimizdeki asıl işin dışına çıkarmakta ve onu gerçekçi politika kisvesi altında iklim acil durumunu inkar eden pozisyonlara indirgemektedir.
§5.3. Yazarlarınız bu örnekleri hafife alarak vermiyorlar. Daha geçen haftalarda kendimizi aynısını yaparken yakaladık. Bilişsel ve duygusal yük hafife alınır değil, biz de bunun yenilir yutulur türden olduğunu düşünmüyoruz. Kuşatıcıdır, dolayısıyla bilişsel çelişki olmaksızın geceleri gözümüze uyku dahi girmezdi muhtemelen.
Biz hile yaptığımızın farkındayız. “Sınıf bilinçli iklim siyaseti neye benzer?” sorusuna cevap vermiyoruz, bunun yerine bu sorudan kaçınmamak için ne yapmamız gerektiğini anlatıyoruz. Sorduğumuz sorudan kaçınıyoruz, çünkü bu soru ancak bağlama göre cevaplanabilir.
Sorudan kasıtlı olarak sapıyoruz, çünkü bu konular, bizden çok daha zeki ve deneyimli stratejistler için dahi engel teşkil ediyor.
§6. Dolayısıyla soru çoğu zaman “sınıf bilinçli iklim siyaseti neye benzer?” değil, “sınıf bilinçli iklim terimleriyle düşünmeye devam edip kendimize karşı makul ölçüde dürüst olmayı nasıl sürdürebiliriz?” şeklindedir. Cüret’te sorusunu sorup ve cevabını verdiğimiz soru budur.
Bunun ardında yatan sezgi nispeten basittir. Sadece cevaplayacak yeterli araçlara sahip olduğumuzda kendimize sorular sorabiliriz; aksi takdirde soru sadece zihinsel bir egzersiz olur ve katılımımız göstermelik olur. Bir sorunu gerçekten çözmek istiyorsak, o zaman bu konuda sürekli ve kolektif bir şekilde oyuncu ve meraklı olabilmemizi sağlayan bir çerçeveye ihtiyacımız var. Kısacası: İklim kriziyle ilgili son tarihler içinde kapitalizmi ortadan kaldırmayı planlamak istiyorsak, bu görevin makul görünebileceği bir değişim teorisi ve örgütsel modele ihtiyacımız var.
Toplumsal hareket deneyimleri ve literatüründen yararlanarak ve toplumsal hareketlerin ekolojisi çerçevesini kullanıyor, Cüret ile böyle kapsamlı bir hareket düzeyinde strateji oluşturmak için karmaşık ama özlü bir yol sunuyoruz.
