Close Menu
polenekoloji.org
  • BİZ KİMİZ
    • Manifesto (Türkçe)
    • Manifesto (Kurdî)
    • Manifest (English)
    • Amaç ve İşleyiş
    • Faaliyet Raporları
  • NE YAPABİLİRİM
  • ENSTİTÜ
  • POLEN BÜLTEN
  • POLEN DERGİ
  • GÜNDEM
  • TEORİ
    • Emekoloji
    • Gıda Egemenliği
    • Hayvan Özgürlüğü
    • İklim
    • Kent Ekolojisi
    • Mücadele ve Örgütlenme
    • Marksist Ekoloji
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi
Sitede Gezinin
  • ADALET MÜCADELELERİ (28)
  • EKOLOJİ/İKLİM HAREKETLERİ (68)
  • GÜNDEM (282)
    • ETKİNLİKLER (10)
  • MEDYA (13)
    • PODCAST (6)
    • VIDEO (7)
  • SÖYLEŞİ (42)
  • TEORİ (246)
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım (26)
    • Emekoloji (18)
    • Gıda Egemenliği (18)
    • Hayvan Özgürlüğü (7)
    • İklim (22)
    • Kent Ekolojisi (26)
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi (24)
    • Marksist Ekoloji (17)
    • Mücadele ve Örgütlenme (22)
  • YAYINLAR (49)
    • Faaliyet Raporları (2)
    • Polen Bülten (19)
    • Polen Dergi Yazıları (6)
    • Polen Ekoloji Kitaplığı (7)
Facebook X (Twitter) Instagram
polenekoloji.org
  • BİZ KİMİZ
    • Manifesto (Türkçe)
    • Manifesto (Kurdî)
    • Manifest (English)
    • Amaç ve İşleyiş
    • Faaliyet Raporları
  • NE YAPABİLİRİM
  • ENSTİTÜ
  • POLEN BÜLTEN
  • POLEN DERGİ
  • GÜNDEM
  • TEORİ
    • Emekoloji
    • Gıda Egemenliği
    • Hayvan Özgürlüğü
    • İklim
    • Kent Ekolojisi
    • Mücadele ve Örgütlenme
    • Marksist Ekoloji
    • Dosya: Kapitalizm ve Ekolojik Yıkım
    • Madenciliğin Politik Ekolojisi
Facebook X (Twitter) Instagram
polenekoloji.org
Home » Ağacın, Toprağın, Suyun Yıkımı: Çölleşme

Ağacın, Toprağın, Suyun Yıkımı: Çölleşme

By Umut Şener17 Haziran 20257 Mins Read
Fotoğraf: Reuters/Mike Hutchings
Share
Twitter Email Telegram Facebook WhatsApp

Birleşmiş Milletlerin 1994 yılında ilan ettiği “17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü’nün yıldönümündeyiz. Teşhir edeceğimiz en birinci oluşum emperyalizm ve emperyalistler olacağı için de bu girişi uygun buldum.

Neden?

Bildiğiniz gibi, 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan zorunlu entegrasyon birliklerinin çatı örgütlerinden başlıcası BM’dir. BM’nin ilan ettiği ve haklar ve özgürlükler alanında birçok başlığa dikkat çeken “gün”lerin ortak noktası ilan tarihleridir. Genel olarak savaş sonrasına denk düşen 1945-50 yılları arasına tarihlenir bu günler.

Fakat ekolojik yıkımın en önemli gündemlerinden olan çölleşmeye, iklim krizinin belirginleşmeye başladığı zamanda dikkat çekilmiştir. Teşhir edilmesi gereken öncelikli olarak bu durumdur: Geçen yüzyılda iki dünya savaşı, onlarca ulusal kurtuluş savaşı, nükleer ve kimyasal felaketler/cinayetler, açık ya da örtülü işgal edilen tüm sömürge topraklarda eko-kırım gibi devasa boyutta toplumsal, ekonomik, askeri olaylar yaşanmışken; bunların sorumlusu olan Avrupa ve Amerikan emperyalizminin dünya halklarının önüne bir mücadele günü koyup buyurun uğraşın demesidir en büyük ikiyüzlülük!

Türkiye’de konunun bir sorun olarak kayıtlara geçmesi 1970’lerde başlar. 1998’de BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmede Türkiye’nin taahhüdü toprağın korunması ve sürdürülebilir biçimde yönetilmesidir.

Geçen yüzyılın son yıllarında bu ilan ve imzaların hayattaki yansıması olan bazı örnekleri hatırlayabiliriz. Ozon tabakasının delindiğinin dünyada duyu(ru)lması, Kyoto protokolü, TEMA Vakfının öncülük ettiği ve iktidarlar tarafından da sahiplenilen “Türkiye Çöl Olmasın” kampanyası… BM ile imzanın hatırına (bunu emperyalistlere hizmet taahhüdü diye de okuyabilirsiniz); dönemin Orman Ve Su İşleri Bakanlığı/ Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünce hazırlanan “Çölleşme ile Mücadele Ulusal Stratejisi Planı (2015- 2023) ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına bağlanan aynı genel müdürlük tarafından hazırlanan “Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Stratejisi ve Eylem Planı (2024- 2030)…

Toprağın en büyük saldırıları yaşadığı, suyun hem ticarileştirildiği hem de kirletildiği, ağaçların onar yüzer kesildiği yıllar değil mi?

*

Çölleşme asıl olarak yaşamın en temel unsurları olan toprak (içinde ve üzerinde olan her şeyle beraber) ve suya dair/dahil bir kavramdır. Su kısıtı ve kıtlığı yaşayan topraklar kuraklaşır, kurak toprakta bitki yaşamı imkânsız hale geldiğinde çölleşme başlar. Haliyle kuraklık da sorunun/ konunun bir parçası ve çölleşmenin ilk aşamasıdır.

Peki kuraklık nedir?

Egemenlerin bilgiye yön verdiği arama motorlarına ve dayandıkları -aynı mesnetteki- kaynaklarına göre, kuraklık bir doğa olayı, doğal afettir. Kapitalizm koşullarında hele de onun şirket (tekel) sermayelerinin karlarına odaklandığı bugünkü sömürgeci aşamada, dahası iş cinayetlerinden depreme kadar pekâlâ önlenebilir birçok felaketin de “doğal” olduğunun iddia edildiği dünyada kuraklık ne kadar doğaldır, ne kadar doğal olabilir?

Evet, kuraklık bir afet biçimidir ve dünyanın oluşumundan bugüne pek çok doğal sebeple kuraklık yaşanmıştır. Yerkürede var olan çöllerin oluşumunda, sıcaklıkta ve yağış rejimindeki anormal değişimler, rüzgâr ve su süpürmesi sonucu oluşan erozyon vb. nedeniyle, kuraklık belirleyicidir. Fakat bugün, yukarıda çerçevesini çizdiğimiz koşullar olduğu için ve doğanın kendi haline bırakılmadığı tam tersine doğaya sürekli yıkıcı müdahaleler yapıldığı için kuraklık doğal değildir.

Örneğin Ortadoğu ve Ön Asya’da bugün çöl olan toprakların yaklaşık 150 yıl önce ağaçlı alanlar olduğu bilinmektedir.

Türkiye’de kuraklığı tetikleyen başlıca iki ekolojik saldırı tarımda vahşi sulama ve orman, ağaç varlığının yok edilmesidir. JES, GES projeleri nedeniyle yıkım boyutlanmıştır.

Erozyon, toprağın canlı olan ve canlı yaşamını sağlayan kısmının süpürülmesi anlamına geldiği için kuraklık ve çölleşmenin somut tetikleyicisidir. Ama erozyonun sebepleri de doğaya saldırılar, çevre ve kent hakkı gasplarıdır elbette. RES türbinlerinin kurulduğu her yer erozyona açık hale getirilmiştir.

Girdi maliyetlerinin makro düzeyde olması başta olmak üzere birçok sebeple geleneksel/ aile tarımı yapan küçük üretici çiftçinin bilinçsiz kullanımı, vahşi sulamanın faili olarak gösterilse de İç Anadolu da devasa şirket tarımı, hayvancılık ve maden talanı suyu tüketen başlıca etkenlerdir. Aynı şekilde başta GAP olmak üzere özel savaş politikalarına entegre tarım ve su politikaları nedeniyle, toprağın, insan ve diğer hayvanların, bitkilerin ve havanın suya erişim zordur.

Uluslararası akademik çalışmaların da işaret ettiği üzere, Türkiye yakın zamanda su fakiri ülkeler arasında yerini almaya doğru bir gidişat içindedir. Toprak tekstürüne bakarak bir genelleme yapıldığında Türkiye topraklarının %65’i çölleşme öncesine işaret eden kurak/ yarı kurak/ yarı nemli özellikli topraklardır. TEMA’nın 2023’te yazdığı rapora göre, çölleşme riski oranı % 73.4’tür. Kuraklık ve çölleşmenin en fazla tehdit ettiği yerlerse Konya, Fırat-Dicle Havzası ve Iğdır civarıdır.

Nasrettin Hoca’nın yoğurt mayaladığı anlatılan Akşehir Gölü ve “göller yöresi” olarak bilinen bölgedeki birçok göl kurudu. İç Anadolu çanağında yerleşim alanlarının kıyısına kadar gelip dayanan obruklar çoğalıyor. Adı Bingöl olan ama gölleri yok edilen şehirde halk su için eylem yapıyor. Yazın 50˚C’nin üzerine çıkan sıcaklarda, Harran Ovasında GAP eklentisi su kanalları kapalı kanala dönüştürülmediği için su buhar olup uçuyor. Yine coğrafi olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi adı verilen suyun yeraltından ve nehir kaynaklarından vahşice çekilip böyle ziyan edilmesi nedeniyle aşırı tuzlanma ve toprak çökmesi ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Tuzlaşma sebebiyle “Bereketli Hilal”, pH değeri tarımsal üretime, ekim-dikim faaliyetine uygun olmayan çölleşen topraklara dönüşüyor.

“Küresel ısınma, birçok tarım ürününün, bitkinin ve deniz canlısının neslinin tükenmesine yol açacak. NASA’nın (Amerikan Ulusal Hava ve Uzay Ajansı) yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi ve etkili tedbirler alınmaması halinde, Türkiye’nin büyük bir bölümü 2040 yılında çöl olacak. Çölleşmeyle mücadele eylem planı verilerine göre düzenlenen Dünya Çölleşme Haritasında Anadolu, çölleşme tehlikesi derecesi ‘yüksek’ ve ‘çok yüksek’ sınıfına sokulmakta.” [1]

*

Kuraklık ve çölleşmenin öncelikli etkisi gıda hakkı ve biyoçeşitlilik konularında somutlanmaktadır. Bununla birlikte su döngüsü yıkımı nedeniyle iklim krizini tetikleyen temel unsurlar arasına çölleşme de katılır. Bu sorunun önüne geçmek için yapılacakların genel çerçevesi, yine BM’nin ilgili birimi referans alınarak, yeşil kapitalizm ufkuna uygun biçimde belirlenmiştir. Yeşili sev, doğayı koru indirgemeciliğinin asla yetmeyeceği bu devasa sorun ve yıkım için öneriler geliştirilmiştir.

Su hasadı, sürdürülebilir enerji tercihi, ilaç ve gübrede kimyasal kirlenme kontrolü, aşırı kullanıma bağlı toprak bozunumunun önlenmesi vb. bir dizi güncel öneri mücadele yöntemi olarak sunulmaktadır. Fakat üretici ve halktan insanlara adeta sipariş edilen bu önerilerin hepsi hayata geçirilse bile kuraklık ve çölleşmenin önüne geçilmesi mümkün değildir. Çünkü kuraklığı ve çölleşmeyi yaratan da bizzat bugün yeşile boyadığı yüzüyle yaşama saldıran kapitalizmdir.

Bu durumda Türkiye’de muhatap olarak iktidarın atadığı bakanlıkların hazırladığı strateji belgelerine uzun uzun değinmeye gerek yok diye düşünüyorum.[2] [3] Bu belgelere yazılan hedeflerin sahada, arazide, bahçede, dağda karşılığı yoktur. Endüstriyel tarım tercihi ve diğer tüm yaşam alanlarına yönelik şirket/ sermaye odaklı tercihleri sebebiyle bu mücadelede devlet Türkiye’de emperyalist sömürü, işgal ve yıkımın uygulayıcısı konumundadır.

*

Güncel ve somut olarak en temel sorun su politikasının yokluğudur. Elbette bir politikası var devletin, ancak su hakkını gözeten, ihtiyacı olana ulaşmasında sorumluluk alan ve uygulayan ve suyu koruyan politikalar değil bunlar. Acil olarak ekolojik su politikaları üretilmeli ve hayata geçirilmelidir.

GAP, Silvan Barajı gibi devasa projelerin “güvenlik” gerekçesiyle hayata geçirilmesi, Şırnak’ta ayyuka çıkan ağaç kesimin süreklileşen yasaklarla devam ettirilmesi, köy yakma ve boşaltmaların parçası kılınan orman yangınları gibi örneklerle sürdürülen özel savaşın Kürdistan’da yarattığı eko-kırımın rehabilitasyonu ve ekolojik yenilenme/ dönüşümü sağlanmalıdır.

Siyanürlü altın başta olmak üzere her türden (geleneksel ya da yeni nesil) vahşi yıkıcı madencilik engellenmelidir. Süper yasa adıyla pazarlanan ve ülkeyi baştan başa maden sahasına çevirecek yasa iptal ettirilmelidir.

Tarım arazileri, mera vb. alanlara ilişkin, rant perspektifli düzenlemelerden vazgeçilmeli, bunun yerine toprağı işleyene, suyu kullanana veren hak temelli yaklaşımın belirleyici olduğu tarım politikaları yapılmalıdır.

Enerji santralleri, konut ya da başka bir bahaneyle imara açılan, gasp edilen, betona boğulan tarım arazilerinde yaşam hakkının merkeze konulduğu bir dönüşüm uygulaması planlanmalıdır.

Tüm bunlar biz yaşam savunucularının, sosyalistlerin, ekolojistlerin önündeki güncel ve acil ödevlerdir aynı zamanda. Önümüzdeki dönemde ekolojik yıkımın sonuçlarının (kuraklık, açlık vb) tüm dünyada göçün temel nedeni olacağının tartışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Ağır bir tahribat ve kayıp söz konusu olmakla birlikte, sermaye ve insan merkezli politik bakıştan uzaklaşarak, sermayeye karşı doğayı ve yaşamı savunarak koruyabileceklerimiz, hatta kazanabileceklerimiz var!

(Not: Kuraklık ve Çölleşmeye karşı, halkların mücadelesinin tartışılacağı önemli bir buluşma olan, Mezopotamya Ekoloji Hareketi’nin (MEH) düzenleyeceği, 2. Su Forumu, 16-19 Ekim 2025 tarihlerinde, Amed’de gerçekleştirilecek. Uygun olanların katılmasını öneririz. [4]

Dipnotlar: 

[1] https://www.kadikoyakademi.org/turkiye-iklim-senaryolari-korkutuyor/#:~:text=NASA’n%C4%B1n%20(Amerikan%20Ulusal%20Hava,b%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC%202040%20y%C4%B1l%C4%B1nda%20%C3%A7%C3%B6l%20olacak.

[2]https://arastirma.tarimorman.gov.tr/konyatopraksu/Lists/KutuMenu/Attachments/8/%C3%87%C3%96L.%20ile%20M%C3%9CC.%20ULUSAL%20STRATEJ%C4%B0S%C4%B0%20VE%20EYLEM%20PLANI%20%202015-2023.pdf

[3]https://cmusep.cevre.gov.tr/Uploads/Documents/CollesmeyleMucadeleEylemPlani20242030.pdf

[4]   2. Mezopotamya Su Forumu, https://x.com/ekolojihareketi/status/1925438939478835678 .

17 Haziran Dünya Çölleşmeyle Mücadele Günü Çölleşme endüstriyel tarım gıda hakkı Kuraklık Su kıtlığı
Bizi takip edin Bizi takip edin Bizi takip edin Bizi takip edin
Share. Twitter Facebook Email Telegram

Öne Çıkan Yazılar

Adil Geçişin Yanlış Önermesi – İklim Politikasının Engeli Sayılan Emekçiler

Aykut Çoban

Kopuş

Brendan Montague

Polen Dergi | Kış 2024/25 | Sayı 14

Polen Ekoloji

Tarımda Güncel Durum: Ekolojik ve Ekonomik Yıkım

Umut Şener

CarbonBrief’ten UNEP Emisyon Açığı Raporu İncelemesi

Zeke HausFather

Arap Kalkınma Modelleri Üzerinde Çin’in Etkisi: Max Ajl ile Söyleşi

Max Ajl
Son Yazılar

Onur Yılmaz’a Özgürlük: Açıklama Metni ve İmzacılar / Free Onur Yılmaz: Statement and Signatories

9 Temmuz 2025

Polen Ekoloji Kolektifi Genel Meclis Sonuç Bildirgesi

5 Temmuz 2025

Değişim Teorisi Nedir?

4 Temmuz 2025

Adil Geçişin Yanlış Önermesi – İklim Politikasının Engeli Sayılan Emekçiler

1 Temmuz 2025

Tek İstediğimiz Dünya Kitabı İncelemesi: Rezonans mı Dayanışma mı?

24 Haziran 2025
Arşiv
POLEN EKOLOJİ KİTAPLIĞI

Kızıl Ekolojik Devrim

13 Mayıs 2025

Çoklu Krizler Çağında İktisadi Kalkınma, Büyüme ve Ekoloji

8 Nisan 2025

Çernobil

10 Şubat 2024

Marx Ve Yeryüzü

10 Şubat 2024

Herbaryum

10 Şubat 2024
Hakkımızda
Hakkımızda

POLEN Ekoloji olarak, ekolojik mücadelenin kapitalizme karşı toplumsal kurtuluş mücadelesinin bir parçası ve onun tümüne sirayet edecek biçimde, örgütlü olarak sürdürülmesi gerektiğini düşünen, bu doğrultuda yeni bir program ve stratejinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesinde yol arkadaşlığı yapmak isteyen herkesi kolektifimize ortak olmaya çağırıyoruz.
iletişim: bilgi@polenekoloji.org - polenekoloji@gmail.com

X (Twitter) Facebook YouTube Instagram
İçerikler

Onur Yılmaz’a Özgürlük: Açıklama Metni ve İmzacılar / Free Onur Yılmaz: Statement and Signatories

9 Temmuz 2025

Polen Ekoloji Kolektifi Genel Meclis Sonuç Bildirgesi

5 Temmuz 2025

Değişim Teorisi Nedir?

4 Temmuz 2025

Adil Geçişin Yanlış Önermesi – İklim Politikasının Engeli Sayılan Emekçiler

1 Temmuz 2025
1 2 3 … 116 Next
Polen Ekoloji’ye Katıl


Kolektif’e Katıl

Destek Ol

Hızlı Destek

Enstitü Seminerlerine Katıl

Bize yaz

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.