Yazar: Onur Yılmaz

5 Haziran Dünya Çevre günü vesilesiyle ağırlıklı olarak Pakistan’dan haberlerin ve analizlerin yer aldığı The Inclusive youtube kanalından Faria Khan ile Kolektifimiz üyesi Onur Yılmaz kapitalizm ve iklim krizi ilişkisi üzerine bir video söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşinin içeriğini düzenlenmiş haliyle yayınlıyoruz.   – A short introduction your initiative. What does your initiative do? Polen Ecology Collective was founded in 2019, just before the coronavirus pandemic, which is itself one of the major consequences of the global ecological collapse. Our collective was founded with the aim of intervening against some deficiencies in the ecology movement in Turkey and Northern Kurdistan, and against…

Devamını Oku

Türkiye’nin gündem yoğunluğu arasında (6 Şubat depremlerinin birinci yıl anmaları, İliç’te yaşanan felaket, yerel seçimler, vb.) sosyalizm ve ekososyalizm tartışmasına dair bazı çalışmalar yayınlandı. ‘80’lerin sonundan bu yana dünyada dolgun bir literatüre dönüşen ekososyalizm üzerine çalışmalara coğrafyamızdan katkılar henüz buna denk düşen bir hacimde olmasa da her geçen yıl artıyor. Hakan Yurdanur’un derlediği “Sosyo Ekolojik Bir Toplum İçin Ne Yapmalı” (İmge Kitapevi, 22.01.2024) adlı kitapta Sibel Özbudun ve Temel Demirer’in “Doğa, Marksist Ekoloji ve Sosyalizm” yazısında sosyalizme “eko” ön eki getirilmesi ile sosyalizmin ya da Marksizmin ekolojik olmadığının imlendiği gerekçesiyle ekososyalizm kullanımı eleştirildi. Ardından ekososyalizm kavramını kullananlardan biri olarak Aykut…

Devamını Oku

Ayrı bir toplumsal hareket olarak dünyada bir iklim hareketinden bahsedeceksek eğer 2018’deki 1.5 Derece Özel Raporu’nun ardından başlayarak Avrupa’da Greta ismiyle öne çıkan okul boykotları, iklim grevleri dalgasının milyonları sokağa döken kitle hareketini, bunun salgın döneminde momentumunu kaybedişini ama eşzamanlı olarak sadece Avrupa merkezli değil, daha küresel çapta kendine siyasette bir güç olarak daha fazla yer kazanmak için strateji ve taktik tartışmalarını yoğunlaştırmasını yeni bir kırılma süreci olarak alabiliriz. Hareketin bir anda kitleselleşmesinin ardında elbette Yeşil Yeni Anlaşmalara zemin yaratma fırsatı oluşturmaktan emperyalist rekabette basınç oluşturmaya kimi düzeniçi dinamiklerin kısmi payı olsa da esasen salgın öncesi 40’ın üzerinde benzer zamanlarda…

Devamını Oku

Sürdürülebilirlik ekoloji hareketi için tehlikeli bir kelime olarak mimlenmiştir. Neoliberalizmin tüm dünyada tarihin sonunu ilan edip azgınca saldırıya geçtiği dönemin bu öne çıkan kavramı ekolojik çöküşün o günkü endişe verici gelecek havadisleri karşısında işçi sınıfına “dünyayı kurtarmak” için sermaye düzeninin “sürdürülebilirliği”nde uzlaşmayı salık veriyordu esasen. Liberal yeşil akımlar sermayenin gezegen için bu “ilerici” adımını büyük oranda destekledi ve bu destek aradan geçen onlarca yılın ekolojik çöküşü getirdiği yere rağmen yeni beklentilerle sürüyor. İşte son dönemlerde buna benzer, kendi eski ama paketi yenilenmiş bir kavram sermayenin yeşillenme çabalarında ekoloji hareketinin kimi kesimlerini sermayeye yedeklemek için çokça karşımıza çıkıyor: Adil dönüşüm ya…

Devamını Oku

Küresel iklim krizi tartışmalarında ve birkaç yıldır kitlesel olarak gelişen “iklim grevi” eylemlerinin hemen hepsinde “iklim adaleti” sloganı öne çıkıyor. Düne kadar Afrika’nın ve Amerika’nın yerli halklarının, emperyalist ülkelerdeki ekoloji ve iklim hareketlerinin, ekososyalistlerin bir sloganı iken, şimdi sadece Greta Thunberg ve diğer gençlerin değil, birçok ulusal ve uluslararası şirket bağlantılı STK’nin, tabandan örgütlenen farklı toplumsal hareketlerin, sendikaların, kısaca herkesin çağrısı artık “iklim adaleti” sloganını içeriyor. Elbette bu herkes G-20 devletlerini ve şirketleri içermiyor ama örneğin BM Genel Sekreteri Guterres de bunun çağrısını yapıyor. Peki iklim adaleti nedir? Eylemlerde “iklimi değil sistemi değiştir” deniliyor. Peki bu “sistem” nedir, nasıl işliyor…

Devamını Oku

2021 yılının son ayları Türkiye’de, ekonomide çeşitli manevralarla ertelenen sorunlar, iktidarın doğrudan temsilcisi olduğu sermaye grubu ve toplumsal tabanın çıkarları doğrultusunda faiz indirimleri gibi çubuğu enflasyonun yükseleceği tarafa büken hamleleriyle artık daha fazla ertelenemez hale geldi. Döviz kurlarının yükselişi Türkiye gibi üretimi önemli oranda ithal girdiye bağlı olan ülkelerde doğrudan enflasyon demek. Ama bunun ötesinde kamu-özel işbirliği projeleri denilen doğrudan sermaye sınıfına servet aktarım mekanizmalarında da garanti ödemeler ve dövizle ihalerlerle dövizin belirleyici olması, şirketlerin kârdan zararlarının kamu bankaları aracılığıyla toplumsallaştırılması ve şimdi de bir avuç döviz zengininin faiz gelirinin hazine garantisiyle yine toplumsal borç haline getirilmesiyle durum daha açıktan…

Devamını Oku

Enerji konusu ekolojistlerin gündemine yalnızca iklim krizi nedeniyle sera gazı emisyonlarını azaltma telaşı üzerinden girmiş değil. Bir bütün olarak toplumsal üretimin ve yeniden üretimin nasıl planlanacağının belirlenmesi açısından da enerji sistemleri derinlemesine ele alınmayı hak ediyor. Mevcut ana akım iklim hareketinde birkaç hat belirgin şekilde öne çıkıyor: Birisi, iklim krizindeki geri dönülmez eşiklere yakınlık dolayısıyla enerji sistemlerini hızla karbonsuzlaştırmak için yenilenebilir enerjinin enerji üretimindeki payını hızla – mümkünse % 100’e – artırmak. Diğeri, bu enerji geçişinin her hâlükârda iklim krizi açısından gecikeceğini iddia ederek temel hedef % 100 yenilenebilire ulaşmak olmamakla birlikte bu geçişe paralel olarak enerji kullanım miktarının sınırlanması,…

Devamını Oku

Bu yazı, 26-27 Haziran 2021 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’nun Madenciliğin Politik Ekonomisi başlıklı 1. oturumunda yapılan sunumun gözden geçirilmiş halidir. Madenciliğin Politik Ekolojisi Sempozyumu’ndaki oturumların tamamını izlemek için youtube’daki oynatma listesine ulaşabilirsiniz. Diğer pek çok boyutuyla ele alınması gereken madenciliğin iklim krizi ile ilişkisi onun sistemin bütünü içindeki yerini anlamada çok önemli bir gösterge. Zira bugün iklim krizine değinmeden tasavvur edilemeyecek bir geleceği düşünürken diğer tüm başlıkların onunla ilişkisi kapitalizm açısından da belirleyici. İklim krizinin güncel görünümlerine dair sayısız veri ve iklim felaketi sıralanabilir. En basitinden 1850-1900 yılları arasındaki küresel yıllık sıcaklık ortalaması olan 13,8…

Devamını Oku

Çiftçilerin ekonomik sorunları, emekçi köylülüğün tasfiyesi, tarım işçilerinin ağır sömürüsü ile birleşen iklim krizinin giderek şiddetlenen etkileri yüksek gıda enflasyonu, kuraklık ve kimi bölgelerde gıda güvensizliği diye ifade edilen gıdanın yetersiz kalması, kıtlık sonuçlarını doğuruyor. Güncel gıda krizi ile ilgili Mezopotamya Ajansı’nın sorularını Polen Ekoloji Kolektifi’nden Onur Yılmaz yanıtladı. 4 Ekim 2021 Şu anda ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Kriz, yangınlar ve sel felaketleri başta olmak üzere bizi birçok felaketle de karşı karşıya getiriyor. Fakat maalesef krizin tek sonucu bunlar değil. Biz öncelikle iklim değişikliğinin tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini ne yönde etkilediğini sormak isteriz size. Öncelikle belki…

Devamını Oku

Bugünlerde meclis alt komisyonlarında ardı ardına “torba yasa” saldırıları yaşanıyor. Önce 5 Ekim’de komisyona getirilen ve tutanaklarda geçen adıyla “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 7 kanunda ve toplam 46 maddede değişiklik öngören bir torba yasaydı. Bu teklif, 13 Ekim ve 20-21 Ekim tarihlerinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarında görüşüldü ve kamuoyu gündeminde çok sınırlı bir yer tutarak komisyonlara geldiği hızla geçti ve 21 Ekim’de üst komisyon görüşmesi ile tamamlandı. Komisyon görüşmelerine ekoloji hareketinin hiçbir bileşeni kabul edilmezken enerji piyasasında yer alan her bir sermayedar grubu kendi örgütleriyle oturumlarda yer aldı.1…

Devamını Oku