Çiftçilerin ekonomik sorunları, emekçi köylülüğün tasfiyesi, tarım işçilerinin ağır sömürüsü ile birleşen iklim krizinin giderek şiddetlenen etkileri yüksek gıda enflasyonu, kuraklık ve kimi bölgelerde gıda güvensizliği diye ifade edilen gıdanın yetersiz kalması, kıtlık sonuçlarını doğuruyor. Güncel gıda krizi ile ilgili Mezopotamya Ajansı’nın sorularını Polen Ekoloji Kolektifi’nden Onur Yılmaz yanıtladı. 4 Ekim 2021 Şu anda ciddi bir iklim krizi ile karşı karşıyayız. Kriz, yangınlar ve sel felaketleri başta olmak üzere bizi birçok felaketle de karşı karşıya getiriyor. Fakat maalesef krizin tek sonucu bunlar değil. Biz öncelikle iklim değişikliğinin tarımsal üretimi ve gıda güvenliğini ne yönde etkilediğini sormak isteriz size. Öncelikle belki…
Yazar: Onur Yılmaz
Bugünlerde meclis alt komisyonlarında ardı ardına “torba yasa” saldırıları yaşanıyor. Önce 5 Ekim’de komisyona getirilen ve tutanaklarda geçen adıyla “Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 7 kanunda ve toplam 46 maddede değişiklik öngören bir torba yasaydı. Bu teklif, 13 Ekim ve 20-21 Ekim tarihlerinde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarında görüşüldü ve kamuoyu gündeminde çok sınırlı bir yer tutarak komisyonlara geldiği hızla geçti ve 21 Ekim’de üst komisyon görüşmesi ile tamamlandı. Komisyon görüşmelerine ekoloji hareketinin hiçbir bileşeni kabul edilmezken enerji piyasasında yer alan her bir sermayedar grubu kendi örgütleriyle oturumlarda yer aldı.1…
Daha önce birkaç defa şahsının “çevrecinin daniskası” olduğunu iddia eden Erdoğan, 5 Temmuz günü 439 MW gücündeki 52 HES’in toplu açılış töreninde (ki toplu HES açılışı kabul edelim ki kendine seçtiği bu ünvana uygun bir tarz) başka bir dizi açılışla alakasız konunun yanında şunları söylüyordu: “Türkiye’nin ilk yerli entegre güneş paneli fabrikasının açılışını Ağustos’ta gerçekleştireceğiz.(…) Çevrecilik ve benzeri kisveler altında koparılan yaygaraların amacı, bu yatırımları sekteye uğratarak Türkiye’yi enerjide dışa bağımlılığa mahkum etmektir. 2020 yılının ilk 5 ayında yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimimizi yüzde 66’ya yükselttik. Geçtiğimiz yıl yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik enerjisi üretiminde Avrupa’da ikinci sırada yer aldık.”…
Tarihi günlerden geçiyoruz her anlamda. Koronavirüsü ile başlayan küresel olağanüstü durum esasında, uzun süredir çok farklı görünümleriyle kendini hissettiren kapitalizmin, kapitalist toplumun sürdürülemezliğinin krizinin, “değişim çanları”nın sesini yükselten güncel bir safhası. Bu kaosun içinde geleceğe giden yol arayışı herkesin ana gündemi olsa da yeninin henüz doğamadığı koşullarda çekilen sancı, bu hegemonya krizi, düzenin devamı için insanlığı savaşlarla katliamlara uğratmanın yanı sıra gezegendeki canlı yaşamını büyük bir yok oluşa sürüklemekten geri durmayan kapitalist egemen sınıflar kadar, bu düzene alternatif arayışında olanlar için de bir güç biriktirme, krizden daha güçlü çıkma süreci anlamına geliyor aynı zamanda. Farklı cephelerde saflar sıklaşıyor. Bu arayışlardan…
Büyüknohutçu Çifti Anısına Saygıyla… Hani diyorlar ya, “Dünya intikamını alıyor insandan, bak salgında çekilince insanlar evlerine doğa nasıl kendine geldi” diye. E, peki bu Dünya intikam alacak kadar insani duygulara sahip de doğayı savunan insanları seçemiyor mu bu intikamında? İlla ki Dünya’ya bir duygu atfedeceksek, şunu kendi açımdan daha cesaret verici bulurum: Dünya ekoloji aktivistleri aracılığıyla kendine yönelik tarihsel bir saldırı başlatan sermaye düzenine direniyor. İnsanların büyük bir çoğunluğunun salgında eve çekilememesiyle aynı saldırı bu. İşçiler ölüyor hastalıktan ya da açlıktan, doğa yıkıma uğruyor tüm bu dönen çarklardan. En geç 70’lerin sonunda görebileceğimiz gibi “Batı’da” ya da “Doğu’da”, “Kuzey’de” ya…