26 Mayıs 2021
Tek kullanımlık plastikler iklim krizini tetikliyor.
Plastik atıklara karşı gelişen aktivizmin çoğu, tüketiciler olarak yaptığımız seçimlere odaklanmış olsa da bu seçimler doğal olarak bize sunulan ürünlerle sınırlıdır. Avustralya’dan Minderoo Vakfı’nın türünün ilk örneği olan araştırma projesi (pdf) sorunu kaynağına kadar inceledi.
Minderoo Vakfı’nın Plastik Atığa Hayır bölümü finans ve şeffaflık müdürü Dominic Charles muhabirlerle paylaşılan önceden kaydedilmiş bir röportajda “Plastik Atık Üreticileri Endeksi’nin temel bulguları herhangi bir yılda üretilen tek kullanımlık plastik atıkların yarısından fazlasından yalnızca 20 şirketin sorumlu olduğu ve yaklaşık bir sayıdaki küresel banka, yatırımcının bunları finanse ettiği şeklindedir” diyordu.
Suçlu Kim?
Plastik Atık Üreticileri Endeksi her yıl yanan, gömülen veya çevreye sızan plastik atıkların büyük bir kısmını oluşturan tek kullanımlık plastiklerden kimin sorumlu olduğunu belirlemek için düzenlendi. Minderoo Vakfı bunu yapmak için, Wood Mackenzie, Londra Ekonomi Okulu ve Stockholm Çevre Enstitüsü araştırma merkezlerinden uzman bir ekiple 1 yıl çalıştı.
Önceki araştırma çalışmaları, plastik ambalajların arkasındaki şirketlere odaklanmıştı. Örneğin, Plastikten Kurtul (Break Free From Plastic) hareketi yıllık marka denetim raporunda (pdf) dünya çapında toplanan plastik atıklarda en sık hangi şirketlerin etiketlerinin görüldüğünün hesabını tutuyor. Coca-Cola, PepsiCo ve Nestlé, denetimlerin başladığı 2018 yılından bu yana ilk üç sırada yer almayı “başarmıştı”.
Minderoo Vakfı ise ilk kez, hangi şirketlerin Coca-Cola şişelerini ve diğer plastik atık türlerini şekillendiren plastik polimerleri ürettiğini belirleyerek farklı bir yaklaşım benimsedi. Charles, “Plastik Atık Üreticileri Endeksi, plastik tedarik zincirinin en başındaki petrokimya şirketleri ile sonunda oluşan plastik atık arasında ilk kez bir bağlantı kuran bir araştırma çabasıdır” diye açıklıyor çalışmalarını.
Rapor, bu şirketlerden 20’sinin tüm plastik atıkların yarısından fazlasından sorumlu olduğunu ve 100’ünün ise tek kullanımlık plastik üretiminin % 90’ından sorumlu olduğunu ortaya koydu. ExxonMobil, 2019’da 5,9 milyon ton şey üreterek en önde gelen suçlu oldu. İkinci sırada ABD merkezli Dow, üçüncü sırada ise Çin’den Sinopec bulunuyor. Indorama Ventures ve Saudi Aramco ilk beşi tamamlıyor.
Çalışma sadece plastiği kimin yaptığına değil, aynı zamanda onu kimin finanse ettiğine de bakıyor. Tek kullanımlık plastik üretimini mümkün kılan ticari finansmanın yaklaşık % 60’ının, başta Barclays, HSBC, Bank of America, Citigroup ve JP Morgan Chase olmak üzere sadece 20 bankadan geldiği tespit edildi. Bu 20 banka 2011’den bu yana sektöre toplam 30 milyar dolar kredi verdi.
Çalışma ayrıca, 20 varlık yöneticisi şirketin petrokimya polimerlerinin arkasındaki şirketlerde 300 milyar dolardan fazla değerde hisseye sahip olduğunu ve bunun 10 milyar dolarının doğrudan bu polimerlerin yapımına gittiğini ortaya koydu. Bu şirketlerde hisseye sahip ilk beş varlık yöneticisi Vanguard Group, BlackRock, Capital Group, State Street ve Fidelity Management & Research’tür.
Sorundan sorumlu olanlara odaklanmak, rapor yazarlarının kapsamı daha iyi anlamalarını da sağladı. Öncelikle rapor, şu anda plastik malzemelerin atılmak yerine yeniden kullanılmasını sağlayacak döngüsel bir ekonomiden çok uzak olduğumuzu gösteriyor. İlk 100 polimer üreticisinin tümü, plastiklerini yapmak için büyük ölçüde “işlenmemiş” fosil yakıt bazlı malzeme kullanıyor ve geri dönüştürülmüş plastikler, 2019’da üretilen toplamın yalnızca % 2’sini bile oluşturmuyordu.
Dahası, eylemsizlik içinde durum daha da kötüye gidiyor gibi görünüyor. İşlenmemiş, fosil yakıt bazlı plastik üretim kapasitesi önümüzdeki beş yıl içinde % 30 ve bazı şirketler için % 400 kadar yükselebilir.
Düzenlemeler getirilmesi şeklinde müdahaleler elbette bunu değiştirebilir, ancak şu anda birçok hükümet yeni plastik polimerlerin üretimine yoğun bir şekilde yatırım yapıyor. Hatta bu sektörlerin yaklaşık % 30’u devlete ait ve sahip oldukları miktar bakımından Suudi Arabistan, Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri başta gelmektedir.
Ne Yapılabilir?
Raporun yazarları, sağladıkları bilgilerin daha iyi bir sonuç için kullanılacağını umuyorlar. Raporun önsözünü yazan eski ABD Başkan Yardımcısı ve çevre savunucusu Al Gore, bir basın açıklamasında, “Plastik atık krizinin temel nedenlerinin izini sürmek, sorunu çözmede yardımcı olmamız açısından bizi güçlendiriyor” diye belirtirken, “iklim krizinin ve plastik atık krizinin gidişatları çarpıcı bir şekilde benzer ve bunlar giderek iç içe geçiyor. Plastik kirliliği dalgasına dair farkındalık artarken petrokimya endüstrisi bize bunun kendi hatamız olduğunu söyledi ve sorunu kaynağında ele almak yerine dikkati bu ürünlerin son kullanıcılarının davranış değişikliğine yöneltti” diye kaydetti.
Minderoo Vakfı, bu sorunu kaynağında çözmek için aşağıdaki tavsiyelerde bulundu:
1) Polimer üreten şirketlerin hem ne kadar atık ürettikleri ile ilgili dahili verileri açıklamaları hem de yeni plastikler yerine geri dönüştürülmüş ürünler yaparak döngüsel bir modele geçmeleri şart koşulmalıdır.
2) Bankalar ve diğer finans kuruluşları yatırımlarını fosil yakıtlardan yeni plastikler üreten şirketlerden çekmeli ve döngüsel bir model izleyen şirketlere kaydırmalıdır.
Bu karşı koyuşun bir kısmı, iklim krizini çözme girişimlerinin plastik sorununu daha da kötüleştirmemesi için dikkat kesilmeyi de içeriyor. Rapora katkı verenlerden Oxford Üniversitesi İklim Ekonomisi ve Politikası Profesörü ve Londra Ekonomi Okulu Grantham İklim Değişikliği Araştırma Enstitüsü’nün eski yöneticisi Sam Fankhauser önceden kaydedilmiş bir röportajda, iki krizin de aynı zeminde olduğunu söyledi:
“Karbon emisyonu yapan insanlar, petrol endüstrisi, aynı şirketlerin çoğu aynı zamanda plastik endüstrisinde yer alıyor. Bunların kazançları rafine ürün tarafında daraldıkça plastiğe geçeceklerine dair bir endişe var, yani iklim değişikliği sorununu azaltırken plastik sorununu artıracaklarından endişe duyuluyor.”
Ancak Fankhauser, plastik kirliliğiyle mücadelenin iklim hareketinden çok şey öğrenebileceğini de sözlerine ekledi. Spesifik olarak, şirketleri soruna nasıl katkıda bulundukları konusunda şeffaf olmaya zorlamak, onların sorumluluk almalarını sağlamanın ilk adımıdır.
“Firmalar ancak karbon emisyonlarını ölçmeye, yönetmeye, rapor etmeye zorlandıktan sonradır ki karbon emisyonuna yönelik tutum değişti ve plastikle ilgili de çok benzer şeyler olabilir ve olmalı” diye ekledi Fankhauser.
Charles, raporun kurumsal sorumluluğa yaptığı vurgunun, ne kadar tek kullanımlık plastik kullandığımıza dikkat etmememiz ve bu kullanımı olabildiğince azaltmak için çalışmamamız gerektiği anlamına gelmediğini söylüyor. Ancak bu, tüketiciler olarak neyin gücümüz dahilinde olup neyin olmadığı konusunda dürüst olmamız gerektiği anlamına gelir.
“Bireyler olarak kendi tüketimimizi yönetme sorumluluğumuz var. Ancak, musluğun başındaki fosil yakıtlı plastik üretimini kontrol eden şirketler zaten yarattığımız atıklardan plastik üretmeye başlayana kadar plastik kirliliğini ortadan kaldırmak için anlamlı bir ilerleme kaydedemeyeceğiz.”