Kolombiya’da geçtiğimiz ay, aralarında Halklar Kongresi’nin de olduğu örgütler, yerli halk hareketleri 5 günlük bir anti-emperyalist eylem seferberliği ilan ettiler. Bu eylemler, ABD’nin Kolombiya’daki sol hükümet dışında Peru, Venezuela ve diğer ülkelere müdahalelerin, askeri tehditlerin yoğunlaştığı, Filistin’deki soykırımın ateşkese rağmen kesilmediği günlerde halkın hükümete yönelik basınç oluşturduğu sokaklarda gerçekleşti. Özellikle ekstraktivizmden etkilenen Kolombiyalı yerli halklar, çiftçi-köylülerin eylemlere katılımı yüksek oldu. Kanada’daki Kolombiyalıların kurduğu PASC’ın bu seferberlikten aktarımını Türkiye’de 19 Mart sonrası durulan halk hareketinin yeniden filizleneceği zeminlere işaret etmesi nedeniyle çevirerek sizlerle paylaşmak istedik.
Çeviri: Nazlıcan Demir – Kaynak: PASC – 20 Ekim 2025
“Burada, halkın yaşamı, yaşamın dönüşümü ve onuru için mücadele ediyoruz.”
Hafta boyunca ülkenin dört bir yanında en az 15 farklı noktada 18 binden fazla kişi, kitlesel eylemlerle sokağa çıktı. Devletin başından itibaren uyguladığı baskılara -örneğin Socorro ve La Delfina’da (Buenaventura yolu) yaşanan saldırılara ya da barınma alanı ilan edilen kurumların kuşatılmasına – rağmen, halk toplulukları mücadele ve direniş kararlılığını korudu.
Bugün köylü toplulukları ve halk hareketleri; yaşamı, onuru ve halkların egemenliğini savunmak için sokakta. Bu mücadele beş temel eksen etrafında şekilleniyor:
- Özerk toplumsal seferberliğin meşruiyeti, 2019 ve 2021 ulusal grevlerinde de görüldüğü gibi, tarihsel değişimin itici gücü olarak savunuluyor.
- Ulusal güvenlik doktrininin tasfiye edilmesi gerekliliği, zira bu doktrin hâlâ paramiliter stratejileri besliyor ve bölgelerde kontrol ile baskının aracı olarak kullanılıyor.
- Halk egemenliğinin savunulmasının gerekliliği, yani iktidarın burjuva devletin tekeline bırakılmaması; halkın kendi kaderini tabandan kendinin belirleme hakkının tanınması.
- Adalet ve onur için mücadele edenlere yönelik politik soykırımla karakterize olan, susturulmaya çalışılan insani acil durumun görünür kılınması.
- Yerine getirilmeyen anlaşmaların tam olarak uygulanması talebi.
Halktan gelen bu sesler yalnızca direniş için yükselmiyor; aynı zamanda adil, demokratik ve gerçekten egemen bir ülke inşa etme arzusunu dile getiriyor.

15 Ekim’deki seferberlik, ülkenin karşı karşıya olduğu derin insani krize dikkat çekmeyi, paramilitarizmin yeniden yükselmesini ve toplumsal hareketlerin kriminalize edilmesini protesto etmeyi amaçladı. Bu politikalar, yerine getirilmeyen anlaşmaların uygulanmasını ve toplulukları için adalet talep eden sesleri susturmayı amaçlayan stratejiler olarak öne çıkıyor.
Gün boyunca, İçişleri Bakanı Mario Benedetti ve Santander Valisi Juvenal Díaz, protestoları “suç faaliyetleriyle” ilişkilendirerek damgalayıcı açıklamalarda bulundu. Bu tür açıklamalar, toplulukları yasadışı faaliyetlerle sorumsuzca ilişkilendirerek onları tehlikeye atıyor. Bu tutum, toplumsal protestonun meşru ve barışçıl doğasını göz ardı ediyor ve baskı ile yıldırma ortamını körüklüyor. Bu gelişmeler üzerine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Ofisi, devlet yetkilileri ve siyasi liderlerin barışçıl göstericileri damgalayan kamu açıklamalarına dair bilgiler aldığını belirten bir bildiri yayımladı. Bildiride, bu durumun temel haklar ve demokrasi açısından ciddi bir tehdit oluşturduğu vurgulandı.
Topluluklara ve toplumsal hareketlere yöneltilen tüm suçlamalara ve damgalamalara rağmen, insanlar hâlâ yüksek bir moral, neşe, kültür ve renk dolu bir ruhla “mücadele içinde” olmaya devam ediyor. Kendi topraklarının onurundan güç alarak, kendilerini etkileyen sorunlar konusunda farkındalık yaratmayı sürdürüyorlar; yaşamı, adaleti ve haklarının tanınmasını savunuyorlar. Seferberlik asla durmuyor, kolektif bir güce ve yaşayan bir umuda dönüşüyor.

Sağcı medya kuruluşlarının, sosyal medya fenomenlerinin ve dijital odakların kamuoyunu manipüle etme girişimlerine rağmen, eylemlerimiz insan haklarına uygun, meşru bir toplumsal ve sembolik protesto biçimidir. Bu videoda ve ulusal seferberlik günü boyunca açıkça görüldüğü gibi, İnsan Hakları Ekibi, Bogotá–Funza otoyolundaki Calle 13 gişesinin güvenlik görevlilerini ve çalışanlarını, eylemin barışçıl bir şekilde gerçekleşeceği, güvenliklerini, gişe yapısını veya kaynaklarını hiçbir şekilde etkilemeyeceği konusunda önceden bilgilendirdi. Çünkü biz işçi sınıfını ve halkı savunuyoruz, çünkü biz onlardanız. #AquíEnLaLucha (Buradayız, Mücadeledeyiz)
Bugünkü etkinlikler, toplu taşımada gerçekleştirilen eğitici, doğrudan eylemler çerçevesinde yapıldı. Amaç, yoldan geçenlere TransMilenio toplu taşıma sisteminin, Bogotá halkına ve çevresindeki bölgelere hizmet etmesinin önemini anlatmak, ayrıca işçi sınıfı için onurlu ulaşım koşullarının sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekmekti. Bu kapsamda, bilgilendirici broşürler dağıtıldı, sanatsal performanslar ve kültürel etkinlikler düzenlendi; ulaşım hakkının temel bir kamu hizmeti olarak görülmesi için farkındalık ve diyalog oluşturuldu.
Beş günlük ulusal seferberliğin ardından, mücadelemizin adil, meşru ve gerekli olduğunu yeniden teyit ediyoruz. Neşe, onur ve inançla devlet baskısını, politik kara çalmayı ve barış, adalet ve dönüşüm vaadinde bulunan anlaşmaların sistematik biçimde uygulanmamasını kınıyoruz. Eylemlerimiz, barışçıl, eğitici ve içtenlikle insani olmuştur; halkla diyaloglar, sanat ve kültür günleriyle; kolektif hakların savunusuyla bu durum açıkça görülmüştür. Belirli siyasi ve medya çevrelerinin körüklediği kriminalizasyon söylemine karşı biz, örgütlenme, farkındalık ve kararlılıkla yanıt veriyoruz. Yaşamı korumak, eylemlerimizle inançlarımızı göstermek ve ülkeyi aşağıdan, halkla birlikte ve halk için inşa etmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Kapitalist devletler, “güvenlik” ve “demokrasi” bahanesiyle savaşlar, işgaller ve tüm halkları boğan ekonomik yaptırımlar yaratıyor. İşte bu yüzden biz mücadele etmeye, sokaklara çıkmaya ve birbirimizle dayanışma içinde olmaya devam ediyoruz. Her gün, sermayenin dayattığı yaşama ve ölüm doktrinine karşı alternatifler inşa etmeye katkı sunuyoruz. Ekvador, Venezuela, Peru ve Filistin’den gelen seslerle birlikte, sermayenin çıkarlarına hizmet eden hükümetlerin uyguladığı ABD doktrinlerine karşı direniyoruz; bu doktrinler, zenginliği ve gücü katillerin ve köle sahiplerinin ellerinde yoğunlaştırıyor.
Biz anti-emperyalist bir halkız ve mücadeleye hazırız!
Venezuela, halk iktidarının inşa edildiği Komünler Devrimi’nin ülkesidir!
Ekvador halkı susturulamayacak!
Dünyanın enternasyonalistleri olarak, savaş kışkırtıcılarının dayattığı sahte barışa karşı sesimizi yükseltiyoruz. Barış halka aittir, ya halkın olacaktır, ya hiç olmayacaktır!
Anti-emperyalist olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz! Hiçbir ülke, toplumsal hareketleri gözetleyen ve köylülerin, yerli halkların, siyah toplulukların ve kent emekçilerinin önderliklerini bastıran bir askeri üsse dönüştürülmemelidir.
Onurlu mücadelelerinde emperyalist baskıya rağmen direnen Peru halkının yanındayız!
Seferberlik Eylem Çağrısı
YAŞAM, DÖNÜŞÜM VE HALKLARIN ONURU İÇİN MÜCADELEDEYİZ
Gıdayı, suyu ve doğayı meta haline getiren kapitalizmin sonucu olarak açlık tüm dünyaya yayılıyor. Kapitalizm, yaşamı bir spekülasyon konusu haline getiriyor ve bir avuç insan tüm zenginliği elinde toplarken, milyonlarca insanı yoksulluğa mahkûm ediyor. Açlık, yapısal şiddetin en acımasız ve sessiz biçimidir; 21. yüzyılda hâlâ sürüyor oluşu, insan vicdanına yönelmiş bir çığlıktır.
“Güvenlik” ve “demokrasi” kisvesi altında, kapitalist devletler savaşlar, işgaller ve tüm halkları boğan ekonomik yaptırımlar yaratıyor. Bu emperyalist müdahaleler yalnızca NATO üzerinden yürütülen askeri saldırılarla sınırlı değildir; aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla ekonomiye sızar, ödenmesi imkânsız borçlarla Güney halklarını bağımlı, bölünmüş ve zayıf tutar. Politikaya nüfuz ederek kimin yöneteceğini belirler, kültüre sızarak nasıl düşünülmesi ve yaşanması gerektiğini dayatır.
BM kararları, Uluslararası Adalet Divanı (ICJ) hükümleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) emirleri üst üste yığılıyor, ancak insanlığa karşı suçlar cezasız kalıyor. Uluslararası hukuk fiilen devre dışı bırakılmış durumda; kurumları, elitlerin elinde ikiyüzlülük ve boş retorik sahnelerine dönüşmüş durumda. İsrail siyonizmi, atılan her bombayı, yok edilen her çocukluğu kutluyor; denizi aşarak Filistin’e insani yardım ulaştırmaya cesaret edenlerin onurunu ve direncini ayaklar altına alıyor.
Bizim Amerikamızda, ve özellikle Kolombiya’da, yabancı müdahalenin ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz: Tüm ülke, toplumsal aktivistleri, köylü önderlerini, yerli halklarını ve kent sakinlerini “iç düşman” olarak izleyen dev bir askerî üsse dönüştürüldü. Küresel Kuzey’in ve sermayenin çıkarlarına tâbi hükümetlerin dayattığı doktrinler yüzünden, çoğunluğun refahını koruyacak bir “ilerici” hükümet bile, bizi sarsan büyük yapısal sorunları çözmeyi başaramadı.
Biz, etik, politik ve halktan gelen bir seferberlik çağrısında bulunuyoruz. Sokaklarımız bayraklarla ve seslerle dolsun: Filistin halkına yönelik soykırımın ve işgalin sona erdirilmesi,
emperyalist şiddetin ve halkları, kültürleri yok eden doktrinlerin mahkûm edilmesi için; Amerikamızın egemenliğine koşulsuz saygı ve sermayenin değil, yaşamın hizmetinde bir uluslararası düzenin inşası için!
Henüz yerine getirilmeyen anlaşmaların ve değişim vaatlerinin uygulanması, ulusal güvenlik doktrininin ortadan kaldırılması ve paramilitarizmin tasfiyesi, ulusal ve halk egemenliğini garanti altına alacak somut adımların atılması, insani krizin çözümü, insan haklarının savunulması ve halklara yönelik soykırımın sona ermesi için; barışın inşasında toplumsal katılımın sağlanması amacıyla seferberlik çağrısı yapıyoruz.
Dünyanın enternasyonalistleri! Anti-kapitalist, anti-patriyarkal, anti-kolonyalist, anti-ırkçı ve anti-militarist bir çağ için!
SOYKIRIMA VE EMPERYALİZME KARŞI!
ULUSAL GÜVENLİK DOKTRİNİNE VE PARAMİLİTARİZME KARŞI!
İNSANİ KRİZİN ÇÖZÜMÜ VE İNSAN HAKLARININ TAM KORUNMASI İÇİN!
AMERİKAMIZIN VE KARAYİP’İN HALK EGEMENLİĞİ İÇİN!
BARIŞ VE DÖNÜŞÜM ANLAŞMALARININ HAYATA GEÇİRİLMESİ İÇİN!

