Yazar: Polen Ekoloji

Temmuz ayı ekolojik ihtilaflar raporunda takibini yaptığımız 61 eylem, hukuki gelişme, ihtilafa dair gelişme, raporlama, kazanım ya da yeni ekolojik yıkım haberi yer aldı. Elbette ki, bu aylık bültenleri hazırlamaya başladığımızda da belirttiğimiz gibi bu haberler tüm ekolojik gelişmeleri kapsamadığı gibi buradaki tasnifteki birçok gelişme birden fazla başlık altına girebilmektedir. Yagınlardaki biyoçeşitlilik kaybını örneğin ayrıca o başlık altında belirtmesek ya da flamingoların ölümü aynı zamanda kuraklıkla ilgili bir durum olsa da meselelelerin çok boyutlu olduğu gözden kaçırılmamalı. İhtilaf Başlıkları Vaka Sayısı İklim Krizi ve Orman Yangınları 8 Enerji Santralleri 14 Çevresel Kirlilik 10 Doğa Tahribatı ve Ormansızlaştırma 3 Madencilik 9…

Devamını Oku

İklim Krizi ve Kuraklık Türkiye’nin ‘flamingo cenneti’ Düden Gölü ve komşusu Küçük Göl kurudu – 1 Haziran Konya’nın Kulu ilçesi yakınlarındaki ‘flamingo cenneti’ Düden Gölü ile komşusu Küçük Göl, tamamen kurudu. Göllerin kuruma nedeni olarak küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin yanı sıra, aşırı yeraltı suyu kullanımı gösteriliyor. Şubat ayında gelen kuşlar gölü terk ederken, Kulu Doğal Hayatı Koruma Derneği Başkan Yardımcısı Ramazan Uludağ, “Burada 180 kuş türü vardı. Şu an bir tane bile yok. Yakınımızda Kızılırmak Nehri var. Kızılırmak’tan su getirilerek göllerimiz kurtulabilir” dedi. Kulu ilçesinin 5 kilometre doğusunda, Tuz Gölü‘nün yakınında, halk arasında ‘Kulu Gölü’ olarak da bilinen 860…

Devamını Oku

Cerattepe’den Kazdağları’na, Murat Dağı’ndan Munzur’a, Mazı Dağı’ndan Finike’ye, Fatsa’ya… Ülkemizin her karış toprağı maden şirketlerinin talanı ile karşı karşıya. Muğla’nın yüzde 59’u, Kazdağları Yöresinin yüzde 79’u, Artvin’in yüzde 71’i maden sahası… Yaklaşık yirmi yılımız, kentlerimizi inşaat şantiyesine dönüştüren “kentsel dönüşüm projeleri”, “duble yollar”, köprüler, 3. Köprü ve 3. Havaalanı, AVM, site projeleri ile “beton yıllar” olarak geçti. İnşaat üzerinden sermaye birikimi yaratma modeli, hem kentlerimizdeki kamusal alanları, parkları, ormanlık alanları, su varlıklarını yok etti, hem emekçi yoksul yurttaşlarımızı yerinden etti, hem bireysel ve kamusal olarak devasa borç yükünün altına soktu hem de emekçiler için insanlık dışı çalışma koşulları yarattı. Kentlerdeki…

Devamını Oku

Türkiye’de yıllardır yaşanmakta olan “ekolojik savaş”, şiddetini ve yıkıcılığını arttırarak devam ediyor. Şiddetini arttırıyor, çünkü içinde bulunduğumuz ekonomik düzen artık çıkmazda, can çekişiyor. Kendisine yeni maddi kaynaklar bulmaya çalışan devlet ve doyumsuz şirketler, kır-kent, kara-su ayırt etmeksizin doğanın her parçasını talan ediyor, doğayı ve yaşamı savunan insanlara savaş açıyor. Verimli tarım alanları ve biyolojik çeşitliliğin bel kemiği sayılan sulak alanlar rant projeleri için yok ediliyor, Akçay Sazlığı’na belediye eliyle moloz dökülüyor; Van’ın Zilan vadisinde hem toplumsal hafıza hem de önemli bir genetik çeşitlilik kaynağı yok sayılarak HES yapılmak isteniyor. Diyarbakır, Bingöl ve Muş’tan geçerek Fırat ve Dicle’yi besleyen akarsularda köylerin…

Devamını Oku

İnşaat doğası gereği tek seferlik bir yatırımdır, inşaatı yaparsınız ve tetiklediği bir dizi diğer sektördeki sermaye döngüsünün ardından biter. Bu sektörde sürekliliğin sağlanması, dahası bir ülkenin ana büyüme kalemi olması için sürekli yeni bir şeyler inşa etmek gerekir. Türkiye’de de inşaatçılığın kötü şöhreti elbette 5’li çete (Limak, Cengiz, Kolin, Kalyon ve MNG)1 ile başlamadı. Emperyalist mâli oligarşinin yerli ayağını oluşturan Türk burjuvazisinin içinde inşaat sektöründe faaliyet yürütenler öteden beri var. Ancak AKP’nin dolaysız temsilciliğini yaptığı2, kendi döneminde yükselişe geçen bu 5’li çete varyantları ve orta burjuvaziyi oluşturan alt taşeron şirketlerin önünü memleketin altını üstüne getiren birçok “mega proje” yaparak açtı.…

Devamını Oku

Kazdağları’ndan Kanal İstanbul’a, Lice’den Datça’ya, Aliağa’dan İkizdere’ye, İkizköy’den Salda’ya her yerde artık yasallığın göstermelik de olsa aranmadığı doğa tahribatının artış gösterdiği aylardan biri oldu 2021 yılının Nisan ayı. Bu yoğun ay ile birlikte iki ay ara verdiğimiz derlemelerimize geri dönüyoruz. Bu çalışmanın hem Polen Ekoloji Kolektifi’ni hem de buraya bakanları ülkede olan bitene dair güncel tuttuğunun, toplam resmin takibinde bir işlev gördüğünün farkındayız. Bu vesileyle haberlerin ülkedeki tüm ekoloji haberlerini kapsamadığını, bizim çalışmalarımıza yön verecek seçme haberlerden oluştuğunu da belirtmek isteriz. Doğayı rant anlayışıyla sermayeye “altın” tepside sunan iktidar, tüm canlıların yüzyıllarca etkisi altında kalacağı bu tahribatlara bizzat sponsor oluyor.…

Devamını Oku

Salgınla birlikte dünya küresel bir çalışma kampına dönüştü. Endüstriyel tarım ve hayvancılığın yok ettiği ekosistem bariyerleriyle küresel meta zincirine dahil olan bir virüs, tüm dünyada toplumsal yaşamın merkezine oturdu. Bir yılı aşkın süredir salgının yarattığı ‘fırsat’ ile yaşamlarımız sermaye tarafından yeni bir cendereye alındı: Ya çalışmak, hastalanmak ve ölüm ya da açlıkla sınanma. Evde kalamayanların da ötesine geçti yeni emek rejimi: emek gücünü yeniden üreten görünmez emeğin mekânı ev içi, geleneksel işyerinin ötesinde emek-sermaye ilişkisine doğrudan dahil oldu. Ve böyle geçen bir yılın ardından yüzümüzü yine güneşe dönüyoruz baharın gelişiyle. Güneşi fethedeceğimiz günlerin yakınlığını hissediyoruz bütün bu cendereye rağmen susmayan…

Devamını Oku

19 Mart 2021 Salgın koşullarının sokağı daralttığı koşulların ardından özgüvenini yeniden toparlayan toplumsal hareketler yönünü tekrar sokağa döndü. 25 Eylül’de 6. küresel iklim grevi günü başlayan Kazma Bırak kampanyası bileşenleri Yunanistan, Kıbrıs ve Türkiye’de bulundukları kentlerde yine iklim grevi eylemleri düzenlediler, ortak eylemlere katıldılar, sosyal medyadan döviz ve pankartlarla video ve görseller paylaştılar. Böylelikle, hem genç iklim eylemcileri hem de kampanya imzacısı olmayan çevre örgütleri tarafından kampanyanın daha fazla sahiplenmesini sağlayan eylemleri ortak örgütleme çabası gösterdiler. Eylemlerin insanları fiziksel olarak bir araya getirdiği yerlerde polisin 2911 sayılı kanunu gerekçe göstererek eylemleri yaptırmama çabasına karşı eylemciler dağılmama iradesi gösterdiler. İklim grevi…

Devamını Oku

Polen Ekoloji Kolektifi olarak 2020’de, tam da salgının Türkiye’de yayıldığının resmi olarak açıklandığı Mart ayınının ardından aylık olarak hazırlamaya başladığımız “Aylık Ekoloji Haberleri Bülteni” bize Türkiye’de kapitalizmin içinde bulunduğu krizi aşmada doğanın üzerindeki baskının artırılmasının faşizmin emek rejimini giderek daha esnek, daha kuralsız, daha sömürgen hale getirişiyle nasıl el ele gittiğini göstermesi açısından kullanışlı bir tarihe not düşme çalışması oldu. Kıyamet gibi bir yıl odu. Bitmesi için yalvaranlar 2021’de yeni bir Dünya’ya uyanmasa da ekolojik çöküşün belirli eşiklerinin toplumsal bilince çıkması açısından kritik bir yıl olduğu kesin 2020’nin. Bu sadece Covid-19 salgının yaşamın her alanında yarattığı büyük değişim, yeni alışkanlıklar,…

Devamını Oku

Geçtiğimiz hafta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın açıkladığı iklim sonuç bildirgesinde de geçen gündemlerden biri olan mecliste “İklim Kanunu” ve iklim krizine dair atılacak adımlar üzerine görüşmeler 25 Şubat’ta başladı. Bakanlığın hiçbir somut veriye, politikaya, atılan adıma dayanmayan iyi niyet beyanları ve iktidarın ekonominin farklı sektörlerinde tam tersi yönde attığı adımlar aslında bize alışkın olmadığımız bir durumu göstermiyordu. Türkiye’de söz çürüyeli çok olmuştu, hele de burjuva siyasetçilerin ağzından çıkıyorsa. Meclisteki tüm partilerden söz alıp konuşan milletvekilleri adeta BM raporuna taş çıkarırcasına iklim krizinin Türkiye’deki sonuçlarını güzelce sıraladılar. Semptomları konuşmanın hafifliği içinde “milli su kanunu”ndan “sürdürülebilir temiz enerji” mavrasına hiçbir derde deva…

Devamını Oku